Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde bu konuda ders de verdi. Aynı zamanda ressamdır da. Yurt içi ve dışında önemli sergilerde yer aldı eserleri. Ve Çetin Abi’nin çok güzel bir örnekten yola çıkarak önemli bir önerisi: Siloları otel ve sanat merkezine dönüşebilir. Söz Çetin Erokay’da:
Kent ortasında beton kütle
“TMO’nun (Toprak Mahsulleri Ofisi) 1954 yılında Alsancak Limanı yanında, Alman bir inşaat firması tarafından inşa edilen silosu, artık tam anlamı ile kent merkezi içinde kaldı. Kentin ortasında beton bir kütle. Bundan bir süre önce binaya estetik katmak için, sanatçı arkadaşım Adem Genç, DYO sponsorluğunda siloyu boyayarak binaya sanatsal bir dokunuş yapmış idi. (Rahmetli Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina’nın girişimi ve öncülüğünde. N.B.)
Güney Afrika ve Hollanda’da
Silolar yükleme ve boşaltma işlemleri nedeniyle inşa edildikleri yıllarda hep limanlara ve demiryollarına yakın yapılmış. Tüm dünyada işlevleri azaldı mı ne? Ya otele ya da sanat kurumlarına dönüştürülüyorlar. Hollanda’da Amsterdam ve Güney Afrika’da Cape Town siloları bunun en güzel örnekleri. Bu iki silo da içinde lüks odaları, toplantı salonları, galeriler ve müzeler ile şehirlerin sosyal hayatına kazandırılmış. Limanın yanında lüks otel ve kültür merkezleri olarak değerlendirilmiş. İsimleri de Silo Hotel.
Resim ve heykel alanları
Nisan ve mayıs aylarındaki haberlerde Gençer, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdare (BASKİ) sorumluluğunda olan atık su arıtma tesislerinin Kasım 2016’dan bu yana çalışmadığını vurgulayıp yakınmıştı:
İLÇEMİZE YAKIŞMIYOR
“Altınova Mahallesi’ndeki biyolojik arıtma uzun süredir devre dışı. İlçedeki atık sular denize, Altınova’daki atıklar Uzun Göl’e, arıtılmadan direk akıtılıyor. BASKİ’nin sorumluluğunda olan arıtmalar niçin çalıştırılmıyor? Ülkemizin ilk turizm merkezi olan ilçemiz ve körfezimiz, kanalizasyon suları arıtılmadan denize deşarj edildiği için kirleniyor. Yaşanan bu durum çok kötü ve ilçemize de hiç yakışmıyor.”
KONSEY’DE DE AYNI KONU
Ve de 3 Ekim tarihli bir haber... Ayvalık Kent Konseyi toplanmış, çevre sorunlarını görüşmüş, atık su arıtma tesisinin 11 aydır çalışmadığı vurgulanmış. Konsey Başkanı Filiz Karayelli, Çevre ve Şehircilik ile Sağlık bakanlıklarına atık su arıtma tesisinin Kasım 2016’dan beri çalışmadığı, derin deşarj sisteminin yeterli olmayıp, halk sağlığının tehlikede olduğuna ilişkin yazı yazdıklarını belirtmiş. Sistem yeterli gelmediği için kıyı şeridi boyunca Yunus Emre Parkı ve çeşitli noktalardan denize kanalizasyon atığı aktığını öne sürmüş Karayelli.
HAKKIMIZI SAVUNURUZ
Ayvalık Devlet Hastanesi’nden son 6 aydaki göz ve bağırsak enfeksiyonu, deride mantar rahatsızlıkları, kusma ve ishal yakınmalarıyla başvuranların sayısını istediklerini, ancak yanıt alamadıklarını bildiren Karayelli şöyle noktalamış: “Sistemdeki sorun, temiz su ve kanalizasyon sularının birleşerek arıtma tesisine gitmesi, kapasite nedeniyle sağlıklı arıtmanın yapılamaması. Halk olarak yaşam hakkımızı her türlü savunmak için gerekirse yasal yollara başvurmaya hazırız.”
Yanıtlar umut olmuştu
CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, çok sayıda kişinin ölümüne neden olan Tire- Belevi yolunun takipçisi oldu, TBMM’de birkaç kez gündeme getirdi. Son olarak Sertel’e gelen yanıtlar, umut olmuştu bende:
‘Sertel’e verilen bu yanıtlar, o yolun kabus olmaktan çıkarılacağı umudunu artırdı bende de. Dilerim başka canlar almadan, o kabus yola el atılsın… Ve tabii ki umutlar hayal kırıklığı olmasın...’
Canların değeri ölçülemez
Ve o yola beklenen neşter geldi. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Tire- Belevi yolunun temelini attı. Yolun Tire’nin kurtuluş günü olan 4 Eylül 2018’de açılacağını belirten Arslan, bugüne kadar yaşanan can kayıplarının üzücü olduğunu vurguladı, ‘Kurtaracağımız canların değeri parayla ölçülemez. 24 metre genişliğindeki 4 şeritli yol, 73.5 milyon liraya mal olacak’ dedi.
Yaraya merhem gibi
Öte yandan sürekli resimle uğraştı, kendine özgü bir tarz geliştirdi.
16 YIL ÖNCE GÖÇ ETTİ
Başarır, 16 yıl önce Kanada’ya göçtü, Toronto’ya yerleşti. Bir-iki yıl geçtikten sonra her şeyi bir kenara bırakan Cem Başarır, yalnızca resme verdi kendini. İşi kolay değildi. Kanada’da sanat dünyasına kendini kabul ettirmek çok çaba gerektirirdi.
YABANCI İLK BAŞKANI
Örneğin ABD’li, Rus ressamlar ilgisizlikten yakınıp dururken Cem Başarır, bir Türk ressamının ağırlığını kabul ettirdi. CFS (Colour ad Form Society-Renk ve Biçim Topluluğu), SCA (The Society of Canadian Artists-Kanadalı Sanatçılar Topluluğu) üyesi oldu. CFS’nin iki yıl başkanlığını yaptı, kendi isteğiyle bıraktı. Topluluğun Kanadalı olmayan ilk başkanıydı.
Hatta, “Denizden babam çıksa yerim” diyenlere yanıt hazırdır: “O zaman çiftliklerden de ne çıkarsa yiyebilirsiniz, çünkü oraları da denizdir...” Nereden mi geldi aklıma? Geçenlerde İzmir Su Ürünleri Yetiştiricileri ve Üreticileri Birliği Başkanı Hasan Girenes’le sohbet olanağı buldum, bana göre çarpıcı notlar verdi:
Üretim 255 bin ton
* Türkiye’nin yıllık balık üretimi 255 bin ton. Çipura, levrek, fangri, mercan, granyüz, sinarit, trança, sivriburun, karagöz, minekop üretiliyor. Orkinos yavruyken denizden toplanıp besleniyor.
* Geçen yıl 800 milyon dolarlık ihracat gerçekleşmiş. 2020 hedefi 1 milyar dolarmış. Ancak 1 milyar dolarlık hedefin bu yıl aşılacağı tahmin ediliyor.
Bizimkileri yiyorlar
* 91 ülkeye ihracat gerçekleşiyor. Hollanda, İtalya, Almanya, İngiltere, Japonya, Rusya, İspanya, ABD, Lübnan, Fransa, Yunanistan da bu ülkeler arasında.
* Su ürünleri üreticisi ülkeler bizim balığı kendileri tüketip, kendi ürünlerini ihraç ediyor.
Bu yasak iş kolları da yarattı. Kafeterya, lokanta gibi yerlerde sigara içenler dışarıda oturduğu için ısıtıcılar geliştirildi, sandalyelere şallar koyuldu... İşletmeler yanları, üzerleri açılır kapanır bölümler oluşturdu. Hatta bu yasağın daha da sertleşeceği, bir cam bile bulunan yerlerde sigara içilemeyeceği söyleniyor. (Bu da biraz abartılı gibi)
Her yerde açılıyor
Benim konum bu değil. Sigaraya bu denli dikkat edilirken her yerde nargilecilerin açılması dikkatimi çekiyor. “Kafe, salon, ev” adı altında açılan açılana... Geçenlerde Kelebek’te Cengiz Semercioğlu da yazdı bu konuyu. Ama onun gittiği yerde daha çok Arap turistler nargile fokurdatıyormuş. Oysa İzmir’de gidin Bostanlı’ya, Bornova’da Büyük Park, Küçük Park civarına, Güzelyalı- Göztepe sahiline... Nargilecilerin gençlerle dolu olduğunu görürsünüz.
Kurallara uygunsa laf yok
Nargilelerde tütün mü sunuluyor, yoksa meyve aromalı başka şey mi bilemiyorum. Nargileciler de sıkı denetleniyor mu, onun da bilgisi yok bende. Zaten denetleniyor ve her şey kurallara uygunsa lafım yok. Ama dedim ya, her yer nargileci doluyor. (Tabii ki iş sahası da yaratılmış oluyor, ona da eyvallah. Ben yalnızca gençlerin sağlığının korunmasına dikkat çekmek istiyorum. Sürekli nargileci açıldığına göre, sağlık açısından da sakınca yok mu acaba?)
BİRİLERİ BUNU HEP YAPIYOR
Geçen temmuz ayında, Dalaman Ortaca Köyceğiz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği’nin (DOKTOB) turizmde yeni pazar arayışını keyifle izlediğimi yazmıştım. Birliğin bu çabasını ve ekim ayındaki genel kurulun bölgemizde yapılması için anlaşma sağlandığını da aktarmış, “Tabii ki Muğla ve Bodrum da büyük destek veriyor. Her zaman söylüyorum, bu yörenin sektör temsilcileri, ‘Ahhhh, vaaahhh’ diyeceklerine hep çare aradı” demiştim.
Kararlı çabaların sonu
DOKTOB Başkanı Yücel Okutur’un, yeni pazarda ne denli ısrarlı olduklarını da şöyle aktarmıştım:
“Mart ayında Muğla’ya gelen başbakanımıza rapor sundum. Cumhurbaşkanımızın Hindistan gezisine katıldık. Turizm ve Ekonomi bakanlarımızla Hindistan’ın en üst düzey acente yetkilileriyle görüştük. Hindistan, Türk turizminin tam aradığı pazar. Hintli turistler kesinlikle her şey dahil sistemi istemiyor.
1 milyon hedefi aşılabilir
Çok güzel oteller, restoranlar, mükemmel alışveriş merkezleri, doğa ve tarihi güzellikler arıyorlar. Mart-Nisan-Mayıs ve Eylül, Ekim gibi tarihlerde seyahate çıkabiliyor. Bundan daha denk düşen bir pazar olamaz. DOKTOB olarak yüzde 1 ihtimali düşünerek yola çıktık bu konuda ama şimdi yüzde 99 konuma geldik. THY gereken desteği veriyor. 1 milyon Hintli turist hedefi kolayca aşılabilir.”
Sırada başka yerler de var
Bu kadarla kalmıyor... Okutur, genel kurul öncesi Kuşadası, Bodrum, Marmaris’in gezileceğini, genel kurul sırasında Dalaman, Ortaca, Dalyan, Köyceğiz ve Fethiye’nin tanıtılacağını vurgulayıp ekliyor: “Kongre sonrası ise sadece Muğla ilimizi değil, Antalya, Pamukkale, Konya, Kapadokya ve İstanbul destinasyonlarımızda da tanıtımlar organize edilerek tüm Hint turistlerin gelmeleri için çalışmalar yapılacaktır.”
SÖZ SİZİN
BİR GÜRÜLTÜ İSYANI
Bazı motosiklet sürücüleri bıktırıyor
BUGÜN bana iletilen yakınmalardan bir bölümüne yer vereceğim. Önce motosikletlerden başlayayım. Efendim özellikle Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’nda bazı motosiklet sürücülerinin, marifetmiş gibi, cayırtıya varan gürültüsünden sürekli yakınmalar var.
Geceleri gürültü Mithatpaşa Caddesi’ne yakın sokaklardan bile duyuluyor. Birkaç kez ben de tanık oldum. Bazı motosikletler geçerken, gürültüden ne olduğumuzu şaşırdık. Ben motosikletten pek anlamam. Düşündüm, acaba gürültü çıkaran belli bir marka, ya da model mi var? (Böyle bir şey olacağını da sanmıyorum, buna ihtimal vermiyorum)