Paylaş
Hatta, “Denizden babam çıksa yerim” diyenlere yanıt hazırdır: “O zaman çiftliklerden de ne çıkarsa yiyebilirsiniz, çünkü oraları da denizdir...” Nereden mi geldi aklıma? Geçenlerde İzmir Su Ürünleri Yetiştiricileri ve Üreticileri Birliği Başkanı Hasan Girenes’le sohbet olanağı buldum, bana göre çarpıcı notlar verdi:
Üretim 255 bin ton
* Türkiye’nin yıllık balık üretimi 255 bin ton. Çipura, levrek, fangri, mercan, granyüz, sinarit, trança, sivriburun, karagöz, minekop üretiliyor. Orkinos yavruyken denizden toplanıp besleniyor.
* Geçen yıl 800 milyon dolarlık ihracat gerçekleşmiş. 2020 hedefi 1 milyar dolarmış. Ancak 1 milyar dolarlık hedefin bu yıl aşılacağı tahmin ediliyor.
Bizimkileri yiyorlar
* 91 ülkeye ihracat gerçekleşiyor. Hollanda, İtalya, Almanya, İngiltere, Japonya, Rusya, İspanya, ABD, Lübnan, Fransa, Yunanistan da bu ülkeler arasında.
* Su ürünleri üreticisi ülkeler bizim balığı kendileri tüketip, kendi ürünlerini ihraç ediyor.
* Türkiye’nin AB’ye canlı hayvan ihracatında tek kalem balık ürünleri.
Yan ürünler de katkı
* AB, balık aldığı her üreticiyi habersiz denetliyor. Her üreticiye ayrı ayrı olur veriliyor. Türkiye genelinde vize vermek yok.
* Yem iç pazardan sağlanıyor, ağ, kafes gibi yan ürünler, yerinde istihdamla ekonomiye ayrı katkı sağlanıyor.
Sürekli denetim var
* En çok denetlenen sektörüz. Bir çok bakanlık bize karışır. Herkes beğendiği yere tesis kuramaz, izinler gerekir, kıstasları vardır. Sahil Güvenlik bile tesisin enlem, boylam açısından doğru yere kurulup kurulmadığını denetler. Geçmişteki kötü örnekler belleklerde kaldığı için su ürünleri tesislerine önyargılı bakanlar vardır.
* Hormon, antibiyotik kullanımı şehir efsanesidir ve mümkün değildir. Antibiyotik hastalıkla mücadelede bile kullanılmaz.
* Kalite ve teknoloji konusunda dünya lideriyiz. İddialı Uzakdoğu üreticileri bile bizden bilgi istiyor.
Dünya yiyor ama
Girenes’in söyledikleri gerçekten bana yabancıydı. Örneğin 1 milyar dolarlık ihracat, 255 bin tonluk üretim çarpıcı geldi. Ve Girenes söyleşimizi şöyle noktaladı: “İhraç ettiğimiz, dünyanın yediği ürünlerin aynısı iç pazara veriliyor Kıymetini bilmeden ağız, burun kıvırıyoruz...”
SÖZ SİZİN
BİR CAYIRTI YAKINMASI
Gece yarısından sonra
cadde yarış pisti gibi
ALİAĞA Siteler Mahallesi Zafer Caddesi’nde bir yıldır oturuyorum. Gece 24.00’den sonra, inanılır gibi değil patlak egzozlu eski tip araçlarla cadde ralli pisti haline getirilmiş. Sessiz ve sakinliği nedeniyle cayırtı sesi evimizin içinde. Kimse bunlara dur demiyor. Bu gürültüden kurtulmak istiyoruz. (Erem ÖZKAN)
BİR EKSİKLİK BİLDİRİMİ
İskeledeki klima
yetersiz kalıyor
GÖZTEPE Vapur İskelesi’nde önemli bir sorun var. Yolcu salonundaki klima yetersiz kalıyor. Yazları çok sıcak, kışları soğuk günlerde yolcular büyük sıkıntı yaşıyor. Bu klima gözden geçirilip yeterli hale getirilir ya da ikincisi konulursa sorun çözülür.
BİR METRO İSTASYONU SORUSU
Metro istasyonu
yol geçen hanı gibi
İZMİR Metrosu’nun Bornova İstasyonu ESHOT ve İZULAŞ otobüslerinin de aktarma merkezidir. Yolcular buralardaki duraklardan çeşitli yerlere gider. Ancak giriş ve çıkışlarda, belediye otobüsleri dışında ‘taşıt girilmez’ levhası bulunmasına rağmen dinleyen yok. Özel araçlar, taksiler, motosikletler durakların olduğu bölüme girip, iki yol arasını kestirme olarak kullanıyor. Merkez kenarında bulunan kafelere gelenlerin bazıları da araçlarını park ediyor. Bu durum doğal mıdır?
BİR FOTOĞRAF
Gürol Tulunay’dan: Çeyiz sandığı da çöpe mi gitti?
BİR ALINTI
Naciye Ölçüm’den: Her şey üstüne gelip, seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde, sakın vazgeçme! İşte orası kaderinin değişeceği noktadır. (Mevlana)
Paylaş