İşte o defterlere karaladıklarımdan özetler: “İlçenin en güzel ve de en değerli yerinde bir görüntü. Kaderine terk edilmiş koskoca yer. Duvarlarla çevrili bir mezbelelik adeta. Tabelası aynen duruyor: TC Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü Eğitim ve Dinlenme Tesisleri...
DİLERİM AVM KONDURULMAZ
Burasının ne olacağını merak ediyorum gerçekten. Özelleşecek mi, turizme hizmet edecek bir tesise mi dönüşecek? Bu paha biçilmez yerin mutlaka değerlendirilmesi gerek. Burasının yeşili bol bir kültür alanı olmasını düşlerim hep. Örneğin, içinde bir açık hava tiyatrosu, sergi alanları bulunan, vatandaşın, yerli ve yabancı turistin buluşma noktası olacak bir yer...”
BELEDİYE İŞLEMİ DURDURDU
Ve sosyal medyada son gelişmelerle ilgili, “Didim’de Neler Oluyor” ve “DidimGerçek” sitelerinden derleme: “Altınkum Yalı Caddesi’nde Didimlilerin park olmasını istediği, ancak belirsizliğini sürdüren Vakıf arazisi olarak bilinen yerdeki metruk binalar yıkılmaya başlandı. Yetkililer metruk binanın bazı hayati tehlike yaratmaya başladığını ve Vakıflar Bölge Müdürlüğü olarak yıkıma başladıkları söylendi. Didim Belediye Başkanı Deniz Atabay, yıkım için kendilerine başvuru olmadığını, önlemlerde gördükleri eksiklikler üzerine gayrı hukuki olarak başlatılan işlemi durdurduklarını açıkladı.”
Belki de daha uzun süreli sokağa çıkma yasağının provasını yaptı 31 ilde yaşayanlar. Yürekten destekliyorum. Nitekim uzmanlar da yasaktan, ama daha uzun süreli olandan yana. İki günlük yasağı başlangıcı sancılı oldu biraz; çünkü panik halinde kendini dışarı atıp fırınlara, marketlere, akaryakıt istasyonlarına koşanlar oldu. İnsanlar izdiham yarattı, maskesizler çoğunluktaydı, sosyal mesafeyi takan olmadı.
ASLINDA PANİK GEREKSİZDİ
Oysa 48 saat evlerden çıkılmadı. Ayrıca ekmek gibi acil gereksinimler için önlemler de alındı. Fırınlar üretimlerini sürdürdü, kimi yerde yerel yönetimler evlere ekmek götürdü, sokaklarda satanlar bile oldu. Yani paniğe gerek yoktu, ama oldu bir kere.
GÜZEL HAVALARA DİKKAT
Daha uzun sürelisine karar verilir mi bilemem. Ben havaların ısınmaya başladığı bugünlerde en azından hafta sonları sokağa çıkma yasağının sürmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu güzel havalarda insanlar hafta sonları kendilerini dışarı atar, gezmeye kalkar, sosyal mesafe gibi önemli kuralları da unutabilir.
ÖNCEDEN DUYURULABİLİR
Bana göre, belirlenen bir tarihe kadar hafta sonları sokağa çıkma yasağı uygulanacağı duyurulabilir, herkes paniğe kapılmadan hazırlığını, alışverişini yapar, izdiham yaşanmaz... Dedim ya, daha uzun sürelisi ilan edilir mi bilemem, ama en azından hafta sonları sokağa çıkma yasağının zararı olmaz herhalde.
BAŞTA BİLİNMEZLİK VARDI
“Koronavirüs salgınının ülkemizde başladığı günden itibaren vatandaşlar ne yapacaklarını bilmiyordu. Hükümet alınan sıkı tedbirleri açıklıyor, yapılması gerekenleri tek tek sıralıyordu. Bunun yanı sıra yerel yönetimler ve tıp insanları sürekli hijyen vurgusu yapıyordu.
SEFERBERLİK İLAN EDİLDİ
Ellerimizin sabunla sık sık yıkanması, yüzümüze değmemesi, evde izole bir hayat listenin ilk sırasındaydı. Ayrıca, sokağa çıkma durumunda maske, eldiven tavsiye ediliyordu. Vatandaşlarımız bu uyarılara ilk zamanlar pek aldırış etmedi. Ne zaman sağlıkçıların ihtiyacı oldu, seferberlik ilan edildi. Piyasada fahiş fiyatlara satılmaya başlanan, başta tıp çalışanlarının ve dışarıya çıkmak zorunda olanların takması gereken maskenin üretimini, herkes bir ucundan tutup kendine görev edindi.
Kordon, Güzelyalı, Bostanlı’da ortalık cıvıl cıvıl... Kafe, restoran gibi yerler kapalı kaldıkları sürenin acısını çıkarıyor gibi... Ahmed Adnan Saygun’da konser var akşama... Hepimiz kabusu geride bırakmanın tadını çıkarıyoruz. Biraz tedirginiz gerçi. El sıkışmak, öpüşmek yok... Mesafeliyiz birbirimize... Bugün ayrıca, Ege’deki il ve ilçe belediye başkanları görevlerinde ikinci yılı doldurdu...
DÜNYAYA ÇÖKEN BELA
İlk yılı anmak bile istemiyorum. Seçim öncesi verdikleri sözleri yerine getirme çabasıyla işe başlamışlardı. Projeler, yatırımlar, kentlerde yaşamı kolaylaştırma çabaları, sosyal yardımlar, tarıma ve kooperatifleşmeye ağırlık verme... Ve, ilk yılı doldurmaya yaklaşırken, koronavirüs belası çöktü dünyaya... Oysa geçen yıl bugüne doğru gelinirken başkanlar birinci yılın hesabını verme, gelecek yıllarda yapacaklarını anlatma hazırlığına girmişti. Toplantılar düzenlenip, vatandaşla paylaşılacaktı, yapılanlar ve de yapılacaklar.
GÜNDEM DEĞİŞİVERDİ
Ama olmadı... Olağan gündem değişiverdi. Olağanüstü gündem artık koronavirüs belasıydı. Mücadele için kollar sıvandı. Yatırımlar askıya alındı... Temizlikçiler, sağlıkçılar, zabıta, itfaiye... Tüm kadrolar seferberdi. Caddeler, sokaklar, toplu ulaşım araçları, istasyon ve duraklar ilaçlanıyordu. Sağlıkçılara malzeme bulunmaya çalışılıyor, onlara barınma yerleri ayarlanıyordu.
VİRÜSLE MÜCADELE ÇABASI
Evde zorunlu kalanların yardımına koşuluyordu. Gerek duyanlara ulaştırmak üzere gıda paketleri hazırlanıyor, belirlenmiş ailelere para yardımı yapılıyor. ‘Gün dayanışma günü... El eleyiz, kenetlenme günüdür’ mesajları veriliyordu. Kafalar, ‘Nasıl daha fazla destek’ için çalışıyordu. Virüsle mücadele eden vatandaşla yerel yönetim işbirliği gerçekleşiyordu.
SAĞLIĞIN TADINI ÇIKARMAK
KENETLENEN BİR MİLLETİZ
Dedim ki, ‘Bizi ne Almanya, ne de İtalya ile karıştırmayın. Biz zor zamanlarda kenetlenen bir milletiz. Mühendisler olmayanı üretir, doktorlarımız canla başla çalışır. İş adamlarımız tesislerini eksikleri üretmek için tahsis eder, biz bu salgından güçlenerek çıkarız. Nerden kurtaracağız biliyor musunuz? Avrupa’nın en iyi mekanik ventilatör (solunum cihazı) parkı bizde.’
Dersini çalışmış, ‘Evet, 100 bin kişide 40 tane MV var.’ Dedim ki, ‘Evet, yarısı devlette, yarısı özel sektörde. İhtiyacımız olursa personeli ile o özeldeki MV’leri alırız. Yine de İtalya’daki gibi yaşlılarımızı ventilatörsüz bırakmayız.’ Baktı, ‘yandık, bittik, mahvolduk’ gibi şikayetler alamıyor, ‘Sizi sonra tekrar arayacağım’ dedi, aramadı.
NEDENLERİ SIRALAYALIM
Biz bu salgından elimizdeki kaynaklara dayanarak, devlet ve millet dayanışarak, ulusça güçlenerek çıkacağız. NEDEN?
1) Elimizdeki BT (bilgisayarlı tomografi) parkı muazzam. Hep söylenir, ‘Avrupa’daki cihazın toplamı kadar sadece İstanbul’da var’ diye. Genellikle de gereksiz tetkik istendi diye eleştirilirdi. Teste ulaşmamın zor olduğu günlerde, o BT’lerle şakır şakır virüs bulaşmışları tanıdık, üçlü tedavilere başlandı. Ne kadar erken tedaviye başlanırsa o kadar yüz güldürücü sonuçlar alıyoruz. Sadece benim değil, ön cephede savaşan birçok acilci arkadaşımın da gözlemi.
Ülke, kıta ayrımı da... Bela; tüm dünyanın başında... Bu yüzden her türlü karşıtlığı bir kenara bırakıp, el ele vererek, “Bu belaya karşı ne yapmalıyız?” demenin zamanıdır. Başta sağlık olmak üzere, her bakanlık kendi alanında önlemler alıp kamuoyuna açıklıyor. Çeşitli kısıtlamalar, ekonomik destekler duyuruluyor, “Evde kalın” çağrısı sık sık yineleniyor.
DESTEK OLABİLİRİZ
Ama herkesin de katkıda bulunabileceği bir şeyler vardır. “Benim elimden ne gelir?” demeliyiz. En azından çevresindeki yardıma gerek duyanları etkili ve yetkililere bildirmek bile katkıdır. Sağlıkçıları malzemesiz, gerek duyanları gıdasız, ilaçsız bırakmamak için açılan kampanyalara destek olunabilir. Yeni öneriler dile getirilebilir. Her şeyden önce evde kalalım, kendimize, birbirimize iyi bakalım, sağlıklı kalmaya çabalayalım. Hepimize kolay gelsin!
65+ YASAĞINA DAİR
NOT: İçimde kalmasın, 65 yaş ve üstündekilerle kronik hastalara getirilen sokağa çıkma yasağına değineyim. Kronik hastalara sözüm yok. Ama 65 yaş ve üstündekiler sokağa çıkınca ya parka, ya da sahil kenarına giderdi. Ya da zaman geldiğinde maaş için bankalara, ilaç için sağlık merkezi v e eczanelere. Onlar zorunlu ev hapsinde, 64.5 ve daha gençler sokağa çıkabiliyor. Bana biraz çelişki gibi geliyor, ama yapacak bir şey yok. Haaa, balkon dışında dışarı adım da atmadım.
--------------------
Doğru da yapıyoruz. Ancak bu gerekli ve zorunlu temizlik doğal olarak su tüketimini artırdı. Şimdi musluklardan şarıl şarıl su akıyor. Şimdiden dikkatli olursak, yakın gelecekte susuz kalma riskini azaltabiliriz. İzmir’i örnek alalım. Sosyal medyada da da paylaşıldı ama yinelemekte yarar var.
TÜKETİM ÇOK ARTTI
İZSU Genel Müdürlüğü’nün kente verdiği su miktarı, mart ayının ilk haftasından bu yana günlük ortalama 30 bin metreküp artmış. Bu artış aylık ve yıllık toplamlar göz önüne alındığında çok ciddi boyutta elbette. Ve de barajlara göz atalım. Tümünde su düzeyi geçen yıla göre azaldı.
İZMİR’İN BARAJLARI
Yağış olmazsa suyun ne kadar yeteceğini gösteren veriler şöyleymiş:
* Tahtalı Barajı’nda mart ayı doluluk oranı yüzde 63,49. Geçen yıl aynı dönemde bu oran yüzde 87,43 olmuş. Mevcut tüketim değerleriyle barajda 576 gün yetecek su varmış.
* Balçova Barajı’nda geçen yıl bu dönemde yüzde 88 olan doluluk oranı şimdi yüzde 24,81’miş, 104 gün yetermiş.
Başta sağlıkçılar olmak üzere, zorunlu olarak çalışanların işini kolaylaştırma, hoşgörüyle yaklaşma, saygı ve sevgi gösterme günleri... Bugün bir kampanyadan söz edeceğim. Kampanyanın öncüsü Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Yüksel Gürüz... Kendi üniversitesinde canla başla görev yapan sağlıkçılara yardımı hedefliyor. Söz Prof. Gürüz’de:
SİGARA YERİNE BAĞIŞ
“Dostlarım ve onların tüm dostlarına sesleniyorum; aşağıdaki hesap numarasına lütfen bir sigaranızdan vazgeçerek bağış yapın. Koruyucu maskenin tanesi yaklaşık iki paket sigara. Ayrıca sigara içen dostlarım sigara içmenin COVİD-19 hastalığını ağır geçirme ihtimali, içmeyenlere göre 14 kat daha fazla. Hem kendinize, hem biz hekimlere elinizi uzatın. Alkışlarınızla moralimizi yükselttiniz. Şimdi ise emeğimize katkı koyma zamanı. Hayır işinin azı çoğu olmaz.
ACİL GEREKSİNİMLER İÇİN
Dün bir sivil toplum örgütü adına 10 bin liralık maske ve koruyucu kıyafeti anestezi yoğun bakıma bağışladık. Prof. Dr. Mehmet Uyar kardeşim her zaman en iyiyi hak eden bir ekibin üyesidir. Hakları ödenemez. Katkınızın kıymeti küçümsenemez. Koronavirüs salgınına karşı fedakarca çalışan sağlık personeline destek olmak amacıyla bir yardım kampanyası başlatıyoruz. İlk etapta Ege Üniversitesi Hastanesi’nin koronavirüs salgınına karşı acil gereksinimlerini Ege Üniversitesi Yardım Derneği aracılığıyla karşılamayı hedefledik.
İŞTE HESAP NUMARALARI
Dekanlığın onayıyla başlattığımız kampanyaya Ege Üniversitesi Yardım Derneği’nin Ziraat Bankası TR98 0001 0014 4607 2204 0350 40 IBAN no’lu, başhekimliğin Ziraat Bankası Ege Tıp Şubesi TR920001001446072168935019 no’lu hesabına ‘Üniversite Hastanesi’ne COVID-19 mücadelesi için’ yazarak uygun gördüğünüz miktarda EFT/havale yapabilirsiniz.
CANA CAN KATMAYA DEVAM