Paylaş
BAŞTA BİLİNMEZLİK VARDI
“Koronavirüs salgınının ülkemizde başladığı günden itibaren vatandaşlar ne yapacaklarını bilmiyordu. Hükümet alınan sıkı tedbirleri açıklıyor, yapılması gerekenleri tek tek sıralıyordu. Bunun yanı sıra yerel yönetimler ve tıp insanları sürekli hijyen vurgusu yapıyordu.
SEFERBERLİK İLAN EDİLDİ
Ellerimizin sabunla sık sık yıkanması, yüzümüze değmemesi, evde izole bir hayat listenin ilk sırasındaydı. Ayrıca, sokağa çıkma durumunda maske, eldiven tavsiye ediliyordu. Vatandaşlarımız bu uyarılara ilk zamanlar pek aldırış etmedi. Ne zaman sağlıkçıların ihtiyacı oldu, seferberlik ilan edildi. Piyasada fahiş fiyatlara satılmaya başlanan, başta tıp çalışanlarının ve dışarıya çıkmak zorunda olanların takması gereken maskenin üretimini, herkes bir ucundan tutup kendine görev edindi.
HERKESİ KUTLUYORUM DA
Belediyeler, halk eğitim merkezi kursları, tekstil atölyeleri, okullar, eli dikiş tutan herkes maske üretmeye başladı. Bu işe gönül verip destek olan herkesi kutluyorum. Buraya kadar her şey çok güzel... Ancak, değinmek istediğim başka bir konu var... Hijyen... Bu maskelerin açıkta ve çıplak elle (kimilerinde ağızda maske olmadan) dikiliyor olması, kafamda soru işaretleri bıraktı.
HİJYENE ÖNEM VERMEK GEREK
Dikim yapılan yerlerin mutlaka hijyen kurallarına uygun, maskelerin tek tek özel paketlerin içinde olması, yani el değmeden yapılması gerekir. Çünkü ağız ve burun yoluna taktığımız bu ürünün bizi ne kadar koruyacağını bilemiyorum. Daha önce eczaneden almış olduğum tek tek paketlenmiş maske ile bu seferberlik döneminde yapılanların alakası yok... Hadi, üretim aşamasında buna pek dikkat edilmedi. Tıp çalışanlarına ve vatandaşa dağıtılırken de hijyen kuralları uygulanmıyor. Dağıtım yapılırken, karton paketteki ürünler çıplak (kimi yerde) ve eldivenle tek tek ihtiyaç sahibine veriliyor.
ALKIŞLARKEN DÜŞÜNELİM
Tamamen hijyen olması ve kullanacak olan kişinin kendisinin bile el sürmemesi gereken bu maskeleri takmak ne kadar sağlıklı? Koronavirüs ile savaşa biraz daha ciddi yaklaşılması ve mutlaka hijyen kurallarına uymamız gerekiyor. Herkesin elinden geleni yapması mutlaka güzel ve alkışlanacak bir davranış. Ama öncelikle hijyeni düşünmemiz lazım... Bu nedenle, üretimi uzman ellerin, hijyene uyularak yapmasında fayda olduğunu vurgulamak istiyorum.”
-----
BİR ÖNERİ
Dağıtımda muhtarlar
devreye giremez mi
MASKELERİN satışı yasak. 20-60 yaş arasındakilerin evlerine teslim edilecek. Dağıtım için çeşitli yollar var. Son olarak eczaneler de devreye giriyor. Maske dağıtımının daha çabuk yaygınlaşması için muhtarlar da devreye sokulamaz mı? Hak sahiplerinin kayıtları onlarda vardır. Maskeler muhtarlara bırakılır, oradan alınabilir. Hatta bir hafta, on gün sonra bir daha gidilmesin diye hak sahiplerine 10-15’er maske de bırakılabilir. Kayıt altına alınacaklarından süre bitmeden bir daha gidemezler. Aklıma geliverdi...
-----
BİR DİLEK
Ön saftaki eczacılara
haksızlık yapmayalım
SALGIN belasından bu yana hastanelerde, sağlık merkezlerinde canları pahasına çalışan sağlıkçıları alkışlıyoruz ya. Eczacıları unutmayalım. Onlar da vatandaşın ilacını hazır etmek için canla, başla çalışıyor. Bu maske konusunda onlara haksızlık yapıldı, fiyatları artırdıkları iddia edildi.
ONLARA DA ALKIŞ
Oysa kısa süre önce eczacılara tanesi 50 kuruşa gelen maske fiyatı bir anda 3 lira 40 kuruşa yükselmişti. Şimdi satış yok, ama ücretsiz maskeleri de onlar dağıtacak, yeni bir sorumluluk... Her biri zaman zaman ilaç danışmanımız olan eczacılarımızın kıymetini bilelim, onları üzmeyelim ve de alkışlayalım.
-----
BİR ALINTI
Sağlıkçı isyanı:
Herkes dışarıda
GAZETECİ Esat Erçetingöz’ün önceki akşam sosyal medya paylaşımı: “Az önce hastaneden evine dönen bayan sağlıkçı arkadaşımın gözyaşları içinde açtığı telefonla irkildim. ‘Ben bu insanlar için mi hayatımı tehlikeye atıyorum’ diye feryat ediyordu. Anlattıkları beni de çileden çıkardı: ‘Az önce Mustafa Kemal Sahil Bulvarı önünden geçtim. Sanki salgın yok, hayatını kaybeden yok, herkes sefada. Sahil bayram yeri gibi. Akşam sefası yapanlar, koşanlar, dip dibe sohbetler. Çoğunun maskesi bile yok.
SORUMSUZLUK DEVAM
Bangır bangır bağırıyorum (EvdeKal) diye. Nerede? Ne uyan var, ne uyduran. Bir Allah’ın kulu yok denetleyen. Sorumsuzlar hala sokakta virüs bulaştırmaya devam ediyor. Ben virüs bulaştırmayayım diye eşimden ayrı yaşıyorum. Bunlar için mi?’ Gerçekten buna dur diyecek kimse yok mu? Canını ortaya koyan sağlıkçının sesini duyan yok mu?”
Paylaş