Necati Yalçın

Kent içinde doğa belgeseli

1 Eylül 2017
Bayram geldi! Başkent, çiçek ve kelebekte ünlü demiştik. Peki kuşları?



Bayram geldi! Başkent, çiçek ve kelebekte ünlü demiştik. Peki kuşları?
Yazmak bayrama denk geldi. Kuşların mekânları da bayramlık mekânlar zaten Kuşu en bol ve rahat bulabileceğimiz mekânlardan en yakın ikisine, Mogan ve Eymir göllerine sevgili hocalarım Mutlu Kader ve Deniz Seyran’la gittik. Yazıdaki güzel fotoğraflar onlardan ve Ankara’nın kuşlarından 7 yıldır takvim hazırlayan Prof. Dr. Adnan Ataç’tan. 
Ankara’da kuş denildiğinde Nallıhan, barajlar, Elmadağ ve Yenikent-Beypazarı yolu diğer akla gelen yerler.

İLK DURAK MOGAN

Yazının Devamını Oku

Büyük zaferin izinde Müze Köşk ve Anıtkabir

29 Ağustos 2017
'Mekânlar da insanlar gibidir. Yaşadıkları şekillendirir’ demiş yazar Louis Bromfield. Ankara’da 30 Ağustos’u anmak... Zafere 250 kilometre mesafedeymiş, ne gam! İşte, roman gibi yaşananlarıyla iki mekân, Müze Köşk ve Anıtkabir’de zafer.

30 Ağustos öncesi-Ankara:
Başkomutan, Çankaya’nın tepesindeki bağ evinde, meşhur sofrasındadır. Sofra gelenekselleşecek, evlere bile şekil verecektir... Başkomutan konuklarına, Afyon’dan başlayacak ölüm-kalım savaşının İzmir’e kaç günde biteceğini söyler. Durumu kavrayamayanlar, Atatürk’ün sofrasında verdiği rakamların içkinin tesiriyle sağlıklı olmadığını söyleyip duracaklardır...
Başkomutan, taarruz için hazır olunmadığını cihana anlatabilmek için bir çay partisi vermek istediğini de söyler. Ertesi günkü Hakimiyeti Milliye Gazetesi Ankara’daki çay partisini duyurur.
Karşı Cephe-Afyon:
Yunan Ordusu Afyon’da sıkı bir tahkimat yapmıştır. İngilizler, işi sıkıya alır; kamyon, uçak, otomobil ve asker takviyesi de yapar. Yok! İngilizler rahat etmez. Heyet gönderirler. Yerinde görürler. Bizim Başkomutan gibi onlar da bir tahminde bulunurlar; ‘Türkler bu mevzileri 6 ayda aşamazlar!’

Yazının Devamını Oku

500 metrede 5 eser

22 Ağustos 2017
"Taşa, gönülden bir şey koymazsan, heykel olmaz, yapıya tarihin içinden bakmazsan, eser olmaz” demiş mimar Kemalettin. Vedat Bey'le birlikte 1. Ulusal Mimarlık Akımı’nın öncüsü olmuş. 

Köşemizin konuğu Mimar Giulio Mongeri, bu akımın en güzel örneklerini verenlerden. Hani, “ulusal ekonomiyi taşla örneklemiş” dense yanlış olmayacak mimar, Başkent’in inşasında önemli simalardan.



Bir tur yapmış, “Al gözüm seyreyle” demiştik. Turun son noktası, İller Bankası artık yok. Bir gece yıkıldı... Hepsi ayrı değer olan bu turdaki yapıları, Allah millete bağışlasın. Mongeri’nin izindeki turumuz İş Bankası’ndan başlayıp, Garanti Bankası ve arkasındaki SALT Ulus’ta bitiyor.

Mongeri bu güzergahtaki 4 anıt yapısını 3 yılda yaparak bir Ankara rekoru kırmış. 5. ve küçük yapının yapım tarihini bulamadım. Yapıların bugünkü isimlerini, öncekilerini parantez içinde yazarak verelim; İş, Ziraat ve Garanti (Osmanlı) Bankaları, Yunus Emre Enstitüsü (Tekel) ve SALT Ulus (Osmanlı Bankası konut) yapıları.

“Bugün sefil ve fakir görünen Angora kentinin tarihte şanlı bir geçmişi vardı.” Mongeri, 20’li yaşlarında, ilk kez geldiği Ankara’yı bu sözlerle anlatmış. Yeni mezun bir mimarmış. Günlerce gezmiş, yazmış, fotoğraflar çekmiş. Bilinen ilk fotoğrafı bu geziden olmuş. Fotoğraf 1898 tarihli Illustrazione Italiana dergisinde basılmış.

Yazının Devamını Oku

590 yıllık hoşgörü

15 Ağustos 2017
‘Dinler aynı noktaya farklı yollardan odaklanırlar. Aynı hedefe ulaştıktan sonra farklı yollar izlesek ne fark eder’ diyen Mahatma Gandi hoşgörünün kitabını hayatıyla yazmıştır.

Gordios’tan Hacı Bayram’a uzanan Kutsal Tepe’de, bir hoşgörü anıtı var. Son zamanlarda yenilenen/yeniden yapılanlarla, yanışına şahit olduğumuz tarihi yapılarıyla, park eden arabaların üzerine taş düşüyor diye surları yıkılan, tarihin ortasına katlı otopark inşa edilen, ayakta kalan surlara yürüyen merdiven yapılan mahallede... Helen-Roma mabedine bitişik... Hoşgörü anıtı, Hacıbayram Camisi. Bitişiğindeki mabet, Ankara Anıtı.
* * *
İlk koruma planına imza atan ve bu uğurda daha çok imzalar atacağına emin olduğum Prof. Dr. Mehmet Tunçer’in rehberliğinde bölgeye, dostlarla gezi yaptık. Koruma çalışmalarında diğer bir imza sahibi uzman Esengül İnalpulat ve mahallenin muhtar vekili Mehmet Arabacı da değerli bilgiler verdi. Yazıya bu bilgilerin katkısı çok büyük. Minnettarım.

Frigler dönemi. Bizim Midas’ın babası Gordios, Bereket Tanrıçası Kibele ile Men Tanrısı Men için bir tapınak yapmaya karar verir. Ulus’u seçer. Bilinen ilk mabedi yapar. Tepe kutsanır. Galatlar gelir. Romalılara bağlıdırlar, İmparator Augustus’a bir tapınak yaparlar. Frig tapınağının tam üzerine. Bu, tepenin ikinci Pagan tapınağı olur. İlkinin ismi unutulur. Roma İmparatorluğu Hristiyanlığı kabul eder. Tapınağa pencereler açılır ve kilise yapılır... Ord. Prof. Ekrem Akurgal, cephe ve giriş yerinin Hellen kutsal yapılarından farklı olarak batıya dönük oluşunu, eski Anadolu geleneğine ait bir tapınma yeri olmasından kaynaklandığını belirtmiş...

Toprakların hâkimi bizimkilerdir artık. Osmanlı tahtında, başkent Edirne’de Sultan Murat Han oturmaktadır. Ankara’daki Hacı Bayram Veli’nin bilgeliğini duymakta, kendisine danışmak istemektedir. Başkente davet eder. Veli gider. Murat Han, Veli’nin nasihatlerini dinler ve İstanbul’un fethini sorar:

Yazının Devamını Oku

ODTÜ Ormanı ve kelebekleri

12 Ağustos 2017
Doğa eşsiz bir müzik sunar, dinleyene. Rahatlatan, huzur veren. Kent içinde bulması zordur ama dinlemek için parklara gidilir. Tadını bilene yetmez! Kent dışındaki yeşilliklere, su kenarlarına gidilir.

Dünyanın gözde kentlerinde Hyde Park veya Central Park gibi dev parklar ilk akla gelen kent içi huzur noktaları. İnternet yalancısıyım; bu parkların biri 1.42, diğeri 3.41 km2. Ölçüler dursun, kentimize dönelim. Ankara haritasına bakın. Kenti saran çevre yolu içindeki en büyük yeşillik ve mavilik ODTÜ Ormanı ve içindeki Eymir Gölü’dür. Orman, bir bulvardan diğerine uzanır. ODTÜ ormanı, bozkır ortasında göz alabildiğine bir yeşillik, kent içi huzur noktası ve bir vahadır.

Vahanın oluşması bir destandır. Tanıyanların “keşke böyle insanlar ölümsüz olsa” dedikleri efsane Rektör Kemal Kurdaş, arazide tek bir alıç ağacı görmüş ve ona söz vermiş. 30 binden fazla ağaç dikmiş. Zar zor bulduğu 500 çınar fidanı bugün 15-20 metre olmuş. Farklı türlerde ağaç, ağaççık ve çalı türlerinin de dikilmesiyle ortaya en sağlıklı ağaçlandırma biçimi çıkmış. Kalıntı ormanın ağaçları çoğalmış. Tarlaya veya otlamaya açılmayan arazide bozkır da korunmuş. Türkiye’de ilk olmuş. Hal böyle olunca doğa başlamış müziğini çalmaya! Açıkhava doğal müzik konser alanının adı bugün ODTÜ Ormanı. 1995 yılında Ağa Han Mimarlık ödülü gelmiş. Bence her yıl ödül verilse az! Buradaki adaçayı Dr. Zeynep Atalay’ın çalışmasında yeni bir tozlaşma sendromu ilk kez ortaya konulmuş, American Journal of Botany dergisindeki ülkemizden ilk makale olmuş. Hatta vallahi tilki, porsuk, sansar, kokarca veya gelincik gibi yırtıcıları bile var! Konumuz kelebek.

ODTÜ ile Butterfly International 6 yıl süren bir araştırma yapmış. Sonuçlar çarpıcı. İçlerinde soyu tükenmekte olanlarla, 100’ü aşkın tür tespit edilmiş. Güzel nazuğumların (Euphydryas orientalis) dünyada bilinen en önemli popülasyonu buradaymış. Orman, Türkiye’nin 65 kelebek alanından biri. Fotoğraf sevdalısı Sevgili Mutlu Kader’in rehberliğinde gittik. Önceki yazılardaki bazı fotoğraflar gibi bugünkü yazıdakiler onun. Patikasında, göl kenarında yürüdük, tepelerine tırmandık. Kelebekler hep bizimleydi. Fotoğraf makinamıza bile kondular! Önümüzde arkamızda uçuşan kelebekler yaşamlarının son evresindekiler. İlki dişi kelebeğin yumurtalarını bırakmak için uygun bitki aradığı yumurta evresi. Bulunca başlar ve 6-14 gün sürer. Larva evresinde, 3-6 hafta tırtıl. Pupa evresi 10-15 gündür ve gözlerden ırak yerlerde güzelleşme hazırlığı. Son evre, gönülleri fetheden renklerle, kıpır kıpır uçtukları kelebek evresi. 7-10 gün sürer. Bozkır Ankara’nın en geniş kent ormanına sahip üniversitesinde tüm bu evreler yaşanır. Burası, kelebeğin tüm yaşam evrelerinin kent içinde izlenebileceği nadir bir yer.

İşte bugünlerde bizim gördüğümüz birkaç kelebek: Anadolu melikesi (Melikelere selamla!); mayıs sonu ağustos sonu uçuş zamanı. Adından da anlaşılacağı gibi Anadolu’da sıkça, ayrıca Balkanlar ve İran’da görülen endemik ve pek güzel bir kelebek. Nazuğum; temmuz da dahil uçuyor. Akdeniz’den İskandinavya’ya dek görülebilir. Renkli ve pek güzel bir kelebek. Kaplan kırlangıç kuyruk; mayıstan temmuza dek uçar. Dünyada Güney Avrupa’dan Orta Asya’ya, Türkiye’de seyrek ama geniş alanda görülüyor. Beni kelebek fotoğrafçısı yapan(!) büyük ve gösterişli bir kelebek. Sadece bir-iki gezide bizim gördüğümüz diğer kelebekler; kara gözlü mavi, orman melikesi, çift noktalı brentis ve çok gözlü güzel mavi sizi bekliyor!

Yazının Devamını Oku

Savaşın hava parkurunda gezinti: Hava Müzesi

8 Ağustos 2017
Bu müze, Türk’ün canı pahasına mücadelesinin hava parkurudur. Gerçek veya benzeri araçlara, açık veya kapalı mekanlarda, görüp dokunabilir, hatta içine girebilirsiniz.

Müzeye fotoğraf üstadı Mutlu Kader hocamla gittik. Girişte, Atatürk ve Kıbrıs’taki ilk hava şehidimiz Cengiz Topel’in canlandırıldığı bir heykel var. En verimli çağında, 10 yıl önce trafik kazası sonucu kaybettiğimiz Tankut Öktem’in eseri... Müzenin açılışını yapan dünyanın ilk kadın savaş pilotu namlı Sabiha Gökçen’in de aralarında bulunduğu havacılık tarihimize damga vurmuş kişileri ve olayları bulabileceğiniz köşeler var. Örneğin, ilk pilotumuz, 1 numaralı brövenin sahibi, Mehmet Fesa Evrensev. Türkiye’de uçtuğu ilk gün 26 Nisan. O gün, Dünya Pilotlar Günü. Brövesi müzede.
* * *
Müzenin giriş kapısından birkaç adım sonra arka bahçesine geçmeniz olası. Önünüzde, anahtarlıktan monta, hediyelik eşyalar var. Sağ ve solunuzdaki koridorlarda ve üst katta müzenin kapalı bölümleri var. Bahçede, yandaki üssün pistiyle paralel uzanan yürüyüş yolu boyunca dizili, hava araçlarını göreceksiniz. Yolun sonunda tüm görkemiyle tırmanışa geçmiş bir F-104G Starfighter önemli bir fotoğraf çekim noktası. Boş ağırlığı 6 tonu, boyu 17 metreyi geçiyor. 10 yıldır burada, müze anıtı adeta.
Okuyanlar bilir, bazen hızlı tarih turları yapmak köşemizin adetlerindendir! Birini yapalım: 1914... Osmanlı’da önlenemez toprak kayıpları başlamıştır. Enver Paşa, dosta düşmana Türk gücünü göstermek ister. İstanbul’dan Mısır’a kadar uçulmasını ister. Ortadoğu için ilk posta seferi de olacak, 2 bin 500 kilometrelik “Kahire seferleri” için, 4 uçak uçacaktır...

İlk iki Bleriot ve Deperdussin uçakları, aynı gün İstanbul’dan havalanır. Koşullar uzun yolculuklar için çok zorludur. Biri hemen zorunlu olarak geri döner. Diğeri arızalanmış, zorunlu iniş yapmış ama Şam’a varmıştır. Kalkar ama Taberiye Gölü yakınında düşer. İki yüzbaşı, Fethi ve Sadık Beyler ilk havacı şehitlerimiz olurlar. Tayyareci Nuri ve İsmail Hakkı beyler de ikinci uçakla, her şeye rağmen aynı gün Şam’a ulaşırlar. Burada ilk hava şehitlerimizi görürler. Çok üzgün ama çok daha kararlı devam ederler. Onların uçağı da Yafa’da düşer. İsmail Hakkı bey kurtulur, Nuri Bey şehit olur. Üç havacı şehidimiz, Selahattin Eyyubi Türbesi’nde yan yana yatıyorlar. 3’üncü uçak yola çıkar. Zorunlu iniş falan derken, o da Edremit’te düşer. En büyük teselli Tayyareci Salim ve Kemal Beyler’in sağ kurtulmalarıdır. Dosta, düşmana gövde gösterisi derken, gelinen durum artık çok üzücü ve çok can sıkıcıdır. Son Bleriot uçağın düştüğü yer olan Edremit’in Belediye Başkanı Yazıcızade İsmail Hakkı bey’in katkılarıyla, bir Bleriot uçak daha alınır. 3’üncü turda düşen uçaktan sağ kurtulan ayyareciler, 4’üncü tura baştan başlarlar. Zorluklar vardır elbet ama tur 1,5 ayda tamamlanır...

Yazının Devamını Oku

Macar Usta, Tunalı Hilmi ve Cin Ali’siyle Kavaklıdere

2 Ağustos 2017
Evvel zaman içinde (Masalcı Baba Eflatun Cem Güney’e rahmetle), bir zamanlar, suları bol mu bol bir yer varmış. Sularının isimlerinin Seyrantepe veya Beytepe gibi bazısı tepeli; Bademlik, İğdeli, Söğütözü, Kirazlıdere, Cevizlidere veya Kavaklıdere gibi bazısı meyveli veya ağaçlıymış.

Masal bu ya, suları bir bir kaybolmaya başlamış. Sanki yer yarılıyor, hepsi içine giriyormuş. Yerlerine de kıvrımlı yollar, irili ufaklı evlerle, sonraları başka isim verilecek çarşılar bile gelmeye başlamış. Gömülmeye götüren, ayıplı bir süreçmiş yaşanan. Masalımızın kahramanları önce eldeki veya evdeki atıkları bir şekilde suya ulaştırıyorlarmış. Atık konusunda hiç ayrım yapmıyorlarmış. Her çeşit plastik ile dereye kadar nasıl veya neden taşındığı bilinmeyecek, eski çek-yatlarını bile derelere atıyorlarmış. E, sular da küsmüş tabi! Tamamı, kente girdiğinden bambaşka, insanlık ayıbı bir formda ve kokudaymış artık. Masaldakiler de attıklarını sorgulamak yerine, suların üzerini nasıl kapatırız diye düşünmeye başlamışlar...

* * *

Masal bir yana, hakikaten üzerleri kapatılmış, su da küsmüş. Küsmüş ama elbet akmaya devam ediyor. İçteen, içe. Güzel memleketimin köy, kasaba ve şehirlerini kat ederek, Karadeniz’e ulaşana dek... Bu arada Venedik’le yarışan ve kendisini seven bir Eskişehir’e rastlarsa, onu ihya etmek için elinden geleni de yapıyor. Hatta tur otobüsleriyle gelen Ankaralılarla buluşuyor. Küslüğü, yapılanları unutup, onları gondolla bile gezdiriyor. Ankara’da gömülü olsalar da isimleri belli eder yerlerini. Tepeli veya ağaçlılar vardı ya hani, “ince”, “ak”, “hoş” gibi sıfatlara “dere” eklenmiş veya başka bir akarsu olan “çay”a “yol” eklenmişleri de var. Nadir açıktakilerden Çubuk Çayı’nın Kalaba’daki bölümünde bir süredir Keçiören Belediyesi ile DSİ ortaklığıyla ıslah çalışması yapılıyor. En kısa sürede bitmesi dileklerimizle darısı, üzeri kapatılmış, kapatılmamış tüm sularımızın başına diyor, konumuz olan Kavaklıdere’ye geliyoruz.

* * *

Kavaklıdere’nin deresi için Tunus Caddesi’ne çıkın. Asfalta bakın. Dere altında. Korna yiyene kadar zamanınız var! Buranın en ünlüsüyse, Tunalı Hilmi Caddesi. Caddeye adını veren Tunalı Hilmi; okuyanın-okutanın Şanlı Yuva dediği Kuleli’de okudu. Burada dergi çıkardı, tutuklandı. Tıbba girdi. Gizli bir örgüt kurunca, yine tutuklandı. Cenevre’ye kaçtı. Orada okulunu tamamladı, doktor oldu ve evlendi. Çiftin bir kızı (az sonra döneceğiz!), bir oğlu oldu. Memlekete döndü. Osmanlı’nın son Bolu milletvekiliyken Meclis basıldı. Ankara’ya geçti. İlk Meclis’in ilk Bolu milletvekili oldu. Zonguldak Ereğli’de halkı Fransızlara karşı örgütledi. 2. ve 3. Meclis’te Zonguldak milletvekili oldu. Meclis’in en iyi hatiplerindendi. Meclis’te vekillere, kapısında halka konuşmalar yaptı. Kızı Sevda Hanım, babası gibi İsviçre’de evlendi. Tunalı Hilmi’yi 1928’de kaybettik.

* * *

Ankara o sıralarda şantiye halindeydi. Ünlü mimarlar, anıtsal yapılarla Ankara’yı süslüyorlardı. Örneğin Mimar Kemalettin, dev Gazi Eğitim’i yaparken, Giulio Mongeri 500 metrede 5 yapıyla Ankara rekoru kırıyordu. Dünyayı şaşırtan işler çıkan Başkent şantiyesinde iş bilen sıkıntısı vardı. Macaristan’dan Balaj Usta gelmişti örneğin, Ziraat’in inşaatındaydı. İthal Usta’nın bir sıkıntısı vardı; şarap bulamıyordu. Hemen yakınındaki, Ulus halinde satılan güzelim Ankara üzümlerini yerken, ‘neden olmasın?’ dedi; inşaatın bodrumunda, şarap yapmaya başladı. Balaj Usta yaptıklarını Çankaya-Ulus hattında bir araçta karşılaştığı kişiye anlattı. Müslüman işçilerin fıçılarını delmelerinden dert yandı. Anlattığı kişi Tunalı Hilmi’nin kızı Sevda Hanım’ın eşi Cenap Bey’di. Kavaklıdere’deki bağ ve bahçelerin sahibiydi.

Yazının Devamını Oku

Yazın Ankara’da yapılacak 10 şey

28 Temmuz 2017
Sıcak! Ankara’dasınız. İşte; içinde heyecan, doğa, tarih, sanat, spor veya kitapla bazı öneriler.

Her birinde, en az biri veya fazlası. Uçun, atlayın, binin, gidin, görün... Yaza özel veya bazısı 4 mevsimlik. Eşi-dostu da götürmek, fotoğraf-film çekip tarihe kayıt düşmek isteyecek veya kısaca “Vay canına!” diyeceksiniz! Vee Ankara’yı daha çok seveceksiniz!

Balonla Uçun Polatlı Belediyesi düzenliyor. Türkiye’de, bir de Kapadokya’da uçabilirsiniz. Kral Midas’ın Tümülüsü’nün arkasından havalanıyor. İlk 300 metrede, Tümülüsle Midas’ın başkenti Gordion görüş alanınızda. Sakarya Meydan Muharebesi’nin destan yazılan alanları ve tepeleri de 1000 metreye ulaşamadan altınızda, sağınızda, solunuzda.

Paraşütle Atlayın Türkiye’de İzmir’de, bir de burada kuleden paraşütle atlayabilirsiniz. 40 metre. 85 kilodan fazla değilseniz, giyin spor ayakkabılarınızı gidin atlayın. Kule’den atlanmasını sağlayan Türk Hava Kurumu’nun müzesi de burada.

Bisiklete Binin Ama göl kenarında. Ormanla iç, içe. “Bisikletim yok”; diyebilirsiniz. Eymir Gölü’ne gidin. Girişindeki kiralık bisikletleri gördüğünüzde sorun olmadığını anlayacaksınız; Türkiye’nin tüm bisikletleri burada toplanmış! “Bisiklete binmeyi bilmiyorum” Olsun. 3 tekerlekli veya 2 kişilikleri var. (Bisikletiniz yoksa, listemizdeki tek ücretli etkinlik bu olacak.) Kıyısında bisiklete binmek için diğer göl Mogan.

Atatürk’e Gidin Bir tane Atatürk’ümüz, bir Anıtkabir’imiz var. Her gün açık. Her mevsim favorim!

Hoşgörü Görün Var ama benzeri çok değil. Önce, en az 2000 yıllık Pagan tapınağı. En son kilise. Şimdi yıkık ama ayakta. Duvarına bitişik yaklaşık 500 yıllık Hacı Bayram Camisi tam bir hoşgörü anıtı. Yıkık tapınağın dünyadaki adı Ankara Anıtı. Uzakta değil. Ulus’ta.

Mimar/Heykeltıraş İzleyin Holzmeister, Egli, Mongeri, Mimar Kemalettin, Tek ve Koyunoğlu mimarlar; Krippel, Canonica, Özkan, Yurdanur, Alkan ve Rüstem heykeltıraşlar. Sayamadıklarım için beni affedin. Arkan’ı yazamadım, İller Bankası’nı henüz yıktık... Dar alanlarda, şaşırtıcı zenginlikler. Türkiye’nin en büyük anıtı dahil. Peşine düşmek için seçin!

Ankara’yı Okuyun Yakup Kadri veya Refik Halid’den “Ankara”. Falih Rıfkı’dan “Çankaya”. Memduh Şevket’in “Ayaşlı ile Kiracıları”. Tombuş’tan “Ankara Cinayeti”. Şimşir’den “Ankara... Ankara...”, Tunçer’in “Çevresini Arayan Ankara”... Kısa isterseniz; Ahmet Hamdi’nin “5 Şehir”indeki Ankara, 13 sayfa! Roman, öykü, adım adım turlu gezi rehberi veya hatta gerilim çeşitlerimiz var. Haydi, her mevsim, bir Ankara kitabı okumaya...

Yazının Devamını Oku