FRANSIZ Le Monde gazetesinin dünyaca tanınmış Karikatüristi Plantu Papa'ya hakaretten mahkemelik oldu. Plantu kendi adına kayıtlı www.plantu.net İnternet sitesinde 22.Mart 2010 tarihinde tam sayfa yayınladığı karikatürden yargılanacak. Plantu Karikatürde "Vatikan'ın çeşitli sosyal konularda sergilediği tavrı eleştirmek için" Papa'yı küçük bir çocuğa tecavüz ederken çizdiği gerekçesiyle Mahkemeye verildi.
Karikatürü skandal olarak niteleyen Paris'teki Katolik bir dernek “Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek ve dini ayrımcılığa tahrikten” şikâyetçi oldu. Plantu'yu mahkemeye veren dernek Karikatürün “Katolikliği kötülediği ret ve nefrete neden olabileceğini” ileri sürerken Mahkeme karikatürün İfade Özgürlüğü sınırlarını aştığı gerekçesiyle davayı kabul etti.
Fransa'ya ve Hristiyanlığa saygısızlık olarak nitelenen karikatürünü Plantu 'Pedofili : Papa pozisyon aldı' başlığıyla yayınlamıştı. Karikatürde Papa küçük bir çocuğun arkasına geçmiş tecavüz ederken bir Fransız politikacıya "Pazar günü oy peşinde koşacağına git kendini becerttir' notu yazılmıştı.
Hürriyet Paris Temsilcisi olarak birçok kez görüştüğüm Jean Plantu 2010 Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması Seçiciler Kurulunda yer almıştı. Plantu Paris’te “Barış İçin Karikatürler” sergisi sırasında Türk Karikatüristleri için şöyle konuşmuştu
“Türkiye’de çok değerli meslektaşlarım var. Hürriyet’in düzenlediği karikatür yarışmasının bu sanata çok önemli katkıları oluyor. Hürriyet çok büyük gazete, tartışma yaratan peygamber karikatürleri yayınlandığı sırada Le Monde gazetesi için çizdiğim karikatürü yayınlayarak haber yapmanızın çok büyük faydası oldu, zira bölgedeki diğer ülke gazeteleri karikatürü yayınlamadan sadece haberi verdiler, karikatür olmayınca da maalesef yanlış yorumlayanlar oldu”.
Suriye’de ele geçirdiği bölgeleri, Irak’ta yuvalandığı kentleri ve bulunduğu yerlerdeki halk desteğini, Saddam’ın Kurmaylarıyla işbirliği yaptığını bilmeyen başta MİT, CIA, MOSSAD ve Muhaberat olmak üzere bilmeyen bir istihbarat servisi yoktu. Suriye’de ele geçirdiği bölgelerde çıkan petrolü gizlice Esad yönetimine sattığı, Selefi olduğu halde Özgür Suriye Ordusu- ÖSO’ya karşı savaştığını böylece Nuseyri Esad’a alan açtığını da bilmeyen kalmamıştı ama gelin görün ki Irak’ta birkaç saat içinde koskoca Musul’u da ele geçirmesinin önüne geçilemedi.
Peki, kimdir bu IŞİD örgütü? Önce onları Suriye’de gür sakalları, ellerindeki kör bıçakları ve ‘Allahü Ekber’ diyerek diz çöktürdükleri masum insanların ve Hristiyan din adamlarının kafasını tavuk boğazlar gibi kesip sosyal medyaya, Youtube’a servis ederken tanıdık. Daha sonra çatışmalarda esir aldıkları insanları kurdukları Şeriat mahkemelerinde yargısız infaz ederken arkalarına geçip kafalarına kurşun sıkarak öldürdükten sonra görüntülerini sosyal medyaya ilettiler. Ayaklarında basketler, ellerinde otomatik silahlar, kafalarında siyah maske ve üzerlerinde siyah üniformaları ile verdikleri pozları dünya haber ajanslarına ve televizyonlara gönderdiler.
YAĞMALAMA, HARAÇ, PETROL KAÇAKÇILIĞI
Böylece reklamlarını sosyal medya özelliklede Twitter ve Youtube üzerinden yaparak insanlara korku saldıktan sonra Irak ve Suriye’de yağmalama, haraç, petrol kaçakçılığı yaparak alanlarını genişlettiler. Bölgede bir ‘İslam Devleti’ kurmak için savaştıklarını yaydılar. Çeşitli ülkelerden özellikle Türkiye sınırlarından geçerek onlara katılan dinci, sempatizan ve maceracı ruhlu gençlerin eline silah vererek bir din devleti için savaştıklarına inandırdılar. Fazla değil bir yıla yakın bir zamanda tüm dünyada adlarından acımasız, cani ruhlu katiller sürüsü olarak bahsedilir oldu. Bu terörist grubun oluşturduğu örgütün adı önce ‘Irak İslam Devleti’ iken sonra ‘Şam’ kelimesi eklenerek kısa adı IŞİD, Arapça adı da (Ad-Davla Al-Islamiyya fi al-Iraq wa-Sham) olan ‘Irak ve Şam İslam Devleti’ oldu.
MİLİTAN SAYISI 10 BİN GEÇTİ
Bu kanlı dinci örgütün başında eskiden Bağdat Üniversitesinde İslam Tarihi, Şeriat, Fıkıh dersleri veren Selefi görüşlü kod adı ‘Ebu Dua’ olan Ebubekir El Bağdadi var. Gerçek adı çok uzun Dr. İbrahim bin Avad bin İbrahim el Bedri el Radavi el Hüseyni el Samarrai elKureyşi. Samarra’da Ahmed bin Hambal camii ’inde militan toplamaya başladıktan sonra 2004’te El Kaide’nin Irak kolunu kurdu. Kendisini ‘Emir’ ilan ettiği 2010 yılından bu yana 800 olan militan sayısını özellikle 2011 den sonraki katılımlarla bugün 10 bine çıkardı. IŞİD militanları, hem Irak’ta hem de Suriye’de yuvalandıkları yerlerde Şeriat’ın katı kuralarını uygularken tabanını oluşturan halka yardımcı oluyor, sorunlarıyla ilgileniyor, kamu hizmetlerini yönetiyor, yakıt dağıtıyor, okullar kuruyor.
El Sisi, Mısır’da Müslüman Kardeşler gösterileri ve ayaklanmalarını kanlı bir şekilde bastırıp binlerce kişiyi cezaevine yollattıktan sonra bu söylemini 26 Mart 2014 günü Kahire’de televizyonda yaptığı şu konuşmayla değiştirdi. “Bugün Savunma Bakanlığı, Mısır Silahlı Kuvvetler Yüksek Konsey Başkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı görevlerimi bırakmaya karar verdikten sonra son kez karşınıza askeri üniforma ile çıkıyorum. Tevazu ile Cumhurbaşkanlığı seçimleri için adaylığımı koyacağımı ve terörizmden kurtulmuş bir Mısır için her gün mücadelemi sürdürmeye devam edeceğimi belirtmek isterim.”
MISIR TOPLUMU BÖLÜNDÜ
Mısır toplumunun tamamına yakını 25 Ocak 2011 de Tahrir devrimiyle 30 yıl süreyle Mısır’ı demir yumrukla yöneten Hüsnü Mübarek iktidarına karşı çıkmıştı. Müslüman Kardeşlerin aday gösterdiği Muhammed Mursi’nin Cumhurbaşkanı seçilmesiyle ilan ettiği ‘Anayasal Deklarasyon’ halkı ‘İslamcılar’ ve ‘Karşıtları’ olarak ikiye böldü. O günden sonra Mursi’nin Müslüman Kardeşler odaklı icraatları 25 Ocak devrimini gerçekleştiren Sosyalist, Demokrat, Liberal ve Dinin Devlet işlerine karıştırılmasına karşı çıkanların oluşturduğu koalisyonu oluşturanların yeniden sokağa dökülmesine neden oldu. Halkın bu kesimi ‘yağmurdan kaçarken doluya tutulduklarını iddia ederek Mursi’nin istifasını istemeye başlamasıyla başlayan dev sokak gösterileri darbeyi beraberinde getirdi. Genel Kurmay Başkanı El Sisi, 1 Temmuz 2013'te Mısır ordusu adına Muhammed Mursi'ye ülkedeki siyasal krizi 48 saat içinde çözmesi için ültimatom verdikten sonra 3 Temmuz 2013'te askeri darbeyi gerçekleştirerek Mursi’ye görevden el çektirip cezaevine gönderdi. Kurulan geçici yönetime Müslüman Kardeşler katılmadı ancak Selefi Nur Partisi Darbeyi desteleyince İslamcılar kendi aralarında bölündü. Bu toplumsal bölünme 14-15 Ocak 2014’te ‘Yeni Anayasa Referandum ’unda daha da fazlalaştı ve ‘Darbe ‘ye karşı olanlar, Darbeye taraf olanlar ile hem Darbe ’ye hem de İslamcılara karşı olanlar şeklinde ortaya çıktı.
SİSİ’YE İLK YEŞİL IŞIK
Yurt dışında 15-19 Mayıs arası 124 ülkedeki 141 seçim merkezinin kurulduğu Konsolosluk ve Elçiliklerde yapılan oylamada kullanılan oyların yüzde 94,52'sini alan Cumhurbaşkanı adayı Es-Sisi'ye ilk yeşil ışık yakıldı. Rakibi Hamdin Sabbahi yüzde 5,48 de kaldı. Mısır’da seçimler 26-27 Mayıs günleri yapıldı ancak katılım zayıf olunca oy verme işlemi bir gün uzatıldı. Yüksek Seçim Kurulu sürenin uzatılmasının nedenini 'Daha çok seçmenin oy vermesine imkân sağlamak" olarak açıkladı. Askerlerin namluları gölgesinde, savaş bölgelerindeki gibi kum torbaları, maskeli, otomatik silahlı askerlerle korunduğu seçim büroları ilginç görüntüler sergiliyordu. Oy vermek için beklerken konuştuğumuz vatandaşlar Mübarek'in devrildiği Tahrir Devriminden bu yana gösterilerden, terörden, polis şiddeti ve çatışmalardan yorgun düştüklerini, Mısır halkının artık işine gidebilmek, dükkânını açabilmek, evine ekmek götürebilmek ve çocuklarının güvenliği için oy verdiklerini söylüyordu.
OYLAR GÜVENLİK VE İSTİKRARA
Mısır Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde halk, ’Sisi taraftarları’, ‘Sabbahi’ye destek verenler’, ‘Müslüman Kardeşler’in boykot cephesi’ ve ‘Hem İslamcılara hem de Darbecilere karşı olanlar’, şeklinde bölünmüş olarak sandık başına gitti. Sandıkların kurulduğu okullarda oy vermek için kuyrukta bekleyenler kitlesel gösteri ve protestoların yaşamı felç ettiğini belirterek Sisi’nin sloganı ‘Güvenlik ve İstikrar’ için oylarını kullanacaklarını söylüyordu. Ekonomisi çökme noktasına gelen Mısır'ın en önemli iki gelir kaynağı Turizm ve Süveyş kanalından elde edilen gelirler ülkedeki güvensiz ve istikrarsız ortamdan en düşük düzeye inmiş durumda. Önünde binlerce kişinin sıra beklediği Piramitler ‘in etrafında yolunu şaşırmış bir kaç Japon veya Çinli dışında in cin top oynuyor. Önceleri Piramitlerde fotoğraf çektirirken yüzlerce kişinin girdiği karelere şimdi etrafı bomboş Piramitlerin görüntüleri ülke turizminin içinde olduğu kaotik durumun en iyi göstergesi oluyor.
Kırım Türkü Tatarlar için Stalin’in emriyle Orta Asya’ya sürgüne gönderildikleri ‘Kara Gün’.
Dünya’da acımasızlığı ile tanınan Diktatör Sovyet lideri Stalin’in sürgün emriyle Kırım’daki bütün şehir köy ve kasabalarda eşzamanlı uyandırılan bir halk. Askerlerin ve siyasi polisin bağrışmaları arasında hazırlanmaları için verilen 15 dakikalık süre içinde ne olduğunu anlayamadan asılmaya mı yoksa kurşuna dizilmeye mi götürüleceklerini bilmeyen insanlar. Gece yarısından sonra evlerinden sıcak yataklarından ve yurtlarından koparılıp trenlerin yük vagonlarına istif edilircesine doldurulan yaşlı, genç, çoluk, çocuk ne için ve nereye doğru götürüleceğini bilmeden ellerine alabildikleri kadar eşya ile aç susuz Orta Asya’ya Sibirya’ya sürülen 150 bini aşkın insan.
KIRIM TÜRKLERİNİN TOPRAĞINA HOŞGELDİNİZ
Bundan tam 22 yıl önce Sovyetler Birliği döneminde Hürriyet Moskova Temsilcisi iken Nisan 1992’de Kırım’a gittiğimde 1944 yılında Stalin’in emriyle ‘Büyük Sürgün’e gönderilen Kırım Tatarları yavaş yavaş anavatanlarına dönmeye başlamışlardı. Bahçesaray’da yaşayan Kırım Türklerinin Lideri Mustafa Cemiloğlu’nu aradığımda ilk sözü ‘Kırım Türkeri’nin toprağına Hoş geldiniz’ olunca çok duygulanmıştım. Ertesi gün Kırım Tatar Milli Meclisi toplanacaktı, beni oraya davet etti. Cemiloğlu beni Meclisin şimdiki Başkan Rıfat Çubarov ile karşılayıp toplantı salonuna aldı.
FOTO GALERİ: MUAMMER ELVEREN SÜRGÜN DÖNÜŞÜ KIRIM’DAYDI
Rütbesiz Rus askeri kıyafetleri giymiş komandolarla silahlı sivil milisler Rusya sınırındaki Donetsk, Kharkiv ve Luhanks kentlerindeki polis merkezleri, yerel yönetim ile diğer kamuya ait binaları işgal ederek Ukrayna bayraklarını indirip yerine Rus bayrakları asmaya başladı. Her ne kadar Rus yönetimi ilk günlerde Kırım’da olduğu gibi ‘bu işgallerin bizimle ilgisi yok’ diyorsa da bütün dünya bunun Rusya’nın bir operasyonu olduğunu biliyor.
Rusya bu bölgeye düzenli ordu ile müdahale etmesinin çıkarına olmadığını bildiği için bu operasyonları aylarca eğittiği silahlı asker kıyafetli özel kuvvetler, paralı askerler ve sivil milislere yaptırıyor. Bir kaç yüz kişiyi bulan bu özel birlikler bölgelerdeki Rus asıllı Ukraynalıların da desteğiyle, vatandaşlar ve polise karşı çok güçlü olduklarını göstermek için ilk etapta önemli kamu binaları ve polis merkezlerini işgal ederek yetkilileri etkisiz hale getiriyor.
Rusya bu senaryoyu uygularken hem Ukrayna’nın doğusundaki sınıra 40 bine yakın asker gönderiyor hem de bölgede yaşayan ve tehdit altında olduklarını ileri sürdüğü Ukraynalı Rus asıllıları korumasız bırakamayacağını söylüyor. Putin’de ‘Ukrayna’nın doğu bölgelerinde Rus asıllılar için güven ortamı bozulur ve oradaki insanlar bizden yardım isterse bizde onları savunmak için tüm yönetmeleri kullanma hakkını saklı tutarız’ diyor. Büyük Rusya hayali olan Putin bunu yapmakla dünya kamuoyunu Rusya’nın Ukrayna’ya karşı her an askeri bir müdahalede bulunmasının mümkün olduğuna inandırmak istiyor.
Aslında Kırım’ın işgali de aynen öyle olmuştu. Operasyon önce ‘Bayrak Darbesi’ ile başlamış ardından ‘İşgal’ sonrada ‘İlhak’ gelmişti. Ancak Ukrayna’nın doğusundaki kentlerde gerçekleştirilen operasyonlar da ilhak için mi yapılıyor? Bu konuda farklı görüş ve yorumlar var. Yapılan operasyonlar Putin’in Kırım’daki’ senaryoyu bu bölgede de tekrarlayacağı anlamına gelmiyor. Zira halkının yüzde 60’ı Rus asıllı olan ve en büyük deniz gücünün bulunduğu Sivastopol deniz üssü nedeniyle Kırım’ın Rusya için hayati önemi olduğu gibi Karadeniz’den, Akdeniz’e oradan açık denizlere açıldığı bir yerdir. Peki, Ukrayna’nın doğusundaki kentlerin Kırım kadar Stratejik önemi var mıdır? Bence hayır.
Kırım’ın işgali ve ilhak günlerini yerinde izlemiş bir gazeteci olarak ben Rusya’nın Ukrayna’nın doğudaki sınır kentlerinde yaptırdığı bu operasyonları ilhak için değil ‘Dünyanın gözünü hem Kırım ilhakından başka yerlere çevirmek hem de 17 Nisan 2014 günü Cenevre’de yapılacak ‘Ukrayna Krizi ‘ zirvesinde elini güçlendirmek için yaptığıdır. Cenevre’de yapılacak zirveye ABD Dışişleri Bakanı Kery, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, AB Dış ilişkiler yüksek temsilcisi Ashton ve Ukrayna Dışişleri Bakan vekili Dechtchitsa bir araya gelecek. Putin’in bu kumarı Cenevre masasında netice verecek mi?. Bekleyip göreceğiz.
DİNAMİK, AZİMLİ, HIRSLI VE ENTELLEKTÜEL
Mitterrand dönemi sonrası Sosyalist Parti’de yetişen bu dinamik, azimli, hırslı ve entelektüel politikacılar; İçişleri Bakanı iken yeni hükümeti kurmak üzere Başbakanlığa atanan Manuel Valls 51 yaşında, 13 Ağustos 1962 İspanya-Barselona doğumlu. Nüfus kimliğindeki adı, Manuel Carlos Valls Galfetti.
Ekonomi Bakanı olan Arnaud Montebourg , 51 yaşında 30 Kasım 1962’de Nievre bölgesi Clamecy kentinde doğdu, Babası Fransız, Annesi Cezayirli. Milli Eğitim bakanlığına getirilen Benoit Hamon 46 yaşında 26 Haziran 1967’de Finistere bölgesi Saint-Renan kentinde doğdu.
HOLLANDE KENDİSİNE RAKİP YARATTI
Evet… İktidarda da muhalefette de olsalar bu üçlünün adını bundan sonra daha çok duyacağız. Çok büyük ihtimalle de bu üçlüden biri bundan sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine değilse bile daha sonrakine kesin aday olacak ve büyük ihtimalle de kazanacak. Tabii aralarında bana göre Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda en şanslısı Hollande’la birlikte yeni hükümeti oluşturan Başbakan Manuel Valls olacak. Zaten Fransız siyasi çevreleri ‘Hollande, Valls’i Başbakan yapmakla belki de Cumhurbaşkanlığı yarışında kendisine çok güçlü bir rakip yarattı’ şeklinde yorumluyorlar.
37 BAKAN YERİNE 8 KADIN, 8 ERKEK 16 BAKAN
PUTİN'DEN KIRIM'LA İLGİLİ KARARPutin, Kremlin Sarayı’nda " Referandum uluslararası hukuk kurallarına uygun gerçekleşti. Kırım tarihi Rus toprağıdır ve çok milletli bir bölgedir. Bu nedenle burada Rusça, Ukraynaca ve Tatarca üç resmi dil olmalıdır” diyerek ‘demokrat’ lider imajı çizerken batı adeta seyirci kaldı. Avrupa Birliği, Rusya ve Ukrayna'dan 21 üst düzey isim hakkında malvarlıklarının dondurulması ve seyahatlerine sınırlama getirilmesi kararı alındı. ABD yönetimi de 7 üst düzey Rus hükümet yetkilisi ve milletvekiliyle Kırım'daki ayrılıkçı liderlere mali ambargolar koydu. Peki bu yaptırımlar Putin’i, Kırım’ın Rusya’ya bağlanması kararından vazgeçirdi mi? Hayır, aksine Putin Kırım’la ilgili karar üstüne karar almaya devam ediyor.
RUS VATANDAŞLIĞI İSTEMEYENLERE 1 AY SÜREKırım’ın Rusya’ya bağlanmasıyla Kırım nüfusuna bağlı tüm vatandaşların 1 ay içinde otomatik olarak Rus vatandaşlığına geçirilecekleri açıklandı. Rusya Federasyonu ile Kırım Cumhuriyeti arasında imzalanan anlaşmada “Kırım Cumhuriyeti ve Sivastopol Federal kentinde ikamet eden Ukrayna uyruklular, uzun süreli oturma izni olanlar ve vatansızlar Rusya Federasyonu vatandaşı olarak kabul edilecekler. Eski vatandaşlığını korumak isteyenlere ise 1 ay içinde başvurmaları halinde Rus vatandaşlığı verilmeyecek” denildi.
UKRAYNA PARASI NİSAN AYINDA TEDAVÜLDEN KALKACAKReferandum sonrası Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasıyla bir yıl boyunca hem Ukrayna parası Grivna hem de Rus parası Ruble’nin kullanılacağını açıklayan Kırım Başbakan Yardımcısı Rustam Temirgaliyev ilhaktan sonra yaptığı açıklamada, "Maalesef, Grivna ve Ruble’nin birlikte tedavülü mümkün olmayacak. Kırım’da kullanılan Ukrayna parası Grivna Nisan ayında tedavülden kalkacak yerine Rus parası Ruble kullanılacak” dedi. Bu değişikliğin nedeninin ise Ukrayna Merkez Bankası’nın itirazından kaynaklandığı belirtildi.
KIRIM'DA EMEKLİ MAAŞI RUSYA DÜZEYİNE ÇIKIYORRusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin Kırım’da yapılan değişiklikler çerçevesinde emeklilere ödenen maaşın Rusya düzeyine çıkarılması talimatını verdi. Putin bu konuda Çalışma Bakanı Maksim Topilin’e “En kısa zamanda tüm hukuki prosedürleri tamamlayın ve parlamentoda konuyu görüşüp Kırım’da yaşayan tüm vatandaşlara Rusya ile aynı hakların verilmesini sağlayıp uygulamaya geçirin” talimatını verdi.
KIRIM'DA TELEFON KODLARI DA DEĞİŞECEKKırım’ın Rusya’ya bağlanmasıyla telefon kodları da değişecek ancak bunun altyapısının hazırlanması zaman alacak. Telefon numaralarının değişmesi için Rusya Federasyonu mevzuatına ve standartlarına geçiş sırasında Rusya Telekomünikasyon idaresi-Roskomnadzor, Kırım ve Sivastopol’deki mevcut yapıyı incelemeye başladı. Frekans alınması, hizmet verecek hale gelmesi ve her baz istasyonunun Roskomnadzor’a teslim edilmesinin Rusya kanunlarına göre birkaç yıl sürebileceği açıklandı. Telefon operatörleri numara formatını değiştirmek zorunda kalacağı için telefon numaraları da değişecek ve ülke kodu Ukrayna’nın kodu olan 0038 yerine artık 007 olacak. Halen Kırım ve Sivastopol’deki telefon operatörleri ve internet sunucularının ana hat kabloları Ukrayna’dan geçiyor.
UKRAYNACA YABANCI DİL OLARAK OKUTULACAKRusya’ya geçişle yaşamın her alnında gerçekleşecek değişiklikler arasında okul ve üniversitelerde okutulan dilin değişmesi de gündemde. Resmi bir açıklama olmamakla birlikte tüm kamu kurum ve kuruluşlarda Ukrayna ile ilgili yazı ve sembollerin kaldırılmaya başlandığı belirtilirken öğrenim dilinin Rusça olacağı ve Ukraynacanın ise yabancı dil olacağı ileri sürülüyor. Bu çerçevede Simferopol Tavriya Üniversitesi’nde Ukrayna Dili ve Edebiyatı Fakültesinde eğitimin durdurulduğu belirtildi.
"KIRIMOĞLU UKRAYNA CUMHURBAŞKANI OLSUN"
Kırım Rus askerlerinin ablukası altındaydı. İçeriden yardım eden Rus asıllı milisler, dışardan getirilen Sırp paralı askerler ve nüfusun yüzde 60’ını oluşturan Rus asıllı Kırımlılar bu işgale destek veriyor. Bu gelişme nüfusun yüzde 12’sini oluşturan Türk asıllı Kırım Tatarlarını korkutuyor. Nasıl korkmasınlar ki?
Büyük sürgün unutulmadı
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Ruslar tarafından topraklarından sürülerek 50 yıl boyunca Sibirya’da yaşamak zorunda bırakılan Tatarlar şimdi öz vatanları Kırım’da korku içindeler… Bakın neden? Yıl 1944… Ay Mayıs… Gün 18… Yaklaşık 70 yıl önce dünyaya insan kasabı olarak ün salan acımasız Rus diktatör Stalin’in sürgün emri. Kırım’ın bütün şehir, köy ve kasabalarında gece yarısı aynı anda uyandırılan bir halk… Kızıl ordu askerlerinin hakaretleriyle sürüklenerek, zorla yurtlarından, evlerinden, sıcak yataklarından kaldırılıp tren vagonlarına istif edilerek doldurulan yaşlı, genç, kadın, erkek, çocuk, neye uğradıklarına şaşırmış insanlar. Ne için, nereye götürüldüklerini bilmeden alelacele alabildikleri birkaç eşya ile aç, susuz Orta Asya steplerine… Sibirya’ya sürüldüler.
Rusya önce ‘Bayrak Darbesi’ yaptıKırım şimdi yine Rus işgali altında, Rusya yeniden Kırım’ı ilhak etmek istiyor. Tatar Türkleri de bir kez daha onlara sürgün acısı yaşatan Rusların yönetiminde yaşamak istemiyorlar. Peki, bu saatten sonra bu istekleri gerçekleşebilir mi? Bunu tahmin etmek çok zor, zira Rusya Kırım’ın her tarafına asker yığdı ve yığmaya devam etiğini gözlerime gördüm. Ukrayna ordusunun bu işgalle başa çıkacak gücü yok. Kırım’da, Başbakanlık, Parlamento, kamu kurumları ve havalimanında Ukrayna Bayrakları indirilip yerlerine Rus bayrakları çekilirken, önlerinde otomatik tüfekli, siyah yün maskeli Rus Ordusu askerleri ile sivil ‘Rus Halk Savunma Birlikleri’ nöbet tutmaya devam ediyor. Rusya önce bu ‘Bayrak Darbesi’ni yaparak Kırımlılara ve Ukrayna’ya gözdağı verdi.
Kırım Meclisi’nin Referandum yapma yetkisi yok