Bazen sahipsiz isyanlarını...
Ve çoğu zaman muhalif yanlarını...
Öfkelerini de sahipsiz bırakmamak gerekiyor.
*
Yıl 2009...
Dün gibi hatırlıyoruz İlhan Selçuk’un yazdığı yazıyı...
Diyordu ki:
“Polis içinde bir polis daha oluşmuştur:
Diğer yandan Çin, ülkesinde yaşayan Müslümanları...
Dinlerinden,
Duygularından,
Dillerinden uzaklaştırıp “tek tip” insan yetiştirmenin planlarını yapıyor.
“İslam’ın sosyalizm ile uyumlu hale gelmesi, Çinlileştirilmesi ve vatanperverliğin teşvik edilmesi” için 5 yıllık bir plan hazırlamış...
Planın yol haritasında farklı milletleri kendine benzetebilmenin stratejik hesapları var...
Şanzelize Caddesi’ndeki “Tanrı”laştırılan ünlü markaların mağazaları yağmalanıyor.
“Sarı yelekliler” adıyla başlayan isyan Avrupa’nın birçok kentini de tehdit ediyor.
Ve sanki diğer şehirlerde olacakların provası da Paris’te yapılıyor...
Londra’da güvenlik alarmı verilmeye başlandı bile.
“Arap Baharı” diyerek başlayan filmin farklı bir versiyonu izleniyor gibi.
Arap dünyasına nasıl demokrasi gelmediyse...
Paris’teki isyanlardan da...
Rönesans,
Ve daha sonra da olabilecekleri az çok tahmin etmeye çalışıyorum.
Örneğin, Fatih Sultan Mehmed zamanına gönderilmiş olsa...
21 yaşında bir padişah...
Bir devir açılıp kapanmamış bile.
Babadan oğula geçmiş bir saltanatın tahtına çıkmış ve İstanbul’u fethetmek istiyor...
Ki daha önceleri yaşça büyük kaç padişah tarafından kuşatılmış ama yine de düşmemiş Bizans.
Ve 21 yaşındaki Sultan Mehmed televizyonlarda İstanbul’u fethetmek istediğini söylüyor...
Bastırılmış bütün marazi duyguların zirvesinde geziniyor milyarlarca insan...
Ve herkese ulaşmak artık o kadar kolay ki...
*
Hukuksuz, cezasız bir maskeli balodayız sanki.
ABD hukukuna göre internet ortamında işlenen suçlara ilişkin süreç şöyle:
. IP adres ve trafik bilgileri, yer sağlayıcılar veya erişim sağlayıcılar tarafından 90 gün süreyle saklanıyor.
. Bu süreç içinde resmi otoritelerce başvurulduğunda ise saklama süresine 90 gün daha ilave ediliyor...
*
Bir yıl geçip gitti herkesin ömründen...
Dünü hatırlayan yok, hatırlamak isteyen de...
Gündelik yaşıyor.
Düşünüyor.
Karar veriyor.
Methiyeler diziyor.
Ve küfürler ediliyor...
Ve böyle davranarak mutlu olduğunu zanneden milyarlarca insan arasında aklımızı korumaya çalışarak yaşıyoruz.
Bugünden itibaren haftanın üç günü sizlerle birlikteyiz.
Pazartesi, çarşamba ve cumartesi günleri Hürriyet’te yazacağız...
Salı, cuma ve pazar günleri de Milliyet’teki yazılarımıza devam edeceğiz.
36 yıl aralıksız sürdürdüğümüz gazetecilik ve yazarlık deneyimlerimizin ışığındaki analizlerimizi sizlerle paylaşacağız.
Elbette, her okuyucumuzun görüşlerimize katılmasını, inanmasını ve alkışlamasını beklemiyoruz.
Demokrasi ve ifade hürriyeti de bu değil mi?
Farklılıklara tahammül etmek demokrasinin vazgeçilmezidir.
O yüzden diyoruz ki: