- Yazarak bitiremeyeceğimiz kadar...
Osaka’da iki gün süren G-20 Liderler Zirvesi’nde tarihe geçen kader anlarına şahitlik ettik.
Belki de hiç unutamayacağımız bir dönemece...
- Ve büyük bir yol hikâyesi kalıyordu aklımızda...
*
“Bugün dünyamız ciddi küresel meydan okumalar ile karşı karşıyadır” diyerek Global Times’a bir makale yazan Cumhurbaşkanı Erdoğan varılan noktayı şöyle özetliyordu:
- Bir taraftan ekonomik küreselleşme bütün dünyada derinleşiyor.
-
Yıllarca, aylarca, günlerce kriz rüzgârıyla meşgul ediliyor bir ülke gündemi.
S-400, Suriye, NATO, Halkbank gibi konu başlıklarıyla şarkılar söyleniyor...
- Televizyonlarda...
- Gazetelerde...
- Sosyal medyada...
*
Siyasi kriz bekleyenler diyor ki:
-
Türkiye’nin rolünün ve bölgede yaşadıklarının da gündeme geldiği görüşmenin perde arkasıyla ilgili söylenenler henüz net değil...
Ve Trump-Putin görüşmesinde tarafların ihtilaflı gündem maddelerine rağmen karşılıklı diyalogdan yana karar kılması ise oldukça sevindirici bir gelişme... Özellikle iki ülke arasında ihtilaflı şu konular bulunuyordu:
Stratejik istikrar.
Silahsızlanma.
İdlib.
*
Atom bombalarının yerle bir ettiği Japonya’nın Osaka kentinde yapılan zirveye katılan tüm liderlerin hatırlaması ve ders alması gereken o kadar çok şey var ki...
Savaşların kapılarını aralayarak insanlık üzerine büyük bir bilimsel kumar oynanmasının izlerinin kıyamete kadar unutulmayacağını ama silinemeyeceğini de söyleyebiliriz...
Duygularını karıştırdıkları zaman bir yanımız karanlıkta kalıyor.
Rasyonel olmakta zorlanıyorlar...
Bilgi kirliliğinin zirveye çıktığı günümüz dünyasında gerçeği entelektüel kesimin ortaya çıkarması gerekiyor ama birçoğu bağımsız bağımlılara dönüştüklerinden neyin doğru neyin yanlış olduğunu kamuoyu da öğrenmekte zorlanıyor...
‘Operasyonel’ olmak daha kolay gibi...
Veya siyasi ya da popüler...
*
Akılcı düşüncelere kendini kaptıranlar çoğu zaman düş kırıklığına uğruyor.
Kalabalıkların evrensel barış isteklerine arkasını dönen küresel aktörler bu istekleri savaşlara dönüştürmeyi başarıyor ama küresel aydınlardan aykırı bir söz çıkmıyor.
Herkes sonraki günlere ertelediği işlerine dönecek artık...
Ya da önünde kendisini bekleyen sorunlarıyla uğraşacak.
Yatırımlarıyla, planlarıyla...
*
Yaklaşık bir yıldan beri seçimden başını kaldıramayan bir ülke...
Oysa bizim gibi ülkelerde demokrasinin vazgeçilmezi olan seçimlerin sık oluşunda görüldü ki ülke olarak da çok şey kaybediyoruz...
Çünkü seçimlere, siyasete fazla odaklanıyoruz...
Ya da kilitleniyoruz...
1982 yılıydı.
Ve sıcak bir temmuz ayı idi.
Nemli ve boğucu sıcağıyla ilk defa tanışmıştım...
Elazığ’daki güzel havalardan sonra nem oranının zirvelerde dolaştığı bir şehirde nefes almakta bile zorlanmak üzücüydü.
“Bu şehirde nasıl yaşayacağım” diye kendi kendime söyleniyordum.
Ve boğuluyor gibiydim...
*
82 yılından beri İstanbul’dayız.
Ve sanki yaşarken sonraki günlerde yaşayacak olan milyarlarca insanın da yaşamını özetlemiş.
Diyor ki Bukowski:
Gerçeklikten, yaşamaktan korkuyorlar çünkü.
Bu yüzden hep televizyon izleyip fal baktırıyorlar.
Onlara yalan söylerseniz sizi severler, en çok sizi severler.
Gerçekleri hatırlatırsanız sizden uzaklaşırlar, bazen nefret bile ederler.
*
“İnsan insanın kurdudur”
ABD’nin abluka siyasetine ‘Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı’nda “dur” diyebileceğimiz kararlar alınacak mıydı?
Ve “ABD’nin karşısında yeni bir bloklaşma oluşacak mı” diye sormuştuk...
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan zirvede çok önemli küresel sorunlara değindi ve şunları söyledi:
- Suriye’de devam eden savaşı görmezlikten gelemeyiz. 4 milyona yakın mülteciyi hatırlatmadan geçemeyiz.
- Bir terör örgütünün bir başka terör örgütü ile yok edilmesi doğru değil.
- Kudüs kırmızı çizgimizdir.
-