Barut kokan ellerindeki katil tüfekleriyle...
Kanlı bıçaklarıyla dolaşır beyaz adamlar...
Ve uzun bir yolculuğun kanlı tarihi başlar...
*
Yıl 1854.
ABD Başkanı Franklin Pierce, Kızılderililerden toprak talebinde bulunur.
Bu talep ülkesine gelen göçmenler, yani beyaz adamlar içindir...
Başkan
O yıllarda krizin etkilerinin giderilmesi için G-20 ülkeleri liderleri uluslararası finans kuruluşlarına sermaye katkısı yapma kararını almıştı...
Ve IMF ile Dünya Bankası’na 1.1 trilyon dolar ek katkı sağlanmıştı...
*
O günden beri anlıyoruz ki “ekonomik dinamizm” eşit şekilde dünyaya hâlâ yayılmış değil.
Uzmanlara göre ise...
Brezilya’da havacılık sektörü çok dinamik.
Çin’de teknoloji ve yeşil enerji sektörü önplanda.
Bugün ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde inovasyon motorunun yok olmuş olması endişe vericidir.
Ve bin yıllık yıkıcı bir oyun...
İbretlik binlerce resimli ihanet öyküleri var tarihin sayfalarında...
Okumuyoruz...
*
Bin yıldan beri farklılıkları terörize edenler farklı oyuncularla hep aynı ihanet oyununu sahneliyor...
PKK, Hizbullah ve FETÖ benzeri açık örgütler bunlardan birkaçı...
“Niyeti ve amaçları gizli” olan bu örgütlerin gerçek yüzlerini her geçen gün görüyoruz.
Ve sınır boylarımızdaki PKK uzantısı sayılan PYD, YPG gibi örgütler de buna dahil...
Ve hafızalardan hiç kimsenin silemeyeceği bir leke...
Eski darbelerin harabelerinden yeni bir kalkışma türetenler bir akşamüstü köprü başına tanklarla çıktılar...
Bize göre kırk yıllık ihanetlerin sonucuydu...
Gizli yüzlerin sakladıkları gerçekleriydi...
*
Klasik bin yıllık bir oyunla buralara geldiler...
Bir sistemin önce sadık halkasını yok ederek kendi halkalarını kurup sonra da ele geçirmek stratejisini uygulayarak büyüdüler...
Siyasi tarihçiler der ki:
10 yıl önce İstanbul’daki bir konferansta demişti ki:
Rabbinize şükredin ki Türkiye’nin petrolü veya doğalgazı yok...
*
Rahmetli Özal da diyordu ki:
İyi ki petrolümüz yok yoksa biz de çalışmazdık...
Yani, tembel bir millet olurduk...
Bazıları da diyor ki:
Petrolümüz olsa Kerkük ve Musul’a dönüşürüz...
Başkalarına yani istemediklerine demokrasi dersi veriyorlar...
Kendilerine sıra gelince sadece birinci önceliklerini gündeme alıyorlar...
Birinci öncelikleri de kendi kazançları...
*
Bize demokrasi dersi verip duranlar Mısır’daki askeri darbeyi destekleyip seçilmiş Mursi’nin zindanlara atılmasına sessiz kalıyorlar...
Ve mahkeme salonunda şüpheli bir ölüme ya da öldürülmesine bile...
Kutuplaşmaya doğru yeniden yelkenler açılıyor sanki.
*
Seyircisi olduğumuz olayların suçlusu haline getiriliyoruz.
Ve bedelini ağır ödüyoruz.
Bin yıldan beri bu ülkenin ve insanların kaderiymiş gibi...
*
Bir ağaç gibi sahipsiz bırakılan milyonlarca Suriyeli insan...
Yazılıyor, çiziliyor, aşağılanıyor ve istenmeyen kalabalıklar ilan ediliyor.
Oysa bu insanlara yerini yurdunu terk ettirenleri konuşan, yazan ve çizen yok...
“Irak’ta, Suriye’de ve Yemen’de ne işiniz var?”
Ağlayıp feryat edilen günler dahil.
Unutarak yaşamayı öğrenmişiz, öğretmişler bizlere...
Ve her şeyi kabul ederek yaşayışlarımızın birinci nedeni bu...
*
Öyle bir gün geliyor ki, ülkeleri işgal eden, yakıp yıkan ve milyonlarca insanı öldüren düşmanlar unutuluyor...
Çanakkale’de 250 bin askerimizi şehit edenler de...
Sarıkamış’ın Allahuekber Dağları’nda 90 bin kişinin donarak şehit oluşlarına neden olanlar da...
Ve yaşanılan her ihanetten büyük bir ders çıkarıp yeni ilkeler belirlemek yerine unutmayı en kolay yol seçmişiz...