Ve gittikçe uyduruk gerekçelerle tehdidinin boyutlarını sertleştiriyor.
Ticaretten savunma sanayisine kadar yelpazeyi genişletiyor...
Kısacası, abluka strateji ve siyasetinden hiç vazgeçemiyor ABD ve müttefikleri...
*
Psikolojik ve agresif savaşların zirve günlerini yaşıyoruz.
ABD sadece Türkiye’ye değil tüm dünyaya açık tehdit mesajları veriyor.
Projelendirilen terör örgütleriyle ve finansal saldırılarıyla, ekonomik yaptırımlarıyla, gizli veya açık sabotaj ve tehditleriyle her türlü savaş oyunlarını devreye sokan, yanına aldığı S. Arabistan, Mısır, BAE, Irak, İsrail ve diğer müttefik gördüğü ülkelerle dünyaya diz çöktürmek isteyen Amerika, her gün yeni bir tehdit dosyasıyla ve skandal bir karara imza atarak yoluna devam ediyor...
*
Sadece uygarlığın değil aslında bütün insanlığın da...
Kim güçlüyse kuralı koyup dünyayı ayağa kaldırıyor.
Haklıymış, haksızlığa uğramış diye ayırt eden yok.
İlk kurşunu kim atıyorsa pis bir savaşı kazanıyor.
İlahi adalet unutuluyor.
***
Kirleterek sahipleniyoruz.
Yeni dünya düzensizliği gittikçe karışıklaşıyor...
Ve bu karışıklıkta güçlü ile güçsüz arasındaki derin uçurumlar dikkat çekiyor.
*
Tweet ile başka ülkelere ayar veriliyor.
Kimse uyguladığı sistemin kör noktalarını görmüyor.
Ve geri dönüşümlerini...
Ya da aykırılıkları.
*
Herat’ın üşüyen sokaklarına yağmur yağıyormuş...
Ve kaldırımlarında uçuşan sahte mektupların birindeki hikâye şöyle başlıyor:
Dünyanın en güçlü devleti imiş.
Ve bir kadın iktidar koltuğuna oturmuş...
Perde arkasında Asya’nın bir ucundan diğerine orduları sevk ediyormuş.
Beyleri...
Vezirleri...
Uzun bir bekleyişin hasretiyle gri günler bitecek.
Belki de yine geri geleceksin...
Ve ben şehri alıp gideceğim...
*
Ne getirmeyeceğini bilmediğimiz vakitlerin eşiklerinde...
Trajik serüvenlerin batık gemilerinde yolculuğa çıkıyoruz...
Şimdi birçoğumuz yaşama sevincini kaybetmiş bile.
Çadırdağı’nda bayramı selamlayan bir mülteci yalnızlığında hissediyoruz...
İstanbul’da yalnızlık...
Diyor ya Maalouf:
Doğu’nun çiçeği Batı’nın çiçekliğinde!
Ve kavuşmaların gizli saatlerinde kim bilir ne gizli ihanetler yaşanıyor.
Kucaklaşmalıydık oysa.
*
İstanbul rüzgârları leylak kokuyordu...
Sessiz artık her yer...
Adı Yavuz... Dedesine hasret kalmış altı yaşında bir çocuk...
Ağlayarak evin içinde dolaşıyordu, dedeye hasretini kimseler dindiremiyordu.
*
Pembe bir pelür kâğıda küçük bir gemi resmi çiziyordu.
Bir ada ve dalgalı bir deniz.
Martılar uçuşuyor lacivert bir gökyüzünde.
Ve küçük elleriyle şu notu yazıyordu:
-
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı bakanlar ve gazetecilerle birlikte adayı gezdi...
Ve yıl sonu bitmesi beklenen müze ile kongre merkezi hakkında toplantı yaparak bilgi verdi...
Yassıada’nın yeni adı ise ‘Demokrasi ve Özgürlük Adası’...
*
94 yılında ‘İz Bırakanlar’ adlı TV belgeseli için ilk defa Yassıada’da çekimleri biz yapmıştık.
‘Sürgündeki Devlet’ başlığıyla Adnan Menderes ve arkadaşlarının dramını ayrıntılarıyla beş bölümlük belgeselde belgeleriyle yayınlamıştık...
Ve darbenin karanlık yüzünde yaşananları...
*