Bu değerlendirmeyi, daha önce de sizlerle paylaşmıştım. Ancak şu anda öylesine güncel ki, tekrar yazmak istedim. Bakın bugüne kadar kimleri kapatmışız ve nasıl bir sonuçla karşı karşıya kalmışız.
Herşeyin başında, bugüne kadar Devlet ve Yargı tarafından kapanan parti sayısı 31’e vardı. Bunların bir bölümü yargı kararlarıyla, diğer bir bölümü de ihtilal yapan askerler tarafından kapatıldılar. Yandaki liste, yargı tarafından kapanmak üzere olan ve karar oradan çıkmadan kendi kendini feshedenleri kapsamıyor.
Hepsinin ortak yanı, kapananların bir süre sonra başka isimlerle ve aynı kadrolarla yollarına devam etmeleri ve zayıflayarak yok olmayıp, tam aksine daha da güçlenip, taraftar sayısını arttırıp Türk siyasetine damgalarını vurabilmeleridir.
Herşey 1954’te Millet Partisiyle başladı.
Hukuk elimizi kolumuzu bağladı üzülerek DTP’yi kapattık!
Anayasa Mahkemesi, AK Parti için yaptığına benzeyen bir içtihatla ortaya çıkmak istemedi veya yapamadı.
DTP’nin tepkisini ben doğru buluyorum.
“Bizi içinize sindiremediniz, yerden yere vurdunuz, o zaman bizim bu mecliste yerimiz yok” dediler ve hepimizi PKK ile başbaşa bırakıp çekilme kararı aldılar.
PKK kendine göre bir ince ayar yaptı.
Açılımı erteleyeceğini bilerek 7 askerimizi öldürdü ve istediğini elde etti. Hem Açılımı yavaşlattı, hem de DTP’nin kapanmasını, kamuoyu vicdanında kolaylaştırdı.
Göreceksiniz, bundan sonra, kendine göre yeni bir düzen kuracak. Öcalan’a biat edecek ve PKK’nın direktiflerini hiçbir şekilde aksatmayacak bir parti oluşturacak.
Özetlemek gerekirse, yeni parti sine-i-PKK’ya dönecek. Bu söz aslında strateji uzmanı Sedat Laçiner’e ait. Partinin kapatılma gecesinde Kanal D Ana Haber’de yaptığı yorumda söylemişti.
Son noktayı, önce PKK ardından da Anayasa Mahkemesi koydu.
PKK, Açılımdan korktu. Kontrolü kaybetti ve daha önce yaptığı gibi, silahı tercih etti.
Anayasa Mahkemesi, elindeki yasaları değerlendirmekle yetindi. Yani, salt hukukun içinde kaldı. Yeni bir içtihat yaratmadı.
Böylece Açılım’ın şimdilik sonuna gelindi. İktidar Partisi ne kadar aksini söylerse söylesin, Açılım bundan böyle, bir süre için lafta kalacaktır. İlerde yeniden başlayacaktır mutlaka, ancak şimdilik süreç durmuştur.
PKK herkesi şaşırttı.
7 askerimizin şehit edilmesi olayı konusunda provokasyondan söz ediliyordu. Devlet, PKK’nın değilde; ya taşaronlardan veya provokasyon yapmak isteyenlerden kaynaklandığını söylüyordu. Adeta PKK’yı mazur göstermeye çalışan bir tutum vardı.
Bir de baktık ki, PKK ortaya çıkıp “Evet, biz öldürdük” deyiverdi.
Bu, son derece önemli bir itiraf...
Washington’dayken, terörle mücadele konusunda uzmanlaşmış Amerikalı, hem de Kuzey Irak Yönetiminin ABD Başkentindeki yetkilileriyle, PKK’nın son girişimlerini konuştum. Hem Türkiye’den, hem de Kuzey Irak’tan aldıkları istihbarat bilgilerine dayanarak yaptıkları değerlendirmeler son derece ilginç. Duyduklarım, bizdeki bazı yorumlarla da uyuşuyor.
Bu uzmanlara göre, yaşanmakta olanlar, PKK ile Öcalan’ın kendilerini güvenceye alma mücadelesinden başka birşey değil.
“Sokak gösterileri ve son saldırı çok tipiktir. İktidarın attığı adımlara tepki veya Öcalan’ın hücresinin birkaç santimetre kare küçülmesi bir gerekçe değil. Karmaşa örgütün içinden ve liderinden kaynaklanıyor” diyen uzman, durumun süreceğini de sözlerine ekliyordu.
PKK’nın içindeki görüş ayrılıklarına dikkat çeken aynı kaynaklar, Demokratik Açılımın örgütü sarstığına ve kontrolü kaybetme noktasına getirdiğine inanıyorlar. Aynı şekilde, Öcalan’ın da devre dışı kalma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu için, gösterileri tahrik ettiği ileri sürülüyor.
Washington’a giderken Başbakan’ın uçağında ABD’ye giderken, hem kendisiyle uzun uzun konuşup ne düşündüğünü öğrendim, hem de Dışişleri Bakanı Davutoğlu, AB müzakerecimiz Bağış ve diplomatlarımızla hemen hemen herşeyi konuştuk. Ancak Meksika’ya -çok istememe rağmen- gidemedim. Ana Haberi uzun süre bırakamazdım. Üzülmedim de değil...
Yolda çok şey öğrendim.
Önümüzdeki yazılarda bunları size aktaracağım.
Bugün, Washington’da Başbakan Erdoğan’ın çeşitli kuruluştaki konuşmalarının genel bir analizini yapmak ve izlenimlerimi aktarmak istiyorum.
Amerika gezisi tamamlandı.
Eskiden çok kullanılan slogana göre “Türk heyeti haklı davamızı kahramanca savundu ve Beyaz Saray muharebesini zaferle sonuçlandırdı.”
Eskiden, her gidilen dış ziyaret, Anadolu Ajansı tarafından bu tip cümlelerle anlatılırdı.
Bu defaki değişik oldu.