Ancak, birbirimizi de aldatmayalım. AKP’yi bu yöntemlerle durdurmak veya siyasi yaşamımızdan silmek isteyenler varsa, beklediklerini elde edemeyecekler. Aynı şekilde, AKP de özellikle türban konusunda istediklerini yapamayacak.
Herhalde yaşananlar sizi şaşırtmamıştır.
Bu fırtınanın geleceği biliniyordu.
Her ne kadar gereksiz tartışmalar yapılıyor ve Anayasa Mahkemesinin kararına kılıf uydurulmaya çalışılıyorsa da kulak asmayın.
Durum çok net biçimde ortada.
Anayasa Mahkemesinin kararı çok tartışmalı. Nereden baktığınıza bağlı.
Eğer AKP açısından bakacak olursanız, bu kararın tutar tarafı yok. Anayasa mahkemesi tam anlamıyla bir yargı darbesi yaptı. Türkiye’de hem demokrasi çöktü, hem de yargı sistemi.
Laik cephe ise, tam aksini düşünüyor.
Bu karar ile Türkiye’nin önü açıldı. Cumhuriyetin temel nitelikleri korundu. Laik sistem karşısındaki tehlike giderilmiş oldu.
Belediye Başkanı Kadir Topbaş artık eleştirilere alışmış.
Ağzıyla kuş tutsa mutlaka birileri tarafından eleştiriliyor.
Yaptığı iyi işler dikkate alınmıyor, buna karşılık hemen her konuda yerden yere vuruluyor.
Geçen gün beni davet etti.
Yaşananların görmezden gelinecek yanı yok.
İki olay CHP’ye son derece gereksiz puan kaybettirdi.
Bunlardan biri, Tuncay Özkan’ın Kanal Türk ‘ü ile parti arasındaki akçeli ilişkinin her geçen gün biraz daha genişlemesi ve delillerin artık yalanlanamayacak bir noktaya varması.
Ben bir partinin kanal sahibi olmasını normal karşılayanlardanım.
AKP’nin kapatılması davası ilk defa duyulduğunda, Avrupa Birliği (AB) yetkilileri ve başkentleri çok şaşırdılar.
Daha doğrusu bizden daha fazla şaşırdılar.
Zira, onların dünyalarında böyle bir dava açılamazdı.
Mantıklarının kabul etmediği bir olayla karşı karşıya idiler.
Dengeli politikası ve demokratik reformları sonucu, AB ile müzakereleri başlatan AKP, bu süreçteki kararlılığının meyvesini 22 Temmuz seçimleri ile topladı.
Ancak aynı AKP, seçim sonrası neredeyse hiçbir reform yapmadı.
Geçen yıl Abdullah Gül’ün seçim süreci ile başlayan ve Türkiye’yi derin bir siyasi krize sürükleyen gelişmeleri anlayabiliyorduk.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez Çankaya Köşkü’ne başı örtülü bir First Lady yerleşecek, parlamentoda ezici çoğunluğa sahip hükümet partisi AKP, Cumhurbaşkanlığı makamına da kendi saflarından birini seçecekti.
İngiltere’nin en önde gelen Üniversitelerinden biri sayılan Middlesex, önceki günkü bir törenle beni onurlandırdı. Şimdiye kadar yüzlerce ödül aldım, ancak Fahri Doktorluk benim için bambaşka bir anlam ifade ediyordu.
Avrupa Birliği konusundaki çalışmalarım ve Türkiye’nin AB’ye katılması için , kitap, makale ve Tv programlarıyla yaptığım katkılar nedeniyle verilen bu ödül, beni tahmin edemeyeceğiniz kadar heyecanlandırdı.
Türkiye’nin Avrupa kalitesine gelmesi ve Avrupa Birliğine tam üye olarak katılması için, gerçekten çok uğraştım ve sonuna kadar da uğraşmayı sürdüreceğim.
Zira bunun, gelecek kuşakların daha iyi yönetilmeleri, zenginleşmeleri ve Türkiye’nin de 1 inci ligde oynayan bir ülke olması anlamına geldiğini biliyorum. Dünya ile barışık, dünyaya açılmış bir Türkiye düşlediğim için AB hedefini destekliyorum.
Son dönemlerde en çok sorulan sorulardan biri “ Ne oldu bizim laik sisteme?”
Sistem hasta durumda. Sanki damardan serum verilerek yaşayabiliyor, aksi halde çöküp gidecek.
Kemalizmin durumu ağır.
Toplumun daha geniş bir bölümü, sanki Kemalizme sırt dönmüş ve laik sistemi de benimsemiyormuş gibi bir hava içinde.