22 Haziran 2003
<B>FRANSA'DA </B>22 yıldır her 21 Haziran günü yapılan <B>‘‘Fˆte de la musıque’’</B> festivalini izlemeye gelen binlerce Avrupalı, Türklerin sergilediği futbol festivalini de ilgi ile izliyor. Avrupa'yı böylesi cazip festivale hazırlayanlar, Türk Milli Takımı'nın ekstra futbol şölenini akıllarına getirmemişlerdi. Dün sabah stada doğru giderken Paris'in ünlü caddelerinde inanılmaz gösteriler vardı. Dünyanın en ünlü müzik grupları dev standlarda insanları coşturuyordu.
Paris'te adım atılacak yer yoktu. St. Denis Stadı'na gelenler turnuvanın favorisi olarak gösterilen ve sahaya tam kadro ile çıkan Kamerun önünde, Tuncay, Okan Yılmaz, Servet Çetin, Selçuk Şahin, İbrahim Toraman gibi gençlerden kurulu milli takımımızın güzel futbolunu izlediler.
Teknik Direktör Şenol Güneş, bugüne kadar Türk futbolunda gerçekleşmeyen bir ilke daha imza attı. Geçmiş dönemde, elindeki kadronun dışına çıkmayan ve gençleri ancak ümit maçında izleyen teknik adamlara da cesaret aşıladı. Rakip kim olursa olsun, gençlere güvenilmesini ve onların büyük maçların büyük adamları olduğunu gösterdi.
Pis bir penaltı
Maçı ‘‘Pis’’ bir penaltıyla kaybettik. Ama bu genç kadro mücadelesi, inancı ve futboluyla tribünleri dolduran binlerce sporseverin alkışını aldı. Milli takımın eleştirilecek yanı yok mu? Elbette var. Ama zihniyetlerinde gerçekleştirdikleri devrim onların her türlü kusurunu örtüyor.
Şenol Güneş'i alkışlıyorum, cesaretinden dolayı. Sonra, çok koşan Tuncay'ı, klasını sergileyen Yıldıray'ı, gol için çırpınan Okan'ı, bir dünya devi olduğunu herkese gösteren Rüştü'yü, Servet, Selçuk, Deniz ve İbrahim Toraman'ı elbette...
Bazıları, hep kötüyü işaret etmeyi ‘‘eleştiri’’ olarak algılıyor. Güzelliklere gözlerini kapamışlar. Onlar, Güneş ve öğrencilerinden gerekli dersi almışlardır sanırım.
Yazının Devamını Oku 20 Haziran 2003
<B>TÜRK</B> Milli Takımı'nın Fransa'da yapılan FIFA Konfederasyon Kupası maçlarındaki kadrosu, 2006 Dünya şampiyonası için bir işaretti. Futbol'da, beceri ve tekniğin yanı sıra artık koşma ve zamandan kazanma da çok önemli faktörler haline geliyor. 1980 öncesi Milli Takımımız'ın oynadığı maçları hatırladığımda o maçlar, bu karşılaşmaların yanında ağır çekimlerden farksızdı.
Teknik Direktör Şenol Güneş, futbol otoritesi geçinen kafaların aksine yeni bir jenerasyon yetiştiriyor. 40'ncı dakikada Beasley'in attığı golden önce, tam 4 kez gol pozisyonuna giren yeni ay yıldızlı kadro Okan ile yakaladığı penaltı golüne kadar heyecanından ve temposundan hiç bir şey kaybetmedi.
Olumlu sinyaller
Dün sahada Emre, Tugay, Yıldıray, Sergen gibi futbol doktorları yoktu ama yüreğini bileği ile birleştiren geleceğin starları vardı. Onlar rakiplerine adeta futbol dersi verdiler. Kaptan Bülent ve Alpay gibi iki usta da geleceğin yıldızları ile mükemmel bütünleştiler. Sezon sonunda takım arkadaşları tatilde keyif çatarken, dün Fransa'yı ayağa kaldıran ay yıldızlı genç futbolcular, inanılmaz yeteneklerini sergilediler ve geleceğe yönelik çok olumlu sinyaller gönderdiler.
Türk Milli Takımı, Dünya üçüncüsü oldu eleştirildi. Avrupa Futbol Şampiyonası Grup Eleme maçlarında Slovakya ve Makodanya karşısında şov yaptı. Yine de bazılarına yaranamadı. Ancak, o eleştirilen, zaman zaman yerden yere vurulan Milli Takım bitmeyeceğini kanıtladı. Çünkü bu takım karınca gibi çoğalıp, Türkiye'yi ayağa kadıracak gençleri her zaman vitrine koyuyor. Tebrikler bu imkanları hazırlayan Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy ve ekibine. İddia ediyorum Türk Milli Takımı 2004 Avrupa Şampiyonası'nda da, 2006 Dünya Kupası'nda da final oynayacak. Ya acımasızca eleştirenler. Onlar kafalarını Antalya'nın ince kumlarına gömemeye devam edecekler.
Yazının Devamını Oku 24 Mart 2003
<B>BEŞİKTAŞ</B>, UEFA Kupası'ndan elenmenin şokunu atlatamamış. Hem Gaziantepspor maçına motive olamamışlar, hem de futbolcuların yorgunluğu dikkat çekti. Savunma ise yine sırıttı. Lazio karşısında olduğu gibi Gaziantep önünde de fiziki markaj yerine göz markajı yaptılar. Tribündekiler gibi onlar da İbrahim'in golünü seyrettiler.
Maçın ilk yarısında ne organize bir atak, ne de kontratak vardı. Bazıları ise Beşiktaş formasını sanki emaneten giyiyormuş gibiydiler. Takıma bakın, bir tek Sergen ile canlanıyor. Teknik direktör Lucescu'nun umudu Sergen. Lucescu, gibi o da takıma tek pas yapmayı öğretiyor. Aynı zamanda kontratağa kaldırıyor.
Siyah beyazlı yönetimin bu kadroyu şimdiden güçlendirmesi gerekir. Emanetçileri bırakıp, formayı gerçek sahiplerine teslim etmeliler. Kimse teknik direktör Lucescu'ya fatura kesmesin. Antrenmanlarda uygulattığı teknik ve taktiği, her nedense maçlarda futbolcular sahaya yansıtamıyorlar.
Karamsar olunmasın
Siyah beyazlı futbolcuların, 100'üncü yılda layık oldukları hedefe ulaşmaları için öncelikle profesyonel düşünmeleri gerekir. Beşiktaş futbol takımı son 7 yılda başarısız oluyorsa, Metin, Ali, Feyyaz, Gökhan, Rıza gibi starların yerine, gelecek vaadeden ve formanın ağırlığını taşıyacak yıldız oyuncuları transfer etmemesinden kaynaklanıyor.
Milli maç nedeniyle lige verilen 1 haftalık ara herhalde siyah beyazlı takımın yaralarını sarar. Umarım, futbolcular hem UEFA Kupası'nda, hem de ligde yaptıkları hataları gözden geçirip, şampiyonluk yolunda kendilerini hazırlarlar. Beşiktaş taraftarı karamsar olmasın. İlk kez bu sezon bir arada oynayan bu ekibe destek verilsin.
Gaziantepspor, teknik kapasitesi yüksek ve koşan bir ekip. Fakat onlar da gol kısırlığı çekiyor, penaltıyı bile değerlendiremediler. Yoksa maçın skoru daha farklı olurdu.
Yazının Devamını Oku 21 Mart 2003
<B>BEŞİKTAŞLI </B>futbolcular Türkiye'ye UEFA Kupası çeyrek finali yaşattılar ve Türkiye'nin Avrupalılar'ından biri olduklarını gösterdiler. Kolay değil, sezon başından bu yana Türkiye ve Avrupa'da üç kulvarda yarışan siyah beyazlı futbolcular kapasitelerinin son damlasına kadar mücadele ettiler. Cezalı Zago ve Ali Eren'in olmadığı, Ronaldo, Yasin, Sergen, İbrahim ve Ahmet Dursun'un da sakat sakat oynadığı Lazio karşısında alınan bu skora şükredilmeli.
Geçen yıl Daum göreve geldiğinde, ‘‘Bu takımın defansı delik’’ yorumunu yaparken, düzenlemeye gitmiş, Ronaldo, İlhan Mansız, Tümer gibi starlarla takımı UEFA Kupası'na sokma becerisini göstermişti. Beşiktaş yönetiminin az para ile çok oyuncu alma felsefesine sesini çıkarmayan Lucescu, bu takımı UEFA Kupası çeyrek finaline kadar getirmişse alkışlanmalı. Fakat Lazio katliamının baş sorumlusu da Lucescu'dur. Roma'daki maçta tek santraforla oynattı. İnönü'de ikili tandem macerası yaşattı.
Sadece İlhan koştu
Niyazi'ye 45 dakika sabrederek kanatların tıkanmasına neden oldu, Lazio'ya gol imkanı yarattı. Bu arada Lazio karşısında görev yapan bazı siyah beyazlı futbolcuların üstündeki formaların emanet gibi durmasının kabahati onlarda değil, onları getirenlerde aranmalı. İlhan Mansız dışında kimse koşmuyor. Defansta Ronaldo dışındaki oyuncular firarda, kanat oyuncuları ise ruhunu teslim etmiş.
Büyük futbolcu büyük maçlarda ortaya çıkar. İşte Sergen. Golüyle klasını gösterdi. Türkiye'nin yıldızı olduğunu ispatladı. Bir de etrafında istediği gibi koşan, pas alışverişi iyi olan futbolcular olsa, kimbilir neler yapacak?
Dün akşam dünyaya örnek olacak tek fotoğraf; tribünlerin güzelliğiydi. Tüm bu olanlara rağmen Beşiktaş'ın UEFA Kupası’ndan elenmesi iyi oldu. 100'üncü yıl stresi altında, sırtlarında Türkiye Kupası ve UEFA Kupası heyecanını yaşayan siyah beyazlılar, asıl hedefleri olan Türkiye Ligi şampiyonluğuna ağırlık vererek taraftarların yüzünü güldürmeli. Çünkü Avrupa ve Türkiye'deki tempoyu kaldırmak kolay değil. Çok yoruldular çok!
Yazının Devamını Oku 16 Ocak 2003
LUCESCU, birçok lig maçında yedek soyundurduğu Niyazi, Serdar ve Tümer ile uzun süre sakatlıkla boğuşan Ahmet Dursun'u, Dinamo Moskova karşısında deneme imkanı buldu. Beşiktaş'ta göze ilk çarpan şey, defanstaki uyumdu. Ali Eren, Ronaldo ve Zago'nun tekniği ve mücadele gücü tartışılmaz. Orta alanda Sergen ve Yasin'in eksikliği hissedilirken kaptan Tayfur yüksek temposu ile bu açığı kapattı. Tümer enerjisi ve klas hareketleri ile maça damgasını vururken, ikili mücadelelerde rakiplerini peşinden sürükledi. Sağda Niyazi, solda Serdar yeni transfere gerek olmadığını yaptıkları ortalarla kanıtladılar. İkinci yarıda oyuna giren Tamer'in sağ kanada canlılık getirdi. İbrahim maratoncu gibi. Pancu iyi bir futbolcu. Çok çalışıyor ama bal yapmayan arı gibi. Topu ayağına aldığında takım arkadaşlarına vereceğine, rakibe ikram ediyor. Ahmet Dursun, penaltıyı ve birçok gol pozisyonunu cömertçe harcarken, teknik direktör Lucescu'nun da keyfi kaçtı.
Beşiktaş'ta oynarsa oynasın Lucescu'nun sisteminin dışına çıkmıyor. Ama sonuca gidecek hareketleri yapmakta zorlanıyorlar. Kolay gol atamıyorlar. Siyah beyazlı takımda dünya starı İlhan Mansız var. Attığı golü takım arkadaşları gibi rakip Rus futbolcular da alkışladı. Beşiktaş, Antalya'da ligdeki rakipleri gibi bol gol atmıyor ama istikrarlı yürüyüşünü sürdürüyor.
Yazının Devamını Oku 23 Eylül 2002
LUCESCU, takımın güvenlik sistemi sayılan kaleyi, <B>Göksel</B>'e teslim edince hem tribünler, hem de takım arkadaşları rahat bir nefes aldı. Çünkü Beşiktaş, dün ilk kez kalesinde gol görmedi. Siyah beyazlı takımda gol yollarını yoklayan ve tehlike yaratan bir tek oyuncu vardı, Sergen... Fakat Beşiktaş, Sergen'in futbol dilini bilmeyen özürlülerle doluydu. İlk yarıda inanılmaz hatalar yapan siyah beyazlı forvet bırakın gol atmayı, ceza sahasının yolunu bile unutmuş. Amaral koşuyor ama bal yapmayan arı... Yasin, nereye pas vereceğini düşünüyor. İbrahim ise Süreyya Ayhan'ı örnek almış koşuyor, ama pas vermeyi unutuyor.
DERS VERDİLER
Trabzonsporlu futbolcular ise Beşiktaşlı ağabeylerinden yaşça ufak olmalarına rağmen koşan ve dinamik bir ekip olduklarını gösterdiler. Sudan ucuza alınan kaleci Petkoviç büyük kulüplerin transfer politikalarına ders oldu.
Beşiktaş'ın geçmişte bir itibarı ve futbol sistemi vardı. Dün sergilenen futbol, yanlış politikaların eseri. Teknik Direktör Lucescu'da bu eserin patronu. Taraftar istedi diye, Nouma'yı oyuna alan Rumen hoca genç Ali Cansun'u yine unuttu.
Lucescu, kötü oyunun faturasını Ahmet Yıldırım'a keseceğine kendisini sorgulamalı. Bu takım geçen yıl galibiyetler serisi ve futbolu ile alkışlandı. 100'ncü yılda ise futbolu ile taraftarları kahrediyor. Oturacak sandalyesine kadar haciz içinde olan Trabzonspor, bileğinin hakkı ile beraberliği kaptı.
Samet Aybaba kısıtlı imkan ile nasıl bir takım yapılması gerektiğini, hem Beşiktaş yönetimine, hem de kendisini protesto eden siyah beyazlı taraftarlara gösterdi. Beşiktaş Asbaşkanı Yıldırım Demirören, ipleri eline almalı. Aksi takdirde taşıma su ile değirmen dönmez.
Yazının Devamını Oku 16 Eylül 2002
<B>İZMİR</B>'de iki maç izledim. İkisi de, birbirinin kopyasıydı. Birincisi İzmir Amatör Ligi'ndeki Havagücü ile Tekelspor karşılaşması, ikincisi ise Göztepe- Beşiktaş maçıydı. Havagücü yıllardır şampiyonluk kovalayan Tekelspor'a lider futbolcusu Özgür'ün tecrübesi ile karşı koyarken bir puanı kaptı. Tıpkı Göztepe gibi. Düşmemek için çırpınan İzmir ekibi de Beşiktaş önünde beraberliği amatör ruhla mücadele ederek kazandı.
Dünkü maçta, Beşiktaş adına göze çarpan en büyük isim Ser-gen'di. Sergen tecrübesi ile takımın çehresini değiştirdi. Attığı ve attırdığı gollerle G.Saray, F.Bahçe, Trabzon gibi kulüplerde, neden büyük futbolcu ünvanı ile oynadığı anlaşıldı. Dünkü futboluyla, ‘‘Bu takımda ruhum bile oynar’’ mesajını verdi. Yokluğu oyundan çıkar çıkmaz hissedildi ve Beşiktaş beraberlik golünü yedi.
ALLAH'A EMANET
Orta sahada mücadele eden bir tek Tayfur vardı. Diğer defans oyuncuları toptan adeta kaçtılar. Ne yardımlaşma, ne de markaj yaptılar. Göztepe'nin attığı golleri bizim gibi Ronaldo da seyretti. Zago, Ronaldo ve Tolga'lı defans ‘‘Allah'a emanet’’ oynuyor. Maçı seyrederken insanın aklına ister istemez şu soru geliyor: ‘Böyle kötü bir defansta Ali Eren gibi bir futbolcu nasıl oynamaz?’ Lucescu’nun ne yapıp edip, Ali Eren’i oynatması gerektiğine inanıyorum. Pascal Nouma oyuna girdi, cismen sahadaydı ama ruhen yoktu. İddia ediyorum, genç Ali Cansun, Nouma'dan 10 gömlek üstün ama takım kadrosunda yok. Beşiktaş yönetimi elinde bonservisi olan kim varsa kaptı. Hatta Nevzat Demir Tesisleri'ne bile alacağı personelin bonservisinin elinde olup olmadığına baktı. Şimdi daha akıllı davranıp Ocak ayında defans, orta saha ve forvete oyuncu takviye etmeli. Aksi takdirde 100'ncü yılda zaferler değil, ‘‘Beşiktaş'ın neden 100 yıl geriye gittiği konuşulur.’’
Yazının Devamını Oku 5 Eylül 2002
Beşiktaş Kulübü Başkanı, 100. yılda başarı için birlik ve beraberlik seferberliği başlattı. serdar Bilgili, muhalefet üyelerini telefonla toplantıya çağırıyor. KAPIMIZ AÇIK
Beşiktaş Kulübü Başkanı Serdar Bilgili, 100. yılda başarı için birlik ve beraberlik seferberliği başlattı. Bilgili, eski asbaşkan Ferhat Özgen'le de anlaşarak tüm muhalefet üyelerini telefonla arayıp 11 Eylül'de yapılacak toplantıya çağırıyor. ‘‘Kapılarımız herkese açık. Kulübün menfaatleri için birleşeceğiz’’ diyen Bilgili'nin toplantıya çağırdığı isimler şunlar:
ETKİLİ İSİMLER
Turgay Ciner, Zafer Yıldırım, Recep Yazıcı, İhsan Kalkavan, Mehmet Kazancı, Prof.Turgay Atasü, Tevfik Yamantürk, Sefa Dinçer, Burhan Enuştekin, Mehmet Sabancı, Bahattin Demir, Ruhi Uslu, Metin Albayrak, Ömer Çimen, Fahrettin Curoğlu, Hüsrev Akın, Erol Kohen. Muhalefetin de bu çağrıya kulak vermesi bekleniyor.
Pascal'ı bırak Sergen'e bak
PASCAL Nouma, siyah beyazlı taraftarların vazgeçilmezi. En çok onu seviyor, ona tezahürat yapıyorlar. Bir de madalyonun öbür yüzü var. Bu takıma 3 lig şampiyonluğu kazandıran Sergen Yalçın, G.Saray'ın teklifini geri çevirip, boş mukaveleye imza attı. Taraftar, sağduyulu davranıp, Sergen'i bağrına basmalı. Nouma ise, sahaya çıkıp gücünü ispatlayınca alkışlanıp, omuzlara alınmalı.
Fikret Orman'a bravo
BEŞİKTAŞ'ın yöneticileri kulübün birer neferi gibi özveriyle çalışıyor. Tesislerden sorumlu yönetici Fikret Orman, ‘‘Kulübün tesisleşmesi konusunda yaptığım çalışmaların heyecanı herşeye değer’’ derken, 24 saattini kulübün tesisleşmesi için harcıyor. Bravo Orman'a. Yönetimde Hüsnü Güreli, Yıldırım Demirören, Kıvanç Oktay futbolcuların takipçisi. Cengiz Kaptanğlu, Muzaffer Nasıroğlu, Haşmet Kürüm, Levent Erdoğan maddi konuda,İsmailÜnal, Behçet Ümitlen, HüseyinMican, EminÖnal ise lojistik konularda hazır asker.
Yazının Devamını Oku