FIFA teknik heyeti ‘kontrataklarda gol atamayan veya rakiplerin atmasına engel olamayan takımlar şampiyon olamazlar” diyor. 22 ve 37. dakikalarda iki müthiş kontratakta rakibi ikiye iki, hatta üçe iki yakalayan F.Bahçe gole ulaşamadı. Ama Elazığ devrenin son saniyelerinde yakaladığı kontrayı iyi değerlendirdi. Pozisyon başlangıcında Topal ile Serdar mücadelesinde Göçek’in devam işareti doğruydu. Onur-Deniz paslaşmasında, F.Bahçe defansının savrulduğu anda Almanya patentli Onur nefis bir gol attı.
CESARETLE OYNADI
2. yarının 15. dakikasında Baroni’nin atılmasıyla 10 kişi kalan F.Bahçe risklerle, Elazığ da bir fazla olmanın cesaretiyle oynamaya başladı.
İki takım da gol istiyordu. F.Bahçe’de Emenike ve Kuyt’ın desteksiz kalan çabaları yeterli olmadı. Ama golcülerin yokluğunda, Caner’in ortasında ceza sahası içerisinde stoper Kadlec’in vurduğu kafaya ön libero Topal atak yaptı ve F.Bahçe’yi beraberliğe taşıdı. F.Bahçe bu maçtan bir puan aldı.
GÖZDEN KAÇMADI
- Emenike hazır değil.
- Tello gole giden yolda Elazığspor için en üretken isim.
Bir kuş kümesinin inanılmaz güzellikte bir harmoni içerisindeki dansı oyunun içerisinde Eskişehir’in genç kuşlarının dansına dönüştü...
İyi maç oldu. İkisi de kazanmak istedi. Özgüveni yüksek takımlardan Eskişehirspor, 19. haftada Fenerbahçe’ye üçüncü mağlubiyeti tattırdı. Pas oyununu en iyi yapan iki takımın mücadelesinde taraflar için amaç, rakibinin bu pas trafiğini bozmaktı. Fenerbahçe, defansından daha az pasla; uzun toplarla çıkmayı düşünürken, Eskişehirspor, Terim’in Adana ve Mersin’de milli formayı verdiği Tarık ve Aytaç gibi genç kuşların dansıyla özellikle ikinci yarıda Fenerbahçe’nin dengesini bozdu. Gollerde stoper hataları vardı. Maçın kaderini 64. dakikada savunmadan Erman ve Bienvenu’yü çıkartıp Kamara ve Necati’yi oyuna sokarak “Kazanacağım” diyen Ertuğrul Sağlam hamlesi belirledi.
BENCE HOLMEN
Belki skora etki etme, uzaktan gollük şutlar, ince bitirici paslarla Baroni, Holmen’in çok önünde. Ama profesyonellik, oyunu ciddiye alma, çok geniş alanda durmaksızın hareketle ben Samuel Holmen’ciyim.
DÜN MAÇTA NELER OLDU?
1- Aslında Pierre Webo’nun sakatlanarak oyundan çıkması Fenerbahçe için iyi oldu. İki ağır stoperin kucağında daha ağır bir santrafor vardı.
2- Emenike’den sonra Webo’nun da sakatlanmasıyla Fenerbahçe’ye yeni bir santrafor şart.
Oldu ama çok da kolay olmadı. Mesut Bakkal’ın Konyası, kendi sahasında çok kalarak ve alan daraltarak Fenerbahçe’nin pas trafiğini bozdu ve patlama özellikli Emenike, Sow gibi oyunculara koşacak alan bırakmadı.
İlk yarıda pozisyon üretmekte zorlanan Fenerbahçe, 22. dakikada Gekas’la başlayan, Hleb’in asisti ve Djalma’nın vuruşuyla biten Konya golünden sonra rakip alana yığıldı. Ama ciddi gol pozisyonları yaratamadı. Devre ve maç sonlarını seven Fenerbahçe, beraberlik golünü 44’te, galibiyet golünü de 80’de buldu. Kendi yerlerinde açık üstüne açık veren Fenerbahçe stoperleri Alves ve Egemen, dün gece Fenerbahçe’ye galibiyeti getiren golleri rakip ceza sahasında attılar.
Fenerbahçe, sağ taraftan duran topları sol ayaklı Caner’le kullandı maç boyunca... 44. dakikada Caner’in yaptığı kesmede Alves’in yaptığı kafa vuruşunda top ağlara giderken, duran topların Fenerbahçe için gole giden en kestirme yol olduğu gerçeği bir kez daha gözler önüne serildi.
NASIL PROFESYONELLİK?Meireles ve Cristian’ın futbol yeteneklerine kimsenin lafı olmaz. Ama maç seçmeleri ve arkadaşlarının gayretlerine eşlik etmemeleriyle pasif kalmaları, Fenerbahçe için ciddi sorundur. Burada, az para almıyorlar. İşlerini sevmeleri, kendilerini futbola vermeleri şart. Bu arada Emre Belözoğlu, Alper ve Salih’in de bir an önce sahalara dönmesi şart.
MAÇIN ADAMI MEHMETİki ağır stoperin önünde ve iki zevksiz, futboldan keyif almayan Cristian ve Meireles’in yanında oynayan Mehmet Topal, hem defans aksiyonlarında hem hücum hamlelerinde göstermiş olduğu gayretiyle bence maçın en iyisiydi.
Ersun Yanal’ın takımları hızlı başlar ama sonra durur düşüncesini bir şehir efsanesi olarak mı kabul edeceğiz, yoksa bu yıl neler olur mu diye mi bekleyeceğiz.
Yok, beklemeyelim. F.Bahçe, Yanal ile gelen bir baharı yaşıyor. Bu Kanarya oyuncu yapısı, teknik kadrosu ve kazanmya odaklı felsefesiyle şampiyonluğun en büyük adayıdır. İlk yarısı golsüz ve 2. yarıda 18 dakikaya 5 golün sığdığı maçta iki takım da açık futbol ve kazanma arzusuyla dikkati çekti. Kayser, ligdeki, dipteki yerini kabul etmeyen isyanıyla; F.Bahçe de zirvede şampiyonluk heyecanıyla kazanmaya oynadı. F.Bahçe hücumuyla kazandı, Kayseri defansıyla kaybetti. Kayseri bu ağır, rakibe hem pas hem şut şansı veren savunmasıyla büyük dertlere gebe. Kümeden düşerse bu savunma yüzünden düşer. İlk yarıda sadece Baroni’ye 5 mutlak kritik şut şansı veren Kayseri defansı sinyali alamadı Fener’in farkına varamadı, 2. yarı ceza sahası çevresinden atılan nefis şut ve gollere teslim oldu.
TOLUNAY’DAN DERS ALMAMIŞ
Maçı hücum bölgesi kazandı yani Emenike, Sow, Kuyt. Ve Gökhan, Topal ve Caner’in performansları onlara eşlik etti. Kayseri kiminle oynadığının ve rakibin gol silahlarının farkında değildi sanki. Soru şu: Fener çok mu iyi oynadı? İlk devre hayır, 2. devre evet. Farktaki en büyük neden Kayseri’nin riskleri alıp Fener’i İstanbul’da yenme hesabı yapmasıydı. Geçen hafta Karabük’te kaybeden Fener’i kilitleyen Tolunay’ın yaptığını Prosinecki yapamadı. Kayseri’nin oynamak dışında bir de oynatmama hesabı olmalıydı.
Yanal iyi bir hoca. Oyuncular arasında yarattığı birliktelik şampiyonluk yolunda Kanarya’nın en büyük güç kaynağı. Bu zengin kadroyla G.Saray ile 8 puanlık farkı ancak kendisi kapatabilir.
MAÇIN İYİSİ
2. yarıdaki F.Bahçe. Oyunu forse etti, vites yükseltti, nefis şutlarla sonuca gitti.
MAÇIN KÖTÜSÜ
Ve de stadımız yoksa yeni bir yıldıza devre arası transferlerine ihtiyaç da yok diyebilir. Fenerbahçe şampiyon olsa bile Avrupa Kupaları’na katılamayacağına göre en iyi 2.’nin Şampiyonlar Ligi’ne katılacağını bile bile felsefe bu mu olmalı?.. Yıldız yok, yeni yıldız yok, takım motivasyonu yok, varsa yoksa stat inşaatı.. Stadı yapalım gerisi hikaye. Yanlış. Fikret Orman stadı yapan ve açan bir başkan olarak değil Beşiktaş’ı Şampiyonlar Ligi’ne sokan, oynatan bir başkan olarak ebedileşebilir. Adnan Polat çok yakınında.
Beşiktaş’ın kadro zenginliği Fenerbahçe ve Galatasaray’ın gerisinde bunu herkes biliyor. Ama Kartal’ın ilk 4 hafta ortaya koyduğu performans da herkesin zihninde. Dün Fernandes ve Oğuzhan’ın yokluğunda Beşiktaş’ın ne kadar sıradan bir takım olduğunu gördük. Mesela, Önder Özen, Bilic’e demez mi, “Fernandes ve Oğuzhan yokken Muhammed’e şans verelim.” Onu görmek için en uygun zaman bu zamandır. Üstüne üstlük Gökhan Töre’nin sakatlık sonrasındaki formsuzluğu Holosko’nun maç eksikliğinin hala görülüyor olması ve hücum aksiyonlarına katılmayan Necip ve Veli’nin oluşturduğu orta saha etkisiz organizasyonu ortadayken.
FARKTAN KURTULDU
Öyle kısır bir maçtı ki ilk yarı kaleyi bulan tek şut gol olmuş. İkinci yarı başında Stancu, 1 metreden topu dışarı atmasa, 55’te Petrovic’in vuruşunda kaleci Tolga herzamanki gibi sahne almasa, 75’te Özgür 2 metrede önüne gelen topu Beşiktaş kalesine yollasa bu bir hezimet olacak. Beşiktaş nasıl gol atacak? Kaleye gidemeyen, orta yapamayan, şut atamayan, presi, pozisyonu olmayan, ve de pozisyon üretecek yıldızı olmayan bir takım, sadece riskleri göze alarak sonuca gidemez. Töre’nin yerine Mustafa Pektemek’in alınması geciken bir karardı. Ama yeteneklerine saygı duyduğum Mustafa, artık getirme götürmeyi bırakıp, işi bitirmeyi, yani gol atmayı öğrenmeli. Mehmet Özdilek, Beşiktaş’ı kendi ceza sahası dışında kalabalık karşılamak ve ani kontra toplarla gol yakalamak istedi. Ve de öyle oldu. Bilic ise; Gençlerbirliği’nin kademeli defansını açacak formülü Gökhan, Holosko başta olmak üzere onlara servis yapacak, Olcay, Necip ve Veli ile bulamadı.
Sözün kısası:
1- Beşiktaş’ın kadrosu yetersiz.
Dün alkışlanacak bir futbol oynayan Karabük karşısında teslim oldu F.Bahçe. Öyle bir maçtı ki, ikinci yarı skorun 6 veya 7 olması işten bile değildi. Fenerbahçe tarihi bir hezimetin eşiğinden döndü. Karabüklü futbolcular, Yoğurtçu Parkı’nda gezer gibi F.Bahçe defansının arasına girdi çıktı. Son vuruş becerisi olsa, Volkan da yıldızlaşmasa skor tabelası maç sonunda çok çok farklı olurdu.
Ligin en kaliteli takımı kuşkusuz F.Bahçe. Yanal’ın takım içinde yarattığı arkadaşlık ortamı ve sürekli kazanma felsefesiyle açık ara zirvede F.Bahçe. Ama dün karşısındaki Karabük de yenilgiyi asla istemeyen, rakibinden korkmayan ve hep galibiyeti düşünen bir ekipti.
Maça F.Bahçe kötü başladı. Orta alan, defans, hücum köprüsü kurulamıyor, başta Baroni olmak üzere Gökhan ve Alper’le de kaybedilen toplar F.Bahçe kalesine gol tehlikesi olarak geliyordu. Zaten bunlardan birinde Baroni’ye baskı yapan Sow’un pasıyla Akpala 13. dakikada golü attı.
HAK EDEN ALDI
GOLDEN sonra F.Bahçe toparlandı. Rakip defans arkasına atılan uzun topların yanında ayağa pas organizasyonlarıyla gol aradı ve 40. dakikada nefis bir paslaşma sonrasında günün bitik ismi Baroni’nin asistiyle F.Bahçe beraberliği yakaladı. Oyun disiplinine ve yardımlaşma prensiplerine sadık kalan oyuncularla çalışmak ister Tolunay Kafkas.
LuaLua gibi etkili bir oyuncuyu gözden çıkarma nedeni de bu.
Dün Hamroun isimli bir futbolcu izledik ki hayran kalmamak mümkün değil. Furkan, Ahmet İlhan, Hamroun gibi kontraatak özellikleri olan ama takım savunmasından da kopmayan oyuncularla 7 maçtır yenilmeyen Karabük hakkı olan galibiyeti aldı. Savunmada Mabiala, ortada Sow takımın temel direkleri. Yanal’ın, Alper’i çıkarıp Webo’yu oyuna sürmesi Tolunay Kafkas’ın işini kolaylaştırdı. F.Bahçe orta alanı düşerken Karabük savunmasından dönen her top yine Karabük’te kaldı ve kaçan sayısız golden sonra bir penaltıyla hak eden 3 puanı aldı.
MAÇIN İYİSİ
Çarşı gelemedi maça. Beşiktaş Yönetimi, ‘kombineler dışında bilet satmama, bugünlerde yine Çarşı kurgusuyla başına iş almama’ kararı almış. Fikret Orman’ın dediğine göre, Kasımpaşa’da, Kasımpaşa maçında, öyle ve ya böyle mağdur edilen takımın taraftarı Çarşı, dün Kasımpaşa’da coşmalıydı. Oysa sesleri çıkmadı. Sayıları bir küçük stadı doldurmaya yetmedi.
Savunmada Motta, orta alanda Fernandes, Oğuzhan, Atiba, hücumda Gökhan Töre, Almeida’nın yokluğunda Elazığspor’a karşı ideal kadrosunun yarısı yokken ve maça başlarken Muhammed’i düşünmedi Bilic. 5 yıldır Türk futbolunun Messi’si Muhammed’e bu kadro kıtlığında ve bu Elazığspor maçında yer yoksa bırakın gitsin, Manisa’ya giden Arda gibi pişsin ve geri gelsin. Okan Buruk yönetiminde son haftalarda kişilik bulan Elazığspor karşısında yedeklerle ama daha çok yüreklerle oynadı Beşiktaş. Her futbolcuda inanılmaz bir mücadele gücü ve takım için her şeyi yapma arzusu vardı. Ama Olcay Şahan gecenin yıldızıydı. Sol tarafta Köybaşı ve önünde Uğur Boral’la başlamak büyük riskti. Ama özellikle Uğur, duran toplarda ilk yarı çok etkili olurken, Sivok’un attığı kafa golünün asistini yaptı. Gerçek performansının ve maç formunun uzağında gözüken Holosko, attığı 2 gol ve 1 asistle skora etki yapan önemli isimdi.
YILDIZ OLCAY’DI
SAKATLANMAZ, kolay kart görmez, özel yaşantısı ve saha içi performansı ile tam bir profesyonel ve gerçek bir 10 numara. Kenarda, ortada hiç fark etmez. İsmi Olcay. Dün akşamın yıldızıydı. Pektemek, gayretinin ve iyi niyetinin sonucunu gollerle almalı. Dün akşam 2 asisti vardı ama gol bölgelerinde özgüvenini bir an önce kazanmalı. Veli ve Necip’in orta alanda göstermiş oldukları büyük mücadele arzusunu kreatif olarak hücum bölgelerine de taşıması gerekiyor. Beşiktaş dün akşam 6 as oyuncusunda yoksun ama yerine oynayanların inanılmaz bir kazanma arzusu koyduğu maçı 4-1’lik skorla geçti. Sahalara yeni dönen Uğur, Köybaşı, Holosko dışında nadiren forma bulan Pektemek, Necip ile kazanılan bu maçın bizde bıraktığı izlenim kazanmak için her zaman takım olma duygusunun yıldızların önünde yer aldığı gerçeğini görmek oldu.
MAÇIN İYİSİ
Lider özelliği ve takımı gole taşıma isteğiyle Olcay Şahan.
MAÇIN KÖTÜSÜ
Kimliğini bulma yolundaki Elazığ.
Oyundan Fernandes’i alırken, Oğuzhan da yokken Muhammed’le ‘devam’ demek, Zagreb’de güzel bir akşam yemeği sonrası şarap üstüne içilen konyak sayısını şaşırmak demektir.
Dinlediği müziği duymamak, çaldığı gitarın tellerine dengesiz vurmak demektir. Dün akşam olduğu gibi ilk yarıda kazandığı maçı rakibine sunmak, tecrübeli hoca Sambacı Carlos’un ritmine uymak demektir. Muhammed, çarpışan, paylaşan, yardımlaşan bir takım oyuncusu değildir. Muhammed, Barcelona, Manchester denilerek çocukluk yıllarında bitirilmiş ve ortaokul düzeyinde kalmış Türk futbolcu seviyesinin tipik bir örneğidir. Çok kötü Fernandes’i çıkarıp Muhammed’i oyuna almak Bilic’in çok kötü kararıydı.
TFF BOŞ İSTİYOR
Sivok, Ersan, Veli, Oğuzhan yokluğunda takıma karakter verecek tek şey bir ekip ruhuydu. Beşiktaş, ilk 4 haftanın performansını sergilemeli, koşan çarpışan bir takım olmalıydı. Bunu da yaptılar. İlk yarı 4 gole ulaşmaları işten bile değildi. Bu futbolcu yokluğunda Necip’ten stoper, Atiba’dan orta saha kumandanı yaratmak Bilic’in elindeki kartlarla ilgiliydi. İlk yarı, çok iyi dağıtılan kartların, ikinci yarı Beşiktaş’a sıkıntılar getirmesinin sebebi belli. Roberto Carlos’un bastıran, dinamik ve gol arayan futbolu, Beşiktaş’ın yorulmasına, sahada top tutan oyuncuların da yokluğunda Beşiktaş’ın defans açıklarına yol açtı.
Chahechouheu’nun vuruşunda Da Costa’nın çok uzaklardan çektiği vuruş bir şans golü olsa da Beşiktaş, ikinci yarıda bu tür pozisyonları bulmakta zorlandı.