Ama bu kupanın adı Türkiye Kupası’dır. Bu kupada her takım finale gitmek için ve bu kupayı kazanmak için her şeyi yapmalıdır. İngiltere’de ManU’nun veya Arsenal’ın, İspanya’da Real Madrid’in veya Barça’nın ülke kupalarını kazanmak için gerçekleştirdikleri çaba ortada. Çünkü o kupa onlar için onur meselesi. Keza; İtalya, Fransa, Almanya, Belçika hatta Lüksemburg’da da bile bu böyle. Parası az diye, yolu uzun, yorgunluk verir, sakatlık getirir diye bu kupayı gözardı etmek ve yedeklerden oluşan kadrolarla sahaya çıkıp özen göstermemek tek kelimeyle ayıptır!
Fethiye’nin F.Bahçe’yi Balıkesir’in Trabzon’u İnegöl’ün G.Antep’i, Nazilli’nin G.Birliği’ni elediği ve G.Saray’ın da G.Antep Bld. önünde direkten döndüğü bu kupa maçlarının sonrasında Beşiktaş ne yapacaktı?
Sosyalist Bilic
Bilic sosyalist, hem de gitarist ya... Bu sosyalistler ne zaman karar verir?
1- En başta hedef belirlerken.
2- Gelişmeleri izlerken. (Oyun içinde)
3- En sonunda işin bittiği anda.
Nefeslerin tutulduğu gecenin en çirkin resmi 30. dakikada takımını 10 kişi bırakan Meireles, alkışı hakeden ismi ise kaleci Tolga idi. Yaklaşık 60 dakika 10 kişi oynayan Fenerbahçe’nin özellikle 2. yarıdaki fizik gücüne cevap veremeyen Beşiktaş’ın dün geceki beraberliğini bir başarı kabul etmek lazım. Başta Fernandes, Oğuzhan ve Olcay olmak üzere Beşiktaş’ın 2. yarında oyundan düşüşünü mü yazmalıyım yoksa Fenerbahçe’nin dirilişini, üstün kondüsyonları ve bitmeyen nefesleriyle maçı çevirmek için gösterdikleri büyük gayreti mi?
Gerçekten güzel maçtı. Zaman zaman nefesler tutuldu. Riskler alındı. Ve Fenerbahçe çok istediği halde galibiyete ulaşamadı. Meireles’in Veli’nin baldırına bilerek, ısrarla isteyerek basması Noel’e daha 25 gün varken ne ola ki?
YAPILACAK İLK İŞ...
Fener’den aldığı parayla verdiği hizmet arasında böylesine uçurum varken Meireles’e Lizbon bileti almak Fener yönetiminin devre arasındaki ilk işi olmalı. Beşiktaş’ın defans sorunu büyük. Serdar, Sivok, Ersan, Atiba.. 4 ağır, zor dönen, patlaması olmayan oyuncular. tam tersi özellikleri taşıyan Sow ve Emenike’yi taşıyamadılar. İki Afrikalı, Beşiktaş defansı içine atılan toplarla iki kolay gol buldu. Eğer dün akşam Beşiktaş’ın kalecisi olmasaydı Fenerbahçe istediği skoru Kadıköy’de alması içten bile değildi. Beşiktaş set oyunuyla topu rakip alana taşımak ve 3. bölgede hızlanarak, tek paslarla defans arkasına adam kaçırarak golü istedi. Ve bütün gollerini de böyle buldu. F.Bahçe’de Beşiktaş’ın tersine, belli ki Ersun Yanal Beşiktaş’ın atak oynayacağını düşünmüş, Sow ve Emenike’yi defans arkasına kaçırarak kontralarla gole gitmek istedi ve gollerini de böyle buldu.
Küçük maçların büyük oyuncusu Fernandes dün akşam yine yoktu. Sözün özü; Fenerbahçe’nin 2. yarıdaki oyuna şapka çıkarmak Beşiktaş’ın ilk yarıdaki akıllı ve 3. bölgede gole gitme yolundaki felsefesine de saygı duymak durumundayız.
MAÇIN İYİSİ
Terim heyecanını, futbolcularına, medyaya, seyirciye, futbolun tüm unsurlarına yansıttığında her şey daha iyi olacak.
Arda, eğer ilk yarının bitimine bir dakika kala nefis bir topuk hareketiyle orta yuvarlakta kazandığı topu 15 metre sürüp kalecinin üzerinden aşırttığında top direğe değil ağlara gitse, başta Türk ve İspanyol tüm dünya televizyonlarında jenerik olurdu. Arda dün gecenin yıldızıydı. Bir sakatlık döneminin sonrasında bu özgüven bu futbol aşkı, fizik kondisyonu ile mükemmeldi. K.İrlanda maçında sakatlanan Topal’ın yerine Umut’u, Semih’in bölgesine Aykut’u sürüp iki farklı oyuncuyla maça başlayan Terim, kafasındaki isim şablonuna sadık kaldı. Kilit oyuncu Bilal Kısa, Oğuzhan’la beraber geri dörtlüye savunma hamlelerinde istenen yardımı yapamadı.
Zamanla iyi olacak
İrlanda maçında alanı sahanın enine kullanan ekibimiz, dün yan toplarla sahasında zaman harcamadı. Rakip savunma arkasına gönderilen yüksek toplarda Umut dışında Mevlüt ve Adem biraz kısaydı. Kenarlardan ters ayaklı oyuncuların yaptığı kavisli ortalar son maçlarda görmediğimiz güzellikteydi. Orta sahada pas alışverişini daha gerçekçi, ayağa ve alan katederek yapamıyorsak tek sebebi hareketlenen ve boşa çıkan oyuncu azlığımız.
İrlanda maçından daha iyi bir Milli Takım izledik. Terim’in kadroya çağırmadığı yıldızlarla bu ekibin kaynaşmasından iyi bir Milli Takım kadrosu mutlaka çıkacak. Ama Terim’in reform olarak nitelediği yeni oyun anlayışına, yeni felsefeye ulaşması da biraz zaman alacak. Dün gece Arda’nın gecesiydi ama mutlulukla gördüm ki yeni forma bulan Uğur, Aytaç gibi gençler bu formayı bırakmak niyetinde değiller. Gökhan ve Olcay için önümüzdeki günlerde milli forma daha zorlu olacak.
Türk futbolu 2020 yılına dek Fatih Terim’e emanet. Doğduğu yerde Adana’da Futbol Federasyonu’nun önünde koyduğu 5+2 yıllık sözleşmeye imza atarken, süreci yeni bir yapılanma süreci olarak değil bir değişim bir reform olarak değerlendirdi Terim. Şüphesiz bu reform süreci sancılı olacak.
Sadece Milli Takımlar değil en yukarıdan en aşağıya Türk Futbolu Terim’in sorumluluğunda. İmzadan 2 saat sonra Kuzey İrlanda karşısına çıkan milli takım kulüp takımlarımızın aynası. Terim sadece futbolcuların değil futbol dünyamızdaki kafaları da değiştirmeli. Futbol oyununun belki de yeni tarifini de yapmalı. Ve demeli ki;
Yavaş ve enine oynuyoruz. Futbolun top ayakta iken oynandığını sanıyoruz. Ve de topu çok seviyoruz.
Futbolda çok önemli olan alanı ve zamanı hiç iyi kullanamıyoruz.
Atletik sprinter futbolcularımız yok denecek kadar az.
Futbol aslında basit bir oyundur. Ne olur onu zorlaştırmayın.
Öyle ki, Serdar ve Escude’ye kesilen fatura, dün de Beşiktaş savunmasına pek olumlu bir etki yapmadı. Çünkü sorun bireysel değil, takım savunmasının eksikliğiydi. Fernandes gibi top taşıyarak alan geçen, duran toplara hükmeden ve de Oğuzhan gibi çok ani dönüş ve hızlı driplinglerle rakip savunmanın arasından kolay giden iki oyuncunun Beşiktaş’ın silahı olduğunu herkes biliyor. Ama bu iki oyuncu, gerçek performanslarını sergilerse sorun yok. Ne var ki dün, fizik zaafı göze batan Fernandes’le, gol bölgelerinde saç baş yolduran Oğuzhan’ın tatmin etmeyen performansı Beşiktaş’ın istediği golü getiremedi.
GALİP GELMEK İÇİN..
İKİ takımın da açık oyunu, hücum arzusu ve orta alanda sete dönmeden az ve hızlı paslarla rakip kaleye gitme isteğinde Beşiktaş’ta Fernandes, Karabük’te Lua Lua en dominant isimlerdi. Fakat bu anlayışta çıkarken kaptırılan toplar, iki kalede de ciddi tehlikeler yarattı. Topa sert, rakibe sert Karabük, oynadığı futbolla Beşiktaş’ı yıldırdı. Beşiktaş’ın kazanması için 3 şart var;
1-Fernandes ve Oğuzhan çok iyi olacak.
2-Ligin başındaki performansları yüzde 50’den fazla düşen Olcay ve Töre bir an önce kendine gelecek.
3-Almeida, Beşiktaş’ın oyuncusu olacak.
YENİLMEMEK İÇİN...
KARTAL’ın kaybetmemesi için de en az 4 şart gerekli;
Bilic’i övdük, felsefesinin Beşiktaş’a çok şeyler kattığını söyledik. Ama Hamza, Akhisar’da ‘ligin en kıdemli hocası’ olarak değil, milli takımda ‘Terim’in yardımcısı’ olarak yer aldı medyada... Kazanmak için her şeyi yapan, riskleri göze alan, 60 dakikaya 6 atılan ve 6 kaçırılan mutlak gol pozisyonu sığdıran iki takıma ve iki teknik direktöre de saygılar sunuyorum. Futbolumuzun güzel gecelerinden biriydi. İki takımın da kazanabileceği, ama futbolumuzun kazandığı, centilmenliğin ön plana çıktığı bir maçtı. ‘Oh’ dedim, izlerken. Çok özlemişiz böyle futbolu... Ederlere değil, değerlere bağlı kalan bir futbol felsefesini çok özlemişiz.
ATARIM DA YERİM DE
BEŞİKTAŞ, Akhisar’dan 13 dakikada 3 gol yiyorsa ve 2 mutlak golü de kaleci Tolga kurtarıyorsa, yani Hamza’nın öğrencileri 24-37 dakikaları arasında Beşiktaş kalesine böylesine etkili geliyorsa, sorun nerede? Beşiktaş savunmasında var da, hiç destek vermeyen orta alanın yıldızlarında yok mu? Sağdan sola, Gökhan, Oğuzhan, Fernandes ve Olcay... Yani Veli dışında savunmayı düşünen yokken, Bilic’in hesabı da, geçen yılki Samet Aybaba’nın hesabına dönmüyor mu; ‘Atarım da yerim de...’
Ama bu Bilic’in geldiğinde bildiği ve çare bulacağını söylediği bir sorundu. Escude ve Ersan’ın rakipten gelen topları yine rakibe atmaları, ciddi bir sıkıntı... 13 korner atan Akhisar’a böyle pozisyonlar veren Kartal, nasıl olacak da şampiyonluk hesapları yapacak? Oğuzhan, vazgeçilmez olduğunu özellikle ilk yarıda gösterirken, Fernandes her zamanki hırsıyla dün geceki maçın yüksek temposunda biraz baskı altında kaldı. Rakibin yorulduğu son dakikalarda da kendisine yakışmayan goller kaçırdı. Bu takımın en zayıf halkası Almeida... Attığı gol dışında dün, konsantrasyonu en düşük Beşiktaşlı’ydı.
SLAVEN BİLİC’E...
BİRİLERİ Bilic’e demeli ki;
1-Orta alan-defans yardımlaşması bir facia... Akhisar’ın bütün gollerinde 3-4 pasla gelen bir takım vardı.
Taraftar, 12 yaş altındaki çocuklar ve kadınlar olacak... Bir de 25 Beşiktaş, 25 de Rize taraftarı başka kimse stadyuma giremeyecek. 21. yüzyılın ilk yıllarında bu resmi Türkiye statlarında yaşayacağız. Vallahi ayıp. TFF yöneticilerine, Rizeli siyasetçilerden 50 bilet talebi gelecek, onlar mümkün değil diyecek. Bu kurallara uymanız gerekir diyecek ve onlar da federasyona küsecek. İşte Türk futbolunun bugünkü resmi istemek, verememek, küsmek ve hesap görmek üzerine şekillenmiş. Ama tribün seyircisiz olmamalı, futbolda taraftarın cezası asla ve asla tribünleri boşaltmak üzerine kesilmemeli.
Gelelim maça...Atiba Hutchinson bu yıl Fernandes kadar önemli ismi Beşiktaş’ın. Dün yoktu, Beşiktaş’ın da Rize’den farkı yoktu. Dün akşam Atiba’nın yokluğunda Rize’nin dirildiğini, Beşiktaş’la kora kor bir maç cesaretini gösterdiğini gördük. Beşiktaş’ı kim daha iyi bilir? Bilic mi Rıza mı? Peki Rize’yi Rıza mı Bilic mi? Tabii ki Rıza. Hem de biri tribünde biri sahadayken... Dün Almeida 36 ve 60. dakikalarda iki mutlak golü kaçırmasa Beşiktaş bir avantaj yakalayabilirdi. Ama Rize’de Koray’ın özellikle sağ kanattan geliştirmiş olduğu ataklar ve Sivok’un yokluğunda Beşiktaş göbeğindeki arızalar Rizespor’u da maçın başından sonuna skora ortak etti.
Beşiktaş bu kadrosuyla şampiyonluk yarışı yapmakta zorlanır.
1- Oyuna hükmedecek tek oyuncunuz Fernandes ise.
2- Gol bölgesindeki Almeida tam olarak güven vermiyorsa.
3- Maçın kaderine etki edecek kreatif oyuncularınız yoksa ve etkili değilse. (Oğuzhan ve Gökhan)
Bu iş 34 hafta zor yürür. Beşiktaş bu şampiyonluk yarışını yapacaksa, Bilic’in oluşturmuş olduğu ekip ruhu ve kazanma felsefesi dün akşam görüldüğü gibi yetmeyebilir. Beşiktaş’ın düşüşte olduğu bir gerçek. Dün gece Beşiktaş hak etmediği maçı kazanamadı. Rize de öyle.
MAÇIN İYİSİ
Terim yönetiminde son üç maçı da kazanan Milli Takım’ın Hollanda’yı yenmesi bile yetmeyebilirdi play-off hesaplarına. Daha maçın başında, 8. dakika Robben’in, antrenmanlarda bile yenmeyecek golüne en çok sevinen Rumenler oldu kuşkusuz. Estonya’ya 5-6 gol atma hesaplarından kurtuldular. Louise Van Gaal’in gençleştirdiği Hollanda Milli Takımı’nda dün akşam Sneijder ve Kuyt, kontenjan oyuncuları gibiydiler. İki ülkenin futbol mantalitesi arasındaki farkı bilmeyen yok. Duygusal, motivasyon ile coşan Milli Takım karşısında fizik kondisyon çalışmaları yapan ve maç boyu not defterini elinden düşürmeyen Van Gaal’in takımı Hollanda sonuca kolay gitti. Takımın yıldızı kabul edilecek Van Persie, Sneijder, Kuyt oynamasa da değişen bir şey olmazdı. Hollanda ile Türkiye arasında dağlar kadar fark var.
Mucize gelmedi
ONLAR, futbolun gerçekleriyle biz vatan millet, motivasyon hesabıyla oynuyoruz. Bu tecrübedeki Volkan’ın böyle bir maçta Robben’in frikikten attığı golü bu kadar kolay yemesi affedilecek bir şey değil. Milli Takım, 25-45 dakikaları arasında kurduğu baskıyı, gole dönüştürebilse, Burak, Arda ve Umut’la eşitliği yakalayabilse belki bir şeyler değişebilirdi. Futbolun gerçekleri göz ardı edilebilir, motivasyon ve konsantrasyonla Türkiye, tarihinde yaptığı işlerden birini yapabilirdi. Ama ikinci yarının hemen başında iki İstanbulludan Kuyt’un hazırlayıp Sneijder’in bitirdiği golden sonra hem Kadıköy’deki hem de Bükreş’teki maçları bitti. Romanya play-off vizesini aldı. Milli Takım’ın grubu ikinci yada dördüncü bitirmesi önemli değil. Önemli olan Terim öncesi Macaristan ve Romanya’ya kaybedilen puanlar. Sonuçta Hollanda’ya yenildik. Beklediğimiz ve çok kişinin de olmayacağına inandığı mucize gerçekleşmedi. Türkiye şunu bilmeli ki Milli Takım’ın teknik kadrolarını seçerken sadece futbolun gerçekleriyle hareket etmeli.
MAÇIN İYİSİ
Hedefe kilitlenmiş ve mutlak galibiyet isteyen Hollanda takımı
MAÇIN KÖTÜSÜ
Maçın başında yediği golle konsantrasyonu bozan Volkan
HAKEM: