Paylaş
Meydana bu faktörler ışığında başarılı bir takım çıkarmak da teknik adamın işidir. Trabzonspor önünde hedefe giden, yapması gerekenleri hayata geçiren taraf Galatasaray’dı.
Selçuk’un maçın ilk dakikasından itibaren kullandığı doğru paslar, ikinci devrede meyve vermeye başladı. Milli yıldız önce Melo, sonra Yekta ve Semih’e gönderdiği müthiş pasların devamında top, usta Sneijder’in ayağıyla buluşunca, ağlara gitmesi içten bile olmadı...
YEKTA DA ÇOK ÖNEMLİ
SELÇUK, Galatasaray’da bugüne kadar küskün oynamanın sıkıntısını çekti hep... Geçmişte duran topların tek hakimi olan tecrübeli futbolcu, büyük çalışmalar sonucu bu beceriyi kazandı. Özellikle duran toplardaki etkili vuruşlarının önünün kesilmesinde, Drogba faktörünü es geçmemek lazım.
Her zaman Drogba, topun başına geçiyor ve “Bu benim işim” diyordu adeta... Selçuk da eli-kolu bağlı kalıyordu. Kendini bulan Selçuk’un yanı sıra, Yekta’nın da takımın en önemli dişlilerinden biri olduğunu belirtmek gerek. Savaşmayı, oyun kurmayı seven bir yapısı var...
ACABA NE YAPACAKLAR?
AVNİ Aker’deki karşılaşmanın en önemli isimlerinden biri de Semih’ti. Defans anlayışı dışında kendine başka bir görev de üstlenmişti. Birinci golde yaptığı hizmeti, üçüncü golde de gösterdi. Mancini’yi tebrik etmek lazım. Sanırım gelecek planları arasında Semih’ten bir sağ bek yaratma düşüncesi de var. İtalyan hocanın bir diğer olumlu düşüncesi ise skor olarak üstünken, “Aman skoru koruyayım” kafasında olmaması...
Galatasaray, Mancini’nin oyun düzenini geç de olsa kavrayabildiği için bana göre çok şanslı. Geçtiğimiz haftalarda, “Mancini gitti, gidecek” ve “Mancini’nin sonu geldi” diyenler acaba şimdi ne düşünüyorlardır?
Paylaş