Japon sanatçı Chiharu Shiota’nın ‘Dünyalar Arasında’ adını taşıyan sergisi, onun imzası haline gelmiş kırmızı ipliklerden örülmüş atmosferiyle dikkat çekiyor.
Tavanlardan sarkan, duvarlardan geçen, kırmızı bir örümcek ağını andıran iplerin ucuna, göçün, yersiz yurtsuz kalışın en büyük simgesi bavullar bağlanmış.
Sanatçı bavulları aynı zamanda duyguları ve anıları taşıyan, geçmişe ve geleceğe vurgu yapan semboller olarak görüyor.
Shiota, sergiye de adını veren ‘Dünyalar Arasında’ başlıklı bu büyük ölçekli yerleştirmesini, Asya ve Avrupa’nın kesişiminde bulunan İstanbul’un konumundan yola çıkarak üretti.
20. YILIN İKİNCİ BÜYÜK SERGİSİ
Japonya ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 100. yıldönümünde gerçekleştirilen sergi için dün düzenlenen basın toplantısına İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, sanatçı Chiharu Shiota, Japonya’nın Türkiye Büyükelçisi Katsumata Takahiko, Japan Foundation Sanat ve Kültür Bölümü İdari Direktörü Atsuko Sato ve Arnica Yönetim Kurulu Başkanı Senur Akın Biçer ve İstanbul Modern Şef Küratörü Öykü Özsoy Sağnak katıldı.
Oya Eczacıbaşı
Sanatçı kişiliğinden ödün vermeden bireysel özgürlükler konusundaki mücadelesi, muhalif duruşu ve toplumcu tavrı ile de sanat dünyasında ayrıcalıklı bir yere sahipti.
“Ben meselesi olan, biraz da mesele arayan biriyim” diyerek tarif etmişti hayata ve sanata bakışını.
1938’de İstanbul Fatih’te doğan Güleryüz 1958’de girdiği İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nü 1966’da birincilikle bitirdi. Akademinin en parlak öğrencilerinden biriydi.
Mehmet Güleryüz
RESİM VE TİYATRO BİRLİKTE YÜRÜDÜ
Güleryüz’ün bir diğer tutkusu ise tiyatroydu. Akademiye paralel olarak oyunculuk eğitimini farklı aktör stüdyolarında ve önemli amatör tiyatrolarda yaptı. 1963’te Asaf Çiğiltepe’nin yönettiği Arena Tiyatrosu’nda profesyonel oyunculuk kariyerine başladı. Pek çok oyunda farklı rollerde sahneye çıktı.
Sanat eğitimine 1970-1975 arası Paris’te devam etti ve döndükten sonra 1980’e kadar Akademide ders verdi. Akademisyenliğin yaratıcılığını engellediğini düşünerek, istifa ederek hayatına ressam olarak devam etti.
Aynı yıl New York’a giderek 1985’e kadar New York-Brüksel arasında çalıştı.
2010 yılında Prof. Dr. Hüsamettin Koçan öncülüğünde kurulan ve 2014 yılında ‘Avrupa Konseyi Müze Ödülü’nü kazanan Baksı Müzesi’nde açılışından itibaren pek çok etkinlik gerçekleştirildi, önemli sergiler açıldı.
Son olarak 85 sanatçıyı bir araya getiren ‘Gel Zaman Git Zaman’ sergisi ve Çoruh Nehri üzerinde düzenlenen ‘Akarsu Üzerinde Konuşmalar’, müze yayınları tarafından belgesel bir kitap haline getirildi. 160 sayfalık kitapta özel söyleşi ve metinlere ilk kez belgelenen çok sayıda kare eşlik ediyor.
Küratörlüğünü Prof. Hüsamettin Koçan ve Ayça Okay’ın yaptığı ‘Gel Zaman Git Zaman’ sergisi, halk kültürü üretimlerini günümüz sanatı örnekleriyle yan yana getiren resim, heykel, video, yazıresim, kilim, seramik ve enstalasyonlardan oluşan çok sesli ve çok katmanlı seçkiyi sanatseverler ile buluşturuyor.
Ayça Okay’ın editörlüğünde hazırlanan ‘Gel Zaman Git Zaman’ kitabı sergide buluşan 85 sanatçının özgün yapıtlarını Kerim Ayhan Yanık’ın fotoğrafları eşliğinde ilk kez belgelerken aynı zamanda sergi üzerine tartışma ve düşünceleri de okurlara sunuyor. Tasarımı Savaş Çekiç’e ait ‘Gel Zaman Git Zaman’ kitabında Prof. Koçan ve Ayça Okay’ın metinleri de yer alıyor.
AKARSU ÜZERİNDE
Halkı bilgilendirme, umut aşılama ve bir idealin altında birleştirme konusunda en etkili iletişim aracı olmuşlardı. Okuma yazması olmayanların da anlayabileceği şekilde özel olarak üretilen kartpostallar, zihinlerde yer edecek sembolik anlamlar yüklenmiş çarpıcı görselleri ile adeta döneminin sosyal medya görevini üstlenmişlerdi.
Murat Uğurluer’in hazırladığı ve Cumhuriyet’in 100’üncü yılında yayımlanan ‘Zor Günlerden Zafere, Mehmet Can İlkin Koleksiyonundan Kartpostallarla Milli Mücadele” kitabı, Anadolu topraklarının işgaliyle başlayan sürecin zaferle sonuçlanmasına kadar geçen süreci dönemin üretilen kartpostalları aracılığı ile farklı bir şekilde anlatıyor.
RUHLARI VE FİKİRLERİ AYDINLATMAK İÇİN
Kartpostalların propaganda gücünün farkına 20. yüzyılın başlarında varılmış ve özellikle 1. Dünya Savaşı’nda etkin bir şekilde kullanılmaya başlanmıştı.
Propaganda faaliyetlerinin yerli ve yabancı kamuoyu üzerindeki etkisinin farkında olan Büyük Millet Meclisi’nin ilk yaptığı işlerden biri, açılışından sadece dört gün sonra 27 Nisan 1920’de bir propaganda heyeti kurulması kararı olur. Meclis kürsüsünden bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından dile getirilen ve Bursa Mebusu Şeyh Servet Efendi tarafından verilen önerge ile “aleyhimizdeki silah ile mukabele edilmesi lüzumuyla makul ve meşru bir şekilde hakikatleri yaymak, ruhları ve fikirleri aydınlatmak için bir İrşad Encümeni kurulması” istenmektedir.
Milli Mücadele kartpostalları bu tarihten sonra etkin bir şekilde kullanılmaya başlandı.
Müze kapsamlı bir renovasyon çalışmasının ardından çok daha modern bir görünüm ve zenginleştirilmiş bir sergileme düzeniyle kapılarını yeniden açtı.
Açıldığından bu yana 2 milyon 600 bin civarında ziyaretçi ağırlayan; 135 bini aşkın öğrenciyi atölye ve etkinliklerinde ücretsiz olarak misafir eden müze, beş ay süren yenileme çalışmaları neticesinde 24 Ağustos Cumartesi günü “İş’in 100 Yılı” kalıcı sergisiyle yeniden ziyaretçileriyle buluştu.
İKİ KATA YAYILIYOR
Binanın iki katına yayılan yeni sergi düzeninde giriş kat İş Bankası’nın kuruluş ve gelişim yıllarına odaklanıyor. Giriş katta 4 ana bölüm yer alıyor:
Daha önce Türkiye’de Göç İdaresi Binası’nda ‘İrregular’ isimli yerleştirmesi ve ‘Rene’ adlı eserleriyle adından söz ettirmişti ancak asıl çıkışını ilk kez Londra Bienali’nde sergilenen ‘Açık Yapıt’ ile yaptı.
‘Açık Yapıt’ Londra Tasarım Festivali’nde de sergilendikten sonra Cumhuriyet’in 100. yılı kutlamaları kapsamında Türkiye’ye getirildi ve Taksim’de Atatürk Kültür Merkezi’nin önüne yerleştirildi.
Büyük boyutlu, farklı duyulara hitap eden bir kamusal alan yerleştirmesiydi ‘Acık Yapıt’ ve yurt dışından ödüller aldı.
Melek Zeynep Bulut bu kez yeni çalışması ‘Duo’ (İki) adlı eseriyle 14 Eylül’de Londra Tasarım Festivali’nde sanatseverlerle buluşmaya hazırlanıyor.
Eser Birleşik Krallık’ta yer alan, doğu ve batı yarımkürelerinin birleşimi, Başlangıç Meridyeni olarak kabul edilen ve Unesco Dünya Miras Listesi’nde yer alan Greenwich’te, ikonik Painted Hall’de sergilenecek.
‘Duo’, aynı zamanda Londra Tasarım Festivali 2024’ün Landmark Projeleri’nden biri olarak ziyaretçilerle buluşacak. Sanatçının kısa sürede iki uluslararası ödülün sahibi olan ve çok ses getiren ‘Açık Anıtlar’ serisinin bir parçası niteliğinde de olan ‘Duo’, sanatçının üretimlerinde karşımıza çıkan ve ziyaretçiyi esere dahil etme özelliğini de sürdürüyor.
Yüzüncü yılını kutlayan banka, ülkemizin kültürel ve toplumsal kalkınmasında bir asırdır sürdürdüğü öncü rolün yansımalarını Ankara Ulus’taki İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nde açılan ‘İstikbalinizin Emniyeti-Türkiye’nin Bankasıyla Bir Asır’ sergisinde bir araya getirdi.
16 Ağustos’ta başlayan serginin açılışı İş Sanat Genel Müdürü Zuhal Üreten ve Türkiye İş Bankası Kurumsal İletişim Müdürü Müge Nevşehirli Veziroğlu’nun ev sahipliğinde yapıldı.
Zuhal Üreten, Ulus’un simge yapılarından olan tarihi binada beş yıldır ziyaretçilerini ağırlayan İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nin, kısa süre içerisinde Ankara’nın kültür ve sanat hayatında kendisine çok önemli bir yer edindiğini ve hem nitelikli koleksiyonu hem de sergileri ile ziyaretçiler için değerli bir kaynak oluşturduğunu belirtti. Üreten, “Sergimiz, Atatürk’ün işaret ettiği gibi, Cumhuriyet tarihinde ‘ekonomi bakımından başlı başına yer alan İş Bankası’nın, ülkenin küllerinden doğuş ve topyekûn kalkınma mücadelesine bir asır boyunca sağladığı katkıların bir özetini, Türkiye’nin bankası olmanın samimi hikayesini sunuyor” dedi.
KÜLTÜR SANATA BÜYÜK DESTEK
Pattu Mimarlık tarafından tasarımı yapılan ve müzenin ikinci katında yer alan sergi, İş Bankası’nın geçmişten günümüze dek sürdürdüğü güçlü sosyal sorumluluk projeleriyle başlıyor. “En Büyük Yatırımımız Geleceğe” sloganıyla hayata geçirilen eğitim kurumları iş birlikleri, “Daha Eşitlikçi Bir Dünya” yaratmak adına sürdürülen faaliyetler ve kadın istihdamına verilen önem ile ülkemizde girişimcilik alanının geliştirilmesi için hayata geçirilen ve “Büyük Hayalleri Olan Girişimciler Buraya” başlığı altında toplanan projeler, zengin yazılı ve görsel içeriklerle anlatılıyor. “Dünya Bizim Gelecek Bizim” başlıklı bölümde İş Bankası’nın sürdürülebilirlik anlayışı çerçevesinde ülkemizdeki ormanların ve denizlerin korunması, tarımsal üretimin yüksek teknolojik sistemlerle desteklenmesi ve bankanın geleceğe yönelik taahhütleri görülüyor.
Serginin ana bölümlerinden bir diğerinde ise bankanın 1956 yılından bu yana Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları ile sürdürdüğü yayıncılık faaliyetleri; 2000 yılından bu yana İş Sanat markası altında hayata geçirdiği sahne sanatları ve plastik sanatlar alanındaki etkinlikleri, kültürel miras ve arkeoloji projeleri ile müzecilik alanlarında ülkemizin kültür sanat hayatına verdiği büyük destek anlatılıyor.
Bu vasiyeti henüz 17 yaşında bir üniversite talebesiyken babasının öğrencileri ve dostları ile birlikte yerine getiren Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Âkif’ten kalan diğer evrakı derleyip kitaplaştırdı.
Dr. Fatma M. Şen ile birlikte hazırladıkları ‘Âkif’ten Emanetler’ kitabında diğer malzemelerin arasına karıştığı için yıllardır fark edilmeyen Mehmed Âkif’in Kuran-ı Kerim mealinin ilk müsvedde defteri de yer alıyor.
Kitapta ayrıca Âkif’e yazılmış ve şimdiye kadar hiç yayımlanmamış mektuplar, kendi el yazısıyla İstiklal Marşı’nın bir kopyası, Safahat’ın yedinci kitabı olan ‘Gölgeler’in Mehmed Âkif’in el yazısıyla yazdığı defterler ile müsveddeleri de ilk kez gün ışığına çıkıyor.
İHSAN EFENDİ’NİN KİTAPLARININ ARASINDAN ÇIKTI
‘Âkif’ten Emanetler’ kitabında ilk kez yayımlanan Mehmed Âkif’in Kuran-ı Kerim meali defteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Yozgat Bozok Üniversitesi’ne bağışladığı babasına ait kitapların arasından çıkmış. İhsanoğlu defterin yıllar sonra keşfini ve özelliklerini şöyle anlatıyor:
“Kahire’den İstanbul’a, oradan Ankara’ya, tekrar İstanbul’a taşındıktan, yurtdışında Exeter, Münih ve Cidde’de yıllarca vatandan uzak kaldıktan sonra Yozgat Bozok Üniversitesi’ne bağışladığım babama ve bana ait kitapları düzenlerken beklenmedik yerden çıkan Âkif’e ait bu tarihî yadigâr, inşallah bu konudaki yanlış değerlendirmelerin düzeltilmesine ve tartışmaların doğru bir mecrada yürütülmesine yol açar. İhlas ve takva ile Allah rızasına nail olma dışında emeli olmayanların adları, herhangi bir istismar şaibesinin dışında ilelebet muazzez ve mükerrem kalır.