Hasan Ercazip

Beto’ya yazık!

21 Ağustos 2017
 Rakip, takım kimliği ve defansif bütünlüğü sıkıntılı bir takım... Fenerbahçe karşısında galibiyeti kaçıran Göztepe ise yelkenleri doldurmuş, özgüven tavan yapmış.

 

Böyle bir tabloda insan, ligin yenisi olmasına karşın Göztepe’nin Kayserispor karşısında oyunu kontrol etmesini bekliyor.

Ancak Kayseri’de öyle bir ilk yarı oynanıyor ki, inanamazsın... Hayaller topa hükmeden Göztepe, gerçekler üst üste 4 pas yapamayan sarı-kırmızı ayaklar!

Bu durumun 3 nedenini şöyle sayabiliriz:

1- Gouffran gibi topa hükmeden bir ismin sakatlığı.

2- Takımın beyni olması gereken Scarione’nin neredeyse hiç oyuna girememesi.

3- Kanatları kullanan ikiliden ne Halil’in ne de Jahovic’in pas oyununa yatkın karakterler olmaması.

 

Yazının Devamını Oku

Yelkenler doldu

15 Ağustos 2017
 Rüya gibi başladı, rüya gibi bitti... Göztepe’nin 14 yıl sonra ‘Merhaba’ dediği Süper Lig gecesi başka nasıl özetlenebilir?

Evet, belki Göztepe çok da rahat ulaşabileceği 3 puanı alamadı ama elde edilen beraberlikle, hem sezonu puanla açtı hem de büyük özgüven kazandı. Haneye yazılan 1 puandan çok daha fazlasıydı.

 

Göztepe’nin kurduğu kadronun kalitesi ve derinliğinden kuşkumuz yoktu. Sorun takım kimliğinin henüz oturmaması ve uyum konusunda daha alınacak çok yolun olmasıyla. Ancak Göztepe bunu çok iyi yardımlaşarak, defansif disiplinden ödün vermeyerek çözdü. Geceyi 5 maddede özetleyelim:

 

1- Tamer Tuna hazırlık maçlarında da işaretini verdiği 4-1-4-1’i andıran bir sistemle sahaya çıktı. Rakibin Mehmet Topal-Souza’lı orta sahasına karşın bu tercihin hayli cesur ve iddialı olduğu netti.

 

2- Bu ofansif kadro için kilit konu, Fenerbahçe gibi bir ekibe karşı defansif sorumlulukları nasıl yerine getireceğiydi. Burada da Tamer Hoca’nın hakkını vermek gerek. Göztepe alanı çok iyi daralttı, takım boyunu set oyunlarında 25-30 metrelere indirdi ve bu sayede rakibin pas kanallarını çok iyi kapattı. Takımın yardımlaşması kadar teknik ekibin rakip analizi de defansif başarıda anahtar rol oynadı.

 

Yazının Devamını Oku

Rüyadan gerçeğe

12 Ağustos 2017
 Bugün bir rüyaya uyanıyor İzmir. Şampiyonluğun, kutlamaların, transferlerin ardından artık gün Göztepe ile birlikte Süper Lig’in bir parçası olma günü. ‘Issız kuytu köşeler’den dönmenin tadını çıkarma günü.

 

Ama... Aynı kabusları bir daha yaşamamak, artık bu ‘süper’ noktada kalıcı olmak için adımları dikkatli atmak da şart.

Başkan Mehmet Sepil’in öncelikli hedefi, geçen yılki şampiyon kadronun iskeletini elde tutmaktı. Ancak Süper Lig hedefine ulaşsa da, oyuncuların Süper Lig’de ‘iskelet’ olacak düzeyde olmayışı rotayı değiştirdi. ‘9-10 transfer’ diye yola çıkıldı, 16 yeni oyuncu takıma katıldı, yenileri de yolda.

Şunun altını net bir şekilde çizelim. Kurulan yeni kadro ofansif anlamda ‘keyif’ vaat ediyor. Başta Premier Lig kalitesine sahip Gouffran olmak üzere Castro, Ghilas, Scarione, Ömer Şişmanoğlu ve Jahovic her rakip için tehdit yaratabilecek oyuncular. Teknik Direktör Tamer Tuna’nın hazırlık maçlarında orta alanda tek defansif oyuncu kullanarak sinyallerini verdiği, 4-1-4-1’i andıran diziliş, Göztepe taraftarına bol gollü maçlar izletebilir.

Ancak defansif sıkıntı, lig öncesi en büyük soru işareti. Hazırlık maçları daha çok oyuncuları görme amaçlı da olsa, yenilen gol sayısı ürkütücü. Savunmayı oturtmak, Göztepe gibi yeni ve ‘toplama’ takımlar için en önemli meseledir her zaman. Belki Tamer Hoca, ilk 5-6 haftadaki zorlu fikstürü de düşünerek orta alanı Rotman’ın yanına takım savunmasını güçlendirecek ikinci bir oyuncuyla kurabilir.

Eğer Göztepe, Altınordu maçındaki ‘aynı formayı giymiş 11 adam’ görüntüsünden sıyrılıp, ‘takım’ haline gelebilirse sorunlar ortadan kalkacaktır.

Çünkü Tottenham modelini hedef alan, efsaneyi Avrupa’ya taşımak isteyen Başkan Sepil ve Göztepe için bu yıl, en az geçen yıl kadar önemli. Tehlikeden uzak durulabilirse, önümüzdeki süreçte stat takviyesiyle birlikte Göz Göz, Süper Lig’in önemli figürlerinden olacaktır.

Bu camiada bu güç var.

Yazının Devamını Oku

Şimdi İzmir zamanı

6 Haziran 2017
“Mutluluktu bu Şafakta bulunmak. Genç olmak cennetin ta kendisi” demişti şair... Cennetteydik dün gece...


Amatör Küme’de yazılan İsyan Marşı’nın finalini söyleyeceğimize, ıssız kuytu köşelerden döneceğimize and içmiştik.
İnanıyorduk, sonuna kadar güveniyorduk. 3 hafta önce Altay’ın şampiyonluğuna tanıklık eden düşler tarlasından bir zafer daha çıkaracaktık.
Sıradışı bir futbol atmosferiydi. Ya da tam ifadesi ile meşale arası futbol!
Türk futboluna cesareti öğreten adamın yönetimindeki Eskişehirspor köşesine sinmiş bir boksörü andırıyor, Göztepe sahada futbolun oynanabildiği kısıtlı anlarda bastırdıkça bastırıyordu.
Jahovic vuruyor, Umut vuruyor, Göztepe deniyor ama Boffin ‘büyük kaleci nasıl olur’ dersi veriyordu.
İlk yarı biterken Umut’un bir metreden direğe nişanladığı top sanki gelecek kabusun habercisi gibiydi.

Yazının Devamını Oku

Ağır ağabey

31 Mayıs 2017
 Her mahallenin ağır ağabeyleri vardır...

 

Kimi zaman tembel tembel dolaşsalar, kimi zaman haytalık etseler de iş ‘racon kesmeye’ geldiğinde bilirler öne çıkmayı...

Tıpkı Göztepe’nin play off serüvenindeki ‘ağır ağabey’ tavrı gibi... Tıpkı bu camianın tarihinden, bu formanın ağırlığından beklediğimiz gibi.

Aslında İzmir’deki ilk maçın sonucu  finalin müjdecisiydi Göztepe için. Yine de bir yanımız ‘Futbol bu, belli olmaz’ diyor, diğer yanımız ‘Bu saatten sonra Göztepe sürprize izin vermez’ diye itiraz ediyordu. Öyle de oldu. İzin vermedi Göztepe. Ne oyunun Boluspor’un eline geçmesine, ne rakibin final için umutlanmasına, ne de savunma duvarının aşılmasına. Hele 74’te Tayfur’un attığı gol, ‘Benim işim sizinle değil’ mesajı oldu, maça noktayı koydu.

Evet artık Süper Lig sadece bir adım ötede... İzmir’in özlemini dindirmek, kaybetmekten yorgun düşmüş bu şehrin mevsimini değiştirmek ellerimizde.

2002-2003 sezonunda Altay ile Göztepe Süper Lig’e birlikte veda etmiş, bitmek bilmeyen kabuslar tam da orada başlamıştı.

Her şeyi tersine çevirmek için Altay’ın ardından Göztepe’nin şampiyonluğu...

Sizce de kader bize muhteşem bir final hazırlıyor olabilir mi?

Yazının Devamını Oku

Yine, yeni yeniden...

21 Mayıs 2017
 Tabii ki böyle değildi hayallerimiz, böyle değildi umutlarımız...

 

Hele hele zirvede tamamlanan ilk yarıdan sonra Denizlispor maçını bambaşka düşünmüştük zihnimizde.

Göztepeliler Denizli’ye şampiyonluk umuduyla akacak, Süper Lig sevinciyle dönecekti. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı.

Evet belki Süper Lig’e çıkış maçı olmadı Göztepe adına ama başka bir hedefe ulaşıldı. Denizli’de alınan beraberlik Göztepe’yi play-off’a taşıdı. Öncelikle ligin son bölümünde bir şekilde düştüğü yerden kalkmayı bilen, Süper Lig umuduna sarılan Göztepe’yi ve Yılmaz Vural hocamızı kutlamak gerek.

Futbol tanrısının desteği, Tayfur’un yükselen formu, Halil’in hırsı, Jahovic’in ustalığı Play-offta Boluspor’un rakibi yaptı Göztepe’yi.

 

Hani demiş ya Mevlana...

“Düne ait ne varsa dünde kaldı cancağızım. Bugün yeni şeyler söylemek lazım...”

Yazının Devamını Oku

Kaderi de yenmek...

16 Mayıs 2017
Hayır hayır!

 

Sıradan bir futbol maçı değildi dün izlediğimiz. Belki bir lanete meydan okumak, belki 15 yıla uzanan bir kaderi, bir futbol topuyla yenmeye çalışmak...
Rakip Kocaelispor değildi inanın!
Bir lanet, bir kara büyü...
Başka nasıl açıklanabilir Altay’ı bu finale taşıyan, dün de takımın en iyisi olan Furkan’ın 90’da 1 metreden boş kaleye atamadığı gol? Yılların tecrübesi Murat’ın üst direği döven penaltısı? Tek kale oynanan 120 dakikanın penaltılara gidişi?
Ama işte büyü de, lanet de bir yere kadar.
Böyle bir mücadele genç rakibe karşı 120 dakika baskılı oynayan adamların işiydi.

Yazının Devamını Oku

Kazanan hephaklı mıdır?

8 Mayıs 2017
Futboldaki klişelerin başında gelir o söz...Kazanan her zaman haklıdır...Öyle midir acaba?

Örneğin dün deplasmanda 6 gol atan, 2017’de İzmir dışında ilk galibiyetini alan, play off ümidini son 2 haftaya taşıyan Göztepe haklı mıdır? Ya da...Bu sonucu ‘zafer’ yerine ‘rezalet’ diye nitelesek, itiraz edecek olan var mıdır? Rakip Mersin İdmanyurdu ligin dibinde. İsimlerden bağımsız olarak ‘helva’ gibi bir yapıda. Ne katı defans yapmak, ne Göztepe’yi durdurmak var aklında. Sahaya çıkmış 11 isim, biraz da kendi piyasalarını yapma adına futbol oynamaya çalışıyor. Hal böyle olunca, bol bol boş alan bulan Göztepe, ilk 45 dakikada 4-0’ı yakalıyor.O an itibarıyla artık herkes Mersin maçının bittiği düşüncesiyle Göztepe adına son 2 maçı, olasılıkları hesaplaya başlıyor.Ancak ligin dibindeki Mersin ile Süper Lig hayalleri kuran Göztepe arasında ciddi benzerlikler olduğunu unutmuşuz biz!Örnek mi? Mesela son 5 maçta her iki ekibin de 4’er yenilgisinin bulunduğunu!Mesela Göztepe’nin de defansif anlamda Mersin kadar ‘helva’ kıvamında bir takım oluşunu!İşte bu unuttuklarımızı ikinci yarının başıyla birlikte yeniden hatırladık. Haftalardan kenarda oturmaktan paslanan Umut Nayir kaçırmanın daha zor olduğu 2 pozisyonu heba ederken, Mersin tek tek farkı kapatmaya başladı. Ve ne acıdır ki, skor 4-4’e geliverdi.Ümraniye ile ikili averajı eşit olan, belki de rakibini geride bırakmak için genel averaja ihtiyaç duyacak olan Göztepe, 4 farktan sonra 5, 6, 7 diye averaj düzeltecekken, 3 puanın derdine düştü.Belki 3 puan kurtarıldı ama aklıma bazı sorular takıldı:1- Aranızda bu galibiyete ‘sevinebilen’ var mı?2- Gözü kapalı ‘Bu takım son 2 maçı kazanır’ diyebilen var mı?3- Play-off bileti gelse bile Süper Lig’e inanan var mı?

Yazının Devamını Oku