Ancak bu facia tabloyu tersine çevirebilme adına önceki gün mini bir mucize yaşanmıştı İstanbul’da. 75 dakika 10 kişi oynayan Denizli’nin Ümraniye’den puan çıkarması, Göztepe adına büyük fırsattı. Gel gör ki, Göztepe o fırsatı da değerlendiremedi.
Maçı 3 perdeli değerlendirmek gerek. Ümraniye’nin puan kaybetmesiyle eline geçen fırsatı değerlendirme isteği 14 dakika sürdü sarı-kırmızılıların. Baskılı başlanan ancak ayaklardaki panikle heba edilen 14 dakikalık dilim, Gençer’in saçma sapan kırmızı kartı görmesiyle son buldu.
Sonrası mı? “Sivas golü ne zaman bulacak” diye beklenen dakikalar... Ardından Canberk’in ikramını değerlendiren Rıdvan’la gelen gol...
Ve 45’te Sivas’ın da 10 kişi kalışıyla başlayan son perde...
Bu bölümde Göztepe topa hakimdi, baskılı göründü. Ancak takımın organizasyon eksiği, bir kez daha karşımıza çıktı. 10 kişi kalan iki takım da yoruldu, oyunda orta alanlar kayboldu.
Burada garip olan şu...
Göztepe adına alınacak 1 puan bile ilaç değilken Yılmaz Vural’ın Umut hamlesi için bu kadar beklemesi neden?
Tahmin ediyorduk, bekliyorduk, biliyorduk! Koskoca ligin ikinci yarısında sadece 4 maç kazanabilen, ilk yarıda topladığı puanları hovardaca harcayan Göztepe için ilk 2’nin artık mucize olduğunu görüyorduk. Dün artık mucize olasılığı da kalmadı! Malatyaspor’a karşı ilk yarıda Günay’ın devleşmesiyle son 15 dakikaya kadar beraberliği cebinde tutan Göztepe, bir kafada yıkıldı. Yani final sahnesi kimseyi şaşırtmadı.
Artık umudun yeni adı play off...
Ancak asıl tehlike şu... Göztepe için ilk 6’nın içinde kalabilmek de artık hiç kolay değil. Boluspor eğer bugün Balıkesirspor deplasmanından galibiyet çıkarırsa Göztepe’yi 7. sıraya itecek. Kaybetse bile son 4 maçının 3’ünü evinde oynayacak.
Sadece Boluspor değil ligin son dönemecinde atağa kalkan Altınordu da final virajında Göztepe’nin önüne geçmeye aday.
Hepsinden önemli olansa, Göztepe’nin durumu. Savunma yapmaya çalışsa da savunamayan, hücuma çıkışlarda tek bir organizasyon yapamayan, deplasmanda neredeyse sahaya bile çıkmadan kaderine razı bir görüntüde olan bu takım Boluspor’u nasıl arkasında tutacak? Kadrosunda neredeyse tek formda oyuncu görünmeyen takımı kim ayağa kaldıracak?
Yoksa İzmir’in dilinde yine “Yine bana hüsran, yine bana hasret” şarkısı mı kalacak?
Üretemeyen... Savunamayan... Hatta Bandırma maçı itibarıyla direnemeyen, mücadele edemeyen. Geride toplanacak çok puan olmasına karşın hem bize hem de başkan Mehmet Sepil’e “Artık ilk 2 hayal” dedirten bu görüntüydü zaten.Ancak hayatta bazen ayağa kalkmak için dibe vurmak gerekiyor. Dünkü futbol Göztepe için ‘yükselişin başlangıcı’ olarak nitelenebilir.
Savunmanın kanatlarındaki krizi çözmek ilk hedefti Yılmaz Vural için. ‘Yutan eleman’ Fuchs ile ‘olağan şüpheli’ Canberk’in yerine Tanju sağ beke, Leo mecburen sol beke monte edilmişti.Ancak Göztepe adına asıl adım orta alandaydı. Bu takımın, teknik düzeyi ‘şampiyonluğa oynayan takım orta sahası’ seviyesinde olan tek adamı Hakan Barış. İşte O’nun katılımı orta alandaki kaliteyi artırdı. Segbefia’yla birlikte Hakan’ın kattığı oyun aklı ve pas kalitesi, Tayfur ve Halil’in etkinliğiyle birleşince Göztepe sezon başından bu yana sadece 2-3 maçta gördüğümüz bir üretkenliğe sahip oldu. Bir başka ifadeyle Hakan ile ayağa kalktı, zirve yarışıyla ‘Barış’ı sağladı Göztepe.
Ve tabii Jahovic... Her golündeki vuruş kalitesi ‘Ben bu lige fazlayım’ diye bağıran Makedon’un performansı bir kez daha şapka çıkarılacak türdendi.
Ancak.Bir garip takım Göztepe. Ön taraf üretmek, skor bulmak için var gücüyle çırpınsa da arka taraf üretileni hovardaca tüketmeye çok meyilli! Santradan gol yemekten aynı pozisyon içinde 3 kez uzaklaştırılamayan topun ağlardan çıkarılmasına kadar!Hal böyle olunca, Göztepe adına özellikle maç sonları ‘korku filmi’nden öteye gidemiyor.Evet dün belki ‘kabus’ atlatıldı, 3 puan alındı. Ancak bu savunma-kaleci kalitesiyle nerede kadar gidilir?İşte bütün mesele bu!
Örneğin...
Sağ bek, sol bek etrafından dönüp giden rakiplere en azından ‘refakat’ edebilmeli! Hücuma çıktığında ‘kale arkasındaki simitçileri’ hedef almadan doğru, düzgün orta kesebilmeli!
Sendekiler bunu yapabiliyor mu? HAYIR!
Stoperlerinin rakip forvetlerle etkileşimi ‘genel izleyici’ kıvamında kalmamalı, onları döndürmemeli, biraz olsun durdurabilmeli!
Göztepe’dekiler durdurabiliyor mu? HAYIR!
Orta saha oyuncularında dikine oynama, ara pası atabilme, gerektiğinde adam eksiltebilme yeteneği olmalı.
Göztepe kadrosunda bu yeteneğe sahip 4-5 oyuncu sayabilir miyiz? Ona da HAYIR!
Öyle ki, ev sahibi korner üstüne korner atmış, 2-3 net fırsat yakalamış, Göztepe orta yuvarlağı bile geçememiş. Hani o dakikada Yılmaz Vural’a “İstediğin kadar değişiklik yap hocam” dese biri, iki bekiyle başlayıp, orta alandaki üçlüyle devam edecek, belki de takımın yüzde 60’ını değiştirecek!
Ama biraz Günay, biraz melekler, çokca Boluspor forvetlerinin cömertliği oyunun 0-0 sürmesini sağlıyor.
Sonuçta ‘kalbe zarar’ 35 dakika sonrası bu işin kenarda ‘yırtınmakla’ olmayacağını gören Yılmaz Hoca, takımın uyanması için düğmeye basıyor. Öyle ki, devre arasını bile bekleyemiyor Vural, 39’da tabela kalkıyor! Sahadaki varlığını ancak değişiklik tabelasında gördüğümüz Emre, öfke dolu hareketlerle kenara geliyor, Kobakhidze ile takımın pas kalitesinin biraz olsun artması hedefleniyor.
Sonrası mı?
Yine Boluspor baskısıyla geçen, Göztepe’nin topa sahip olduğunda daha fazla pas yapabildiği, 2-3 gol girişimi elde ettiği 50 dakika.
Tam ‘Maç böyle bitti, acaba Göztepe adına Boluspor deplasmanında alınan 1 puan kazanç mı’ derken ortaya ‘gecenin adamı’ çıkıyor! Öyle bir adam ki, 90’da oyuna girip +4 dakika içinde karşısında oynayan Guido’yu yıldız yapabiliyor Benjamin Fuchs!
Önce Guido’ya olmayan açıdan orta yapma şansı tanıyor, belki de maçın en iyilerinden diyebileceğimiz Leo uyuyor, maçın başında onca gol kaçıran Boluspor olmayacak pozisyondan 3 puanı buluyor!
Dost acı söyler.
Şu bir gerçek ki, Türkiye’de futbolu okumaya çalışan hemen herkes için bir takıntı bu rakamlar.
Avrupa’da devrimci teknik adamlar artık oyuncu değiştirmeden oyun içinde 3 farklı sistemi kullanabilmeye kafa yorarken, biz rakamların sığlığına boğuluyoruz çoğu zaman. Oysa Yılmaz Vural 30 yılı aşkın tecrübesiyle gösterdi ki, hemen hemen aynı oyuncuları kullanarak farklı bir oyun mümkün.
Ne miydi dünkü Göztepe’de farklı olanlar?
1- Orta alandaki iki oyuncunun pozisyon alışları dikkat çekiciydi. Orta alanın ‘savunma bakanı’ Gosso, sezon ortasında ’10 numara’ diye alınan Murat Akın’ın önündeydi! Bir başka ifadeyle, Murat ön libero, Gosso ise Segbefia ile birlikte merkez orta saha oynadı. Yılmaz Hoca, Murat’ın teknik kapasitesiyle savunmadan çıkan top kalitesini artırmış, Gosso’nun ön alanda yer alışıyla baskı bölgesini biraz daha öne taşımıştı. Haftalarda yok sayılar Segbefia’nın sürpriz koşuları da hücuma zenginlik kattı.
2- Savunmada sezon başından bu yana ‘oyun aklı’ ile dikkat çeken, ancak Okan Buruk tarafından çoğu zaman sol beke hapsedilen Leo, oyun bilgisiyle geri dörtlünün yönetimini ele aldı. Giresunspor’un o saçma penaltı dışında neredeyse pozisyon bulamadan maçı bitirmesi, rakibin defalarca ofsayta düşürülmesi, savunmadaki iyi organizasyonun ürünüydü.
Hasta yatağında Göz Göz’ünü düşünecek, kaptan Gosso’nun ziyaretiyle moral bulacak kadar. Henüz 20’sinde Mirza. Çok büyük bir savaşın içinde şu an... Hayata tutunmak için, vücudunu saran lanet hastalığa inat yaşamak için, Göztepe’sini Süper Lig’de görmek, o tribünlerde yeniden Göz Göz çekmek için mücadele veriyor. Durmadan, yorulmadan...
O savaş veriyor, Ege Üniversitesi’nin kapısında Göztepe aşığı diğer arkadaşları nöbet tutuyor. Dinleyin Göztepeli futbolcu kardeşlerim... Kulak ver, insanlığıyla, güzel yüreğiyle, doğallığıyla Türkiye’nin kalbini kazanmış Yılmaz Hocam... Bilin ki... Bugünden sonra omuzlarınızdaki sorumluluk daha fazla. Her ne şartta olursa olsun, bir an bile güçten düştüğünüzü, mücadeleden vazgeçtiğinizi, bir adım eksik koştuğunuzu göstermeyin ona. Asla ve asla... Lütfen aklınızdan çıkarmayın, sizin sahada atacağınız her gol artık biraz daha anlamlı...
Çünkü, Mirza’nın hayat mücadelesine verilen bir katkı o gol... Alacağınız her galibiyet 3 puandan daha değerli... Öyle ki, onun da hain hastalığına karşı alacağı bir zafer o galibiyet. Şampiyonluk sadece bir üst lige terfi etmek değil artık. Mirza’nın en büyük silahı olan moralini en üst düzeye çıkaran, ona güç veren, hayat veren bir doping... Ve sen Mirza kardeşim... Diren...
Yeniden gülümseyebilmek için, aşkın sıcaklığını bir kez daha hissedebilmek için, güneşin doğuşunu Kordon’dan tekrar tekrar izleyebilmek, o tribünlerde bir kez daha en yüksek sesle “Göztepe” diye haykırabilmek için diren o hain hastalığa... Unutma... O tek başına, sen on binlerle omuz omuza... Kalk kardeşim ayağa... Güzel günler seni bekler... Haydi, hemen, şimdi...
Balıkesirspor üst üste 2 maçtır kaybediyordu… İzmir’e geldi, Göztepe’den aldığı beraberlikle play-off yarışına tutundu. Göz Göz’ün 2 puanı daha heba oldu…
Şanlıurfa 4 maçtır kazanamıyordu… Göztepe gitti, bırakın bu takıma diş geçirmeyi, uzatmalarda gelen beraberliğe şükretti, 2 puan daha buhar oldu!
Elazığspor 3 maçtır kazanamıyordu… Okan Buruk hoca iç sahada oynatmaya çekindiği çift santrforlu modeli bu deplasmanda denemeye karar verdi. Sonuç 5-2’lik hüsran oldu.
Bu tablonun farkında olan bir insan için, 6 maçtır kazanamayan Eskişehirspor’un Göztepe maçıyla hayata döneceğini kestirmek hiç de zor değildi.
Sürpriz olmadı!
***