250 sayfalık kararda karşı oy veren 4 üyenin de gerekçesi bulunuyor. Şahsen, oturup altlarını çizerek “İptal edilsin” oyunu verenlerin de “İptal edilmesin” diyenlerin de gerekçelerini anlamaya çalıştım. Eminim hukukçular çok daha ayrıntılı değerlendirme yapacaklardır. Ancak bir gazeteci olarak tabloyu ve sorularımı sizlerle paylaşmak isterim. Bunu yaparken kendi aldığım notlar üzerinden ve başlıklar halinde yazacağım.
YSK NEDEN İPTAL ETTİ?
YSK, iptali sandık kurulu başkanlarının kanuni zorunluluğa rağmen kamu görevlilerinden belirlenmemesi ve sayım döküm cetvellerindeki usulsüzlüğe, yani imzasız olmalarına dayandırdı.
Tek tek gideceğiz...
SANDIK KURULU ÜYELERİ VE BAŞKANLARI
- AK Parti: Sandık kurulları kanuna aykırı şekilde oluşturuldu. 19 bin 623 üye kamu görevlisi değil, KHK ile ihraç edilen isimler başkan yapıldı.
- YSK:
- Seçimi iptal etme nedeni.
Umum ordu ile temas ve bu vasıta ile temin-i teşkilat.”
Bu satırlar Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün hatıra defterinden... Atatürk, Samsun’a çıkarak teşkilatlarla temasa geçmeye, teşkilatları güçlendirmeye ve genişletmeye başladığını, bütün orduları bilgilendirdiğini, milli direniş için birleşmeleri, bir araya gelmeleri için uyardığını not etmiş. Kolordularla arasındaki haberleşmeleri yazmış. Son satırda, “Genel ordu ile temas ve bu vasıtasıyla teşkilat temini” ifadesi ile de yapması gerekeni kaleme almış.
Atatürk’ün Samsun’a ayak basmasının yüzüncü yılında törenleri izlerken aklıma geldi. Acaba Atatürk Samsun ile ilgili not defterlerine ne yazmıştır diye merak ettim. Not defterlerini karıştırdıktan sonra sizlerle de paylaşmaya karar verdim.
Atatürk’ün not defterleri Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı’nın arşivinde bulunuyor. Atatürk’ün Osmanlıca ve Latin harfleri ile kaleme aldığı notları içeren defterler Türk Silahlı Kuvvetleri Atatürk Araştırma ve Eğitim Merkezi uzmanları tarafından bugünkü yazıya aktarıldı ve sonrasında da yayımlandı.
Defterlerde askeri konularla ilgili değerlendirmeleri ve siyasi, toplumsal, ekonomik olaylara ışık tutabilecek görüşleri yer alıyor. Ruh dünyası da yansımış defterlere... Hatta şiirler ve şarkı sözleri de yer alıyor.
Her kütüphanede bulunması gereken eserler. Hem yürüttüğü mücadeleyi, hem olaylara bakış açısını, hem de insani yönünü anlamak açısından mutlaka okunmalı.
Samsun’a çıkışının ardından not defterinde Amasya, Erzurum, Sivas kongrelerine ilişkin yapılması gerekenler, görüşler yer alıyor. Kurtuluş Savaşı sürecinde not defterine yazdığı bir bölümü de sizlere aktarmak isterim. O günleri şöyle anlatmış:
“Bir milletin felaketten kurtulmasında, doğru yolun gösterilmesinde ileri gelenlerin, mevki sahibi kişilerin önemi. Bugün bir ileri gelenimizin iffet ve namusunu, milli gayret ve vatanseverliğini menfaat hislerinin üstünde tutması sayesinde gördük.
Bugüne kadar bu konuda resmi bir açıklama yapılmamıştı.
Kaynaklarıma sordum. ABD’nin talebi Türkiye’ye ulaştı. Yani ABD resmen yazılı bir biçimde Türkiye’den S-400’lerin teslim alınmasının ertelenmesini istedi. Türkiye “Ön şartsız konuşalım” yanıtını Amerika’ya iletti. Yani Türkiye “S-400 almaktan vazgeçin” ön şartının masadan kalkmasını istiyor. Sonuç ne derseniz, sonuç yok. İki taraf da pozisyonunu koruyor. Ancak çok kritik bir aşamaya geçildi. Neden mi? Aktaralım...
TESLİMAT TARİHİ YAKLAŞIYOR
S-400’lerin teslimat tarihine az kaldı. Haziran ayında önce bataryaların kurulması için gerekli araç gerecin, sonra da bataryaların geleceği biliniyor. Rusya bu konjonktürde özellikle bir gecikmeye neden olmak istemiyor. ABD’nin tavrı net. Türkiye’ye anlatıldığı cümle ile ifade edecek olursak, “Çivisi girerse yaptırımları hayata geçiririz” noktasındalar.
Teslimata bu kadar az bir süre kala Amerikalılar, Türkiye’nin teslim almasının ertelenmesini istiyor. İstiyor çünkü bir yandan krizin üst seviyeye ulaşmasını hâlâ istemeyenler var. Diğer yandan ise “yaptırım konusunda ne kadar ciddi olduklarını”, açıklamaları ve yetkili organlarında aldıkları kararlar ile yaptıkları görüşmelerle de ortaya koyuyorlar.
Son olarak ABD Temsilciler Meclisi Tahsisat Komisyonu ile Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu’nda yapılan görüşme ve açıklamalar da bu kararlılığın bir göstergesi. Kısaca Amerika, “Blöf yapmıyorum, yaptırım uygulamakta kararlıyız, bunu da deklare ediyoruz” diyor.
Ankara da geri adım atmıyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Bu bitmiş bir anlaşmadır. Şu anda erteleme ya da durdurma gibi herhangi bir şey söz konusu değil. Gündemde de değil” dedi. Çavuşoğlu, ayrıca teknik heyet kurulması için Amerikalılara teklifte bulunduklarını da hatırlattı. Ancak sorun tam da bu. Amerikalılar, “ön şart”ı kabul etmeyen Türkiye’nin “Teknik heyet kurulsun” önerisini kabul etmiyor. Ya da şöyle de diyebiliriz: “Ön şartı kabul et, teknik heyeti kabul edeyim” mesajı veriyor.
MESELE TEK BAŞINA S-400 DEĞİL
Bu sözleri Cumhurbaşkanı Erdoğan 10 Mayıs tarihinde yapılan AK Parti MKYK toplantısında söyledi. Peki nasıl ve hangi gelişmenin üzerine söyledi?
AK Parti Genel Merkezi’nde MKYK toplantısı devam ederken Parti Sözcüsü Ömer Çelik basın toplantısı yapmak için gazetecilerin karşısına çıktı. Çelik’e sorulan sorulardan biri Abdullah Gül ile Ahmet Davutoğlu’nun YSK kararının ardından yaptıkları açıklamalardı. Soruyu yanıtlayan Ömer Çelik basın toplantısı bittikten sonra MKYK toplantısına geri girdi. Çelik, içeride “Gazeteciler benden Gül ve Davutoğlu’nun açıklamaları ile ilgili değerlendirme istediler” dedi. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantıda “Sayın Gül partimizin kurucularından değil, yanlış biliniyor. Hatta Cumhurbaşkanlığı’nın ardından partiye üye olmadı. Ahmet Bey ise eski başbakanımız. Onların yaptığı açıklamaları anlıyorum ama partimizin içinden arkadaşlarımızın, hele ki parti yönetimi ve MKYK içerisinden arkadaşlarımızın yaptığı paylaşımları anlayamıyorum. Madem böyle düşünüyorlarsa arzu eden isterse gidebilir” dedi. Salonda kendisini dinleyenler arasında AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu da vardı. Yeneroğlu, YSK’nın İstanbul seçimleri kararının ardından Twitter aracılığıyla eleştirilerini sıralamıştı. Mustafa Yeneroğlu’nun MKYK toplantısının ardından moralinin bozuk olduğunu ve toplantı sonrası yapılan iftara da katılmadığını söyleyelim. AK Parti milletvekili Yeneroğlu hafta sonu bir kez daha Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, İstanbul İl Teşkilatı ve MYK üyeleri ile yapılan toplantıda dinledi. Edindiğim bilgilere göre Cumhurbaşkanı benzer eleştirileri o toplantıda da dile getirdi, hatta “Arkamdan iş çevirenler var” diyerek bazı parti yöneticilerinin aleyhinde çalıştığını söyledi. İşte bu toplantıdan sonra Mustafa Yeneroğlu partideki tüm görevlerinden istifa ettiğini içeren yazıyı Cumhurbaşkanı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan ile AK Parti Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erkan Kandemir’e verdi. Yeneroğlu dilekçeyi verirken “Sayın Cumhurbaşkanı benimle görüşmek istemeyebilir. İstediği zaman bu dilekçeyi işleme koyabilir. İsterse milletvekilliğinden de istifa ederim” dedi.
Kaynaklarımdan bu gelişmeleri öğrendikten sonra Mustafa Yeneroğlu’nu aradım. Kelimesine dokunmadan bana söylediklerini aktarıyorum. Sözlerine “Keyfim yerinde değil, hiçbir siyasi hesap içinde değilim” diyerek başlayan Yeneroğlu, “Ben bugüne kadar eleştiri ve endişelerimi Cumhurbaşkanı Erdoğan ile hep paylaştım. Ancak toplum gün geçtikçe kutuplaşıyor. Benim gibi düşünmeyen, yaşamayan, bakmayan insanların da huzurlu olmasını istiyorum çünkü onların huzuru da benim huzurum. Ben kimse ile beraber hareket etmiyorum. Çocuklarımızın yüzüne bakabilmek istiyorum” dedi. Sohbetimiz boyunca yurtiçinde ve yurtdışında yaptığı görüşmelerden hareketle, sadece ülkesinin iyiliği için eleştirilerde bulunduğunun, hiçbir eski siyasetçi ile bağı olmadığının, hiçbir siyasi hesap içinde bulunmadığının altını çizdi.
PUTİN’E MESAJLAR
Gözler İdlib’de... Rejim güçlerinin çatışmasızlık bölgesi İdlib’in güney kesimlerinde Rusya’nın desteği ile ilerleyişini Türkiye endişe ile takip ediyor. Endişenin nedeni bölgede bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları. Son olarak 10 numaralı gözlem kulesi yakınlarına rejim tarafından atışlar yapılmıştı. Atışlar herhangi bir zarara yol açmadı. Ancak Ankara olası gelişmelerden endişe duyuyor. Öte yandan İdlib’deki gelişmelerin bir göç dalgasına sebep olma ihtimali de var. Bu nedenlerle Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasında telefon görüşmesi yapılması bekleniyor. Güvenlik toplantılarında konuyu masaya yatıran Ankara, stratejisini hazırladı. Putin’e Ankara’nın İdlib konusundaki endişeleri anlatılacak. Esad rejiminin son dönemdeki atışları hatırlatılarak, “Askerimiz tehlikeye giriyor” denilecek. İdlib mutabakatının işletilmesi istenilecek, aksi halde Türk askerinin İdlib’den çekilmesinin değerlendirildiği mesajı verilecek. Doğrusu Ankara’nın mecbur bırakılırsa hayata geçireceği bu seçenek, imza atılarak tüm dünyaya duyurulan mutabakatın çökmesi anlamına gelecektir. Ankara’ya göre söz konusu çekilme olursa “sonuçlarına Rusya ve Esad rejimi katlanmak durumunda kalacak”, yani hem imza attıkları mutabakat çökmüş olacak, hem de Astana süreci olumsuz etkilenecek.
Bağımsızlığı simgelemek için.
Gözleri bağlı, çünkü davalıyı da davacıyı da görmez, görmek istemez. Tarafsızlığı sembolize eder.
Bir elinde kılıç var, diğerinde ise teraziyi tutar, gözümüzün içine sokar.
Terazi adaleti ve hakların dengeli şekilde dağıtılmasını, kılıç adaletin verdiği hükümlerin yerine getirilmesini anlatır.
Themis... Yasadır, kuraldır... Themis öfkeli değildir.
Çıkardınız mı kim olduğunu?
Sosyal medya sitelerinde hesaplarda paylaşılan, alışveriş sitelerinde heykelcikleri satılan kadın...
Yunan mitolojisinin adalet tanrıçası.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 29 Nisan’da ABD Başkanı Donald Trump’la, 30 Nisan’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le telefonda görüştü.
Trump görüşmesinin ana ekseni S-400’ler ve Suriye’nin kuzeyi idi. Putin görüşmesinin ise Suriye.
Önce S-400’lerle başlayacağız. S-400’ler açısından kritik bir görüşme de dün NATO Genel Sekreteri ile yapıldı.
Bu üst düzeydeki resmi görüşmelere bakanlar-danışmanlar arasındaki görüşmeleri ve Ankara’nın Washington’da yeniden devreye soktuğu ve geçen hafta ayrıntılarını yazdığımız arka kapı diplomasisini de eklemek gerek.
S-400 trafiği hızlı çünkü takvim sıkıştı.
- ABD mart ayının sonunda Türkiye’ye revize edilmiş Patriot teklifini verdi. Revize teklife yanıt için Türkiye’nin haziran ayına kadar süresi var. Ancak revize teklifin ön şartı, bir önceki ile aynı. Ön şart, Türkiye’nin S-400’leri almaması. Yani parasının tamamını ödemiş de olsa topraklarına sokmayacak. Görüşme trafiği devam ederken Türkiye revize teklife henüz bir yanıt vermedi.
- Ancak S-400 konusunda geri adım olmayacağı kesin bir dille birçok kez açıklandı. Bu durumda temmuz ayında S-400’ler Türkiye’ye gelecek. Önce bataryaların kurulması için gereken araç gereç girecek. Ardından da batarya.
Türkiye açısından S-400’ler konusunda çıkacak olası sonuca göre hem kendi elini hem
Bu süreçte son dönemde karşılıklı yapılan resmi ziyaretler hız kazanmış durumda. Sorunlar büyük, süreç tarihi olduğu için resmi görüşmelerin dışında arka kapı diplomasisi yeniden devreye sokuldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatı ve bilgisi dahilinde “vize krizi ve rahip Brunson sorunu” döneminde işlemiş olan yöntem yeniden ivme kazandı. O dönem arka kapı diplomasisini yürüten üst düzey isim, Erdoğan’ın bilgisiyle Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın ABD’ye yaptıkları ziyaretten hemen sonra Washington’a gitti. Pentagon, Dışişleri Bakanlığı ve Beyaz Saray’da Türkiye ile ilgili bürokratlarla bir araya geldi. Sivil toplum örgütleri ve gazetecilerle görüştü.
Görüşmenin ayrıntılarına geçmeden 2017 yılında başlayan arka kapı diplomasisine neden ihtiyaç duyulduğunu anlatalım. Resmi görüşmelerde her iki taraf da mesaj kaygısı ile hareket ediyor. Verilen mesajlar yeni sorunlara yol açabiliyor. Daha esnek bir havada geçen arka kapı diplomasisinin devreye sokulması bile “sorunları çözme” isteği ve kararlılığının bir göstergesi sayılıyor.
İşleyiş açısından ise arka kapı diplomasisi Cumhurbaşkanı’nın talimatı ile gerçekleşiyor. Washington temaslarının ardından görüşme detayları hem Cumhurbaşkanı Erdoğan ile hem de ilgili bakanlarla paylaşıldı.
Gelelim görüşmelerin içeriğine...
ÇÖZÜM GAYRETİ
Her iki tarafta da sorunları çözme isteği ve gayreti var. Ancak her iki taraf da sorunların büyüklüğünün farkında. Amerikalılar o yüzden masaya oturur oturmaz “İlişkiler tarihi bir süreçten geçiyor” ifadesini kullanıyor. Bu süreçte Türkiye “müttefikliğin gereklerinin yerine getirilmesi” ve “tehdit dilinden uzaklaşılması”na önem veriyor. Amerikalıların pozisyonunu ise “her şeye rağmen” Türkiye ile ilişkileri iyi tutmak istiyorlar şeklinde özetleyebiliriz.
YAKICI SORUN S-400
S-400’ler Amerikalı yetkililer tarafından
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Irak ziyaretinin ayrıntılarına bakacağız. Irak deyince, Türkiye’nin ilk gündem maddesinin güvenlik ve Kuzey Irak’taki terör örgütü PKK’nın varlığı olduğunun altını çizelim. Sıcak bir gelişme ile başlayalım. PKK’nın Suriye kolu SDG ile Türkiye’nin görüşme iddiası... İddiayı, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Charles Summers, Pentagon’da 18 Nisan’daki basın toplantısında gündeme getirdi. Güvenli bölge oluşturulmasına ilişkin sorular üzerine Summers, “Müttefikimiz Türkiye ve ortağımız SDG arasında süren görüşmelerle ilgili yorum yapmam” dedi. İddia doğru mu, değil mi? Resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak ben kaynaklarımı aradım, aldığım yanıt, “İddia gerçek dışı, hiçbir kanalda ya da kurumda böyle görüşme yok” oldu.
Bunun üzerine ABD’lilerle süren güvenli bölge görüşmelerinde ilerleme kaydedilip kaydedilmediğini sordum. İki ülkenin asker, istihbaratçı, bürokrat, diplomat heyetlerinin harita üzerinde çalışmalarının sürdüğünü söyleyen üst düzey kaynağım, “İki tarafın da pozisyonunda henüz bir değişiklik yok. Aynı yerde duruyoruz” yanıtını verdi.
IRAK ZİYARETİNE İRAN ÜZERİNDEN BAKIŞ
Ve haftanın ilk gününe damgayı, dış politika açısından, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Irak ziyareti vurdu. Irak’ta sancılı hükümet kurulma süreci geride kaldı. Bölgesel aktörlüğün getirdiği karşılıklı çıkar ve iyi ilişkiler kurmanın ötesinde, ziyaretin İran ile ilgili gelişmelerin hemen ardından gerçekleşmesi önemlidir.
ABD’nin İran yaptırımları, İran’ın Irak üzerinde kontrolü daha da fazla ele alma girişimi bu ziyaret açısından kritik. Irak’ın İran’ın kontrolüne girmesi ABD açısından da Türkiye açısından da tercih edilmeyecektir. Buna son dönemdeki bir önemli gelişmeyi daha eklemek gerek. Kısa bir süre önce İran dünyanın en kilit denizyollarından biri olan Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidinde bulundu. ABD, İran’ı uyardı, “Müdahale edilmesine müsamaha gösterilmeyecek” dedi. Artık masada olasılık olarak “sıcak çatışma riski” de bulunuyor.
Bu konjonktürde Türkiye denge oluşturmak için Irak ile ilişkileri farklı bir seviyeye getirmeyi amaçlıyor. Zaten bu nedenle Çavuşoğlu’nun ziyaretinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Irak’ı ziyaret edeceği, iki ülke arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin toplanacağı açıklandı.
TERÖRLE MÜCADELE
Terör örgütleri ile mücadele, ziyaretin diğer önemli gündem maddesi. DEAŞ her ne kadar Irak’ta mağlup edildiyse de tam anlamıyla sona ermiş değil. Basra’da son dönemdeki saldırılar da bunun göstergesi. Bu nedenle Türkiye, Irak’ın istikrarı için tüm terör örgütlerinin temizlenmesini şart görüyor.