Merhaba Güzin Abla, ben 3 çocuğu olan bir ailenin ortanca kızıyım. Ablam ve erkek kardeşim var. Ablam hemşire, 4 yıl boyunca evleninceye kadar maaşını babamıza verdi. Ben de öğretmenim, 9 yıl boyunca yani evleninceye kadar maaşımın büyük bir kısmını babamıza verdim.
Babam bizden bu paraları alırken, “Hepiniz adına yatırım yapıyorum” diyerek evler aldı.
Erkek kardeşim okumadı, babam işte bu parayla ona iş kurdu. Daha sonra babam üzerindeki her şeyi erkek kardeşime satış yoluyla devretti. Kısacası miras kaçırdı.
Ben de şimdi hakkımız olanı alamamanın, kandırılmanın büyük bir kırgınlığını ve üzüntüsünü yaşıyorum.
Üstelik, anne ve babamızın bu duruma hiç üzülmemesi, “Zaten biz oğlumuza yatırım yapıyorduk” diye cevap vermeleri biz iki kız kardeşi yeteri kadar yaralıyor. Anne ve babamız hastalandıklarında, doğal olarak bizden yardım alıyorlar. Fakat ben, anne ve babamı gördükçe öfke duyuyorum ve çok sinirleniyorum. Çünkü onların hiç pişmanlıkları yok.
Bazen yüzlerini görmek dahi istemiyorum. “Sonuçta onlar benim ailem” diyorum, yardımlarına koşuyorum. Sonra büyük bir pişmanlık duyuyorum. Sevgimizi, saygımızı hak etmeyen bir anne ve babamız var.
Sözün özü yaşadığımız toplumda kadın çalışsa da çalışmasa da hep eziliyor sömürülüyor. Hatta bizim durumumuzdaki gibi zaman zaman onları sömüren en yakınları olabiliyor.
Merhaba Güzin Abla, kadını önceleyen topyekûn bakış erkeklerin yaşam hakkını elinden alıyor.
Müsaade ederseniz kısaca hikayemi sizinle paylaşıyorum.
Eşimle 1.5 yıl evli kaldık.
Çocuğumuz yok.
Eşim üniversite mezunudur. Ben de kamu kurumunda çalışmaktayım.
Eşim çalışmıyor. 28 yaşındayım, o da 26 yaşında.
Bu kısa bilgiden sonra size boşanma sürecimi anlatmaya çalışacağım.
Eşim evi terk etti. Terk ettiği gün 6284 sayılı kanun müsaade ettiği için darp raporu (beyan esaslı geçici rapor) alarak hakkımda evden uzaklaştırma talebinde bulundu.
Sevgili Güzin Abla, ben 23 yaşındayım. Bu yaşıma kadar biriyle sevgili olmak, karşı cinsle muhabbet kurmak bana pek doğru gelmiyordu.
Yani yaşım itibarıyla cahilce davranıp yanlış yola düşebilirim diye hep dikkat ettim. Bir gün bir gençle tanıştım. Hayatımda ilk defa biriyle görüşmeyi kabul ettim ama aşırı tedirgin ve şüpheciydim.
Tam 2 ay boyunca bu genç, ilişkiye önem verdiğini, beni kaybetmek istemediğini, benimle ciddi düşündüğünü söyledi durdu. Hatta o kadar dürüst davrandı ki, “Ben kirli bir insanım. Senin gibi temiz birini hak etmiyorum” gibi sözler söyleyip beni kendine inandırdı.
Başta hep kaçtığım için sürekli kovalandım. Ama aradan 1 ay geçti, ben de onu sevmeye, kıskanmaya başladım. Yine de ona hiçbir zaman inanmadım, güvenmedim çünkü bana geçmişini anlatmıştı. Ondan her vazgeçmeye karar verdiğimde, beni kendine döndürmeyi başardı. Bu böyle 9 ay sürdü.
Ama bu 9 ay boyunca evine de, onunla sessiz bir yere de gitmedim. Elini bile tutmadım, asla öpüşmedim.
Bana defalarca beni öpmek istediğini söyledi, ben kabul etmeyince sonunda beni tüm sosyal medya hesaplarından engelledi.
Bu da yetmedi, bir sabah bir kızla internetten konferans yapıp beni aradı. Kıza “Bak aşkım bu kız namussuz” diyerek benimle alay etti.
Ragıp, Selanikliydi. Mustafa Kemal’le akrandı, 1881 doğumluydu. Askeri tıbbiyeden mezun oldu, hekim yüzbaşıydı...
Eğitim için Almanya’ya gönderildi. Görev yaptığı hastanede Erica’yla tanıştı. Hemşireydi, beline kadar örgü sarı saçlı, tipik Alman güzeliydi.
Ragıp’ın aklı başından gitti. Kaçamak bakışlarla kendisini süzen o mavi gözlere kelimenin tam manasıyla vurulmuştu.
Doğrusu Erica da ilk günden gönlünü kaptırmıştı ama mantığı engel oluyordu.
Alman gerçekçiliği ağır basıyordu çünkü ailesi bir Türk’le, bir Müslüman’la evlenmesine asla müsaade etmezdi.
Ayrıca kendisi koyu bir Hristiyan sayılmazdı ama din değiştirmek istemiyordu.
Ragıp dedi ki, “babanı sen bana bırak, dinlerimiz konusunda ise düşündüğün şeye bak. Ben seni böyle sevdim, sen beni böyle sevdin. Birbirimizi neden değiştirelim ki?” Sonra gitti, bir buket çiçekle kapıyı çaldı.
Erica’yı istedi, “Sizi ikna etmek için ne demem gerektiğini günlerce düşündüm, inanın bulamadım. Sadece şunu söyleyebilirim, kızınıza âşığım” dedi.
10 yıldır evli ancak bütün bu evliliği boyunca eşinden sürekli dayak yiyip işkence gören bir kadınım. Eşim evlilik hayatımı cehenneme çevirdi. Bana sürekli psikolojik ve fiziksel şiddet uyguluyor.
Cinsel hayatımız ise bir felaket çünkü bana bu sırada akıl almaz işkenceler ve dayatmalarla inanılmaz acılar çektiriyor. Ama artık katlanmak istemiyorum.
Çocuklarım yeterince büyüdü, onların hatırı için bugüne kadar her şeye katlandım. Artık evden ayrılmak istiyorum.
Ama benden asla ayrılmayacağını, ayrılmaya kalkışırsam, iftira atacağını ve herkese rezil edeceğini söylüyor. Bunu yapar da eminim...
Bir yandan da ne yapacağımı, nasıl yaşayacağımı da bilmiyorum. Herhangi bir işte çalışabilirim. Yeter ki ondan kurtulayım.
Bir insanın bu kadar gaddar olabileceğini düşünemezsiniz.
Eğer ben bu adamdan kaçıp kurtulamazsam sonunda katil olacağım. Zaman zaman gazetelerde kocalarını öldüren kadınlarla ilgili haberler çıkıyor.
20 yaşındayım ve 5 yıldır biriyle beraberim. Sevgilim de 25 yaşında. Henüz liseyi bitirmedim. Ruhsal sorunlarım ve ailemdeki kayıplar yüzünden devam edemedim.
Dışarıdan okuyorum. Çok sıkıntıdayım Güzin Abla...
Sevgilimle çok mutluyduk. Ta ki eski sevgilisi beni bulana ve aklımı karıştırana kadar.
Yabancı madde bulundurmaktan sabıkası olduğunu öğrendim. Sonra onun açıklama yapmasına izin bile vermeden ayrıldım.
Aradan 4 ay geçtikten sonra beni aradı. Çok kötü olduğunu, bensiz yapamadığını ve onu dinlememi rica etti.
Ve dinledim...
Üzerinde yabancı madde olmadığını, sadece o ortamda bulunduğunu ve haberi olmadığını söyledi.
Mahkemeye bile çıkmamış, sicili temizmiş. Eski sevgilisi, eski mesajları yeni mesaj diye gösteriyormuş. Buna gerçekten inandım. Çünkü tarih yazmıyordu. Sadece mesaj kayıtları vardı ve kızdan tekrar istediğimde sildiğini söylemişti. Çelişkili gelmişti ama sevgilimden o kadar çok nefret etmek istiyordum ki ne duysam inanmaya hazırdım.
Üniversite mezunu genç bir kızım... Çok sevdiğim biri var ve 2 yıldır görüşüyoruz.
Ancak ailem onu eğitim durumu ve işinden dolayı istemiyor. Sevdiğim, lise mezunu bir esnaf.
Ailem bir kez bile “kızımız sevmiş, bir tanıyalım” demedi. Onun yerine “el alem ne der”in derdine düştüler.
Ayrılmam için her türlü baskı, tehdit ve zorbalığa maruz kaldım.
Şu an sevgilimle görüşmediğimi sanıyorlar. Ancak biz buluşamasak da sosyal medya sayesinde görüşüyoruz.
27 yaşındayım fakat yeri geliyor evden tek başıma bile çıkamıyorum, artık çok bunaldım. Bir işe girmek istedim, ona da sırf onlara karşı gelirim ve bağımlı kalmamam korkusundan izin vermediler. Ama artık ruhen iyice bunalmış haldeyim.
Aileme bu hislerimi söylemek istiyorum. Ama daha önce yaşadıklarımı düşününce cesaretim, kendime olan güvenim azalıyor. Çünkü o dönem fiziki ve psikolojik olarak şiddet görmüştüm.
Kimseyle konuşamamaktan akıl sağlığımı kaybedeceğim. Ya kendi başıma gidip evleneceğim ya da çare bulamayıp intihar edeceğim. Bulunduğum psikolojik durumu anlatmaya kelimeler asla yetmiyor.
29 yaşında, hiç evlenmemiş bir genç kızım. 34 yaşında bir adama âşık oldum. 4 sene önce boşanmış. 3 buçuk yaşında bir kızı var. Kızını hiç görmedim. Zaten bana o kısmı yansıtmıyor. Aslında biz çok iyi anlaşıyoruz.
Bazı takıntıları var ama bunları beni üzmemek için törpülüyor. Bir süre önce evliliği düşünmeye başladık. Bu arada o 1 buçuk yıldır hayatımda. Ben Karadenizliyim ve belki bilirsiniz, Karadenizli aileler böyle şeylere biraz ters bakar.
Hadi bunları aştık, bu sefer de aklıma çocuğu takılıyor.
Bir yandan çocuğunun maddi açıdan ona yük olacağı ortada. Çünkü eski eşine nafaka ödüyor.
Bunun akabinde çocuğunun bütün ihtiyaçlarını karşılamak zorunda. Belki şu anda bunu karşılayacak gücü bulunuyor.
Fakat ileride bu aramızda bir sorun olur mu?
Şu anda çocuk küçük ama ileride bizimle yaşamak ister mi? Eski eşi bu süreçlerde sorun çıkarır mı? İşte bu şekilde birden fazla soru kafamda dönüp duruyor.