Konu komşu, öğrenci evlerindeki kızlı erkekli durumlara; esnaf, asayiş olaylarına; muhtarlar terörist yapılanmalara müdahale etse, emniyet güçlerini hiç yormasak? Kanımca, herkes evinin önündeki şüpheliyi dövse, sokaklar tertemiz olur. Sivil savunma da bence budur
99 depreminden sonra belirlenen acil toplanma alanlarımızın çoğuna AVM ve konut blokları dikilmiş olduğu ortaya çıktı, biliyorsunuz. Böylece, Allah korusun herhangi bir depremde evimiz hasar görürse, en yakın AVM’ye gidip alışveriş yapma imkânına sahibiz artık. Ne güzel, insanın morali düzelir. Bir çorap bir ruj alırsın, hemen unutursun depremi, amaan ne dert kalır ne tasa. Afetlere karşı sivil savunma böyle yapılır. Vatandaşın hem can güvenliği hem psikolojisi düşünülür!
Artvin’de de herhangi bir sel felaketi için de bütün sivil savunma tedbirlerinin alınmış olduğunu anlıyoruz. Belediyeler her yere bol bol imar izni vermiş ki, yapılan konutların duvarları, olası bir selde su akış hızını bir nebze durdursun! Fakat işte doğa sürprizlerle dolu. Tabiat vatan hainliği yaparak belediyeye isyan etmiş ve vatandaşımızı mağdur bırakmıştır. Ben bu şekilde görüyorum olayı.
“Kendileri neyi başardılar da çağrı yapıyorlar?” demiş. HDP’nin buna karşılık verdiği cevabı “Kem küm, yani, ee” şeklinde özetleyebiliriz kanımca: “Üzerimize aldığımız yükün farkındayız, kapatılma baskısı da var, akan kanın durması için daha yoğun çalışmalıyız, önümüzdeki seçimde toplumun verdiği kredi yükselebilir” vs. vs.
Bana göre bir terör örgütü, barajı geçmiş, milyonlardan oy almış bir siyasi partiye çan çan konuşup nasihat vermeye kalkıyorsa, onlara verilecek tek cevap vardır:
Sana ne? Sen kimsin ki?
Bir partinin görevini iyi yapıp yapmadığına seçmen karar verir, oyuyla da bunu gösterir. HDP’nin yok efendim PKK’ya “sırtını dayaması”, PKK tarafından performansının değerlendirilmesi, ne yapması gerektiğinin söylenmesi filan, bunlar:
1- Silah vesayetidir, terör saltanatıdır, bence bir rezalettir.
2- Bunlar devam ettiği sürece, HDP’nin demokrasi ve özgürlükle ilgili edeceği hiçbir laf ciddiye alınmayacak, fasa fiso olarak görülecektir.
PKK, elinde silah, ülkenin, milletin ihtiyaç ve istekleriyle ilgili HDP’nin burnunun doğru koku almasını, ağzının doğru sözler söylemesini engellemektedir.
Türkiye’de güzel şeyler de oluyor sayın okuyucular.
Vallahi ayol.
En azından Pollyanna kafasındaysan.
En azından bardağın dolu tarafını görüyorsan.
Uğur Işılak, koalisyon karşıtı bir şiir yazmış. Sonra da davudi sesini müzik ve ekoyla süsleyerek kameraya okumuş. Şöyle gidiyor:
Hareketler ofsayt, sözler sansasyon
Bu kafayla kurulamaz koalisyon
Dostluklar için şart sterilizasyon
Bu kafayla kurulamaz koalisyon
*
Türkçe bilmeyen bir insan bunu seyredip iki ihtimal üzerinde durur:
Sadece “Sanmam” deyip sustu.
İşte bu, “Önemsizliğin dayanılmaz hafifliği” sayın okuyucular!
Galiba zaten bu aralar ülkede kimse kendini önemli görmüyor.
Mizah yazarıyım, bu halimle “Tam koalisyonun kaderi belli olacakken yazmamak doğru olur mu?” diye kendi çapımda endişelere gark oldum.
METİN Özkan’ın yaptığı açıklamaya göre, Devlet Bahçeli’nin “Yalılarda oturup viski içip HDP’ye oy veren” dediği 3 bin kişinin tam listesi MHP’nin elinde!
Matematiksel bir yanlış yapmış olabilir misiniz Bahçeli Reis?
Şimdi şöyle, İstanbul’da 600 yalı var. Yalıda oturan her aile 5-6 kişilik olsa, listeye göre yalılar full kadro HDP’ye oy vermiş görünüyor! Hiç fire verilmemesinden Boğaz kıyısında PKK’nın kol gezdiğini, “Sandıktan yüzde 100 HDP çıkmazsa yakarız bu köyü” filan dediğini varsayabiliriz. “Bu köy” den kasıt da Ortaköy, Yeniköy filan sanırım.
Coğrafi bir yanlış yapmış olabilir misiniz Bahçeli Reis?
Evet, ortamı hafifleteyim diye, mesleki deformasyon gereği espri yapıyorum.
Türkiye’nin en önemli partilerinden biri, başka bir partiye oy veren ve viski içenleri (ki ikisi de bu ülkede demokratik haktır) “Şerefsiz” ilan ettiği için işi şakaya vurmaya çalışıyorum!
Evet, Türkiye’nin en önemli partilerinden başka bir tanesi, Nişantaşı ve Cihangir’de oturanların PKK’lı olduğunu ima ettiği için, durumu şakayla geçiştirmeye çalışıyorum.
Vallahi bozuluyorum.
Cihangir benim doğduğum yer.
Doğduktan 24 saat sonra Beşiktaş’a eve götürdüler, o ayrı.
Ama dünyaya gözümü açtığım yer Cihangir Kliniği. “Mühim olan doğduğun değil, doyduğun yer” derler.
BİR uyandım ki aaa, 1994’e geri dönmüşüz?Yine birlik ve beraberliğe her zamankinden çok ihtiyacımız olan yıllar... PKK aynı vahşi PKK, devletin söylemi aynı söylem.
Ve fakat ben üniversitede değilim? Kırışıklıklarım var.
AKP, CHP, MHP, HDP, Cumhurbaşkanı... Hepinizden hesap soruyorum! Tüm siyasetçilerden! Gençliğimi n’aptınız?
Madem dönüp dolaşıp hoop aynı berbat yere dönecektik, yıllardır verdiğim oylarımı n’aptınız?
Vatandaşa yazık değil mi? Ne bizim mizah yazacak halimiz kaldı ne onların gülecek. Söylesenize, milletin gülümsemesini n’aptınız?
Ben öğrenciyken “İran mı olacağız” diye korkulurdu. Şimdi Suriye olmaya ramak kaldı, İran olmaya razıyız!
Arkadaş bir baksanıza şöyle, ülkeye n’aptınız?!