Gülben Ergen

Sadece miden değil dilin, elin, kulağın ve gözün de oruç tutacak

21 Haziran 2016
Gündüz kuşağında her gün ekranda canlı yayın yaptığım yıllarda tanıdım ismi güzel, içi güzel Cemâlnur Sargut’u. Bir değil, beş değil, onlarca kez konuğum oldu. Doyamadığım bilgilerini, sohbetlerine katılarak ve kitaplarını okuyarak çoğaltmaya çalıştım.Bugün iki sayfa yetmedi tabii bize. Onun hoşgörüsünü, derin bilgilerinden faydalanmayı ve nezaketle bizlere aktardığı İslamiyeti onun bakış açısı ile dinlemeyi çok seviyorum. Bilgileri bize aktarırken, içinde korku ve tehdit içermeyen ifadesi umarım size de iyi gelir...

Gülben Ergen bu hafta ünlü mutasavvıf Cemâlnur Sargut ve öğrencileri ile bir araya geldi. (Fotoğraflar: Murat ŞAKA)

◊ Sizce dinimizi neden doğru anlatamıyoruz da savaşların, hoşgörüsüzlüklerin, ölümlerin içinde İslam’ın adı geçiyor?
- Aslında cemal ve celal bir arada büyür. İslam tasavvufu ve İslam’ın hakiki manası aşikâr olunca, İslam’ın adını kullanılan yanlış anane ve geleneklerden ortaya çıkmıştır.
Hocam Samiha Ayverdi “Hakiki inciyi alamayan taklidiyle oyalanır. Şekle yönelir. Kendisi ahlakını değiştiremiyorsa, o şekilde Müslümanlığını ortaya çıkaramıyorsa ancak şekliyle göstermeye çalışacaktır.
Bu yüzden de şekil bazı yörelerde daha ön planda olabilir” diyor.

◊ Bunun sebebi nedir?

Yazının Devamını Oku

Bizim bahşişimizi unutmayın

14 Haziran 2016
Gülben Ergen bu hafta Kadırga semtine gitti ve sahur vaktinde Ramazan davulcularını ziyaret etti.

Ramazan ayının tüm güzelliklerini yaşayanların vazgeçemedikleri özellikler vardır. Ramazan’da tüm fırınlarda çıkan mis gibi pide, gülsuyunun tadını içerisine katan güllaç, iftarlık misafirler, iftar sofraları ve sahur saatinin en geleneksel sesi Ramazan davulcularının sesi gibi.
Bu hafta sahurda mahallelerimizde sokak sokak dolaşıp eski bir geleneği yaşatan müzisyen kardeşlerimi ziyaret ettim.
Dertlerini, sıkıntılarını dinledim. Bir robota yerleştirilmiş, uzaktan kumanda ile çalışan davul sesinin mekanik ve insan eli değmemiş hali onların en büyük derdi.
Ne kadar haklılar...
Onlar mesleklerini yapamazken, bu güzel gelenek eriyip gidiyor.
Tıpkı postaneden birbirimize tebrik kartı, mektup yollamak yerine mail, SMS tercih edip, elektronik çözümlerle duyguları yok ettiğimiz gibi kendi seslerinin yok olmasından endişeliler.

Yazının Devamını Oku

Dünyayı dolaştık ama bu hastalığın çaresi yok

7 Haziran 2016
Gülben Ergen bu hafta Trabzonsporlu eski futbolcu, ALS hastası İsmail Gökçek’in kurduğu ALS-MNH Derneği’ni ziyaret ederek ALS hastaları ve hasta yakınlarıyla buluştu.


Fotoğraflar: Levent KULU

Dünyada ve ülkemizde milyonlarca insanın kafasından aşağı bir kova buzlu suyu dökerek çektiği videoyu, sosyal medyada yayınlaması ile farkına vardığım, bir sinir sistemi hastalığı ALS...
Ülkemizdeki bilinirliği eski futbolcu Sedat Balkanlı ile oluyor.
Suna Kıraç ALS hastalığı ile yaşam mücadelesi veriyor.
İngiliz bilim insanı Stephen Hawking 21 yaşında ALS hastalığına yakalanmış ve 50 yılı aşkın bir süredir bu hastalıkla yaşamını sürdürüyor.
ALS hastaları görme, işitme, duyma, koku alma ve dokunma hislerini kaybetmeden yaşamsal tüm özgürlüklerini yitiriyorlar.

Yazının Devamını Oku

Trafikte yol verilmeyen 112 çalışanları

1 Haziran 2016
Gülben Ergen bu hafta 112 Komuta Kontrol Merkezi’ni ziyaret ederek İstanbul trafiğinde hayat kurtarmaya çalışan sağlık personelinin sorunlarını dinledi.

Bazı meslekler zorluklarıyla diğerlerinden ayrılır. 112 Acil Servis’te çalışmak da öyle. Düşünün, trafik yoğunluğunun yüzde 90’lara çıktığı İstanbul’da acil bir hasta taşıyorsunuz ve onu hastaneye yetiştirmeye çalışıyorsunuz. Bir taraftan da trafikte size yol vermeyen sürücülerle mücadele ediyorsunuz...
Bu hafta canla başla hayat kurtarmaya çalışan 112 Acil Servis çalışanlarını, komuta merkezlerinde ziyaret ettim. Sorunlarını onların ağzından dinledim.
En büyük problemleri trafikte yol vermeyen sürücüler ve asılsız çağrılar.



Yazının Devamını Oku

98 ülkede 40 milyon seyirci

24 Mayıs 2016
Eski eşimle değil, çocuklarımın babası ile röportaj yaptım bu hafta... Karı-kocalar ayrılır, boşanır ama anne-babalar boşanamaz. İşte bu felsefeden yola çıkarak, Anadolu Ateşi’nin ülkemizde ve dünyada milyonlarca insandan hak ettiği takdir ve alkışları sayfama taşımak istedim.

Yüzyıllar boyu sanatın en estetik dalı olan dansın modern ve yöresel tüm ezgilerini içerisinde barındıran bir kültür elçisi olan Anadolu Ateşi ve Troya’nın Genel Sanat Yönetmeni Mustafa Erdoğan ile başarılarını ve sıkıntılarını konuştuk.
Dünya üzerinde 40 milyon kişinin izlediği, emekçilerin alın teri ile ayakta tuttuğu bu dans grubunun yaşaması Karadeniz’in, Ege’nin, Anadolu’nun, Doğu’nun, topraklarımıza miras bıraktığı kültürümüzün yaşamasıdır. 15 yıldır alkışlanan bir dans topluluğunun, ülkemizin eşsiz müziklerini, geleneksel ve emek kokan kostümlerini günümüze revize ederek sahnelemesi bizim sahiplenmemiz gereken bir birleştirici güçtür; sanatın her dalında olduğu gibi...
Arkasına aldığı Türk bayrağını Amerika’dan Fransa’ya, Rusya’dan Çin’e, Mısır’a kıta kıta alkışlatan dansın emekçilerinin dünyada bilinen kıymetinin ülkemizde de teslim edilmesi gerekiyor. Buyrun okuyun bakalım neler yapmışlar...

◊ Anadolu Ateşi kurulalı kaç sene oldu?
- 14 Aralık 1999 yılında kurulduk. 2001 yılında ilk gösterimizi yaptık. O yüzden “İki yıldır 15. yılımızı kutluyoruz” diyoruz. İlk kurulduğumuzda önce Beşiktaş Kültür Merkezi’nde, spor salonlarında ve Mydonose Showland’de provalar yaptık. Sonra da biliyorsunuz, birçok yerde…

◊ Bugüne kadar 98 ülkede 4760 canlı performans gerçekleştirmişsiniz… Bunlar güncel rakamlar mı?

Yazının Devamını Oku

Ne anam ne babam ne evladım önce vatanım

17 Mayıs 2016
Mardin Nusaybin’de 14 Mart’tan bu yana devam eden operasyonları yürüten askerlerimizin yanındayız...

 

14 Mart’tan bu yana çatışmaların sürdüğü Nusaybin’e gitmek bölgede görev yapan askerlerimizi ziyaret edebilmek için haftalarca Genelkurmay Başkanlığı’ndan izin bekledik... 

Heyecanla beklediğimiz o izin geçen hafta çıktı... Biz de hemen yola koyulduk.
Mardin Havaalanı’na indiğimizde bizi Ankara’dan gelen Yüzbaşı Ahmet Can, Mardin’de görev yapan Binbaşı Ercan ve asıl görev yeri Diyarbakır olan Yarbay Şengül karşıladı.
Nusaybin’e zırhlı bir araçla, kara yolunu kullanarak gideceğimizi söylediler.


Yazının Devamını Oku

Gel vatandaş gel pazara gel

10 Mayıs 2016
Gaziosmanpaşa Kazım Karabekir Mahallesi’nin semt pazarındayız...


Fotoğraflar: Levent KULU

File vardı benim çocukluğumda, pazar filesi. Annemle pazara gittiğimi, filemizin annemin avucunda bıraktığı izi hatırlarım.
Dokunmak hayatımın en değerli şifresi olduğu için evimizin erzak alışverişini kendim yapmayı severim. Dokunarak seçtiğim sebzenin, meyvenin bize daha iyi geleceğine inanırım.
Dünyanın neresine gidersem gideyim ilk işim gittiğim şehrin mis gibi kurulmuş pazarlarını bulmak olur.
Sabahın erken saatlerinde tezgahlarını açan, mallarını inci gibi dizen bu emekçi pazarcı kardeşlerimi çok severim ve değer veririm.
Bu sebeple bu hafta pazara çıktık. İyi de oldu. Mutfağımızın eksiklerini taptaze ve emek kokan ellerden almış oldum.

Yazının Devamını Oku

Organ bağışı ile yeniden hayata dönenler

3 Mayıs 2016
Gülben Ergen, bu hafta böbrek, karaciğer ve kornea nakliyle yeniden hayata dönenlerin hikayesini dinledi.

Yıllar önce tüm organlarımı bağışladım. Bedenim bu dünyadan göç ettikten sonra insanlara sevinç verebilmek için. Bu büyük imkanın önündeki "gereksiz" yasal önlemi ise yeni öğrendim.
Yasalar, organlarımı kendi kararımla bağışlasam bile aile yakınlarıma soruyor ve o üzüntülü anda ailem “Hayır almayın organlarını” derse maalesef bu kararım geçerli sayılmıyor. İnsan psikolojisine ne kadar aykırı bir durum...
Kim bir yakınını kaybetse, o en zor zamanda sorulacak en ağır soru olarak gelebilir bu. O anın duygusallığı ile. Kişi kendi kararı ile imzasını vermiş, organlarını bağışlayarak bir sevaba girmiş, bunun için gerekli olan prosedürü yerine getirmiş ama hepsi çöp olabiliyor.
Bu hayatta insan bedeninin ne denli geçici olduğunu bilenler için bir fırsattır, müjdedir, sevinçtir organ bağışı...
Aslolanın yürek, düşünceler ve ruhun sonsuzluğu olduğunu bilenler, dışını süslemekten, içini süslemenin hazzına varanlardır...

* Geçmiş olsun. İki hafta önce böbrek nakli olmuşsunuz. Nasıl başladı hastalığınız?

Yazının Devamını Oku