Diğeri geçen yıl Türkiye’nin araba üretiminin yüzde 22’sini tek başına yapan otomotiv sanayinin önde gelen şirketi Tofaş. Aynı cümlede yan yana gelmelerinin nedeni Tofaş’ın 2005 yılından beri kesintisiz, Unesco Dünya Mirası Listesi’nde (1988) yer alan Hierapolis’in sponsoru olması.
İtalyan kazı ekibinin sürdürdüğü kazıların 60. yılı nedeniyleTofaş CEO’su Cengiz Eroldu ile birlikte Pamukkale travertenlerinin devamındaki antik şehri geziyoruz.
Hierapolis’in bugünkü görüntüsüne kavuşmasına büyük katkısı olan ve burada 40. yılını geride bırakan İtalyan kazı başkanı Profesör Francesco D’Adria çocuk heyecanıyla anlatıyor.
Tofaş’ın desteğiyle 2013 yılında tamamlanan 12 bin kişilik tiyatrosu, geniş alana yayılmış nekropolisi, Frontinus Kapısı ve geniş caddesi, freskli evleri, kilisesiyle Hierapolis turist rekoru kırıyor.
Zaman zaman Efes ve Ayasofya’nın önüne geçen Hierapolis’i 2014 yılında 2 milyon 200 bini kişi ziyaret etmiş.
2015 yılını 1 milyon 850 bin ile kapatan Hierapolis’te ziyaretçi sayısının, geçen yılki krizden sonra bu yıl 1.5 milyonu bulması bekleniyor.
Nitekim bizim antik şehri gezdiğimiz saatlerde, kalabalık Rus ve Çinli turist gruplarına rastladık.
ÇOKULUSLU ŞİRKET ARTIK KÜLTÜR KÖPRÜSÜ
Aynen dün Murat Yetkin’in şahane yazısında dediği gibi “utanç verici bir tartışmanın taraflarıyız hepimiz.” Ensest konusunda bugünlerde bir kavram kargaşası olsa da, kadın ve çocuk haklarıyla yakından ilgili olan herkes ensest lafı geçtiğinde öncelikle şunu anlar:
“Çocukların aynı evde, en yakın bildikleri, en güvendikleri baba, kardeş, ağabey, amca, dayı, teyze, hala gibi birinci derecede akrabaların cinsel istismarına uğramaları.”
Yıllardan beri katıldığım kadın meselesiyle ilgili yerel ve uluslararası çoğu toplantılarda “ensest” mutlaka gündeme gelir. Nitekim eski yazılarıma göz atınca, Uluslararası Üniversiteli Kadınlar Federasyonu’nun 58 ülkenin katılımıyla 2013 yılında İstanbul’da düzenledikleri zirvede “ensestin” tüm ülkelerde suç olarak kabul edilmesi için çağrıda bulunulduğunu yazmışım.
Zaten sonuç bildirgesinde “Ensest ve Çocuk Gelinlere Karşı Kampanya” çağrısı yer almış.
Önümüzdeki 16-17 Eylül tarihlerinde İstanbul Volkswagen Arena’da uluslararası “Gastro Eğlence Şovu” (Gastro Entertainment Show) düzenleniyor. Yasemin Pirinçcioğlu “ Bu ülkede topraktan tabağa üretenlerle tüketenleri buluşturmayı ve bunu dünyaya duyurmayı amaçladık. Tohumculuktan, organik çiftçiliğe, şaraptan, peynire, zeytinyağına, Anadolu lezzetlerinden ünlü şeflerin lezzetlerine, her şey bu platformda buluşacak” diyor.
Yurt içinden ve yurt dışından ünlü şeflerin, tadımcıların yanı sıra İtalya’dan ve İspanya’dan gastronomi yazarları da davet edilmiş. Örneğin Madrid Gastronomi Akademisi Başkanı Luis Suarez de Lezo da katılımcılar arasında.
İstanbul’u bir gastronomi destinasyonu olarak öne çıkartan 2 günlük etkinlik sanatçıların canlı performanslarıyla şenlenecek. Peru Mutfağı’nın yurt dışındaki yükselişini yazdığım günlerde Pirinçcioğlu’nun verdiği bu haber Türk Mutfağı adına güzel bir gelişme. Ancak öyle olsa da “istikrar” konusunda kaygılılarım yok değil. Çünkü daha önce İstanbul’da Türk Mutfağı adına pek çok kez, çeşitli isimler altında etkinlikler düzenlendi. Hangisi bugün devam ediyor gerçekten bilmiyorum.
BAŞARININ ANAHTARI İSTİKRAR
Oysa Peru Mutfağı’nın başarısına değinirken Mistura Festivali’ne sürekliliğine özellikle vurgu yapmıştım.
Bu festival yaklaşık 10 yıldır kesintisiz ve her yıl büyüyerek devam ediyor.
Peru Hükümeti tarafından da desteklenen Mistura, ülkenin biyo çeşitliliğini de ön plana çıkartmak amacıyla tüm bölgelerinden 350 kadar üreticiyi, 50 kadar lokantayı buluşturuyor.
Ayrıca “
BAYRAMI İstanbul’da geçireceklere bir önerim var:
Gelin birlikte Peru’ya kadar kadar uzanalım.
İstanbul’daki Peru Ticaret Ofisi’nden Ticari Ataşe Fernando Albareda’nın uluslararası turizmin ve özellikle gastronominin parlayan yıldızı Peru’yu keşfetme önerisini hiç nazlanmadan kabul ettim. Hem turizmde, hem gastronomide bir başarı hikayesi doğrusu ilgi çekici geldi. İki meslektaş ile birlikte Peru Turizm Tanıtım Ajansı PromPeru’nun hazırladığı özenli ve yoğun program sayesinde bir hafta zarfında ünlü Machu Picchu’yu da Titicaca Gölü’nü görmeyi başardık.
Aydınlık Yol adındaki Maocu terör örgütünden yıllarca çok çekmiş olan Peru’da turizmin sadece 20 yıllık bir geçmişi var.
Bugün 1 milyonu Machu Picchu olmak üzere 31 milyon nüfusu olan ülkeyi yılda 4 milyon turist ziyaret ediyor.
Turizm her yıl istikrarlı bir şekilde yüzde 12 büyüyor.
2011 yılında
Tarih sırasıyla belirtmek gerekirse önce Sakıp Sabancı Müzesi 12 Eylül’de çağdaş sanat dediğinizde dünya meselelerine en fazla kafa yoran, Çinli muhalif sanatçı Ai Weiwei’yi ağırlıyor.
Bu başlı başına büyük bir sanat olayı.
Ardından Contemporary İstanbul bu yıl ilk kez İstanbul Bienali’ne yakın bir tarihte 14-17 Eylül arası kapılarını açacak.
16 Eylül’de ise Koç Holding sponsorluğunda, Elmgreen-Dargset ikilisinin küratörlüğünde 15. İstanbul Bienali “İyi Bir Komşu” temasıyla açılıyor.
Ai Weiwei’yi konuşmak üzere Sabancı Müzesi’nde, öğle yemeğinde bir araya geldiğimiz Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı, “Her şey İstanbul’un tanıtımı, Türkiye’nin imajı için” diyor
“ Ve tabii amacımız sanatseverlere en kaliteli işi sunmak, dünyanın en ünlü sanatçılarını buraya getirmek” diye ekliyor.
Dünyanın önde sanat merkezlerinde açtığı sergiler büyük ses getiren Ai Weiwei’yi sanatseverlerle buluşturacak olan Sabancı Müzesi’nin, Akbank’ın sponsorluğundaki Contemporary İstanbul’un ve İstanbul Bienali’nin birlikte hareket etmeleri kuşkusuz zor günler geçiren turizme de, ülke imajına da doping etkisi yapacak.
Diğer yandan geçenlerde “Türkiye’de 480 bin 300 modern köle var” yazımda belirttiğim gibi bu tanıma rahatlıkla giren “mevsimlik işçilerin” yoğun olduğu bir alan.
Nitekim Sakarya ziyaretinden tam 2 gün önce aynı bölgede aralarında 15 ve 13 yaşlarında iki çocuğun da bulunduğu 7 mevsimlik tarım işçisi traktör kazasında ölmüştü.
9 kişinin de yaralandığı kazadan kimin haberi oldu?
Bu arada dün Yalçın Bayer’in yazdığı gibi Ferrero, Türkiye’de fındık sektörünün güçlü oyuncularından ve fiyat nedeniyle kopan fırtınanın göbeğinde.
İşin tarım tarafındaki şirket yetkilileriyle bir araya geldiğimizden bu fırtına gündeme gelmedi. Ancak gerçek fırtına nedeniyle bir grup meslektaş ile Sakarya’daki “model fındık bahçesi” ziyareti gerçekleşemedi ve sohbetle yetindik.
Ferrero Fındık Genel Müdürü Stefano Gagliasso ve Ferrero Tarım Direktörü Ersin Arısoy ile neler konuştuk?
Türkiye dünya fındık üretiminin yüzde 70’ini karşılıyor.
Fındık 500 bin üreticiyi, aileleriyle yaklaşık 2,5 milyon kişiyi ilgilendiriyor.
YAZ tatili, uzun süren bayram tatilleri derken “rehavet” bize pek de yabancı bir sözcük değil.
Tabii can kaybı pahasına da olsa “deprem rehaveti”, “sel rehaveti” gibi şeylerden de söz edebiliriz.
Geçenlerde sohbet ettiğimiz Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik ise “STEM Rehavetine” dikkat çekiyor. Bilecik ile buluşmamızda elinin altında PwC-TÜSİAD işbirliğiyle hazırlanmış olan “2023’e Doğru Türkiye’de STEM Gereksinimi” raporu var.
“Rapordaki analizlere göre, 2023 yılı için toplam istihdamın yaklaşık 34 milyonu bulması ve bunun yaklaşık 3.5 milyonunun STEM (Fen, Teknoloji, Matematik, Mühendislik) istihdamı olması bekleniyor” diye söze giriyor. Başka bir veri daha paylaşarak şu saptamayı yapıyor:
“2016-2023 döneminde STEM istihdam gereksinimi 1 milyona yaklaşacak. Ancak mezun sayısı öngörüleriyle karşılaştırdığımızda bunun yüzde 31’inin karşılanamayacağını öngörüyoruz”.
Bugünkü durumda yaklaşık 2.5 milyon STEM mezunu mevcut.
“2023 yılına kadar 700 bini karşılayacağız gibi duruyor ama 300 bin açık ne olacak meçhul” diyor Bilecik.
Geçenlerde süper marketten aldığım “kabak çekirdeğinin” Çin malı olduğunu fark edince aklıma ilk takılan soru bu oluyor. Çekirdek çıtlatma şampiyonu sayılacak bir ülkede kabak çekirdeği de Çin malı çıkarsa gerisini siz düşünün diyeceğim ama aynı günlerde bir başka şok yaşadım.
Meğer İtalya’da pizzaların üzerinde yediğimiz domates sosunun ham maddesi de çoğunlukla Çin’den geliyormuş.
İtalyanlar ve biz turistler İtalyan tarlalarından çıkan domateslerin sosu sandığımız şey düpedüz Çin malı.
“Kırmızı Altının İmparatorluğu” kitabında küresel domates sanayiyi araştıran Fransız gazeteci Jean-Baptise Malet’ye göre, Çinlilerin imal ettiği domates püresini satın alan İtalyanlar su, tuz vs. katarak Made in Italy diye pizza, makarna sosu olarak dünyaya satıyor. Bu ilginç konuya ilk fırsatta tekrar döneceğim. Bugünün esas konusu Çinli lider Xi Jinping’in 2013 yılında açıkladığı, yeni İpek Yolu diye bilinen 900 milyar dolarlık projesi.
ÜRETİM BATIYA KAYIYOR
Çin’in sıkı lobicilik faaliyetiyle tanıtımını yaptığı proje, “İpek Yolu Ekonomik Kuşağı” ve “21. Yüzyıl Deniz Yolu İpek Yolu” adları altında iki farklı projeyle 60 ülkeyi ve 4 milyar insanı kapsıyor.
“Bir Kuşak, Bir Yol”