TÜHİD’in bu etkinliği, Hürriyet ile Keşfet, geçmişte kalan Garanti Bankası Anadolu Sohbetleri gibi hem ziyaret edilen şehir, hem biz gazeteciler için son derece yararlı.
Nitekim TÜHİD’in, şehrin önemli markası NG Afyon Oteli’nin ev sahipliğinde düzenlediği etkinlikte “Afyonkarahisar’da Alternatif Turizm”, “Gastronomi ve Afyonkarahisar” gibi paneller mutlaka şehrin yol haritasına yardımcı olacaktır.
Dokuz aydan beri görevde olan Vali Mustafa Tutulmaz, Afyonkarahisar’ın değerlerinin bugüne kadar iyi tanıtılmadığını söylerken haklı.
İki günlük bir ziyaret şehrin tüm zenginliklerini görmek, yaşamak için yeterli değil elbet.
Afyonkarahisar bir kavşak noktası.
Hitit, Frig, Pers, Likya, Roma, Bizans, Selçuklu uygarlıklarının izleriyle her yerde.
Kapadokya benzeri jeolojik bir yapıya sahip olan Frig Vadisi başlı başına keşfedilmeyi bekleyen bir hazine.
Afyonkarahisar kalesi ve tarihi evleri
Türkiye’nin ilk “Sakin Şehri” için yollara düşmeksizin bize bu fırsatı sunan Hilton İstanbul Bosphorus Oteli’nin Adana ile başladığı “Yerel Mutfak, Global Lezzet” etkinliği.
Etkinlik için eşi Neptün Soyer ve yemekleri Hilton’un mutfağında pişiren ekip ile birlikte İstanbul’a gelen Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer ile uzun aradan sonra sohbet ediyoruz.
Soyer ile en son iki yıl önce Seferihisar’da yapılan Sosyal Belediyeler Derneği SODEM toplantısı sırasında buluşmuştuk.
Bu kez bizi yakasında “Sakin Şehir” amblemi, keçeden yapılmış salyangoz bir iğneyle karşılayan Soyer SODEM’in yeniden başkanlığına seçilmiş.
Derneği sendikaya dönüştürme gibi bir projesi var.
Yemekler sofraya gelirken üyeleri sadece kadın olan Hıdırlık Tarımsal Kalkınma Kooperatif Başkanı Neptün Soyer bilgi veriyor.
45 YILLIK İZMİR KÖY KOOP’UN İLK KADIN BAŞKANI
Neptün Soyer ekibiyle
200 yıl önce Karaormanlar’da sadece seramik mutfak eşyaları için yola çıkan Duravit bugüne gelince, Mısır’dan Çin’e Hindistan’dan Türkiye’ye üretim tesisleri olan dünyada bir vitrefiye devi.
Türkiye’de 2001 yılında üretime başlayan Duravit Yapı Ürünleri’nin kurucu ortağı ve Genel Müdürü Müfit Ülke ile Alman Feinert ailesinin başarısını konuşuyoruz.
“1980 yılına gelince aile artık yerel bir oyuncu olarak kalmak istemediğine karar veriyor. İhracatta global olmak için tasarımla farklılaşmak yolunu seçiyor” diye anlatıyor.
Nitekim markanın Fransız tasarımcı Phillippe Starck ile çalışmaya başlamasıyla banyoda devrim niteliğinde gelişmeler olmuş.
Ayaklı lavabonun yerine başka alternatifler ortaya çıkmış.
Bugüne gelince Starck 26 yıl sonra yine markayla ancak Duravit’in çalıştığı tasarımcılar arasında 1972 doğumlu Danimarkalı Cecilia Manz da var, 1935 doğumlu ünlü İngiliz mimar Norman Foster da.
200 yıllık markanın yolculuğu, 2000’li yıllarda Almanya ve Fransa’dan sonra Mısır, Türkiye’de üretim tesisleri açmasıyla devam ediyor.
Örneğin, Avustralya nüfusunun yüzde 5’inin, Almanya’nın yüzde 8’inin, ABD nüfusunun yüzde 4’ünün vegan/ vejetaryen olduğu yolunda istatistiki bilgiler var.
Avrupa’nın ilk vegan süpermarket zincirini Veganz’ı açan Almanya “Vegan Devrimi”nin bayraktarlığını yapan ülkelerden biri.
Türkiye’deki vegan/vejetaryen sayısıyla ilgili istatistiki bilgi yok elimizde.
Vegan/Vejetaryen Derneği Türkiye, change.org’da sayıya ulaşmak için kampanya açtığı halde bu konuda kesin veriye ulaşılamamış.
Vejetaryenlik ile hayvandan elde edilen her türlü ürüne karşı olan, daha derin bir felsefeye sahip veganizm arasındaki fark ülkemizde ne kadar biliniyor acaba?
Durum böyle iken Didim Belediyesi’nin Türkiye’nin ilk “Vegan Festivali” ni düzenlemesi gerçekten cesur bir adım.
Dört yıldan beri görevde olan Belediye Başkanı Ahmet Deniz Atabay’ın daveti üzerine bu yıl ikincisi yapılan Didim Vegan Festivali’ndeyiz.
Didim Belediye Başkanı Ahmet Deniz Atabay
Daha önce Koç Üniversitesi’nde gençlerle bir araya gelen Eczacıbaşı’na, Elazığ’da Fırat Üniversitesi öğrencileriyle buluşmasında eşlik ettik.
Eczacıbaşı’nın bir sonraki durağı Bilkent Üniversitesi olacak.
Kitabında yer alan dijital devrimi, yapay zek^ayı, blok zinciri gibi konulara değinerek geleceğin karmaşık yapısını gençlere anlatıyor.
Onlara yol göstermeye çalışıyor.
Gençlerin gelecekleriyle ilgili sürüyle belirsizlikler yaşadıkları bir dönemde önemli bir destek.
Öte yandan Koç Üniversitesi’nden sonra Elazığ Fırat Üniversitesi’nden gelen davet oldukça anlamlı ve değerli.
Değerli çünkü hem Eczacıbaşı’na, hem ona eşlik eden biz gazetecilere Fırat Üniversitesi’nde okuyan gençlerin ne düşündüklerini, vizyonlarını anlama fırsatını veriyor.
Ortaokul tarih öğretmenimiz bu konu açıldığında Krezüs diye de bildiğimiz Lidya Kralı Karun’un örneğini verirdi.
“Zenginliğiyle pek övünen Krezüs, Pers Kralı Kirus tarafından yakalanıp ölüme mahk^um olduğunda Solon sen haklıydın” diye bağırmış.
“Zira Atinalı siyasetçi ve bilge Solon’a muhteşem hazinesini gösterip “benden mutlusu var mı?” diye sorduğunda “insanın mutlu yaşayıp yaşamadığı ölümünden sonra belli olur” cevabı aklına gelmiş.
Antik çağlarda Pers Kralı’na esir düşen, oğlunu kaybeden Krezüs’ün altınları onu mutlu etmeye yetmemiş.
Bugüne gelirsek ülkelerin zenginliği acaba insanlarını mutlu etmeye yetiyor mu?
Geçenlerde, Dünya Ekonomik Forumu’nun, “Görsel Kapitalist” (www.visualcapitalist.com) sitesinin kurucusu Jeff Desjardins’in kaleminden ilginç bir yazısına rastladım.
KATAR ZENGİN AMA MUTSUZ
Daha önce Danone, Ülker gibi markalarda üst düzey yöneticilik yapmış.
Mumcu ile Tavuk Dünyası’nın açacağı 150. restoranı kutlamak üzere tavuk soslarında kullanılan kekiğin toplandığı Kaz Dağları’nda buluşuyoruz.
2017 yılında yüzde 60 büyüyen, 2018 yılında ise yüzde 47’lik bir büyüme hedefleyen Tavuk Dünyası’nın aylık tavuk tüketimi 350 ton.
Sıkıntılı dönemler geçiren beyaz et üreticilerinin yüzlerini güldüren bir rakam bu.
Tavuk Dünyası’nın başarı hik^ayesi ise yatırımcılarının yüzlerini güldüren bir hik^aye.
2012 yılında Mustafa Kaya tarafından kurulan Tavuk Dünyası ilk yıl şube sayısını 12’ye çıkartıyor.
2012-2015 yıllar arasında kaydettiği yüzde 532’lik büyüme ile TOBB’un “En Hızlı Büyüyen 100 Şirketi” araştırmasında ilk üçe girince yatırımcıların dikkatini çekiyor.
Şirkete özel sermaye fonu
Tepebaşında, yine Vakfın kanatları altındaki Pera Müzesi’nin birkaç adım ötesinde yer alan İstanbul Araştırmaları Enstitüsü 10 yıla bakın neleri sığdırmış?
Uluslararası 150’den fazla sempozyum, konferans ve söyleşi, 38 yaşın ve 23 süreli sergi.
Geçen kasım ayında izlediğim “İstanbul’da Bizans’ı Keşfetmek” sempozyumunda uluslararası çapta Bizans uzmanlarını dinleme fırsatı bulmuştum.
Oxford, Sorbonne gibi üniversitelerle de işbirliği yapan enstitü, İstanbul’un Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerini araştıran akademisyenlere doktora sonrası için burs veriyor.
Kütüphanesinde 50 bine yakın kitap ve dergi, arşivinde 135 bini aşkın fotoğraf barındırıyor.
Bunlara ek gravür, harita, İstanbul’un kültürel mirasına ilişkin gazete kupürü ile araştırmacılar için tam bir hazine.