Paylaş
Ortaokul tarih öğretmenimiz bu konu açıldığında Krezüs diye de bildiğimiz Lidya Kralı Karun’un örneğini verirdi.
“Zenginliğiyle pek övünen Krezüs, Pers Kralı Kirus tarafından yakalanıp ölüme mahk^um olduğunda Solon sen haklıydın” diye bağırmış.
“Zira Atinalı siyasetçi ve bilge Solon’a muhteşem hazinesini gösterip “benden mutlusu var mı?” diye sorduğunda “insanın mutlu yaşayıp yaşamadığı ölümünden sonra belli olur” cevabı aklına gelmiş.
Antik çağlarda Pers Kralı’na esir düşen, oğlunu kaybeden Krezüs’ün altınları onu mutlu etmeye yetmemiş.
Bugüne gelirsek ülkelerin zenginliği acaba insanlarını mutlu etmeye yetiyor mu?
Geçenlerde, Dünya Ekonomik Forumu’nun, “Görsel Kapitalist” (www.visualcapitalist.com) sitesinin kurucusu Jeff Desjardins’in kaleminden ilginç bir yazısına rastladım.
KATAR ZENGİN AMA MUTSUZ
Desjardins, Dünya Bankası’nın kişi başı milli gelir verilerini ve 2017 Mutluluk Endeksi’nin verilerini bir tabloda yan yana getirerek paranın daima “mutluluğu satın alamadığı” sonucunu varıyor.
Desjardins’nin tablosunda örneğin Kosta Rika’nın kişi başı milli geliri 15 bin 400 dolar ama mutluluğu ölçen Cantril Ladder sisteminde skoru 7.14
Kosta Rika’nın mutluluk skoru, refah seviyesi çok daha yüksek olan ABD, Belçika, Almanya’nın skorlarının üzerinde.
Öte yandan kişi başı milli geliri 127 bin dolar olan, dünyanın en zengin ülkesi Katar’ın aynı sistemde mutluluk skoru 6.37.
Aynı şekilde refah seviyesi yüksek olan Hong Kong, İrlanda, Singapur, Lüksemburg gibi ülkelerde zenginlik mutluluğa kesinlikle yansımamış.
Bu arada “Görsel Kapitalist” sitesine bir göz atmanızı öneririm.
PARAYI SEV!
MUTLULUK getirsin getirmesin “Parayı Sev” diyor Çiğdem Atabey son kitabında.
Hayatının temel felsefesini “kendini sev, kendini affet, başkalarını affet ve şükret” diye özetleyen Atabey, mali müşavir ve bireysel para koçluğu yapıyormuş.
Kendisini tanımıyorum ama kitabına “Parayı Sev” başlığını koymasına ilginç geldi.
Atabey kitabına bazı soruları sorarak başlıyor.
- Para için endişelenmekten yorulduğunuz mu?
- Paranın sizden kaçtığını mı düşünüyorsunuz?
- Paradan korktuğunuz oluyor mu?
- Zengin insanlar sizi sinirlendiriyor mu?
-Başkaları kolayca kazanıyorken, siz çok çalışıyor ve zorlukla mı para kazanıyorsunuz? gibi sorular.
Atabey “bu sorulardan üç veya daha fazlasına evet dediyseniz doğru kitabı okuyorsunuz” diyor.
İKİ KİTAP: BAYAN DEĞİL KADIN VE BİNBİR BAHÇE MASALLARI
KİTAPLARLA devam.
Yazar Buket Uzuner ve benim de dahil olduğu “Faslı Kızlar Grubu”ndan yakın arkadaşlarım gazeteci-yazar Seda Kaya Güler ile Türkiye’deki kadın hareketinin önde gelen isimlerinden, feminist ve doğasever Ceylan Orhun’un yazdığı kitaplar elimin altında.
“Faslı Kızlar Grubu”, Beijing’deki BM Kadın Zirvesi’nden sonra kurulan “Akdenizli Kadın Gazeteciler” etkinliği nedeniyle dördümüzün yaklaşık 15 yıl önce Fas’a yaptığımız ziyaret sonrası ortaya çıkmıştı.
Resmi toplantıların olduğu yapıldığı Rabat’tan sonra Casablanca ve Marakeş’e araba ve trenle yaptığımız eğlenceli ve bol serüvenli yolculuk üzerine kendimize “Faslı Kızlar Grubu” adını uygun görmüştük.
Yıllar geçti “Faslı Kızlar Grubu” dağılmadı.
Grubun üyelerinden Seda Kaya Güler’in kitabının adı “Bayan Değil Kadın”.
Yıllardan beri yapmış olduğu gibi Seda Kaya Güler bu kitabında kadın erkek eşitsizliğine dikkat çekerek, dizilerde ve kadın programlarında ataerkil söylemin her zamankinden daha fazla ön plana çıktığını söylüyor.
Bunun kadınlar kadar erkeklere ve topluma zarar verdiğini belirten Güler “öncelikle bayan değil Kadın diyerek işe başlayabiliriz. Çünkü Bayan diye bir cinsiyet yok Kadın var. Bayan bir hitap şekli ve cinsiyeti belirleyen bir sözcük ayıp olamaz” diyor.
YERİN FISILTISINA KULAK VERMEK
Kurduğu Anakültür Kooperatifi'yle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü sayısız kez Güneydoğu Anadolu’nun en ücra köşelerinde kutladığımız Ceylan Orhun kalemini bu kez kadın soruna için değil büyük tutkuyla yoktan var ettiği bahçesi için oynatıyor.
Ceylan Orhun ile 1 Ocak 2004 yılında birlikte ilk ağacı (nar) diktiğimiz Mazı’daki çıplak arazi bugün nadide bitkilerin de olduğu bir cennet köşesi.
Mazı’daki bahçesinin gelişim sürecini anlatan Ceylan Orhun, hik^ayesini bahçecilik serüvenine gönül verecek olanlar için kıymetli bilgi, belgelerle destekliyor.
“Yolu açılıncaya tepelere tırmanarak, duvarları aşarak ulaşabildiğim araziye her seferinde saatlerde orasında burasında yerin fısıltılarına kulak verdim, ekeceklerimi gözümde canlandırdım” diyen Orhun’un kitabı bahçecilik kültüründe önemli bir boşluğu dolduruyor.
Paylaş