Fuat Bol

İstanbul sahibini arıyor

29 Ocak 2024
Sayın Erdoğan, CHP zihniyetinin elinde batmış, bitmiş, tükenmiş bir İstanbul teslim almıştı (1994). Her yanı çamur deryası olan, havası solunamayan, suları günler hatta haftalar boyu akmayan ve dahası sokak ve caddelerinde çöp dağları biriken, sokakları zifiri karanlık talihsiz bir şehirdi İstanbul.

Erdoğan ve ekibi, mesai mefhumu tanımadan üstün bir gayretle çalıştı ve koca kenti çok kısa bir zaman zarfında ayağa kaldırdı. İstanbul’da gösterilen hummalı çalışma sonucu elde edilen başarılar, AK Parti’ye merkezi idarenin yolunu açtı. Diğer bir ifadeyle AK Parti, bugün yirmi yılı aşkın bir zamandan beri tek başına iktidarda ise bunu Erdoğan ve ekibinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nda sergiledikleri sayısız hizmetlere borçludurlar. Aynı anlayıştaki hizmet rüzgârıyla, İstanbul ve Ankara’da olduğu gibi diğer metropollerde de belediye başkanlıklarını AK Partili adaylar kazandı ve aynı hizmet yarışı bu kentlerde de sergilendi.

Malum, FETÖ fitnesinin tüm kurum ve kuruluşlarımızda olduğu gibi belediyelerimizde de mide bulandıran yansımaları oldu. FETÖ ile kıyasıya savaşa tutuşan Erdoğan’ın bir kısım belediyeler üzerinde zorunlu tasarrufları oldu.

Bu denli yaklaşım tarzı, olayların iç yüzünü ve dolayısıyla aciliyet gerektirdiğini bilmeyen halkta ters tepkiye sebep oldu. Bu ve bunun yanında yığınla sebeplerden ötürü halk, AK Parti’ye ders vermek istedi. Bu yüzden AK Parti, hem İstanbul ve Ankara gibi birçok ilin büyükşehir belediye başkanlıklarını kaybetti hem de genel seçimlerdeki oylarında hatırı sayılır düşüş oldu.

AK Parti’den alınan belediye başkanlıkları CHP’ye verildi ve geçen beş yılda görüldü ki CHP, eski CHP’dir ve hizmetle yakından ve uzaktan bir ilgisi yoktur. Halbuki İstanbul gibi hizmete susamış mega kentlerin duraksama lüksleri bile yoktur. Bu gibi kentlerde hizmetle zamanı yarıştıracaksınız ki oluşturulacak eserler sadra şifa olabilsinler. Taş üstüne taş konulmayan şehirlerimizin hali ortada; kuraklıkta önlem almayıp barajları kuruttular, yağmur yağınca da altyapı yetersizliğinden her tarafta seller, su taşkınları ve baskınları...

Trafikte bırakın alternatif yollar yapmayı mevcut yolların bile tamirinden acizler.

Hemen her gün İstanbul’da yaşayanlar cep telefonlarında şu notla karşılaşıyorlar: “Yola çıkacaklar dikkat! İstanbul’da trafik yoğunluğu yüzde 90’a ulaştı.”

Bir kişinin evden işe, işten eve gelmesi için gününün en az dört saatini yoğun trafikte geçirmesi gerekir.

Düşünüyoruz da AK Partili belediyenin hizmete soktuğu metrobüs, Avrasya, Marmaray, tüneller, köprüler ve metro olmasaydı bu İstanbul’un hali ne olurdu?

Yazının Devamını Oku

ABD, Batı ve İsrail kaybetti

27 Ocak 2024
Filistin’de sergilenen vahşet, İsrail ve müttefiklerinin gerçek yüzlerini tüm insanlığa gösterdi.

Halbuki daha dün, 2. Dünya Savaşı’nda Almanya, Yahudilere karşı soykırım uygulamış, onları öldürme merkezlerinde ve hem mobilize ve hem de sabit gaz odalarında, sistematik ölümlerle boğarak (karbon monoksit gazıyla) öldürmüştü.

Geçen 80 sene zarfında, Yahudi sermayesinin oluşturduğu dünya sinema endüstrisi, bu denli vahşi katliamları konu alan filmler üretti ve bunlar tüm ülkelerde gösterime sokuldu.

Hitler ve bir avuç avenesi günah keçisi ilan edildi ama Alman ordusu ve Almanya halkının çoğunluğu da bu şebekesinin yanındaydı. Hepsinden önemlisi mahut soykırımın baş mimarı olan Hitler de bir Alman’dı.

Aynı Almanya’nın bugünkü yöneticisi, aynı soykırımı yapan İsrail’in yanında, onun zulmüne destek oluyor, silah ve mühimmat veriyor. Aklı sıra Almanya günah çıkarmaya çalışıyor lakin bilmiyor ki, onun o gün işlediği ve bugün İsrail’in sergilediği günahları dünyada çıkarmanın imkân ve ihtimali yoktur.

Zira onların hakkından ancak ebedi olan cehennem ateşi gelir!

Dünyaya nizam verdiğini iddia eden ABD’nin Başkanı ‘Ben Siyonistim’, Dışişleri Bakanı da ‘Ben Yahudi’yim’ diyerek ufunetlerini kustular. Bu zihniyetteki insanların yönettiği dünyanın ne halde olduğunu varın siz hesap edin!

AB ülkeleri ise, tarihlerinin en zavallı halini yaşıyorlar. ABD’nin uydusu, Yahudi’nin esiri, acınacak bir halleri var.

Bu ülkeler sözde medeni ve hatta medeniyetin beşiği, fikir ve ifade hürriyetinin kâmil manada sergilendiği ülkeler. Halbuki bütün bu ülkelerde Filistinlileri savunmak ve onlara yapılan zulümleri dillendirmek büyük suç.

Yazının Devamını Oku

DEM Parti CHP’yi parmağında oynatıyor

24 Ocak 2024
Önceki Genel Başkan Kılıçdaroğlu, CHP’yi şirazesinden çıkarmıştı. Cumhurbaşkanı seçilebilmek için vermediği ödün kalmamıştı.

Ekrem İmamoğlu ise,  Kılıçdaroğlu’ndan da baskın çıkarak CHP’yi bölücü partinin yörüngesine soktu. Hırsı öylesine aklını örttü ki; Türkiye’nin kurucu partisini, DEM Parti’ye peşkeş çekmekte en ufak bir beis görmüyor.

Bu durumu fırsat bilen DEM Parti de CHP’yi parmağında oynatıyor.

Dağdaki teröristlerin emrinde siyaset yapan DEM Partilinin şu hezeyanına bakar mısınız; ‘Türkiye’de ve Kürdistan’da adaylarımızı belirliyoruz!’
İşte CHP ile DEM Parti’nin birlikte yapmış oldukları seçim işbirliğinin özeti.
CHP’nin iplerini ele geçiren DEM Parti bununla da yetinmeyip bölücübaşı Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını da CHP’ye dayatıyor.

Partinin dümen suyuna giren CHP, teröristleri inlerinde vurmak için hazırlanan tezkerelere Meclis’te ‘Hayır’ diyor ve terörü ve teröristleri lanetleyen ortak bildiriye imza atmıyor.

Bütün bu aymazlıkları DEM’i küstürmemek adına yapıyor.

CHP, İYİ Parti kadar bile olamıyor;  zira İYİ Parti kendine güveniyor ve üçüncü bir yol arayışına tek başına giriyor.

Yazının Devamını Oku

Partiler ve adaylar

22 Ocak 2024
Demokrasinin olmazsa olmazı seçimdir.

Eskiden siyasi partiler adaylarını önseçimle belirlerdi. Katılımcı demokrasi açısından en sağlıklısı da önseçimle adayları belirlemektir.

Aksi halde birçok sıkıntı doğuyor ve aynı parti içinde belirlenmeyen aday adayları, yakınları ve çevreleri küstürülüyor.

Partiler bu sıkıntılı süreci atlatabilmek için çeşitli yol ve yöntemleri deniyorlar. Anket düzenlemek, temayül yoklaması yapmak, kanaat önderleriyle istişareler yapmak vb. gibi.

AK Parti ile MHP bu süreci en az sıkıntıyla atlatan partiler oldu. Özellikle de İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde tabanın beklediği adayların belirlenmesi herkesi rahatlattı.

Erdoğan, siyasette tabandan tırnaklarıyla kazıyarak geldiği için teşkilatlara gerekli önemi veriyor. Zira seçimi teşkilatlar kazanıyor. Onlar koşturunca oluyor; küsüp, yan gelip yatınca olmuyor.

CHP ile İYİ Parti ise bu süreci sıkıntılı geçiriyor. CHP’deki çift başlılık ve hatta üç başlılık (Kılıçdaroğlu ekibi de var) adayları belirlemede gerilimlere, kavgalara ve küsmelere sebep oluyor.

Düşünün; CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayını, Ekrem İmamoğlu yani İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı belirliyor! Ve üstelik kimseye müdara etmeden, kibir ve kendini beğenmişlik ve makamını küçümser bir hava içinde adaylığını açıklıyor. Çünkü mahut kişinin gözü cumhurbaşkanlığı makamında. İstanbul’u sıçrama taşı olarak görüyor ve sadece sıçramakla yetinip, İstanbul’a ve İstanbullu’ya en ufak bir hizmetten kaçıyor.

AK Parti adayı

Yazının Devamını Oku

Ya yanımızdasınız ya karşımızda

20 Ocak 2024
Başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batılı emperyalistlerin, bölgemizde ekmiş oldukları asırlık fitne tohumları, zehirli meyvelerini vermeye başladı.

Osmanlıdan koparıp Araplara kurdurdukları devletçiklere hiçbir zaman gerçek devlet gözüyle bakmadılar. Zaten onların da devlet olma gibi bir dertleri olmadı.

Emperyalistlerin mabatlarına kene gibi yapışıp, alçak sürünmeyi yeğlediler ve işin tuhafı bu durumu devlet olmak zannettiler. Bir avuç İsrailliye yenilmenin zilleti içinde yaşadılar. Sonunda, kendilerine göre kurtuluşu nerede buldular dersiniz?

İsrail’le ittifak yapıp, Filistinlileri inkâr etmekle kurtuluşa ereceklerini zannettiler (İbrahimi antlaşmalar).

Halbuki daha sıra Filistin’e gelmeden birçoğunun tacı-tahtı başlarına yıkıldı, ülkeleri paramparça edildi.

Artık ne Saddam’ın Irak’ından ne Kaddafi’nin Libya’sından ne de Hafız Esed’in Suriye’sinden, devlet olarak bahsedilemiyor. Zira her birinin yerinde yeller esiyor!

Paramparça ettikleri bu devletçiklerde, yine kendilerinin kurup, geliştirdikleri terör örgütleri kol geziyor.

Vaktiyle Arapların böğrüne hançer misali sapladıkları İsrail devleti, emperyalistlerin gökte arayıp yerde buldukları bir maniveladır. Onu bir maden gibi işletip; kazan-kazan metoduyla emellerini gerçekleştiriyorlar.

Artık İsrail mi Batılıları kullanıyor, Batılılar mı İsrail’i kullanıyor; daha açık ifadesiyle bu bilek güreşinden kimlerin galip çıkacağı şimdilik meçhul.

Yazının Devamını Oku

Asıl teröristler içeride

17 Ocak 2024
Düşmanı boşuna dışarıda arıyoruz; zira asıl düşman en kahpeleriyle içimizdeler.

Dışarıdaki malum düşmanlar da bu içimizdekilerden güç-kuvvet ve cesaret alarak melanetlerini icra edebiliyorlar.

Attilâ İlhan vaktiyle “Bu ülkede yaşayan hainlerin oranı % 10 mesabesindedir” deyince hem hop oturup hop kalkmış hem de doğrusu bu kadar büyük bir oranı çok abartılı bulmuştuk.
Meğerse az bile söylemiş!

Sınır ötesinden şehit haberi geldikçe sevinenler var ve üstelik alçakça bu yaklaşımlarını gizlemeden söyleyebiliyorlar.
Dikkat ediyoruz da bu ülkenin hainleri hep okumuş, yazmış, kariyer yapmış ya da üst düzey görevlerde bulunmuş anlı-sanlı bürokratlardan çıkıyor.

Ne zaman bir şehit haberi gelse kendilerini ve hadlerini bilmez birileri derhal terör uzmanı kesiliveriyorlar. Utanmadan o televizyon senin, bu televizyon benim diyerek ellerindeki sopalarla ekranlarda arzı endam ediyorlar.

Kırk yıldır o bölgeleri hallaç pamuğu gibi atan, her karış toprağında ter döken ve dağlardaki tüm mağaraları teröristlere dar eden kurmay aklı bilmiyor da bu hadsizler biliyor; öyle mi?

Bu denli nadanlar arasında bir de önceki asırdan kalmış asker eskileri var; onlar da

Yazının Devamını Oku

Türkiye güçlendikçe

15 Ocak 2024
Pençe-Kilit Harekât bölgesindeki askeri üssümüze yine bir terör saldırısı oldu ve 9 canımızı bizden kopardı, 16 Mehmetçiğimiz de yaralandı.

Aziz şehitlerimize engin mağfiretler ile yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.

Coğrafya kaderdir diye boşuna dememişler. Zira bu coğrafyanın asırlara baliğ olan kaderi ta Osmanlı’nın gününden beri terörle boğuşmaktır. O gün de mahut terör örgütlerinin (Bulgar, Rum, Sırp, Makedon çeteleri, Taşnak ve Hınçak-Ermeni terör örgütleri vb.) arkasında emperyalist güçler vardı; bugün de PKK/YPG/PYD, DEAŞ, FETÖ, DHKP-C vb. gibi envai çeşit terör örgütlerinin arkasında aynı emperyalist güçler var.

Bir farkla dünkü düşmanlarımız karşımızda idi, bugünküler ise ‘dost ve müttefik-NATO’ görünmek suretiyle içimizdeler.

Dünküler de bize karşı el ele vermişlerdi, bugünküler de.

Bunca düşmanı bir araya getiren, bizdeki ‘tılsım’ın ne olduğunu biliyor musunuz?

Bunca düşmanın uykularını kaçıran ve her geceki rüyalarından korkuyla kalkmalarına sebep olan nedir biliyor musunuz?

Türkün şahlanışı ve tam bağımsız Türkiye!

Onların istedikleri tek şey; Türk asla güçlü olmasın ve Türkiye ilelebet bağımsız olmasın!

Yazının Devamını Oku

Türkiye ekseni

13 Ocak 2024
Şaşkın muhalefet, Türkiye’de olup bitenlerden habersiz bir şekilde, ülkemizin eksen kaymasına uğratıldığını ve bundan dolayı da hemen her bakımımdan tehlikeye atıldığını iddia ediyor.

Yani demek istiyorlar ki, AK Parti iktidarlarından önceki yıllarda Türkiye’nin ekseni sağlamdı, güvenlikliydi; AK Parti’nin politikaları yüzünden ülkemiz eksenini kaybetti ve dolayısıyla güvensiz bir ülke halini geldi.

Bir kere; AK Parti iktidarlarından önce Türkiye’nin kendi ekseni yoktu; zira ABD eksenli bir dünyanın ‘zoraki’ uydusu yapılmıştı. Bu durum, 1945 yılından beri devam etmekteydi.

Gelip geçen onca sivil ve askeri yönetimlerin hiç birisi, bu sargıdan çıkmadı/çıkamadı.

Adnan Menderes, Türkiye’yi ‘Küçük Amerika’ yapacaktı, çok geçmeden kazın ayağının öyle olmadığını gördü. ABD’den istediği krediyi alamayınca Sovyet Rusya’ya yöneldi. Ve tabiatıyla son gidişi oldu; iktidarı başına yıkıldı ve dar ağacında sallandırıldı.

Suçu, ABD yörüngesinden, bir anlığına çıkmaya teşebbüs etmekti.

Menderes’le başlayan bu trajik serüven, gelip geçen tüm başbakanlar boyunca devam etmiştir. İnönü, Demirel, Ecevit, Erbakan, Özal, Çiller ve Erdoğan ABD’ye rağmen yapmak istedikleri karşısında bedel ödemek zorunda kalmış ve hemen hepsi iktidardan uzaklaştırılmışlardır.

ABD’ye göre Türkiye’nin en güzel yönetimi, kendilerinin ‘Bizim çocuklar başardı’ dedikleri askeri darbe yönetimleridir. Zira bir tek General Kenan Evren’le, tüm bir ülke, bütün kurum ve kuruluşlarıyla sütliman bir şekilde idare edilmektedir.

Tüm bu başbakanlar arasında, en çetin ceviz çıkan ve en uzun süre ABD’ye direnebilen başbakan/cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Erdoğan’a karşı da onca darbe teşebbüsü yapıldı ve sayısız suikastlar düzenlendi.

Yazının Devamını Oku