Felakete boyun eğmemek için basın özgürlüğü

AMERİKA’yı vuran Katrina kasırgası sırasında aynı sokaktaki evlerin bazıları sulara kapılıp gitmiş bazıları ayakta kalmıştı. Resmi ağızlarından yapılan ilk açıklamalar, “takdir-i ilahi” diyordu.

Haberin Devamı

Kader kimilerini felakete terk etmiş, kimilerini esirgemişti.

Bazı gazeteciler bu açıklama ile yetinmediler.

Araştırdılar. Karşılarına ilginç bir gerçek çıktı.

Yıkılmayan evlerin yapım tarihi diğerlerine göre daha eskiydi.

Öyleyse yeni yapılan evler neden yıkılmıştı?

Onu da araştırdılar.

Evlerin inşasından hemen önce, eyalet meclisinde inşaat koşullarıyla ilgili bazı düzenlemeler yapılmıştı.

Eski yasalardaki koşullar yumuşatılmış,inşaat firmalarına kolaylıklar getirilmişti.

Araştırmalar devam etti, bu firmaların yönetim ile ilişkileri, inşaatların daha çok orta halin altındaki insanların yaşadıkları yerleri kapsadığı ortaya çıktı. Araştırmalar derinleştikçe bu mahallelerde azınlık gruplarından yoksul insanların yaşadıkları görüldü. 

Haberin Devamı

İyi ki Amerika’da Yönetim’in kolunun uzanamadığı bağımsız gazetecilik kanalları vardı da bu gerçekler açığa çıktı ve felakete uğrayan halk hakkını arayabildi.

* * *     

İSTANBUL’u vuran sel felaketinin nedenlerini ortaya çıkartmak çok kolay. Her şey ortada. Rant yağması.

Arşivlerdedir, son seçimler öncesi Başbakan Erdoğan, bir televizyon istasyonuna İstanbul ile ilgili projeleri savunurken, “Bir avuç araziyi bile boş bırakmayacağız” diyordu. Üçüncü köprüyü savunuyor, “Ben uzak doğuya gittim gördüm, öyle su yollarının üzeri köprülerle dolu” diyordu.

O sözleri bir süre önce Kadıköy’den Moda’ya giderken, Taşyapı’nın semt sakinlerinin itirazlarını hiçe sayarak diktiğio heyula oteli görünce de anımsamıştım.

İki Telli’nin durumunu görünce yine aklıma geldi.

Aya Mama ilk kez mi taştı? Hayır. Sözüm ona islah da edildi.

Dün Yalçın Bayer’in yazdığı gibi, dere daraltıldı, üzerine TOKİ milyon dolarlık üst geçitler yaptı. Sözüm ona İstanbul’un trafik derdine çözüm bulundu.

Ama Başbakan hâlâ felaketin, Ayamama’nın kamulaştırmasına karşı çıkanlar yüzünden yaşandığını söylüyor.

Doğal felaketlere karşı önlem almak yönetimlerin sorumluluğundadır.

Maalesef bu büyük felaket karşısında halk yine yalnız başına.

Haberin Devamı

Ne önlem alınıyor, ne de felaket sonrası kurtarma çalışmaları yeterli. Yaraların sarılması ise birkaç kuruş tazminat ile savuşturuluyor. Onun da hiçbir sistemi, düzeni yok.

* * *    

KATRİNA felaketinde, halk sorumluları mahkemeye verdi, hakkını aradı, gerçek tazminat davaları açıldı. Ama bunlar için bağımsız komisyonlar tarafından raporlar hazırlandı.

O raporların temelinde özgür basının ortaya çıkardığı yolsuzluk haberleri vardı.  

Basın özürlüğünün böylesine tehdit altında olduğu bir ülkede, felaketleri ağırlaştıran yolsuzlukların üzerine gidilmesi mümkün mü?

Vergi cezası adı altında gazetelerimiz susturulmaya çalışılırken ve bütün gazetecilere göz dağı verilirken hangi muhabir yolsuzluk haberinin peşine düşer?

Haberin Devamı

O işini yapsa bile hangi editör, haberini derinleştirmesi için teşvik eder, o teşvik etse bile milyonlarca dolarlık ceza satırı altındaki bir yöneticibu haberi manşete taşırken kendi sansür engelini nasıl aşar?

Türkiye yolsuzluk haberlerinin en fazla örtbas edildiği bir dönemden geçiyor.

Sonucu ortada. İhmal, yıkım, çaresizlik içinde kaderlerine terk edilmiş insanlar.

Yazarın Tüm Yazıları