Önce Mersin Toroslar’dayız..
İlk sözü baştan yazıyorum:
“Eğer bir dünya çevre ödülü verilecekse Tarsus’taki bu birkaç insana verilmelidir.”
Neden mi? Anlatayım...
Tam bir yıl önce şöyle yazmışım:
“Yağmur çiseliyordu.
Aklı, bahçesinde yeni diktiği zeytin fidelerindeydi. Tam eve dönecekti ki...
Baktı... ‘Hızarcı R.’nin önünde muazzam bir kütük duruyor. Yaklaştı... Emin olamadı. Biraz daha yaklaştı.Gözlerine inanamadı. Tonlarca ağırlıkta zeytin ağacından bir kütük.
Bir güvenlik tedbiri gibi göründü.
Ama sonradan anlaşıldı ki... Olay bu kadar da basit değil.
İşin içinde iş var.
Özetle...
Ege’de Türkiye’ye karşı bir ‘kara liste’ oyunu başlatılmış.
Ankara’da yaptığım incelemeye göre amaç...
“Türk deniz taşımacılığına darbe vurmak.”
Türk deniz taşımacılığı denilince de öyle hafif bir ticari olay zannetmeyelim.
“Türkiye Yunanistan’a giden ticari yatlara yasak koydu. Özellikle turist taşıyan guletler bundan çok ciddi etkileniyor”
Denizcilik dünyasıyla ilgili sık sık yazdığım için sabah saatlerinden itibaren telefonlarım susmadı.
Sosyal medya üzerinden sorular..
Denizci dostların endişeleri.
Ve elbette “dedikodu bombaları..”
Arkadaşlar, az önce Ulaştırma Bakanlığı’ndan olayın aslını öğrendim:
Şöyle açıkladılar:
“Yunanistan son zamanlarda hiç hakkı olmamasına rağmen 24 metre altı Türk bayraklı ticari yatlara denetim uygulamaya başladı. Ve elbette bazı eksikler çıktı. Her denetleme sonucu uluslararası mercilere kayıt olarak düşmeye başladı.”
Nettir, açıktır ve her şeyi anlatmaktadır.
Arkadaşlar, bu mektup...
Tarihi bir belgedir.
Anlatayım...
Önce, “Biz yerel ve kültürel bir yapıyız. Bize yardımcı olun” dedi.
Ardından, “Bana yardımcı olun, kendimi dünyaya anlatayım. Ben Türkiye’yi seviyorum” dedi.
Bunun üzerine...
Türkiye Cumhuriyeti, yurtdışına çıkabilmesi için kendisine Türkiye pasaportu verdi.
- Bu coğrafyada güç olmadan diplomasi işlemiyor. Çünkü bu kültürlerde güç, en anlaşılır diplomasidir.
Doğrudan yazıyorum:
- Türkiye’yi bugüne kadar, “Vur ensesine al ekmeğini” gibi görenler...
- Türkiye’yi “Konuşur konuşur bir şey yapmaz” diye yorumlayanlar...
- Türkiye’nin bu coğrafyadaki ciddiyetini anlamayanlar...
Ve en önemlisi...
- Türkiye’nin bekası konusunda nasıl da tek bir yumruk olacağını tahmin edemeyenler...
Bu defa çok fena yanılırlar.
Bir Kürt göstericinin kardeşi, parti binasının kapısına dayanıp ateş ediyor.
O sırada bölgede olan DHA muhabirleri olayı şöyle bildiriyor:
“Olaydan sonra Türkmen Milliyetçi Hareketi’nden 5 kişi Kerkük polisi tarafından gözaltına alındı. Olayda hayatını kaybeden Kürt kökenli kişinin kardeşinin de daha sonra Irak Türkmen Cephesi binasına ateş ettiği öğrenildi.”
İşte vahim olan durum budur.
Ve anlaşılan odur ki...
“Kerkük’te bölgenin en kışkırtıcı tezgâhı hazırlanıyor.”
Kürtleri Türkmenlere karşı kışkırtmak...
Türkmenleri de Kürtlere karşı...
Oysa bir başka sinsilik var...
Bir başka niyet var.
Sanki birileri Barzani’nin kulağına başka bir plan fısıldamış.
Fısıldanan planı ben şöyle tarif edebildim:
“Ölüm ve sıtma planı...”
Kim ya da kimlerin fısıldadığı zaten belli.
Önemli olan fısıltının içeriği...
İçeriğin şifresini de önceki gün
Bir insan Almanya’dan kalkıp harabeye dönmüş bir köye niye gider?
Orada böyle mutluluk dolu bir ifadeyle oturur.
Mardin’in Midyat’ının terk edilmiş bir köyü.
Hayalet köy.
Yol yok... İz yok.
Ama yine de Ezidi vatandaşlarımız Almanya’dan kalkıp Midyat’ın o köyüne geliyorlar.
Niye?