Testislerde Küçülme Nedir?
Testiküler atrofi yani testislerde küçülme, sperm ve erkeklik hormonu üreten hücrelerdeki kayıp nedeniyle karşılaştığımız bir durumdur. Testisler küçüldüğünde erkeklerin sperm sayıları azalabilir, hormon seviyeleri düşebilir ya da tüm bu sonuçlar eş zamanlı yaşanabilir. Bu noktada soğuk havalarda testislerde hissedilen küçülme ile testiküler atrofinin karıştırılmaması gerekir. Soğuk havalarda, testisleri saran deri kesesi testis ısısını muhafaza etmek için büzüşür ve testisleri vücuda yakın tutar. Özünde testisler küçülmez, sadece derideki büzüşme testislerde küçülme olduğu hissini yaratır.
Testislerin Küçülmesinin Ardındaki Nedenler
Kimi zaman az sonra sayacağım nedenlerden bir tanesi kimi zaman ise birden fazlası testislerde küçülmeye yol açabilir.
Yaş: Yaşın ilerlemesi ile vücudumuzda birçok değişim meydana geliyor, testisler de bu değişimden etkilenen organlardan. Zaman içerisinde erkeklik hormonu ve sperm üreten öncü hücrelerdeki azalma ile testisler küçülebiliyor.
Hormon Dengesizliği: Hormon dengesizliği de testislerde küçülmeye neden olan faktörler arasında yer alabilir. Özellikle testisleri yöneten beyin bölgesindeki hipofiz bezine ait hastalıkların varlığında testislerde küçülme görülebiliyor.
Orşit (Testis İltihabı): Testislerde virüs ya da bakteriler nedeniyle oluşan enfeksiyonlar testis atrofisi nedenleri arasındadır. Bu enfeksiyonlar cinsel yolla bulaşan hastalıklar, bağırsak bakterileri ve idrar yolu enfeksiyonları gibi nedenlerden kaynaklanabilir.
Tüm bu unsurlara ek olarak testis dokusuna zarar veren aşırı alkol kullanımının, kronik hastalıkların ve testis torsiyonunun da testislerde küçülmeye neden olabileceğini ifade edebilirim.
Bu yazımda sizlere penis fraktürü hakkında bilinmesi gereken en temel unsurlar hakkında bilgi aktaracağım.
Penis Fraktürü Nedir?
“Penis fraktürü nedir ve nasıl oluşur?” sorusunun yanıtının daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle penis anatomisi ile ilgili kısa bir bilgiye sahip olunmasında fayda olacağını düşünüyorum.
Cinsel uyarılma gerçekleştiğinde penis içerisindeki tüp yapılarının içerisine kan dolar ve “corpora cavernosa” adı verilen bu süngerimsi yapılar penisin erekte olmasını sağlar. Kanla dolarak penisin sertleşmesini sağlayan bu süngerimsi yapıların etrafında “tunica albuginea” adı verilen bir kılıf bulunur. Bu kılıf hem kanın tüp yapılarında tutulmasında hem de penis bütünlüğünün korunmasında görevlidir. İşte penis fraktürü veya kırılması olarak tanımlanan durumda “tunica albuginea” adlı kılıf yırtılır.
Penis Neden Kırılır?
Penis içerisindeki tüp yapılarını bir arada tutan ve onları çevreleyen kılıf normal şartlarda oldukça esnek ve güçlü bir yapıdır. Ancak penis ereksiyon halindeyken esnekliği de sert darbelere karşı dayanıklılığı da azalır. Cinsel ilişki sırasında penis yoğun bir baskıya maruz kalırsa, mastürbasyon esnasında fazla sert hareketler yapılırsa veya penis ereksiyon halindeyken üzerine düşülmesi ya da penise darbe alınması gibi durumlarda kılıf zarar görüp yırtılabilir. Bu gibi bir durumda ilk olarak bir yırtılma veya çatlama sesine benzer bir ses duyulabilir, penis sertliğini hemen kaybeder ve süreklilik arz eden şiddetli bir ağrı yaşanabilir.
Penis kırılmasının tek belirtisi ağrı da değildir. Kılıfın yırtılması ile birlikte kan cilt altında biriktiğinde peniste morarma ve şişme ile karşılaşılabilir. Aynı zamanda penis başında ya da idrarda kan görülmesi de mümkündür. Benzer belirtiler yaşayan erkeklerin zaman kaybetmeden tıbbi destek almaları ise kritik derecede önemlidir.
Penis Fraktürü Teşhisi ve Tedavisi
Performans Kaygısı Nedir?
Performans kaygısı, bir kişinin cinsel aktivite sırasında performansı hakkında olumsuz düşüncelerinden kaynaklanır. Kişi cinsel performansının yeterli olduğunu düşünmeyebilir ve/veya partnerini memnun edememe konusunda endişe duyabilir. Performans kaygısı psikolojik bir durumdur, evet. Ancak bu kaygının ardında fizyolojik gerekçeler de olabilir.
Nitekim penis kısalığı, penis inceliği, penis eğriliği gibi penisteki şekil bozukluklarının da erken boşalma ve sertleşme problemi gibi cinsel işlev bozukluklarının da kişide performans kaygısı ile birlikte cinsel isteksizlik ve cinsel ilişkiden kaçınmaya varan tutum değişikliklerine neden olabileceğini biliyoruz.
Saydığımız bu fizyolojik nedenler erkeklerin öz güvenlerinde azalmaya, beden algıları ile ilgili sorun yaşamalarına ve cinsel işlev bozukluklarının ilerlemesine veya ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Bu nedenle performans kaygısının sadece psikolojik bir yansıma olduğu görüşü eksik kalıyor
Performans Kaygısı ve Sertleşme Problemi Arasındaki İlişki
Performans kaygısı sertleşme probleminin hem nedeni hem de sonucu olabilir. Aralarındaki bağlantıları görmezden gelmek mümkün değildir. Bu nedenle farkındalığı artırmak gerekir.
Erkeklerin cinsel olarak düşük performans sergileyeceklerine inanmalarının ardındaki gerekçenin bilinmesi önemli. Bu nedenle kapsamlı muayene ve gerekirse kişi özelinde tedavi süreçleri planlanarak hem cinsel yaşam da hem de hayat kalitesinde belirgin iyileşmeler yaşanabiliyor.
Mesela sertleşme problemini ele alalım; gelişen tıbbi teknolojiler sayesinde sertleşme probleminin oluşum mekanizmasını öğrenebiliyor, kişiye özel tedavi yöntemleriyle erkeklerin üzerinde büyük bir yük haline gelebilen ve çiftler arasındaki ilişkiye zarar verebilen bu cinsel işlev bozukluğunu tedavi edebiliyoruz. Erken boşalma için de minimal invaziv tedaviler uygulayarak çok başarılı sonuçlar alabiliyoruz.
İnfertilite şüphesi taşındığında uzman kontrolü için beklenmesi gereken süre genel tanımlamada 1 sene olarak belirtilse de kadınların yaşının 35 – 40 olması halinde uzmanlara 6 ay gebelik oluşmaması halinde başvurulması gerekir. Alanımız androloji ve temel odağımız erkek kaynaklı infertilite olduğu için bu yazımda sperm hareketliliği ve infertilite özelinde bilgi aktaracağım. Ama öncelikle sperm hareketliliği kavramına değinmek istiyorum.
Sperm Hareketliliği Nedir, Neden Önemlidir?
Spermlerin yumurtaya ulaşması ve döllenmenin gerçekleşmesi adına sperm hareketliliği en önemli kriterlerden biridir. Spermler kadınların üreme yolundan geçebilecek hareketliliğe sahip olmadığında yumurta ve sperm hücrelerinin birleşmesi fiziksel olarak mümkün olmamaktadır. Bu açıdan yaklaşıldığında sperm hareketliliğinin ideal kriterlere sahip olmamasının erkek kaynaklı infertilite nedenleri arasında yer alabileceğini ifade edebilirim.
Sperm hareketliliği kavramı salt hareketliliğe indirgenebilecek bir olgu da değildir. Bazı spermler çok dar daireler çizerek ilerleyebilir ya da yerlerinde titreşirler ve hareketli kabul edilebilirler. Dolayısıyla bu hareketliliğin gebelik için ideal nitelik taşıması diğer bir deyişle spermlerin vajina kanalından geçip yumurtaya doğru ilerleyebilmesi adına farklı kriterlere ihtiyaç duyulur. Spermin yumurtayı dölleyebilmesi için servikal mukus içerisinde saniyede minimum 25 mikrometre hızla hareket etmesi gerekir. Yumurtaya ulaşabilmesi için de bu hareketin düz bir çizgi halinde ya da büyük daireler çizme şeklinde olması önemlidir. Diğer bir deyişle infertilite söz konusu olduğunda spermlerin hareketliliği kadar bu hareketliliğin nasıl özellikler taşıdığı da dikkate alınmalıdır.
Sperm Hareketliliği ve İnfertilite
Erkek kaynaklı infertilite dahilinde sperm kalitesi çok önemli bir değişkendir. Spermlerin sayısı, spermlerin şekli ve spermlerin ileri yönlü hareketi gibi sperm kalitesini belirleyen faktörler arasında erkek kaynaklı kısırlığa en sık neden olanın sperm sayısı düşüklüğü olduğu bilinmektedir. Ancak sperm hareket azlığı da sperm sayısı kadar önemli bir değişken olarak karşımıza çıkabilir. Küçük bir hatırlatma, düşük sperm sayısı olan erkeklerin sperm hareketliliği de genellikle az olmaktadır!
Sperm hareket azlığına neden olabilen çeşitli nedenlerden bahsedilmesi mümkündür. Genel olarak testislere ve fonksiyonlarına zarar verebilen enfeksiyonların, testislere yapılan cerrahi müdahalelerin, doğumsal anomalilerin, zamanında tedavisi yapılmayan inmemiş testis sorununun ve travmaların sperm hareket azlığı ile sonuçlanabileceği bilinmektedir. Tüm bu durumların dışında uzun süreli anabolik steroid kullanımının ve skrotumdaki toplar damarların varisleşmesinin yani varikosel hastalığının da sperm hareketliliğini olumsuz yönde etkileyebileceği yönünde kanıtlar mevcuttur.
Sperm hareket azlığı spermiyogram adı verilen semen analizi ile teşhis edilebilir. Teşhisin doğruluğu için en az iki hafta arayla iki ayrı spermiyogram yapılması gerekir. Verilen semen örneklerinin incelenmesi sonucunda hareketli spermlerin oranının %40-50’nin altında olduğu teşhis edilirse sperm hareketliliğinin artırılması adına üroloji ve androloji uzmanları kişiye özel tedavi planlaması yaparlar. Sperm haraketliliğinin değerlendirilmesinde semen analizine ek olarak Folikül Stimulan hormon, Luteinizan hormon, Estradiol, total testosteron, prolaktin ve tiroit stimulan hormon seviyelerinin değerlendirmesi de gerekebilir. Ayrıca testislerin durumunun değerlendirilmesi için skrotal renkli doppler ultrasonografi de yapılması gereklidir.
Penis Başına Dolgu Uygulaması ile Erken Boşalma Tedavisi
Erken boşalma problemi çok ama çok sık görülüyor! Öyle ki; erken boşalmanın en sık görülen cinsel işlev bozukluğu olduğu biliniyor. Nedenleri oldukça çeşitli. Bazı erkeklerde psikolojik bazı erkeklerde de fizyolojik sorunlar erken boşalmaya neden olarak çiftlerin cinsel yaşamı üzerinde göz ardı edilmesi zor bir olumsuzluk yaratıyor. Erken boşalma sorununun yönetilebilmesi adına çeşitli tedavi seçeneklerinin denenmesi mümkün, ancak bu cinsel işlev bozukluğunun nedeni sinir yoğunluğunun çok yüksek olduğu penis başındaki hassasiyet olduğunda, dolgu uygulamaları ile hem hızlı hem de çok başarılı sonuçlar alınabiliyor.
Tedavi şu şekilde etki ediyor; penis başına enjekte edilen ve içerisinde hyaluronik asit barındıran dolgu malzemeleri penis cildi ile sinirler arasında bariyer görevi görüyor. Böylece penis başı hassasiyeti azaldığı için aşırı duyarlılığın önüne geçilerek boşalma süresinin geciktirilmesi mümkün oluyor.
Penis başına dolgu uygulaması ile erken boşalma tedavisini klinik ortamında uygulayarak penis aşırı duyarlılığının giderilmesini ve boşalma süresinin yaklaşık 3 kat uzatılabilmesini sağlıyoruz. Yöntem cerrahi nitelik taşımıyor, etkisi uygulamadan yaklaşık 1 hafta sonra hissediliyor ve tedavi kişiden kişiye değişmekle birlikte ortalama olarak 1 yıl kalıcılığını sürdürüyor.
Erken boşalmanın dünya genelinde ilişkilerin sessiz çöküşü olmasının ardındaki gerekçe ne? Cinsel ilişkiye girmeden önce ya da cinsel ilişki başladıktan hemen sonra kontrolsüz şekilde boşalma yaşanması yalnızca erkekleri etkileyen bir durum mu? İnanın tüm bu sorular, derin açıklamaları beraberinde getiriyor. Yapılacak sayısız çıkarım var, fakat verilecek yanıtlara oranla yüzeysel sayılabilecek açıklamalar dahi oldukça dramatik! O zaman erken boşalmayı gelin birlikte tanıyalım ve her zaman amaçladığımız gibi farkındalığımızı artıralım.
Erken Boşalma Bir Tercih Değildir
Erken boşalma ile ilgili bilinmesi gereken en önemli unsurlardan biri bu cinsel işlev bozukluğunun erkeklerin tercihi ya da kontrol edebilecekleri bir durum olmadığıdır. Boşalma süreci merkezi sinir sistemi tarafından kontrol edilir. Bir erkek cinsel olarak uyarıldığında beyin ve penis arasında sinyallerden oluşan bir köprü kurulur. Fakat bu köprü kurulurken hem hormonlar hem yaşın ilerlemesi hem cinsel olarak nasıl bir uyarılma içerisinde olunduğu hem psikolojik faktörler hem de fizyolojik unsurlar etkisini hissettirir.
Erkeklerin erken boşalması elbette ki bir tercih değildir ancak tedavi seçeneklerinin değerlendirilip değerlendirilmemesi söz konusu olduğunda işler biraz değişir. Bu noktada, erken boşalma sıklıkla tekrar ediyorsa ve tedavi seçenekleri değerlendirilmiyorsa evet; kabullenilmesi gereken bazı gerçeklikler var demektir. Cinsellik tek yönlü bir eylem değildir. Cinselliğin doğasında birçok duygu barınır ve sonuçları da partnerlerin yalnızca birini etkilemez. Kadınlar da erken boşalmadan fazlasıyla etkilenir, bu durum da bizi ne yazık ki boşanmaya ya da ilişkilerde kopuşa getiren bir noktaya taşıyabilir.
Üstelik her zaman spesifik belirtilere neden olmadığı için gerçek görülme sıklığı hakkında kesin bir bilgiye de ne yazık ki sahip değiliz. Varikosel tedavi edilmeli mi?, varikosel tedavisi ne zaman yapılmalı? gibi birçok soru ile karşılaşıyorum. Her defasında varikoselin çiftler özelinde ve yol açtığı etkiler doğrultusunda tedavisi planlanması gereken bir hastalık olduğunu da vurguluyorum. Konunun hassasiyeti ve yol açtığı etkilerin farklılığı nedeniyle bu yazımda biraz detaylara inmek ve varikosel ile en sık görülen erkek cinsel işlev bozukluklarından biri olan erektil disfonksiyon arasındaki bağlantıyı açıklamak istiyorum.
Varikosel Her Zaman Belirti Vermez
Varikosel teşhisi genellikle çocuk sahibi olmak isteyen ancak 1 yıl boyunca korunmasız cinsel ilişkiye rağmen gebelik oluşmayan çiftlerin kadın hastalıkları ve doğum uzmanları ile üroloji uzmanları tarafından eş zamanlı değerlendirilmesi sonucu teşhis edilen erkek kaynaklı kısırlık nedenidir.
Fiziksel muayene sonucu teşhis edilebilen bu hastalık sperm kalitesinde azalmaya ek olarak etkilenen testisin boyutlarında küçülmeye, kasık ve testis ağrılarına neden olabilir. Yakın zamana kadar varikoselin yol açtığı etkilerin göreceli olarak sınırlı olduğuna dair olan yaygın inanış, günümüzde testosteron hormonuna olan etkilerinin daha iyi anlaşılmasıyla değişmiştir.
Varikosel ve Testosteron Seviyesi
Testosteron, vücutta önemli görevlere sahip cinsiyet hormonudur. Erkeklerde cinsel istek, kemik kütlesi, yağ dağılımı, kas kütlesi, sperm üretimi gibi süreçlerin devamlılığı adına kritik derecede önemlidir.
Testosteron seviyesinin düşmesi erkeklerin hem fiziksel ve psikolojik anlamda ciddi sağlık sorunları ile karşılaşması hem de sertleşme problemi yaşaması anlamına gelebilir. Nitekim yapılan bilimsel araştırmalar da tedavi edilmeyen varikosel nedeniyle testosteron seviyesinde azalma meydana gelebileceğini ve bu durumun da erektil disfonksiyon oluşumunda rol oynayabileceğini göstermektedir.
Yine de, bu kısma lütfen dikkat, erkeklerde tek başına testosteron eksikliği ile sertleşme problemi arasında çok sıkı bir bağlantı olduğu söylenemez. Testosteron düşüklüğüne bağlı görülen sertleşme problemi vakaları incelendiğinde genellikle testosteron düşüklüğüne eşlik eden çeşitli sağlık sorunları olduğu gösterilmiştir. Düşük testosteron seviyesi ile metabolik sendrom, obezite ve diyabet arasında güçlü bir bağlantı olduğu unutulmamalıdır.
Sanayileşmiş ülkelerdeki infertilite oranının 1960’lı yıllarda %8 seviyelerindeyken günümüzde bu oranın %35’lere ulaşmasının ardında birçok faktör var şüphesiz. Artık hem kadınlar hem de erkekler çok daha özgür ama daha izole ve sınırları içerisinde hapsolmuş bir hayat yaşıyor. Teknoloji güzel ve konforlu olsa da ortaya çıkardığı sonuçlar ve bizim bu sonuçları nasıl değerlendirdiğimiz sağlığımızı etkileyebiliyor. Stres, sağlıksız beslenme ve hareketsiz bir yaşamın sonuçları DNA’mıza işleniyor. Tabii tüm bunlar bir yana bir de gezegenimize verdiğimiz zararlar var, hava ve çevre kirliliği üreme sağlığımıza zarar verebiliyor.
Hava Kirliliği Sperm Kalitesinin Düşmesinde Etkili
Bir spermin yumurtayı dölleyebilmesi için en önemli kriterlerden biri sperm morfolojisi olarak adlandırdığımız sperm şeklidir. Spermin şeklinde meydana gelen bir anomali yumurta ile spermin birleşmesini engelleyebilir. 6500 erkeğin katılımıyla geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirilen bir araştırmanın sonuçları hava kirliliği ve sperm şekli arasında güçlü bir bağ olduğunu gösterdi.
Bir başka meta analizde ise hava kirliliğinin sperm hareketliliğinde azalmaya yol açabileceği; konsantrasyon, sperm şekli ve semen hacmi parametreleri arasında sperm hareketliliğinin hava kirliliğinden daha fazla etkilendiği gösterilmiştir. Aynı araştırmada dikkat çekici bir gerçekliğe de değinildiğini hatırlatmak istiyorum. Hava kirliliğine maruziyet yaşının düşmesi ile sperm kalitesindeki potansiyel zararın daha fazla olabileceği yönünde önemli görüşler mevcut. Genç ve orta yaştaki erkeklerin hava kirliliğinden daha fazla etkilendiği ve bu yaşlarda spermlerin zarar görme ihtimalinin daha fazla olduğu yönünde çıkarımlar var. Üstelik spermlerin zarar görmesi için belirgin derecede uzun bir zaman da gerekmiyor, hava kirliliğine yalnızca 2 veya 3 ay maruz kalınması dahi sperm hareketliliğini etkileyebiliyor.