30 Ağustos 2006
SPORDA bazı günler vardır. Çok istemenize rağmen amaçlarınızın hiçbirini gerçekleştiremezsiniz. Bu ya rakibin çok güçlü olmasından ya da sizin yeterli konsantrasyonu sağlayamamanızdandır. Japonya’da düne kadar harikalar yaratan ve rakiplerine teslim olmayan ay yıldızlı gençlerimiz son olimpiyat şampiyonu Arjantin karşısında işte böyle bir hüsran yaşadı. Maç öncesi rakibin gücüne işaret eden Tanjeviç, iyi savunma yapılmasını, guardlara dikkat edilmesini ve rakibe mutlaka baskı yapılmasını istedi.
7 sayı atabildik
Ancak açık söylemek gerekirse bu uyarıların tümü ikinci çeyrekten sonra unutulup gitti. Çünkü Arjantin son derece deneyimli ve etkili bir takımdı. Giderek sertleştirdikleri savunmalarıyla ne şutörlerimize çembere baktırdılar, ne de uzun uzunlarımıza pas aktarmamıza imkan sağladılar.
Kötü hücum ederek başladığımız karşılaşmada Cenk’in gayretiyle bir an direnir gibi olduk. Farkı kapatıp öne bile geçtik. Ama dedik ya, Arjantin bu turnuvanın en iyi takımlarından biriydi. Açıkçası bize ağır geldi. Ayrıca ikinci çeyrekte toplam 7 sayı üretmemiz kaderimizi belli etti.
Tanjeviç konuşmadı
Bugüne dek inançlı ve inatçı mücadeleleriyle alkışladığımız basketbolcularımız bir makine gibi işleyen Arjantin karşısında moral güçlerini yitirince çaresizce teslim bayrağını çekti. İş bir aralar öyle bir hale geldi ki, Tanjeviç molalarda konuşma gereğini bile duymadı.
Buraya kadar büyük bir mücadele vererek son 8 takım arasına girme başarısını gösteren milli takımımızda bu kez biraz daha fazla mücadele bekliyorduk ama olmadı. Yapacak fazla bir şey yok. Ama önümüzde beşincilik gibi önemli bir hedef var. Şimdi çöken moralleri yeniden toparlamalı, hedefe kilitlenmeliyiz.
NBA’ciler de olsa fark etmezdi
Bu genç takımın kat edeceği daha çok yol var. Arjantin takımı bu noktaya 15 sene birlikte oynayarak geldi. Biz henüz ilk turnuvamızda bu çocuklardan kaldıramayacakları bir yük beklersek ileride daha büyük hayal kırıklığı yaşarız. Bu yüzden onlara kendilerini toparlamaları ve bugün bulundukları noktadan daha yukarıda derece yapmaları için yüreklendirmeliyiz. Hedefteki dünya beşinciliğine konsantre etmeliyiz.
Yenilgiden sonra Mehmet Okur ve Hidayet Türkoğlu’nun olması halinde daha iyi bir sonuç alacağımızı ileri sürenler çıkacaktır. Bunun asla gerçekle ilgisi yok. Mükemmel basketbol oynayan ve rakiplerini kolay geçen Arjantin karşısında kim olursa olsun değişmezdi. Bu Arjantin, Amerika’yı geçip Dünya Şampiyonu olursa hiç kimse şaşırmasın. Çünkü turnuvanın en iyi takımlarından biri.
Yazının Devamını Oku 27 Ağustos 2006
Takımımızın İbrahim'in etrafında kenetlenip gerçek bir savaşçılar ordusuna dönmesi Japonya'da yaşadığımız en büyük değişim. Hücum etmeyi ve şut atmayı çok seven oyuncularımız artık savunma yapmaktan da keyif alıyor.
JAPONYA'daki Dünya Şampiyonası basketboldaki ilginç bir değişimi de gündeme getirdi. Bu değişimin en büyük örneklerinden biri de takım olgusunu ön plana çıkartan Türk Milli Takımı. Artık bir hedefe varmak istiyorsanız, bireysel yıldızlar yerine, takım olgusunu kabul eden ve sistem içinde oynayıp takımına liderlik yapabilen etkili yıldızlara sahip olmanız gerek. Japonya'da başarılı olan takımlara baktığımızda, Arjantin'de bir Manu Ginobili'nin Almanya'da Dirk Nowitzki'nin İspanya'da Pau Gasol'un ABD'de de Dwayne Wade ve LeBron James'in bunun en belirgin örnekleri olduğunu görürüz.
Bu oyuncular dünyanın en ünlü yıldızları olmalarına karşın, takımları için savaşmayı ön planda tutup gerektiğinde sorumluluğu üstlerine alarak ve arkadaşları ile büyük bir dayanışma içine girerek, sistem için liderin ne kadar önemli olduğunu gösteriyorlar. Bizde de bu lider İbrahim Kutluay. Sakatlığına rağmen büyük bir özveri ile oynayan kaptan, takım arkadaşlarını motive etmekte de son derece başarılı. Takımımızın onun etrafında kenetlenip gerçek bir savaşçılar ordusuna dönmesi de burada yaşadığımız en büyük değişim.
Savunmanın getirdiği ivme
Türk Milli Takımı'nın Japonya'da yaşadığı bir başka değişim ise bugüne dek, hücum etmeyi ve şut atmayı çok seven oyuncularımızın artık savunma yapmaktan da keyif almaları. Basketbolun en zorlu tarafı olan savunmayı yaptıkça motive olan ve bunun getirdiği ivme ile daha etkili hücum edebilen takımımızın içindeki arkadaşlık da yıllardır özlediğimiz nitelikte. Hata yapan gençleri deneyimlilerin teselli etmesi, kenardaki oyuncuların saha içine sürekli destek vermesi belki de başarılı sonuçlarımızın görünmeyen, ama en önemli etkeni.
Büyük bir özveri ile mücadele eden, savaşmaktan zevk alan takımımızın deneyimli isimleri Serkan ve Kaya, lider İbrahim'in en büyük yardımcıları. Savaşçı ve pes etmeyen kimlikleriyle sıkıntıya düştüğümüz anlarda, ateşlenmemizi sağlayan bu isimlere katılan Ermal, Fatih, Cenk, Engin ve Ender birlikte mücadele etmenin keyfini de doyasıya yaşıyorlar.
Bütünleşmenin ödülü
Bir başka özelliğimiz de burada basketbol dünyamızın pek tanımadığı Engin ve Ersan gibi iki genç yeteneği dünya vitrinine çıkarmamız. Bu iki genç büyük bir aksilik olmazsa çok kısa bir süre içinde dünya basketboluna damgalarını vuracaklardır.
Teknik heyet, oyuncu bütünleşmesi iyi sağlanınca ortaya bu başarılı sonuçlar çıktı. Şimdi Slovenya ile zorlu bir mücadele vereceğiz. Sakatlarımız var, ama umudumuz ve moralimiz yerinde.
Yazının Devamını Oku 25 Ağustos 2006
BASKETBOL Milli Takımımız grubun final maçında Yunanistan’a yenildi diye, kimse çıkıp da bu çocukları eleştirmesin. Genç devlerimiz dün gece son Avrupa Şampiyonu karşısında yine çıkıp aslanlar gibi mücadele ettiler. Kazanmak için varlarını yoklarını ortaya koydular. Ama bu kez olmadı.
"Yunanistan maçını kazabilir miydik?" diye sorarsanız, cevabım "Elbette kazanabilirdik". Biraz daha şanslı, biraz daha dikkatli olabilseydik, kritik top kayıpları yapmasaydık, bu maçı kazanabilirdik. Kazansak güzel olacaktı, ama kaybettik diye dünyanın sonu da gelmedi. Biz bileğimizin hakkıyla gruptan çıktık ve şimdi Slovenya’yla çeyrek finale kalmak için oynayacağız. Kazanırız ya da kaybederiz, ama bildiğim bir şey var ki, bu takım kimseye mücadele etmeden teslim olmaz. Dün bunu bir kez daha gördük.
İkramı reddetmediler
Ersan’ın son saniyede meydana gelen sakatlığı hücum ve savunma gücümüzü olumsuz etkilemişti. Maçın başlarında kötü hücum ettik. Prese çıkamadık, peşpeşe toplar kaybettik, geriye düştük. Ama maçı bırakmayan karaktere sahip takımımız, hemen toparlandı. Serkan’ın skorer oyununa, ikinci çeyrekte toparlanan savunmamız da katılınca maçı kontrolümüze alıp İbo’nun son saniye basketiyle devreyi önde bitirdik.
Ancak böylesi maçlarda çok uzun süre skorsuz kalmamak gerektiğini üçüncü çeyrekte unuttuk. Bu çeyrekte sadece 5 sayı üretince şut atmaktan korkan Yunanları uyandırmak için adeta davetiye çıkardık.
Son derece deneyimli oyunculardan kurulu Yunan takımı bu ikramı reddetmedi. Son çeyrekte yeniden toparlandık. Ama bu kez de şanssızlık yakamıza yapıştı. Eğer kritik noktalarda, kritik atışlarda isabet bulabilseydik, sanırım durum çok daha farklı olabilirdi.
Burada önemli bir turnuva oynuyoruz. Bunun içinde kaybedeceğimiz günler de olacak.
Yeter ki gerekli dersleri çıkaralım ve moralimizi ve motivasyonumuzu bozmadan inancımızı kaybetmeden yolumuza devam edelim. Çünkü bu takımda o güç var.
Yazının Devamını Oku 24 Ağustos 2006
Dünya Basketbol Şampiyonası'nda başarıdan başarıya koşan Milli Takımımız, dün de geleneğini bozmadı ve galibiyet zincirine yeni bir halka ekledi. Açık söylemek gerekirse, Katar bizim için rakip olamazdı ve olamadı da.
Dünkü maç bugün Yunanistan'la oynayacağımız grup finali için bizim açımızdan son derece yararlı bir idman oldu. Hem sakat oyuncularımızı dinlendirdik, hem de bugüne dek fazlaca oynatamadığımız genç oyuncularımızı deneme olanağı bulduk. Şimdiye kadar pek oynama şansı bulamayan Cenk, Semih ve Engin dün her an göreve hazır olduklarını kanıtlarken, genç oyuncularımızın özellikle ilk yarıda son derece başarıyla uyguladıkları 1-3-1 alan savunmasının, takımımıza artık iyice yerleştiğini gördük.
Kendilerini yormadılar
Katar önünde sakatlıklarına rağmen oynayan Ermal, Kaya, Kerem ve Ersan'ın özverilerini alkışlamamak elde değil. Hepsi bu forma için yürekten savaşıp, başarılı olmayı kafalarına koymuş gençler. İnanıyoruz ki, bugün bize çeyrek final, hatta yarı final yolunu daha rahat açmamızı sağlayacak bir Yunanistan galibiyeti hediye ederek, grup maçlarındaki bu başarılı seriyi fire vermeden tamamlayacaklar. Hepsi Türkiye'nin onlara inandığını ve güvendiğini biliyor.
Yazının Devamını Oku 22 Ağustos 2006
Basketbol Milli Takım Antrenörü, "Bu ekip önümüzdeki 5 yıl içinde Dünya basketboluna damgasını vuracak. Bu takım tıpkı burada olduğu gibi yüreğini ortaya koyacak ve mücadele edebilecek bütün oyunculara açık" dedi. JAPONYA’da düzenlenen Dünya Basketbol Şampiyonası’nda ilk 2 gün oynadığı basketbolla herkesin beğenisini kazanan ve biranda dikkatleri üzerine çeken Türk Milli Takımı’nın başarılı koçu Tanjeviç, umut dolu... Bu takımla çok büyük başarılara imza atmaya hazırlandığını ifade eden Tanjeviç, "Sanki yıllar öncesini yeniden yaşıyorum. İtalya Milli Takımı’yla yakaladığımız o zafer dolu günlerin benzerini bu takımda görüyorum" diyor.
Yeni Türk Milli Takımı’nın savaşcı bir kişiliğe büründüğünü ve buna erişmek için çok çalıştıklarını vurgulayan Tanjeviç şöyle dedi:
"Bu takım savaşılarak nerelere varılacağını herkese gösterecek. Hedefimize adım adım gidiyoruz. Biz Japonya’ya 2010’da Türkiye’de düzenlenecek Dünya Şampiyonası’nda mücadele edecek takımı hazırlamak için gelmiştik. Ancak bu, burada hiçbir şey yapmayacağız anlamına gelmemeli. Oyuncularımdan daha da yüreklerini ortaya koymasını istedim. Onlar da ilk 2 maçta bunu fazlasıyla yaptılar. Şimdi herkes bana bu takımı nasıl hazırladığımı soruyor. Doğru söylemek gerekirse 45 günlük hazırlık dönemimizde bu takımımızın önemli bir bölümü yoktu. Genç oyuncular Ümitler Avrupa Şampiyonası’nda büyük bir enerji harcayarak mücadele ederken, biz de onlardan yoksun çalıştık. Oldukça yorgun geldiler. İkinci hazırlık döneminde onlara fazla yüklenemedik. Ama takım olmayı kafalarına koymuşlardı. Bunu da sahada herkese gösteriyorlar.
Paniğe kapılmıyorlar
Bu takımın en büyük özelliği hiçbir zaman paniğe kapılmaması. Son Avustralya maçında devreyi 14 sayı geride kapattıktan sonra ben çok sakindim. Baktım oyuncularım da sakin. Onlara aynen şunu söyledim: ’Kendinize güvenin ve adım adım basketbolunuzu oynayın. İyi savunma yaparsanız, onları bozarsınız. Şutlarda acele etmeyin. Eğer bunları yaparsanız, son çeyreğe kadar farkı 6’ya indirirsiniz. Son çeyreğe 6 sayı geride girerseniz biz fizik olarak daha güçlüyüz. Maçı kazanırız.’ Nitekim bunu yaptılar. Hepsi basketbolu biliyorlar ve basketbolun gereklerini yerine getiriyorlar."
Ersan çok yetenekli
Genç oyuncuların performansından memnun olduğunu vurgulayan Tanjeviç, özellikle Ersan’ın geleceğinin çok parlak olacağını vurgulayarak, "Bu yıl kesinlikle Milwaukee formasını giyecektir. Oradaki antrenörler ve idareciler bana bunu açık açık söylediler. Ersan her pozisyonda oynayabilecek yetenekte bir oyuncu. Şut seçimini çok iyi yapabiliyor. Savunması mükemmel, çok güçlü bir yüreği var. Ama en önemlisi mükemmel bir basketbol zekasına sahip. O adeta basketbol için yaratılmış. Çok kısa bir süre sonra NBA’in önemli oyuncularından biri olur. Ersan’ın en büyük özelliklerinden biri de hiç heyecanlanmaması çok sakin oynaması" diye konuştu.
İbo gerçek bir önder
Takımın tecrübeli oyuncularının başarıda önemli roller üstlendiğini vurgulayan Tanjeviç şöyle devam etti: "İbrahim hırsı ve karakteriyle gerçek bir önder. Takımı mükemmel toparlıyor. Arkadaşlarına örnek oluyor ve onların çok iyi motive olmasını sağlıyor. Basketbol kalitesi ve bilgisi zaten tartışılmaz. Bir diğer deneyimli isim Serkan Erdoğan da müthiş bir özveriyle burada oynuyor. O şutör özelliklerine sahip bir oyuncu. Ama gençliğinde oyun kurucu da oynadığı için ben onu Avustrulya maçının son bölümünde, bu pozisyonda kullandım. O da görevini mükemmel yaptı. Müthiş tekniğiyle bizi zafere götürmekte etkili oldu. Uzun oyuncularımın hepsi çok yürekli. Fatih’in burada nasıl oynadığını herkes görüyor. Ancak bu çocuk bu noktaya 3 yılda gelebilirdi. Ülker’de hiç oynamadan geçirdiği o sezonlar, gelişimini uzattı. Keşke daha erken Galatasaray’a gelip, orada daha fazla süre alıp, oynasaydı. Ama çalışmasıyla bu açığını kapattı. Ermal, Kerem ve Kaya da çok yürekli oyuncular. Kimseden korkmadan mücadele etmeleri bunun açık göstergesi."
Yürekliye kapı açık
Türk Milli Takımı’nın savaşarak ve sonuna kadar mücadele ederek iyi yerlere geleceğini vurgulayan Tanjeviç şöyle dedi: "Çok zorlu bir turnuva oynanıyor. Herkes çok sert mücadeleyi seçmiş durumda. Oyuncularımı yıpratmamak için onları sık sık değişiklikle dinlendiriyorum. Bu takım tıpkı burada olduğu gibi yüreğini ortaya koyacak ve mücadele edebilecek bütün oyunculara açık. Bundan sonra şartlarımız bu. Bizimle bu mücadeleye girebilecek ve her türlü özveriyi gösterecek oyuncularla yola devam edeceğiz. Bu takım önümüzdeki 5 yıl içinde Dünya basketboluna damgasını vuracak. Ben onlarla gurur duyuyorum. Türk halkıda onlarla gurur duysun. Bu çocuklar Türk basketbolunu başarıyla temsil edeceklerdir."
Yazının Devamını Oku 21 Ağustos 2006
DÜNYA Şampiyonası’nda gerçekten tarih yazıyoruz. Bir gün önce hiç yenemediğimiz Litvanya’yı devirdikten sonra dün de ilk kez karşılaştığımız Avusturalya’yı ikinci yarıdaki müthiş mücadelemizle yenmeyi başardık. Avusturalya basketbol anlayışı olarak bize ters gelen, çabuk pas yapan ve özelliklerini fazlaca bilmediğimiz bir takım. Bu takımı yenebilmenin tek koşulu da mücadeleyi sonuna dek sürdürebilmekten geçecekti. Maç öncesi konuşmada Bogdan Tanjeviç, oyuncularına "Kazanmak için öncelikle iyi savunma yapmamız, sonra da dün alamadığımız ribaundları almamız gerekir" diyordu ve ekliyordu:
"Bunun dışında sizlere birşey söylemeyeceğim... Sahaya çıkın ve basketbolun gereklerini yerine getirin. Ama, ne olursa olsun mücadeleyi bırakmayın."
Evet, dün mücadeleyi hiç bırakmamamızın ödülünü aldık. 14 sayı geriye düştük. Ama umudumuzu yitirip dağılmadık. Bu takımdaki en büyük değişiklikte işte bu.
Ersan faktörü
Maç sonrasında Avusturalya takımının antrenörü Brian Goorjian’ın "Türkler ikinci yarıda bizi fizik olarak ezdiler. Onların sertliği ile başa çıkmadık" itirafı, çok büyük bir aşama yaptığımızın en açık göstergesiydi. Bundan önceki yıllarda oyunun sonunda pek diri kalamazken, şimdi artık dimdik ayakta olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
İyi başlayıp ikinci çeyreğin sonunda dağıldığımız maça, tekrar geri dönüşümüzün baş mimarı hiç kuşkusuz genç Ersan İlyasova idi. Almanlar’ın NBA yıldızı Nowitzki’ye benzeyen stili ile hiç korkmadan sorumluluk alan bu genç yetenek, muhteşem bir performans ortaya koydu. Peş peşe attığı isabetli atışların yanı sıra, savunma becerisi ile de geleceğin önemli bir yıldızı olacağının işaretlerini verdi.
Yıldız oyuncu
Liderimiz İbrahim oyunun son bölümüne damgasını vururken, yıldız oyuncunun ne demek olduğunu herkese bir kez daha gösterdi. Örnek kaptan, takımın ateşlenmesinde de başrolü oynayanlardan biriydi. Dün mücadele eden diğer basketbolcularımıza da haksızlık etmeyelim. Özellikle uzunlarımız Kerem, Ermal, Kaya ve Fatih çember altında inanılmaz mücadele ettiler. Rakibin uzunlarını etkisiz hale getirirken, Tanjeviç’in istediği ribaundları da topladılar. Bu alanda sağladığımız 40-29’luk üstünlük, Tanjeviç’in planının iyi işlediğinin göstergesi idi.
Son bölümde skorer olarak gelen Serkan’ın oyun kuruculuk görevini başarıyla üstlenmesi de takımımızın bir başka ilginç özelliği idi. Herkesin her işi yaptığı, ama öncelikle canla başla mücadele edip varını yoğunu ortaya koyduğu bu takım, şimdi önemli bir avantaja sahip. Birbirlerine yardım eden, bir topu kazanmak için kendilerini yerden yere atan bu oyuncuların Japonya’da bizleri daha çok güldüreceğine inanıyorum. Böyle yürekli gençlerle basketbolumuzun geleceğinin çok açık olduğunu söylemek, herhalde kehanet olmaz.
Yazının Devamını Oku 20 Ağustos 2006
DERLER ya, "inanmak başarmanın yarısıdır." İşte dünkü muhteşem Litvanya zaferinin tek kelimeyle özeti, genç oyuncularımızın sahada verdikleri inançlı ve bitmek tükenmek bilmeyen enerji dolu mücadeleydi. Maç öncesinde tüm arkadaşlarını etrafına toplayan kaptan İbrahim onlara, "Çıkıp savaşacağız ve bu devleri yeneceğiz" diyordu. Ve ardından ekliyordu: "Geri düşsek bile mücadeleyi bırakmayız." Koç Tanjevic ise, maç öncesi oyun planını, "Her alanda iyi savunma yapacağız. Oyunun kontrolünü sürekli elimizde tutacağız. Rakibin en büyük silahı hızlı hücum. Eğer buna izin vermezsek, fizik mücadelede ezilmezsek, kazanırız" diyordu. Tanjevic’in bu planı sahada kelimesi kelimesine uygulandı. Şimdiye kadar bize hep ters gelen Litvanya karşısında ribaund zaafiyetimizi onlardan daha fazla mücadele ederek kapattık. Tanjevic’in istediği sert savunmayı oyun kuruculardan başlamak üzere öyle etkili yaptık ki, dünya basketbolunda önemli yeri olan rakibimiz zaman zaman çemberi göremez oldu.
Eğer biraz daha deneyimli takım olabilsek ve başarıya giden yolda küçük detaylara biraz daha dikkat edebilsek, belki de işi ilk yarıda bitirebilirdik. Ancak, dün gördük ki, gençleşen takımımız birbirine kenetlenmiş ve yıllardan beri özlemini çektiğimiz bir takım haline gelmiş.
İbrahim Kutluay faktörü
İbrahim Kutluay, deneyimi ve skorer kimliği ile tartışmasız bu takmın lideri. Gerek oyunda olduğu sırada, gerekse kenardan arkadaşlarını müthiş motive ediyor. Paylaşımcılık ruhunu bütün takım gibi o da fazlasıyla benimsemiş. Etrafa yaydığı pozitif enerjiyle genç arkadaşlarının mücadele gücünü artırması da bir başka önemli faktör. Takımın diğer deneyimli oyuncuları Serkan ve Kaya da özveriyle mücadele ediyorlar. Hata yapanı hemen teselli edip, oyundan kopmamasını sağlıyorlar.
Oyun kurucu pozisyonunda sıkıntı çektiğimiz bir gerçek. Ancak Tanjevic, Ender-Hakan ikilisini sık sık değiştirerek onların daha diri kalmalarını sağlıyor. Tanjevic’in oyunun her bölümünü yaşaması, hatta bir ara kendini kaptırıp sahanın içine kadar girmesi takıma verdiği inancın ve hırsın bir başka göstergesi.
Kerem, devlerle boğuştu
Dün görev alıp da altından kalkmayan hiç kimse yoktu. Ama Kerem Gönlüm’e ayrı bir bölüm açmak istiyorum. Dev gibi Litvanyalılar’la inanılmaz şekilde boğuştu. Ribaund aldı, skora katkı yaptı. Genç Ersan dünkü performansıyla dünya basketbolu için gelecekte önemli isimlerden biri olacağının işaretini verirken, Cenk, Ermal, Ender, Fatih ve Semih de sahaya girdiklerinde bu takımı takım yapan parçalardan birileri olduklarını gösterdi.
Dünkü zaferin kilit noktası Tanjevic’in dediği gibi rakibe fast break imkanı tanımamaktı. Düşünün, bu işin uzmanı Litvanya takımı sadece 6 hızlı hücum sayısı üretirken, bizim ürettiğimiz sayı 9’du. Litvanya takımının en etkili olduğu çember altı bölgesinden onlara sadece 34 sayı izni verirken, biz daha zayıf olduğumuz boyalı alanda 30 sayı ürettik. Tüm bunlar bir kere daha gösterdi ki, mücadele ve savunma bu işin temel anahtarı. Böylesine yüreğini ortaya koyan bir Türk takımı her zaman dünya basketbolunda söz sahibi olur. Yeter ki, rakipten korkmadan, ürkmeden yürekle yola devam edelim.
Yazının Devamını Oku 14 Mart 2006
Siyah beyazlıların bu sezon şampiyon olması, kupayı alması inanın hiç sürpriz olmaz. Planlı ve kararlı insanların bir hareketi olarak karşımıza çıkan Beşiktaş gerçeği, herşeyin parayla yapılamayacağını göstermesi açısından da çok önemli. BASKETBOL Ligi bu sezon ayrı bir zevkli, ayrı bir heyecanlı... Ligin zirvesinde yine iki dev, Ülker ile Efes Pilsen var. Ama bu sezon koltuklarında pek rahat oturamıyorlar. Bunun nedeni de lige damgasını vuran Beşiktaş gerçeği. Türk basketbolunun bu iki süper takımını aynı sezon içinde ikişer kez deviren bir başka takım çıkmamıştı bugüne dek. Murat Didin yönetiminde durmadan çalışan ve mütevazi kadrodan bir dev yaratan Beşiktaş’ın bu büyük başarılara imza atması bir düşünce devriminin eseri.
Durdurulamayan dev
Avrupa deneyimi ve birikimini Beşiktaş’a taşıyan ve Akatlar Spor Salonu’nu bir basketbol cennetine dönüştüren Didin’in herkese örnek olacak uygulamaları, siyah beyazlı kulübe basketbol zenginliğini getiren devrimin ilk adımları. Taraftar, oyuncu ve yönetici bütünleşmesi başarının temel anahtarı. Bunun üzerine sevgi, arkadaşlık ve dayanışma duygularını da monte ettiğinizde, en kısıtlı kadrolar bile beklenenin çok üstünde sonuçlar elde edebiliyor. Bu gerçeği iyi özümseyen Didin ve öğrencilerinin sahada verdikleri inanılmaz mücadele, tribünlerin coşkusu ile de bütünleşince Beşiktaş durdurulamayan bir dev haline dönüşüyor.
Bütün oyuncularından maksimum verim almayı çok iyi bilen Murat Didin’in sahneye sürdüğü bu takım, son Efes Pilsen ve Ülker galibiyetleriyle devlere açıkca meydan okurken, belki de basketbolda yıllardır beklenen bir değişimin ilk işaretlerini veriyordu. Bu sezon Beşiktaş’ın şampiyon olması, kupayı alması inanın hiç sürpriz olmaz. Planlı ve kararlı insanların bir hareketi olarak karşımıza çıkan Beşiktaş gerçeği, herşeyin parayla yapılamayacağını göstermesi açısından da çok önemli.
Değişimin öncüleri
Ülkerspor’un bu yıl basketbola aktardığı kaynağı en olumlu kullanan takım olan Beşiktaş, yönetimin de verdiği destekle bir basketbol devrimine daha şimdiden imzayı atmış gözüküyor. Siyah beyazlıların coşkulu taraftarıyla bütünleşen inançlı oyuncuları, basketbol şeytanı hocalarıyla birlikte daha şimdiden özlediğimiz değişimin meyvalarını toplamaya başladılar. Bu da sanırım herkese örnek olmalı.
Büyük bir heyecanla yola çıkıp, bu yolda inançla yürüyen siyah beyazlılar elde ettikleri sonuçlarla yıllardır uyuyan basketbolumuza ve tribünlere renk getirirken, Türk basketbolunda başlattıkları devrimin öncüleri olmanın gururunu da yaşıyorlardır.
Yazının Devamını Oku