DÜNYA Şampiyonası’nda gerçekten tarih yazıyoruz. Bir gün önce hiç yenemediğimiz Litvanya’yı devirdikten sonra dün de ilk kez karşılaştığımız Avusturalya’yı ikinci yarıdaki müthiş mücadelemizle yenmeyi başardık.
Avusturalya basketbol anlayışı olarak bize ters gelen, çabuk pas yapan ve özelliklerini fazlaca bilmediğimiz bir takım. Bu takımı yenebilmenin tek koşulu da mücadeleyi sonuna dek sürdürebilmekten geçecekti. Maç öncesi konuşmada Bogdan Tanjeviç, oyuncularına "Kazanmak için öncelikle iyi savunma yapmamız, sonra da dün alamadığımız ribaundları almamız gerekir" diyordu ve ekliyordu:
"Bunun dışında sizlere birşey söylemeyeceğim... Sahaya çıkın ve basketbolun gereklerini yerine getirin. Ama, ne olursa olsun mücadeleyi bırakmayın."
Evet, dün mücadeleyi hiç bırakmamamızın ödülünü aldık. 14 sayı geriye düştük. Ama umudumuzu yitirip dağılmadık. Bu takımdaki en büyük değişiklikte işte bu.
Ersan faktörü
Maç sonrasında Avusturalya takımının antrenörü Brian Goorjian’ın "Türkler ikinci yarıda bizi fizik olarak ezdiler. Onların sertliği ile başa çıkmadık" itirafı, çok büyük bir aşama yaptığımızın en açık göstergesiydi. Bundan önceki yıllarda oyunun sonunda pek diri kalamazken, şimdi artık dimdik ayakta olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
İyi başlayıp ikinci çeyreğin sonunda dağıldığımız maça, tekrar geri dönüşümüzün baş mimarı hiç kuşkusuz genç Ersan İlyasova idi. Almanlar’ın NBA yıldızı Nowitzki’ye benzeyen stili ile hiç korkmadan sorumluluk alan bu genç yetenek, muhteşem bir performans ortaya koydu. Peş peşe attığı isabetli atışların yanı sıra, savunma becerisi ile de geleceğin önemli bir yıldızı olacağının işaretlerini verdi.
Yıldız oyuncu
Liderimiz İbrahim oyunun son bölümüne damgasını vururken, yıldız oyuncunun ne demek olduğunu herkese bir kez daha gösterdi. Örnek kaptan, takımın ateşlenmesinde de başrolü oynayanlardan biriydi. Dün mücadele eden diğer basketbolcularımıza da haksızlık etmeyelim. Özellikle uzunlarımız Kerem, Ermal, Kaya ve Fatih çember altında inanılmaz mücadele ettiler. Rakibin uzunlarını etkisiz hale getirirken, Tanjeviç’in istediği ribaundları da topladılar. Bu alanda sağladığımız 40-29’luk üstünlük, Tanjeviç’in planının iyi işlediğinin göstergesi idi.
Son bölümde skorer olarak gelen Serkan’ın oyun kuruculuk görevini başarıyla üstlenmesi de takımımızın bir başka ilginç özelliği idi. Herkesin her işi yaptığı, ama öncelikle canla başla mücadele edip varını yoğunu ortaya koyduğu bu takım, şimdi önemli bir avantaja sahip. Birbirlerine yardım eden, bir topu kazanmak için kendilerini yerden yere atan bu oyuncuların Japonya’da bizleri daha çok güldüreceğine inanıyorum. Böyle yürekli gençlerle basketbolumuzun geleceğinin çok açık olduğunu söylemek, herhalde kehanet olmaz.