Paylaş
JAPONYA'daki Dünya Şampiyonası basketboldaki ilginç bir değişimi de gündeme getirdi. Bu değişimin en büyük örneklerinden biri de takım olgusunu ön plana çıkartan Türk Milli Takımı. Artık bir hedefe varmak istiyorsanız, bireysel yıldızlar yerine, takım olgusunu kabul eden ve sistem içinde oynayıp takımına liderlik yapabilen etkili yıldızlara sahip olmanız gerek. Japonya'da başarılı olan takımlara baktığımızda, Arjantin'de bir Manu Ginobili'nin Almanya'da Dirk Nowitzki'nin İspanya'da Pau Gasol'un ABD'de de Dwayne Wade ve LeBron James'in bunun en belirgin örnekleri olduğunu görürüz.
Bu oyuncular dünyanın en ünlü yıldızları olmalarına karşın, takımları için savaşmayı ön planda tutup gerektiğinde sorumluluğu üstlerine alarak ve arkadaşları ile büyük bir dayanışma içine girerek, sistem için liderin ne kadar önemli olduğunu gösteriyorlar. Bizde de bu lider İbrahim Kutluay. Sakatlığına rağmen büyük bir özveri ile oynayan kaptan, takım arkadaşlarını motive etmekte de son derece başarılı. Takımımızın onun etrafında kenetlenip gerçek bir savaşçılar ordusuna dönmesi de burada yaşadığımız en büyük değişim.
Savunmanın getirdiği ivme
Türk Milli Takımı'nın Japonya'da yaşadığı bir başka değişim ise bugüne dek, hücum etmeyi ve şut atmayı çok seven oyuncularımızın artık savunma yapmaktan da keyif almaları. Basketbolun en zorlu tarafı olan savunmayı yaptıkça motive olan ve bunun getirdiği ivme ile daha etkili hücum edebilen takımımızın içindeki arkadaşlık da yıllardır özlediğimiz nitelikte. Hata yapan gençleri deneyimlilerin teselli etmesi, kenardaki oyuncuların saha içine sürekli destek vermesi belki de başarılı sonuçlarımızın görünmeyen, ama en önemli etkeni.
Büyük bir özveri ile mücadele eden, savaşmaktan zevk alan takımımızın deneyimli isimleri Serkan ve Kaya, lider İbrahim'in en büyük yardımcıları. Savaşçı ve pes etmeyen kimlikleriyle sıkıntıya düştüğümüz anlarda, ateşlenmemizi sağlayan bu isimlere katılan Ermal, Fatih, Cenk, Engin ve Ender birlikte mücadele etmenin keyfini de doyasıya yaşıyorlar.
Bütünleşmenin ödülü
Bir başka özelliğimiz de burada basketbol dünyamızın pek tanımadığı Engin ve Ersan gibi iki genç yeteneği dünya vitrinine çıkarmamız. Bu iki genç büyük bir aksilik olmazsa çok kısa bir süre içinde dünya basketboluna damgalarını vuracaklardır.
Teknik heyet, oyuncu bütünleşmesi iyi sağlanınca ortaya bu başarılı sonuçlar çıktı. Şimdi Slovenya ile zorlu bir mücadele vereceğiz. Sakatlarımız var, ama umudumuz ve moralimiz yerinde. Doğan Hakyemez-Harun Erdenay ikilisinin verdiği pozitif enerji, tüm sorunların üzerinden gelecektir diye düşünüyorum. Bir kaza olup bu turnuvanın dışında bile kalsak, bence milli takımımızdaki olumlu değişiklik, bizi artık çok daha ileri götürecektir. Artık "Memo-Hido oynamalı mıydı?" tartışmasını da bir kenara bırakmak gerek. İnanıyorum ki, onlar da genç arkadaşlarının verdiği bu mücadeleden keyif almışlardır. Ve kısa bir gelecekte bu arkadaşlarıyla birlikte aynı mücadeleyi vermek isteyeceklerdir.
Paylaş