11 Şubat 2002
NBA'in All-Star organizasyonu kenti heyecana boğuyor. Philadelphia iki gündür uyumuyor. Bu büyük şölen nedeniyle düzenlenen partiler geceleri renklendirirken, gündüzleri de çocuklara yönelik aktiviteler ve muhteşem basketbol şöleni kitleleri heyecandan heyecana sürüklüyor. All-Star 2002'nin ilk gecesi hiç kuşkusuz bizler için bu kez daha farklıydı. Yıllardır NBA yıldızlarının bu görkemli şölenini hayranlıkla izlerken, bu kez bizden birinin onların arasında olmasından duyduğumuz gurur, bu dev organizasyonun gözümüzde daha da büyümesine yol açtı.
Hidayet Türkoğlu, NBA'deki ikinci yılında All-Star'a renk katan oyuncuların başında gelirken, çaylaklar maçının atmaktan çok attırmayı seven tek ismiydi. Herkesin kendine oynadığı bu maçta Hidayet takım arkadaşlarına verdiği paslarla ve savunmadaki gayretiyle tribünlerin haklı alkışını toplamayı başardı. Ayrıca ilk yarıda attığı isabetli şutlar da onun buraya seçilmesinin ne kadar haklı olduğunun bir başka göstergesiydi.
3'E 3'TE ŞOV YAPTI
Hidayet asıl şovunu bu sezon ilk kez düzenlenen 3'e 3 organizasyonuna bırakmıştı. Önce efsanevi Magic Johnson ve Lakers'ın etkili ismi Derik Fisher ile kapıştı. Litvanyalı Marciulionis ile birlikte onları alt edip, finale çıktılar. Finalde karşılarında evsahibi Philadelphia takımı vardı. Ve herkes bir başka yaşayan efsane Moses Malone'un takımının şampiyon olmasını istiyordu. Ancak Hidayet'in Malone ile renkli mücadelesi finali daha da tatlandırdı. Büyük bir çekişme içinde geçen finalin ‘‘Altın Sayı’’ ile biten son basketinin Hidayet'ten gelmesi de bir başka gurur oldu bizler için. Bu basketle takımını şampiyonluğa ulaştıran Hidayet'e ödül töreninde arkadaşlarının ‘‘Kupayı sen al’’ demeleri de Türkiye için sanırımı unutulmayacak bir onurdu.
Kısacası All-Star'da devlerden önce sahne alan Hidayet, Türk yıldızı olarak soğuk Philadelphia gecesini ısıtırken bizlere de ayrı övünç verdi. Teşekkürler Hedo.
Yazının Devamını Oku 13 Aralık 2001
Basketbol öyle bir oyun ki, en ufak hatayı kaldırmıyor. İşte Efes, dün <B>‘‘aldığım’’ </B>dediği Olympiakos maçını böyle bir-iki minik hata sonucu kaybetti. Bitime 14 saniye kala Brown iki serbest atıştan birini kaçırıyor. Efes, 2 sayı önde ve bitime 5 saniye var. Olympiakos topu kenardan içeri sokacak. İşte o anda Efes'ten mola geliyor. Bu neyin molası? Olympiakos'a hücum etme planını kurmak için mi alınmış bu mola? Hadi bu hatayı yaptın, rakip ilk 3'lüğü attı, sokamadı. Ribaund gene alınamadı. Peki, bir 3'lük atma şansı daha tanınır mı? Yap faulü, hiç olmazsa iki atışla en kötü ihtimalle maç berabere bitsin.
YAZIK OLDU
İşte böyle olmayacak hatalar yüzünden Efes, Olympiakos'u elinden kaçırdı. Efes Pilsen'in Olympiakos'u yenebilmesi için ilk şartı kendi temposunu oyuna koymak ve hızlı hücum etmekti. Hızlı hücum için de iki temel şart var. Bunlardan ilki iyi savunma yapmak, ikincisi ise ribaund almak. Efes, uzun oyunculardan kurulu Olympiakos karşısında bunları yapamadığından geri düştü. Ancak, Ömer ve Arda ile canlanan savunma direncine Brown'un tutamadığı Ford'u kilitleyen Alper de katılınca Efes'in savunma organizasyonu düzeldi ve takımımız maça ortak oldu.
Hızlı oynadığı vakit rahatlayan Efes, bu istikrarını tüm maça yayamadığı ve Ford ile Forest'i durdurmakta güçlük çektiği için kazanabileceği bir maçı kaybetti. Bence akıllı oynayan Kerem'in, savunma gayreti içinde görülen Arda, Alper ve Mehmet Okur'un da çabalarına yazık oldu.
Bu arada maçın hakemlerinin de aleyhimize çaldıkları düdüklerle bu sonu hazırladıklarını ifade edelim.
Yazının Devamını Oku 29 Kasım 2001
Ne kadar özlemişiz 12 dev adamı... Bundan önce <B>Bulgaristan</B> ve <B>İsviçre </B>maçlarında istediğimiz gibi görememiştik onları. Ama dün gece Ukrayna karşısında öyle bir başlangıç yaptılar ki, her biri gerçekten devdi. Aydın Örs'ün istediği ilk şart olan savunma tüm etkisiyle sahada yapılınca Ukrayna'nın kımıldayacak hali kalmamıştı.
HARİKA KEREM
Uzun zamandır eleştirilen ama İsviçre maçıyla gerçek yüzünü göstermeye başlayan Kerem dün 12 dev adamın beyniydi sanki. Takımı mükemmel yönetirken skorada katkı yapıyordu. Kerem böyle oynayınca milli takımın da suskun kalması elbet beklenemezdi. Enfes savunmaya iyi hücum organizasyonu da eklenip fast break sayıları da peş peşe gelince Ukrayna ilk çeyrekte teslim bayrağını çekiverdi.
İki ay öncesinin devleri olarak sahne alan ay yıldızlı ekibimizde dün iki yıldızımız Hidayet ve Mirsad yoktu ama diğerleri onu hiç aratmadı. İbrahim klasını konuşturup sayıları peş peşe atarken, Mehmet Okur ve Hüseyin çember altının etkili isimleriydiler. İkinci yarıda Asım'ın da süper performansını göz ardı etmeyelim. Uzun bir sakatlık süresinden sonra müthiş bir dönüş yapan Harun da dün gecenin ışıldayan bir başka deviydi.
Anlaşıldı ki, bizim takımımız zorlu rakipleri seviyor. Bulgaristan ve İsviçre karşısında bekleneni veremeyenler daha dişli Ukrayna'yı ciddiye alınca gerçek yüzlerini ortaya koydular ve bir takım gibi oynamanın ödülünü de muhteşem bir zaferle süslediler.
13. ADAMI UNUTMAYALIM
Hepsine helal olsun, hepsine yürekten kocaman bir alkış. Biliyoruz ve inanıyoruz ki, onlar böyle oynadıkça basketbolunumuz çok daha yukarılara tırmanacak. Sahada ölümüne savaşıp takımı zafere götüren oyuncular kadar onları böylesine hazırlayıp motive eden teknik kadroya da yürekten teşekkür edelim. Bu arada tabiiki, Abdi İpekçi'yi bir bayram yerine çeviren tribündeki 13. adamın süper desteğini de unutmayalım.
Yazının Devamını Oku 22 Kasım 2001
Sporda en tehlikeli şey, ayakların yere basmaması ve rakibi küçük görmektir. Çok değil, bundan 2 ay önce Avrupa'da destan yazan 12 Dev Adamımız, dün sıradan Bulgaristan karşısında işte bu sendromu fazlasıyla yaşadı.Oysa maç öncesinde Aydın Örs, tüm bu olacaklara işaret etmiş ve oyuncularını ‘‘Rakibi küçük görmeyin. İyi savunma yapın, ribaund alın ve mutlaka fastbreak atın’’ diye uyarmıştı. Ama ilk yarıda gördük ki bu uyarıların çoğu havada kalmıştı.
Ribauntlarda bizden daha kısa olan Bulgarlara, 17'ye 8 yenildik. En güçlü olduğumuz çember altı savunmasını bir türlü yapamayıp, her pozisyonda rakiplere geçildik. En önemlisi bizi Avrupa ikinciliği sevinci yaşatan yardımlaşmayı unuttuk. Eğer ilk yarıda Mirsad'ın hırsı ve dev yüreği olmasaydı, felaketin boyutu farklı olabilirdi.
DERS ALMALILAR
Bu devreye 20 sayı sıkıştıran Mirsad'a skorda sadece İbrahim yardım edince Avrupa Şampiyonası'nda hiçbir takımdan yemediğimiz 44 sayıyı potamızda gördük. İkinci yarı savunma derlenir, toparlanır diyorduk. Ama bir türlü bunu da beklediğimiz düzeye çekemedik. Hele hele sıkıntı çektiğimiz anlarda aslan yüreği ile mücadele eden Mirsad'da sakatlanınca, korkumuz iyice arttı. Ama maçı kazanmaya kararlı olan bir başka devimiz vardı. İbrahim beklenen sahnesini aldı ve üçlükleri peş peşe yollayarak skorun lehimize dönmesine yol açtı. Bu yarıda Hüseyin'in gayretini de göz ardı etmeyelim.
Sonuçta dev gibi oynayamadığımız, istediğimizi tam anlamıyla yapamadığımız, en büyük özelliğimiz olan savaşmayı unuttuğumuz maçı zor da olsa kazandık. Umarım devlerimiz dün geceki kabustan gereken dersleri almışlardır. Yoksa her maç böylesine kazanılmaz.
Yazının Devamını Oku 12 Kasım 2001
<B>BASKETBOLUMUZUN</B> iki devinin dünkü lig randevusunu izleyemeyenler inanın çok şey kaçırdı. Avrupalı iki şampiyon adayının mücadelesinde basketbol adına ne isterseniz o vardı. Basketbolun güzelliklerini izleyip, maçtan büyük keyif alırken, kendi kendime , ‘‘Bu maç neden Abdi İpekçi'de oynanmaz?’’ diye sormadan edemedim. Küçücük bir salona balık istifi sokulan basketbolseverler, bu maça giremeyen gençler resmen eziyet çektiler.
Herşeyden önce bu maçı kazanmayı çok daha fazla isteyen ve daha organize basketbol oynayan Efes Pilsen, bileğinin hakkıyla galibiyete ulaştı. Daha iyi savunma yapan ve Ülker'e oranla çok daha etkili hücum eden Efes'te dünün kahramanı, takımın beyni konumundaki Kerem'di. Bir oyun kurucunun nasıl oynaması gerektiğini gösteren Kerem, inanılmaz temposuyla ve baskıya hatasız top getirmesiyle ön plana çıkarken, yaptığı 7 asistle maça damgasını vurdu.
ÖDÜLÜ ALDILAR
İkinci yarıda Ülker'in döndüğü alan savunmasını çok iyi cezalandıran ve farkı 21 sayıya kadar çıkartan Efes'te, hemen herkes görevini kusursuz yaptı. Mehmet, bu sezon çok formda ve bir NBA oyuncusu gibi oynuyor. Stombergas, her geçen gün büyüyor. Brown ve Kambala, gereksiz işler yapmayıp, takımı başarıya götürüyorlar. Arda'nın yaptığı katkıyı da unutmayalım. Ülker'in olumlu tarafı ise mücadeleyi hiç bırakmamasıydı. Ancak Lollis, Harun ve Haluk'un çabalarının yanında Eley ve Goljoviç etkisiz kalınca, daha organize olan Efes, takım olarak mücadele etmenin ödülünü galibiyetle aldı. Bizlere enfes bir basketbol ziyafeti sunan iki takımı da bir kez daha kutlarken, maçın hakemlerinin de bu güzellikte katkılarının olduğunu hemen belirtelim.
Yazının Devamını Oku 3 Eylül 2001
Bayılıyoruz her işi zora sokmaya.. Bir gün önceki Slovenya kabusu olmasa, belki dün bu kadar çok sıkıntı çekmezdik. Bizden önce Letonya, Slovenya'yı devirince, turnuvaya devam etmek için İspanya'yı yenmekten başka çaremiz kalmamıştı. Yani bir anlamda, kendi işimizi kendimiz bitirecektik.
İlk iki günkü oyunumuzu gördükten sonra İspanya'dan ürkmüyor değildik. Ancak bu kez kazanmayı kafasına koymuş, aslan yürekli devler vardı. Bunların başında da hiç kuşku yok İbrahim Kutluay geliyordu. Bir gece önce kaptan Orhun'la birlikte arkadaşlarını kampta toplayıp, ‘‘Kendinize gelin’’ uyarısını yapan İbrahim dün yüreğini ve bileğini sahaya öyle bir koydu ki, onu tutabilene aşkolsun. İşte büyük oyuncu böyle olur. İşlerin iyi gitmediği zamanlarda sorumluluğu üstlenmek, skoru taşımak ancak yıldızların yapabileceği işlerdir. İbrahim dün, ay yıldızlı takımı çeyrek finale yükseltirken, ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu herkese gösterdi. Tabii sadece rakip potaya 35 sayı bırakan İbrahim değildi dünün kahramanı.. Mehmet Okur'u bir kenara ayırmak gerek. İçerden skor yaptı, dışardan şut attı, ribaund aldı, çember altını bloklarıyla rakiplere dar etti. Orhun, takımı çok iyi yönetirken, Hüseyin, Hidayet görevlerini en iyi şekilde yerine getiren isimlerdi.
BİTTİ DERKEN...
Üçüncü periyotun sonunda 15 sayılık farkı yakaladığımızda ‘‘Bu iş bitti’’ diyorduk. Ama son periyotta anlamsız bir şekilde paniğe kapılıp skorsuz kalınca, rakibe yakalandık ve yüreğimiz bir kez daha ağzımıza geldi. Fakat dedik ya kararlıydık. Savaşmak gerektiğini yeniden hatırladık. İşlerin ters gittiği anda Hidayet sahneye çıktı. Mehmet Okur ve diğerleri de ona katılınca 13'üncü Dev seyirci ile coşan Milli Takımımız karşısında İspanya'nın teslim olmaktan başka şansı kalmadı.
Artık çeyrek finaldeyiz. Bundan sonra hiç hataya yer yok. Dilerim, dün oyunun büyük bölümünde kendine gelen 12 Dev Adam, bundan böyle gerçek dev adamlar gibi oynar ve biz de mutluluktan havaya uçmaya devam ederiz.
Yazının Devamını Oku