Alpay’ın “Eylül’de Gel”i...
Ve Natalie Imbruglia’nın “Come September”ı..
Bu sonbaharı da geçen perşembe Şarköy’e giderken bu şarkıları dinleyerek açtım...
*
Tabii benim için sonbahar açılışı çocukluğumdan beri bağbozumlarıdır...
Bu yılki Baküs mevsimimi de Kayra’nın Şarköy Dedeçeşme Bağları’nda yaptım...
Son yıllarda daha çok Denizli Güney ve Urla bağlarında dolaşıyor, Trakya bağlarına gidemiyordum...
Oysa Trakya Türkiye’nin en önemli üç bağ bölgesinden biri...
Çünkü bir İzmirli olarak çok dikkatimi çekti.
*
Sitenin birinci sayfasında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın İzmir’e yaptığı ziyaretle ilgili bir haber vardı.
Bakan, KKTC Cumhurbaşkanı
1- Bu takımın hâlâ şansı var. O şansı da ben yarattım. Hollanda’yı, Norveç’i bu takımla yenip 11 puan aldım.
2- Şimdi burada 3 ay kalsam ne olacak? Önemli olan şu; Türkiye Dünya Kupası’na gittiği zaman bir vizyon çizmeli.
3- Yeni gelecek kişi mutlaka şunu yapmalı; futbolun kalkınması için bir danışma kurulu kurup bunları konuşmalıyız.
Önceki gün telefonla Şenol Güneş hocayı aradım. Ama gazeteci olarak değil, onu seven takdir eden bir dostu olarak aradım. Amacım sadece “Üzülme hocam” demekti.
Uzun bir sohbet yaptık. Çok ilginç şeyler anlattı.
Konuştuğumda henüz Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir’le görüşmüş değildi.
Tabi gazetecilik yanım da heyecana geldi.
Bu sonbaharda İstanbul Beyoğlu’nda Tünel’e yakın bir binada “kırmızı bir rüya” yaşanacak...
İsterseniz siz de bu rüyayı görebilirsiniz.
O nedenle ayrıntılarını anlatayım.
Bu bina 3 gün boyunca kırmızı ışıkla aydınlatılacak ve aynı zamanda bir “Sound and Light” gösterisi yapacak.
Yani “Ses ve Işık” şovu olacak...
Burası İsveç’in, İstanbul Osmanlı’nın payitahtı iken açılan sefaret binası...
Cumhuriyet’in ilanından sonra
Biraz sonra Necati Şaşmaz, sırtına atılmış paltosu ve iki elinin parmakları arasına sıkıştırdığı tesbihle yanlarına geldiğinde, hepsinin yerlerinden kalkıp onun önünde öğle bir eğilişleri vardı ki kendi kendime şunu demiştim:
“Yahu bunlar Kurtlar Vadisi’ni oynamıyor, resmen yaşıyorlar...”
O tablonun asıl nedenini geçen hafta anladık...
Meğer mesele daha derinmiş...
*
Geçen gün “Vadi”den gelen ilahi bir sesle uyandık ve Polat Alemdar’ın etrafındaki o kutsal haleyi hep birlikte gördük...
Meğer Necati Şaşmaz kendini “Mehdi” ilan etmiş...
“Maalesef seçilmiş biriyim”
Salı gece yarısı maç bittiğinde kafamda durmadan çınlayan soru şuydu: Kadın voleybolcularımız olimpiyatlarda ve Avrupa’da harikalar yarattı. Kadın boksörlerimiz, cimnastikçilerimiz, güreşçilerimiz müthiş sonuçlar aldı.
Aklınıza gelebilecek bütün branşlarda kadınlarımız harikalar yaratıyor.
İyi de arkadaş Hollanda’daki bu 6-1 ne?
Sizin de aklınıza aynı şeytani soru gelmiyor mu?
Bu ülkenin erkek sporcuları, kadınlarından daha mı az yetenekli?
Yoksa futbol sadece erkek sporu ve biz orada kabiliyetsiz miyiz?
O zaman da insana “İlkay Gündoğan neden Almanya Milli Takımı’nda banko oynuyor?” diye sorarlar.
ŞENOL GÜNEŞ'İ DE AŞAN VE YÜRÜMEYEN BİR ŞEYLER VAR
Biri kötü, öteki ikisi çok iyi haberlerdi.
Önce kötü haberden başlayayım...
*
Dünyanın en önemli haber ajansı Associated Press geçen cuma günü abonelerine bir haber geçti.
Dubai kaynaklı haberin başlığı şöyleydi: “Afgan Özel Televizyonları kendilerini Taliban yönetimine hazırlıyor...”
Habere göre, Afganistan’ın en büyük özel haber kanalı gönüllü olarak bazı programlarını yayından kaldırmıştı.
Yayından ilk kaldırılanlar da Türk dizileri ve müzik şovları olmuştu.
Hepsini gururla, göğsüm kabararak izledim.
Özellikle de kadın voleybolcularımızınkini...
A Milli Kadın Voleybol Takımı 124 gün süren yaz serüvenini iki bronz madalya ile noktaladı ve Türkiye’ye döndü.
Milli takımımızın uluslararası yaz performansı şöyleydi:
Milletler Ligi’nde 12 galibiyet, 5 yenilgi ile üçüncülük...
Olimpiyatlarda 3 galibiyet, 3 yenilgi ile beşincilik...
Avrupa Şampiyonası’nda 8 galibiyet, 1 yenilgi ile üçüncülük...