Ben naçizane bir magazin yazarıyım, tabii ki bir magazin istihbaratı bu...
*
Önceki gece yine uykusuz kalıp New York’taki “Ahmet Ertegün’ü anma yemeği”ni dakika dakika izledim.
Türkiye ile ABD arasında patlayan ve çok kötü bir noktaya gidebilecek büyükelçi krizinin tatlıya bağlanmasından 24 saat sonra New York’ta Türkiye ile ABD’yi birbirine bağlayan müthiş bir geceydi bu.
Geceye davetliydim, ama COVID-19 pozitif yüzünden katılamadım. Bedenim orada değildi ama aklım oradaydı... Gece boyunca konuştum katılanlarla... Bu arada Plaza otelinin kulislerinde Ahmet Ertegün’ün eski dostlarının fısıldadığı, benim için müthiş bir bilgi aldım...
*
Türk magazininin 1990’lı ve 2000’li yıllarının en büyük konularından biri şuydu:
Sokağa çıkmama kurallarına uydum.
Maskesiz gezmedim.
Sosyal mesafeye hep dikkat ettim.
Evde kapalı olduğum günlerde bile sporumu ihmal etmedim.
Sonra aşı dönemi geldi...
Önce 2 Sinovac oldum.
Sonra 2 BioNTech oldum.
Hayır hayır, geçirdiğim COVID-19 yüzünden değil.
Tam aksine cumartesi günü yapılan test negatif çıkmıştı.
Yaptırdığım 4 aşı sayesinde hafif bir nezleden bile hafif geçmişti.
Uykusuzluğumun nedeni 10 Büyükelçinin istenmeyen insan ilan edilmesi de değildi...
Nedeni, benim gibi bir spor manyağı için, tarihte az görülecek bir derbi gecesi olmasıydı...
Düşünebiliyor musunuz?
Siz “brunch şampanyacıları”, tabii ki siz de kadehinizi kaldırabilirsiniz...
Şu güzel pazar sabahı size çok umut verici bir haberim var...
Çok değil... İki-üç yıl sonra bir hapla gençleşme ihtimaliniz çok yükseldi...
*
Size ölümsüzlük vaat etmiyorum ama...
En geç 10 yıl içinde, sizi 150 yaşına kadar yaşatacak çok önemli gelişmeler olabilir.
Silikon Vadisi’nin en zengin 10 adamını alın...
Yani yüzde yüz Müslüman adı ve soyadı...
Dünya artık onu “Mo Salah” olarak tanıyor.
Liverpool’un şahane oyuncusu...
*
Bu yıl İngiliz futbol liginin başından beri Liverpool’u uçuruyor...
Ne Messi bıraktı ne Ronaldo...
İki haftadır futbolla ilgilenen herkes onun Manchester United’a attığı golü ve asisti konuşuyor.
Şimdiden futbol tarihine geçti...
Rehberimiz, vitrindeki süs eşyaları arasındaki bir domuz dişini gösterip şunları söyledi:
“Domuz insanoğlunun ilk evcilleştirdiği hayvandı. O nedenle mezarlarda bulduğumuz süs eşyaları domuz dişinden yapılmış eserlerdi.”
*
Demek ki domuz, bu topraklarda, yani Mezopotamya’da insanoğlu ile birlikte yaşamaya başlayan ilk hayvanlardan biriymiş... Ne ilginçtir ki yine bu topraklarda doğan iki inancın, Müslümanlığın ve Yahudiliğin de haram ilan ettiği ilk hayvan oldu.
Diyarbakır’da rehberimizden bunu dinlememizden 48 saat sonra dünya medyasına şu haber düştü:
New York Üniversitesi’nden bir doktor grubu çok ilginç bir deney gerçekleştirdi.
Domuzun bünyesinde geliştirilen bir böbreği, ailesinin iznini alarak, beyin ölümü gerçekleşmiş bir insanın bedenine bağladılar.
“Dans etmek kalplerimizin konuşmasını duymaktır...”
*
Halay da bir danstır...
Dans literatüründeki adı “folklorik dans”tır...
-
Fanatikler danstan korkarlar... Aralarında “hayatında hiç dans etmemiş olmakla” övünenler vardır.
Korkmakta haklıdırlar... Çünkü dans, onları besleyen nefreti, bir ilkokul çocuğunun bembeyaz silgisi gibi yumuşacık dokunuşlarla siler...
Yok eder...
Muhafazakâr bir ailenin üyesiydi...
Dün bizim mahallede onun hakkında yazılanlara baktım...
Üzülerek gördüm ki bu insanı hiç tanımıyormuşum...
Meğer tam da Türkiye’nin bugünlerde aradığı insanmış...
Hürriyet’te Yalçın Bayer’in yazısını okudum.
Onun daha ilk ve orta eğitimden başlayan bilim tutkusunu...
Üniversite yıllarını, sonrasını, Türk sanayisinin gelişmesi için verdiği mücadeleyi...