Diyarbakır Müzesi'ndeki domuz dişi ve 48 saat sonra gelen bir haber

Geçen hafta Diyarbakır Arkeoloji Müzesi’ni gezerken rehberimiz bize ilginç bir şey anlattı.

Haberin Devamı

Rehberimiz, vitrindeki süs eşyaları arasındaki bir domuz dişini gösterip şunları söyledi:

“Domuz insanoğlunun ilk evcilleştirdiği hayvandı. O nedenle mezarlarda bulduğumuz süs eşyaları domuz dişinden yapılmış eserlerdi.”

*

Demek ki domuz, bu topraklarda, yani Mezopotamya’da insanoğlu ile birlikte yaşamaya başlayan ilk hayvanlardan biriymiş... Ne ilginçtir ki yine bu topraklarda doğan iki inancın, Müslümanlığın ve Yahudiliğin de haram ilan ettiği ilk hayvan oldu.

Diyarbakır Müzesindeki domuz dişi ve 48 saat sonra gelen bir haber

Diyarbakır’da rehberimizden bunu dinlememizden 48 saat sonra dünya medyasına şu haber düştü:

New York Üniversitesi’nden bir doktor grubu çok ilginç bir deney gerçekleştirdi.

Haberin Devamı

Domuzun bünyesinde geliştirilen bir böbreği, ailesinin iznini alarak, beyin ölümü gerçekleşmiş bir insanın bedenine bağladılar.

Ve domuzda yetişen böbrek insanın bedeninde çalıştı...

*

Tarihte ilk evcil hayvan olarak evine domuzu alan insanoğlu, şimdi de aynı domuzu hayatını kurtaracak bir organ olarak bedenine alıyordu.

İnsan evine giren ilk hayvan, bedenine giren ilk hayvan oluyordu.

*

19 Eylül günü dünya medyasına yansıyan bu haber, organ nakilleri konusunda yepyeni bir dönemi açıyor.

Böylece karaciğer ve böbrek nakillerinde umutsuzca sıra bekleyen milyonlarca insana umut doğdu.

Ancak bu gelişme dünyanın başka yerlerinde, Müslüman ve Yahudi dünyasında bir tartışmayı da başlatacak. Her Müslüman bedenine domuzdan alınmış bir organın yerleştirilmesine rıza gösterir mi...

*

Yirmi birinci yüzyıl bizi hiç beklemediğimiz sorunlarla karşı karşıya bıraktı... Hiç beklemediğimiz bir göçmen olayı ile karşı karşıya kaldık...

Sanki ilahi bir güç bize, “Birbirinizle kaynaşacaksınız. Zihinleriniz melezleşecek. Birbirinizi anlamaya çalışacaksınız” diyor.

*

Peki 12 bin yıl sonra domuzla iç içe yaşamayı yeniden öğrenebilecek miyiz?

Birçok insanın cevabını şimdiden duyar gibiyim.

“Ben domuzdan gelen bir organı kabul etmem...”

*

Büyük konuşmayın derim.

Haberin Devamı

Allah bize yaşanacak o kadar güzel bir hayat vermiş ki...

Yani artık o “domuz gibi” diye başlayan klişeleri de kırmanın zamanı... Bazen fedakâr bir domuzun uzattığı organa ihtiyacınız olabilir...

ÇÖP DİYENLERE KAPAK
ÖZDEMİR BEY; SİZE ‘ALEYNA İLE DÜET YAPIN’ DEMEDİM Mİ

ALEYNA Tilki’nin iki hafta önce streaming platformlarına konan şarkısı “Real Love”ı dinlediğim zaman “İşte şimdi küresel piyasaya giriyor” demiştim.

Şarkıyı Amerika’nın tanınmış DJ ve yapımcılarından Dillon Francis ile yaptı.

Yani bir düet gibi...

Diyarbakır Müzesindeki domuz dişi ve 48 saat sonra gelen bir haber

Yanılmamışım...

Dün Hürriyet’in manşetinde okumuşsunuzdur.

Şarkı, dünyanın en ünlü ve prestijli müzik listesi Billboard’a 24 numaradan girdi.

Bekleyin, bu daha Aleyna Tilki’nin küresel piyasada yaptığı ilk iş... Üstelik yapabileceği en iyi iş de değil.

Haberin Devamı

Bu kızın vizyonu var. Daha da büyük işler yapacak.

*

Türkiye’de bu genç insanların yaptığı her şeye anında “çöp” diyen bir eski nesil var.

“Türk popunda artık hiçbir şey yapılmıyor” diyorlar durmadan.

Onlardan biri de şarkılarını çok sevdiğim Özdemir Erdoğan.

Ona her defasında “Özdemir Bey, Tony Bennett’in Lady Gaga ile yaptığını siz de yapın. Mesela gidin, Aleyna Tilki ile düet yapın” diyorum.

*

İşte anlatmak istediğim buydu...

Bakın Tony Bennett-Lady Gaga beraberliği her ikisine de müthiş yeni alanlar açtı.

Lady Gaga şu günlerde yeniden Las Vegas’a gidiyor.

Artık pop konseri yanında bir de caz konseri veriyor ve ikisinin biletleri de anında tükeniyor.

*

Haberin Devamı

Son sözüm... Artık kimse bu ülkenin gençlerini küçümsemesin, yaptıklarına “çöp” demeye kalkmasın...

Türkiye’yi müzikte küresel dünyaya onlar taşıyor.

MALEZYA’NIN KONUŞTUĞU ‘HİCAP’LI’ MEDYA FENOMENİ...

FOTOĞRAFINI gördüğünüz kadının adı Nur Sajat... Malezya’da çok sayıda takipçisi olan bir medya fenomeni.

Aynı zamanda bakım klinikleri olan bir işinsanı. Olay 2018 yılında, yaş gününde kendine ait bir şirketin yeni binasının açılışındaki dua sırasında meydana gelmiş.

Diyarbakır Müzesindeki domuz dişi ve 48 saat sonra gelen bir haber

Nur Sajat bu duaya şu gördüğünüz hicabı giyerek gitmiş ve bunu sosyal medya hesabında paylaşınca ortalık karışmış.

Çünkü Nur Sajat bir trans birey.

Yani LGBT kişilik.

Erkekken ameliyatla kadın olmuş.

*

Haberin Devamı

Malezya dini otoritesi buna fena takmış ve uğraşmaya başlamış.

Bir ara Din İşleri Bakanlığı’na çağrılıp orada annesinin önünde taciz etmişler, dövmeye kalkmışlar. Hakaretlere uğramış. Ve sonunda, yani 3 yıl sonra onun hapisle cezalandırılması için harekete geçmişler.

Ya hapse girmesini ya da bir ıslahevinde tövbe ettirilmesini istiyorlarmış.

*

Nur Sajat Avustralya Hükümeti’nden iltica hakkı elde etmiş.

İslam dünyası giderek kendini işte böyle dünyevi sorunlarla karşı karşıya buluyor.

DURUL GENCE 1

LAİKÇİ ANNE BABALARIN ROCKÇI ÇOCUKLARIYDI

15 Mayıs 2010 günü Cemal Reşit Rey salonunda Gürer Aykal yönetiminde bir konser verildi.

Büyük orkestranın önünde 4 kişilik bir müzik topluluğu vardı.

Piyanoda Türkiye’nin eski AB Genel Sekreteri Murat Sungar oturuyordu. Gitarda Emekli Büyükelçi Burak Gürsel vardı. Basgitarda ise Hürriyet yazarı Sedat Ergin bulunuyordu. Davulun başında oturan kişi ise Durul Gence’ydi...

*

Sedat Ergin dışındaki üç kişi o gün özel bir günlerini kutluyorlardı. 1958 yılında Ankara’da TED Koleji’nde kurulan bir rock topluluğunun yarım yüzyılını...

Bu topluluğun adı “Sweaters”tı... Amerika’da Lollypop ve Elvis Presley rock’ının doğduğu yıllarda Türkiye’ye bu rüzgârı getiren gençlerdi onlar.

Diyarbakır Müzesindeki domuz dişi ve 48 saat sonra gelen bir haber
Bir dönemin en sürpriz nişanı: Durul Gence- Fatma Girik

Onlara sonradan Alpay ve Erkut Taçkın gibi isimler de katılacaktı. Ankara’da onlar, İstanbul’da ise Gökçen Kaynatan ve arkadaşları, Türk pop ve rock müziğinin temellerini atıyorlardı. Ve ben de İzmirli bir lise öğrencisi olarak onları radyodan hayranlıkla dinliyordum.

*

İşte Türk rock müziğinin kurucu babalarından biri olan Durul Gence’yi kaybettik...

Rock’tan caza, oradan Anadolu rock müziğine, Türkiye’nin bütün rock serüveninin vagon çocuklarından biriydi.

Sweaters topluluğu 50 yıl sonra bir araya geldiğinde, aralarından biri Milliyet gazetesine şunu demişti:

“Biz bugün “laikçi, ulusalcı” denilen anne ve babaların rockçı çocuklarıydık. Anne ve babalarımız ülkelerini seven, iyi birer Cumhuriyet çocuğuydu. Bizleri o duygularla yetiştirdiler.”

DURUL GENCE 2
ANADOLU ROCK MÜZİĞİNİ DOĞURAN ÜÇ ŞARKIDAN BİRİ ŞEYH ŞAMİL’Dİ

BENİM için Durul Gence “Sweaters”ın davulcusuydu.

Ama geniş Türkiye onu “Şeyh Şamil” şarkısındaki davul virtüözlüğü ile tanıdı.

*

1970 yılı Türkiye’de Şeyh Şamil yılı oldu. Bana göre Anadolu popu ve rock’ı dediğimiz akım, bu şarkı ile doğdu.

Anadolu popu kavramının isim babası Moğollar’dır. Kendilerini 1969 yılında bu kavramla tanımladılar.

*

Ama şarkı olarak patlayan ilk müzik Şeyh Şamil oldu ve sonra arkası geldi.

1974’te Erkin Koray’dan “Fesupanallah”... 1975’te Moğollar ve Cem Karaca’dan “Namus Belası”...

Ve ötekiler...

*

Anadolu popu bu insanların eseriydi...

Bugün hâlâ Türkiye’nin ana akım müziklerinden biridir...

Yani kaybettiğimiz Durul Gence, bundan 10 yıl önce bazı kişilerin “laikçi”, “ulusalcı” diye küçümsediği Cumhuriyet sevdalısı anne ve babaların rockçı çocuklarındandır...

Ama bu çocukların hepsi milli ve yerli duygularla müzik yapmışlardır.

Yazarın Tüm Yazıları