Paylaş
Ben naçizane bir magazin yazarıyım, tabii ki bir magazin istihbaratı bu...
*
Önceki gece yine uykusuz kalıp New York’taki “Ahmet Ertegün’ü anma yemeği”ni dakika dakika izledim.
Türkiye ile ABD arasında patlayan ve çok kötü bir noktaya gidebilecek büyükelçi krizinin tatlıya bağlanmasından 24 saat sonra New York’ta Türkiye ile ABD’yi birbirine bağlayan müthiş bir geceydi bu.
Geceye davetliydim, ama COVID-19 pozitif yüzünden katılamadım. Bedenim orada değildi ama aklım oradaydı... Gece boyunca konuştum katılanlarla... Bu arada Plaza otelinin kulislerinde Ahmet Ertegün’ün eski dostlarının fısıldadığı, benim için müthiş bir bilgi aldım...
*
Türk magazininin 1990’lı ve 2000’li yıllarının en büyük konularından biri şuydu:
“Tarkan, bir dünya starı olacak mı?”
Ahmet Ertegün bu işe el atmıştı. Onu Amerika’da star yapacaktı.
Ama bir türlü olmadı...
Önceki gece öğrendik ki, Ahmet Ertegün’ün Amerikan piyasasına asıl getirmek istediği sanatçı başkasıymış.
Tanju Okan’ı getirtmek istiyormuş.
*
Bu istihbaratı geceye katılan birinin ağzından aynen aktarıyorum:
“İki ayrı Ertegün kaynağından bizzat duyduğum -ki biri Linda Wachner, Mica’nın ‘power of attorney’si, yani vasiliği onda, Tanju Okan’ı çok sevmiş, çok getirmek istemiş ve hatta aralarında epey de konuşma geçmiş.
Belki ikisinin de ‘parti’lemeyi sevmesi ve güzel sese olan zaafları birbirlerini bir araya getirdi. Ne olursa olsun, Tanju Okan’a karşı büyük bir sevgisi varmış.”
ACABA HANGİ ŞARKILARINI DİNLEYİP BUNA KARAR VERDİ
BUNU duyunca şöyle koltuğuma yaslandım ve hayal etmeye çalıştım...
Tanju Okan’ı İngilizce bir şarkı söylerken duymaya, yüzünü görmeye çalıştım...
Yabancı dilde söylediklerine tekrar baktım.
İki İtalyanca şarkısı var.
“Ciao Ciao Bambina” ve “La Piu Bella Del Monde”
İkisi de fena değil.
İngilizce söylediği şarkılara gelince:
Tek piyano ile söylediği “The Shadow Of Your Smile”
Bence başarılı...
Ama İngilizce söyledikleri arasında en başarılısı “There Goes My Heart”tı galiba...
Kaydı çok kötü olmasına rağmen, arkasındaki orkestra çok başarılıydı...
*
Neden olmasın dedim... Tahmin ediyorum Ahmet Ertegün de özellikle onun bu şarkısını dinleyince böyle düşünmüştür...
Bu şarkı Atlantik stüdyolarında kaydedilseydi herhalde çok başarılı olurdu.
AKDENİZ DOKUNUŞU
VERSACE VE DOLCE GABBANA KARIŞIMI HARİKA BİR SALON
HİÇ şüphesiz bu gecenin bir de gizli kahramanı vardı.
Ali Arıkan...
Sinema ve müzik alanındaki büyük bilgisi başarıda büyük rol oynadı.
Gece için hazırlanan ‘Ahmet Ertegün’ belgeselini iki kere dikkatle izledim.
Çok güzel bir film olmuş.
Onun hayatına ait bölümlemeler çok zekice yapılmıştı.
Salonun düzenlenmesine gelince, o da çok başarılıydı. Kim hazırladıysa kutlarım.
Kırmızı tonun hâkim olduğu masaların düzenini çok beğendim.
Eminim gecenin Amerikalı davetlilerini çok etkilemiştir.
Çünkü Amerika’daki bu tür davetlerde görmediğimiz, adeta Versace-Dolce Gabbana karışımı bir Akdeniz dokunuşu vardı.
MICK JAGGER ANLATIYOR
BODRUM’DAKİ EVE ONDAN ÖNCE GİTTİM. O, EVE ÜÇ DANSÖZLE GELDİ
GECEYE video ile katılan Mick Jagger anlatıyor:
Ahmet’in farklı yönü sanatçılarının müziğini sevmesiydi. Müziği severdi. Ama iş yapmayı da severdi. Arasında seçim gerekirse her zaman müziği seçti.
Ray Charles, Atlantic’ten neden ayrıldı? Para için. Ama Ahmet bunu anladı, kabul etti, amenna dedi ve ikisinin arkadaşlığı hayatının sonuna kadar devam etti.
Sanatçılarının seslerini, vokallerini özellikle bir maestro gibi kendisi düzenlerdi.
Ray Charles’a diyor ki, ‘Sen ya Nat King Cole ya da Charles Brown gibi söylüyorsun, sen gibi söyle.’ Ve sonra ilk hiti olan Mess Around’u Ahmet Ertegün yazıyor. Ray Charles, o şarkıyla oluyor.
Stüdyoda olmayı çok severdi, her zaman “Şunu şöyle çal” diye direktif verirdi. Ne zaman ki uykuya dalardı, o zaman bilirdik ki tamam bu, albümün single’ı.
Ben Bodrum’a Ahmet ilk evini yaptırdığında gittim. Ahmet’ten önce evde ben kaldım, hatta o zamanki eşimle (Jerry Hall’dan bahsediyordu belli ki) evde kalıyoruz, çat kapı Ahmet geldi. 17 odalı ev, ben hoş geldin demeye indim, o da bana hoş bulduk demek için üç tane dansöz getirmişti.
Mica, Ahmet için çok iyi bir eşti. Siz pek bilmezsiniz ama Ahmet çok eğlenceli bir adamdı, Mica da hep onu hoşgörüyle karşılardı. Ahmet, muzır fıkra anlatmayı çok severdi, “Punch line”a gelince de Mica elini tutar “Off, Ahmet” derdi. Birbirlerini tamamlarlardı.”
YÖNETMEN ARTIYOR
SOPRANO GİBİ BİR FİLM YAPACAKTIK, ANA KARAKTER AHMET OLACAKTI
RAY Charles’ın hayatından esinlenen “Ray” filminin yönetmeni Taylor Hackford anlatıyor:
“The Sopranos gibi bir dizi yapmak istedik, ana karakteri Ahmet Ertegün olacaktı. Çok istedik, olmadı. Mick Jagger hâlâ istiyor.”
OYUNCU ANLATIYOR
FİLMDE AHMET’E OMLET DİYEN OTİS REDDİNG’Dİ
RAY filminde Ahmet Ertegün’ü oynayan Curtis Armstrong anlatıyor:
Ray filminde iki yer var. Doğru ama yeri doğru değil: “Ahmet için, ‘Ne o isim, Omlet mi?’ diyen aslında Otis Redding. Ve filmdeki ‘Your slip is showing’ yani “Eroin ve kokain belli oluyor artık” dediği kişi. Bunu Eric Clapton’a söylemiş.”
VİDEO KONUŞMALARI
ROCK’ÇILARI MİCK VE PLANT CAZCILARI WYNTON MARSALİS
1970’lerin efsane müzik dergisi Rolling Stone’un kurucusu Jean Wenner’in konuşması, gecenin müzik sosyolojisi çıtasını yukarı çekti.
Ünlü caz ustası Wynton Marsalis’in adeta naratör gibi yaptığı konuşma çok sıcaktı. “Onun arkadaşı olmakla gurur duyuyorum” demesi çok sıcaktı.
Ünlü rock’çı Kit Rock’ın konuşması, onun cenazesi için İstanbul’a kadar gelen bir son yolculuk dostunun konuşmasıydı.
Efsane Led Zeppelin’in efsane üyesi Robert Plant’ın “Ahmet, benim için gerçekten çok özel bir arkadaştı” demesi bütün 1970 veteranlarını mest etti.
New York eski Belediye Başkanı Michael Bloomberg’in, onun yardımsever yanını vurgulaması dikkat çekiciydi.
Tabii bir de Mick Jagger var ki, çok ilginç şeyler anlattı. Onu da yandaki bölümde yazdım.
BENİ ŞAŞIRTAN ‘BANG BANG’ FOTOĞRAFI
FİLMDE beni en şaşırtan fotoğraflardan biri Ahmet Ertegün ile ‘Sony and Cher’in birlikte çekilmiş karesiydi.
1966 yılının şarkısı. O yıl üniversitenin birinci yılındayım.
Ve bitiyordum bu şarkıya...
Belgeselde bir de 1947 yılı vardı.
Atlantik şirketini kurduğu yıl.
O da benim doğum yılımdı.
GAZETECİ GÖZÜYLE
Downton Abbey görüntülü gece
GECEYE katılan T24 yazarı Mehmet Yılmaz anlatıyor:
KIYAFET DİSİPLİNİ
Türkler, bu tür toplantılarda kıyafet kurallarına uymakta güçlük çekerler, blucinle düğünlere gidenleri, tişörtle Altın Portakal ödülünü almaya çıkanları bu yüzden pek yadırgamayız.
Plaza’daki gala yemeğinde bu nedenle hafiften bir Downton Abbey havası vardı diyebilirim.
Bütün kadınlar tuvaletli, bütün erkekler smokinliydiler.
GECENİN GOSPEL’İ
Gece, Ertegün’ün müzik alemine armağan ettiği gruplardan biri olan Foreigner ile devam etti. Foreigner’in en çok bilinen şarkısı “I Want to know what love is”e, bir gospel grubuyla birlikte bütün salonun vokal yapması özel bir an olarak anılarımda kaldı.
HALAY VAR MIYDI?
Gecenin en önemli eksikliği ise halay çeken olmamasıydı. Burhan Öcal’ın solo performansı ise salondaki ses sisteminin azizliğine uğradı.
EŞBAŞKAN ANLATIYOR
AHMET VE MİCA ÖRNEK BİR ÇİFTTİ
BU başarılı geceyi düzenleyen Türkiye Amerika Dernekleri Federasyonu’nun Eş Başkanı Suzan Sabancı Dinçer anlatıyor:
Ertegün çifti, çok örnek bir çift. Yeni nesil Türklere nasıl iyi bir Türk ve aynı zamanda global olmayı gösteren bir çift. Bu gece yeni nesile imrendirici olabildiysek çok mutluyum.
Onlar Türkiye’yi taşıyacak.
Türkiye’yi daha da iyi bir yere götürecek.
GECENİN SÜRPRİZ KONUĞU
GECENİN bir de sürpriz konuğu vardı. Ünlü sanatçı Marina Abromoviç. Cüneyt Özdemir’in YouTube kanalında sanat programları yapan Elif Dürüst ve Contemporary İstanbul yöneticisi Rabia Güreli arasında bu pozu verdi.
Paylaş