Sırp mezaliminden kaçan insanları gösteren bir kare...
Çünkü önceki günden itibaren bu fotoğraf, dünyadaki bütün savaş bölgelerindeki üst düzey memurları çok yakından ilgilendirir hale geldi.
Şimdi size bunu anlatacağım.
* * *
Dünya savaş suçluları tarihinde önceki gün çok önemli bir şey oldu.
Lahey Savaş Suçluları Mahkemesi, tarihinde ilk kez, siyasetçiler dışında iki üst düzey memuru savaş suçlusu olarak mahkûm etti.
Böylece artık uluslararası suçlar bakımından sadece siyasetçiler, başkanlar, başbakanlar, bakanlar, yani karar alıcılar değil, o kararın uygulanmasında görev alan memurlar da suçlu sayılacak.
Henüz 26 yaşındayken, Balmain gibi dev bir dünya markasının yaratıcı direktörü oldu.
*
Ama daha öncesi de var...
Henüz 18 yaşındayken İtalya’da Roberto Cavalli ile çalıştı ve yaratıcı direktörlüğe getirildi.
İlgiyle izlediğim ve çok beğendiğim bir tasarımcı.
Çocuk tacizinin sembolik mahpushanesi...
Dün Gürbüz Doğan Ekşioğlu çizmiş ve Instagram hesabından paylaşmış...
Elmalı’da hepimizin içini paramparça eden o iki çocuğun dramı daha güzel nasıl anlatılabilirdi ki...
*
İki küçücük çocuk...
20. ve 21. yüzyıl tarihinde en uzun süre iktidarda kalabilen totaliter parti, kendine yakışır biçimde kutlayacak bu günü...
Şu günlerde Çin’de büyük bir “kızıl turizm” başlamış bile. İnsanlar Mao’nun uzun yıllar partinin merkezi olarak kullandığı Yan’an’a ziyaretler yapıyorlarmış.
Mao’nun evini ziyaret ediyor, şimdi parti ve devlet başkanı Şi Cinping’in oturduğu sandalyelerde fotoğraf çektiriyorlarmış.
*
Size önce olayı, o kitaptan aynen aktaracağım...
Sonra hikâyede geçen iki kişinin adlarını açıklayacağım...
1950’li yılların sonu...
Şimdi gelin o sabaha dönelim...
*
David, Ankara Gar Gazinosu’nda çalışmaya başlayınca hem para kazanıyor hem de sevdiği işi yapıyor.
Ne var ki Ankara’da kalacak yeri yok... Hangi otele gitse her seferinde “Yer yok” diyorlar.
Zaten o zamanlar, Ankara’da Ulus gazetesinin ve Zafer gazetesinin bulunduğu yerde topu topu birkaç tane otel var.
Emin olun hiç öyle değil...
Z kuşağının, yani çocuklarınızın âlemine gireceğiz.
Şu cumartesi gününde sadece biraz ergen zihin jimnastiği yapacağız.
*
Marvel, 9 Haziran günü, “Pandemi sonrası yeni nesil süper antikahraman” dönemini “Loki” dizisiyle açtı.
Marvelcı olmayanlara “Loki”yi tanıtayım önce...
Benim açımdan dünkü basın toplantısının en büyük sürprizi, Aziz Yıldırım’ın basketbol takımı ile ilgili önerisiydi. Sürpriz ötesi bir şok oldu benim için... Ama iyi bir şok...
OBRA BİLİYOR MUYDU?
Yıldırım, “Obradovic’i getiririm” dedi. Peki Obradovic bunu biliyor muydu? Büyük koç, Fenerbahçe’den ayrıldıktan sonra Barcelona’ya falan gider diye düşünüyordum. Ama nedense basketbola başladığı Partizan’la anlaştı. Bu beni şaşırtmıştı açıkçası. Bunu “Mustafa Denizli’nin futbola başladığı Altay’a teknik direktör olması gibi duygusal bir nedene bağlamıştım. Dün basın toplantısından sonra yanında bulunan yöneticilerle konuştum. Onlara “Koç biliyor muydu, yoksa bir tahmin mi” diye sordum. Yıldırım önceki gün Obradovic’le telefonda konuşmuş. “Koç gelir misin” deyince, aldığı cevap şu olmuş: “Seninle cehenneme bile gelirim başkan.”
ALİ KOÇ BU TEKLİFE NASIL BAKAR?
Ali Koç bu teklife ne der bilmiyorum... Bir başkan için böyle bir yetki paylaşımını kabul etmek kolay bir şey değildir. Kabul eder ve bir başarı hikayesi yazılırsa, bunun taraftar üzerindeki etkisi ne olur onu da düşünebilir. Şunu düşünmek de yararlı olabilir. Böyle bir başarının yolunu açacak teklifi kabul etme büyüklüğü de bir başkan için zaferdir. Hele hele bu teklifi yapan insan “Bir daha başkanlığa aday olmayacağım” diyorsa...
Kendim rekabet içinde yaşadım...
Hürriyet içinde ilk büyük yöneticilik mücadelemi, dönemin fiili Hürriyet CEO’sunun bir mülakatı üzerine verdim.
*
Sabah gazetesi ile büyük bir tiraj savaşı içindeydik.
O yönetici bir mülakatında “Biz ikinciliği kabul ettik. Fark 50 bini geçmediği sürece bizim için mesele olmaz” dedi...
O sabahı hiç unutmuyorum...
Sinirimden duvarları tekmelemiştim...
Çok iyi biliyorum ki büyük bir gazeteyi yönetiyorsanız, ikinciliği kabul etmek havlu atmak anlamına gelirdi...