Paylaş
Kendim rekabet içinde yaşadım...
Hürriyet içinde ilk büyük yöneticilik mücadelemi, dönemin fiili Hürriyet CEO’sunun bir mülakatı üzerine verdim.
*
Sabah gazetesi ile büyük bir tiraj savaşı içindeydik.
O yönetici bir mülakatında “Biz ikinciliği kabul ettik. Fark 50 bini geçmediği sürece bizim için mesele olmaz” dedi...
O sabahı hiç unutmuyorum...
Sinirimden duvarları tekmelemiştim...
Çok iyi biliyorum ki büyük bir gazeteyi yönetiyorsanız, ikinciliği kabul etmek havlu atmak anlamına gelirdi...
*
O gün verdiğim savaşın “rekabet psikolojisindeki” anlamını ise 15 Mayıs 2016 akşamı Berlin’de Fenerbahçe Yönetim Kurulu üyesi Mahmut Uslu’dan öğrendim.
THY EuroLeague Final Four maçıydı.
Olağanüstü bir gayretle 20 sayı geriden gelip maçı uzattık.
Ne yazık ki sonunda apaçık bir hakem hatasıyla kaybettik ve Avrupa ikincisi olduk.
*
9 yaşından beri koyu bir Fenerbahçeli olarak ben yine de memnundum.
Avrupa ikincisi olmuştuk.
Ama başta Aziz Yıldırım olmak üzere takımın bütün yöneticilerinin yüzleri asıktı.
Yönetim kurulu üyesi Mahmut Uslu’ya “Neden bu kadar üzgünsünüz” diye sorunca bana hiç unutmadığım şu cevabı verdi: “Sporda ikincileri kimse hatırlamaz...”
Fenerbahçe’nin üç yıldır ikinciliği de yok...
Ve o Mahmut Uslu dünkü basın toplantısında Aziz Yıldırım’ın yanında oturuyordu.
*
Ali Koç 2018 yılındaki kongrede yönetime geldi.
O kongrede oyumu Aziz Yıldırım’a vermiştim.
Ancak kongreyi Ali Koç kazanınca, onu gönülden desteklediğimi anlatan samimi bir yazıyı da kaleme aldım.
*
Bu yıl dördüncü sezona giriyoruz.
Aziz Yıldırım’ın çok haklı olduğu bir şey var.
Üç yılın sonunda hâlâ “Enkaz devraldım” anlayışı kullanım ömrünü çoktan yitirdi.
Başta bir gerekçe olabilecek olan “Enkaz devraldım” cümlesi, artık bir bahaneye dönüşmüştür.
*
Siyasette de böyledir.
Rahmetli Bülent Ecevit 1977 yılında iktidara geldiğinde “Enkaz devraldım” demişti... Bunun üzerine rahmetli Süleyman Demirel de “Madem altından çıkamayacaktın niye devraldın” anlamına gelen şeyler söylemişti.
Adını da “enkaz edebiyatı” koymuştu...
Ecevit, bu sözlerine fazla destek bulamadı.
1979 araseçimlerini fark yiyerek kaybetmişti.
Yani siyasette “enkaz edebiyatının” ömrü 2 yıl olmuştu...
Fenerbahçe şimdi dördüncü sezonuna giriyor...
Ali Koç’un döneminde bahaneye dönüşen “enkaz edebiyatı” şimdi Aziz Yıldırım’ın gerekçesi haline geldi.
*
Siyasette olduğu gibi sporda da Süleyman Demirel’in, Churchill’den aktardığı o söz geçerlidir:
“Hiçbir şey başarının yerini tutamaz...”
Unutmayalım...
Benim gibi her taraftar şampiyonluk bekler...
Ve ikincileri kimse hatırlamaz...
DUYURU
OBRADOVİÇ, AZİZ YILDIRIM’IN BU TEKLİFİNİ BİLİYOR MUYDU
DÜNKÜ basın toplantısının benim için en büyük sürprizi Aziz Yıldırım’ın basketbol takımı ile ilgili önerisiydi.
Obradoviç, Aziz Yıldırım’ın bu sözlerinden haberdar mıydı?
Perde arkasını bugün Hürriyet Spor’da yazdım.
Merak edene duyururum.
HAYATINIZDA HİÇ ‘GIRMITIK’ DİYE BİR TÜRKİYE YEMEĞİ DUYDUNUZ MU
ALİ Açıkgül, Ankara’dan tanıdığım bir şef. Mutfaktan gelmiş bir şeftir...
Geçtiğimiz yıllarda San Sebastian tatlısı ile ilgili bir tartışmayla tanındı.
Bir Bask tatlısını kendi yorumu ile markalaştırarak Starbucks cafelerin bile vitrinine girmeyi başarmıştı.
Şimdi “Unutulmuş Tatlar” adıyla bir yemek tarifi kitabı yayınladı.
Çok ilginç ve basit yazılmış bir kitap.
Hayatımda hiç duymadığım Türkiye yemeklerinin tarifini veriyor.
Mesela şunlar:
“Tavşanlama”, “hırınç”, “kenger sulusu”, “gıldik sulusu”, “kutmanç”, “cumur”, “peynirli yemlik çocağı”, “meşe peliti”, “heside”, “pohnut”, “leyvaz kavurması”, “gırmıtık...”
Meğer neler varmış Andolu’da...
ANADOLU PASTASININ ADI ‘SIRIN’ MI, ‘SİRON’ MUDUR
BU arada benim çok sevdiğim bir Anadolu yemeğinin de tarifi var. O “sırın” olarak adlandırmış.
Ama ben Gümüşhane tarafından onu “siron” olarak biliyorum.
Galiba bir Ermeni yemeği ve “siron” Ermenice “güzel” anlamına geliyormuş.
Bana göre bu harika bir Anadolu usulü pastadır...
Makarna yemeği yani...
ANADOLU MUTFAĞININ SEMBOLÜ ‘SARMISAK TOKMAĞI’ OLABİLİR Mİ
ALİ Açıkgül Malatyalı bir şef.
Ama artık adını “chef” olarak yazıyor.
Çünkü kendini hep küresel bir gastronomi insanı olarak tanımladı. Kitabın girişinde bir sarmısak tokmağı fotoğrafı var.
Dedesinden kalmış bir mutfak eşyasıymış ve bugün de hâlâ mutfağının ve evinin güzel bir köşesinde onun Anadolu mutfağı kökeninin sembolü olarak duruyormuş.
Bence de bir mutfağın temel direği olarak kabul edilebilecek bir alet...
Bu arada son zamanlarda piyasayı kaplayan Çin sarmısağından çok şikâyet işitiyorum.
Herkes Taşköprü sarmısağı peşinde ama bulamıyor.
Google’da baktığımda birçok yerde görülüyor ama manavda ve pazarda bulunmadığı şikâyetleri alıyorum.
‘BABAM DERDİ Kİ: BİR HALK OZANI RAHAT İNSANI HUZURSUZ ETMELİDİR’
Arlo Guthrie adını ilk defa 1969’da Woodstock müzik festivalinde öğrendim.
“Coming into Los Angeles” adlı bir şarkı söylüyordu orada.
Amerika’nın en ünlü halk ozanı Woody Guthrie’nin oğluymuş.
Sonradan adını bir kült film olan “Alice’s Restaurant”ta görecektim.
Geçen gün bir belgeselde onun sözlerine rastladım.
Aynen şöyle diyordu:
“Babam derdi ki: Bir folk şarkıcısının görevi rahat insanları huzursuz etmek, huzursuz olanları ise rahatlatmaktır.
Bir halk şarkıcısı bazı insanları hiç çekinmeden kızdırabilmelidir...”
BU YAZ DÖNEMİ STİLİNİ PİCASSO MU YARATTI
AŞAĞIDA gördüğünüz fotoğraf moda dünyasında tam 30 yıldır unutulmayan kült
bir karedir.
Bu yaz iki şey çok moda...
BİR: Jean Paul Gaultier’nin 1990’lı yıllarda yarattığı “male” yani “erkek” modasına hâkim olan denizci tarzı çizgili tişörtler...
İKİ: Mavi ve lacivert zemin üzerine çiçekli, flamingolu desenlerle kısa kollu gömlekler...
*
Geçen hafta GQ dergisinde şöyle bir yazı yayımlandı:
“Yaz tarzını Picasso yarattı...”
Gerçekten de geriye dönüp o fotoğraflara baktığımda, Picasso’nun o yıllarda Fransa’nın güneyinde giydiği kıyafetlerin bu yaz tam anlamıyla geri döndüğünü görüyorum....
DAR OMUZLU ERKEKLER İÇİN HARİKA BİR ÇÖZÜM
OMUZLARIM dar olduğu için hayatım boyunca gömlek ve tişörtle mücadele ettim.
Özellikle kısa kollu gömlek ve tişörtle hep sorunum oldu.
O nedenle uzun kollu gömlek giyip kollarını sıvadım.
Bu yıl iki gömlek aldım.
Biri Vakko’dan, öteki Bluemint’ten...
İkisinde de gömleğin omuz dikişlerinde yeni bir trendi fark ettim.
Sanki vatka varmış gibi bir kol tasarlanmış.
Bu da gömleğin dar omuzlarımdan aşağı sarkmasına engel oluyor.
Herhalde başka markalarda da vardır.
Benim gibi dar omuzlular için mükemmel bir çözüm...
Paylaş