“Planlı şehirlerle yükselen Türkiye” başlıklı ilanın metnini çok beğendim.
Çok temiz bir Türkçeyle, çok net ifadelerle kaleme alınmıştı.
*
O cümleler arasında özellikle üçü bir vatandaş olarak beni etkiledi.
Çünkü Cumhurbaşkanı çok önemli bazı konularda bütün Türkiye’ye Cumhurbaşkanlığı yemini gibi söz veriyordu.
*
ÜLKEMİN CUMHURBAŞKANI DİYOR Kİ:
“Tüm planlama ve uygulamalarda şeffaflık gözetilecek.”
‘Cumhur İttifakı’nın Ankara adayı Mehmet Özhaseki seçim konuşması için Beypazarı’na gitmiş.
Burası ‘Millet İttifakı’ adayı Mansur Yavaş’ın iki dönem başkanlık yaptığı ilçe.
*
İlçenin bilboardlarının çoğunda Mansur Yavaş’ın afişleri varmış.
Özhaseki’nin ekibi, birkaç günlüğüne bilboardlarda yer istemişler.
Mansur Yavaş da “Tabii ki” demiş ve onun afişlerinin üzerine Özhaseki’nin afişleri asılmış.
Bu haberi okurken geriye, 2014 belediye seçimlerine döndüm.
Melih Gökçek
Fotoğrafta iki “first lady” bir de “first partner” görünüyor.
Fransa’nın yeni cumhurbaşkanı Macron’un eşi Brigitte Macron 24 Ocak günü Elysee Sarayı’na iki ilginç konuk davet etmiş. Bunlardan biri, iki önceki cumhurbaşkanı Sarkozy’nin eşi Carla Bruni Sarkozy...
Öteki ise bir önceki cumhurbaşkanı Hollande’ın eski partneri Valerie Trierweiler’miş...
Bu davet önceki gün bir sosyal medya fotoğrafı ile patladı.
Fotoğrafı sosyal medyaya veren bir önceki Fransa Cumhurbaşkanı’nın partneri Trierweiler’di.
Tabii ki Fransa’da herkes bu davetteki iki ince mesajı hemen anladı.
Sarkozy’nin eşi olarak Carla Bruni’yi davet etmesi normaldi.
Ama
Muhammed Almahaini, Suriyeli bir göçmen çocuk.
Babası savaşta kaybolunca, tek başına Türkiye’ye gelmiş.
Türkçe öğrenmiş.
*
Zeytinburnu Tekstil Teknolojisi Meslek ve Teknik Anadolu Lisesi’ne kaydolmuş.
Türkiye’ye gelişinin ikinci yılında 93 karne puanı ile sınıf birincisi olmuş.
Edebiyat dersinde bile 100 notla sınıfın birincisiymiş.
Ve o geceden kafamda epey güzel cümleler kaldı.
BİR NUMARA: Amerikalı yönetmen Spike Lee’nin, en iyi uyarlanmış senaryo ödülünü aldıktan sonra yaptığı konuşmada söylediği şu cümleler:
“2020 yılı seçimi geliyor. Lütfen nefrete karşı sevgiyi seçin. Doğru olanı yapın...”
İngilizce deyişi ile “Do The Right Thing” dedi...
Bu onun, 1989’da yaptığı ve haklı olarak Oscar beklediği harika filminin adıydı.
Ama bugünün popülist iktidarları döneminde herhangi bir ülkenin herhangi bir seçmenine verilecek en güzel seçim mottosu budur diye düşünüyorum.
“Doğru olanı yapın, nefrete karşı sevgiyi seçin... ”
İYİ SEÇMEN İÇİN İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ CÜMLELER
Önce onun yaptırdığı Atatürk Kültür Merkezi’ni gezdik.
Bugüne kadar epey kültür merkezi gezdim ama kütüphaneleri bu kadar kalabalık bir yer görmedim.
Sonra Yaşam Vadisi adını verdiği parkı gezdik.
İnsanlarla konuştuk.
Beylikdüzü gerçekten yaşanılacak bir vaha gibi.
Geçerken de sohbet ettik.
İşte size bu sohbetten aklımda kalanlar.
Hani her gün karşımıza geçip, kendini “Abdülhamid torunu” diye yutturup, yapmadık yalakalık bırakmayan kadın...
Sonunda gerçek bir Osmanlı kadını çıktı ve Yılmaz Özdil’e konuştu.
Meğer kendini hanedan torunu diye yutturmaya kalkan o sözde hanımefendiyi ailede ne tanıyan ne eden varmış.
Ama asıl önemlisi Abdülhamid’in gerçek torunlarının Cumhuriyet ve Atatürk için ne düşündüğünü birinci ağızdan öğrendik.
Ey bu ülkenin gençleri...
Cumhuriyet okullarında feyz alan çocuklarımız...
Padişah Abdülhamid’in gelini...
Yani, Osmanlı hanedanının sarayda doğan son şehzadesi ve hanedanın reisi
Meğer kulağımıza, ruhumuza, varlığımıza ne kadar iyi gelecek güzel cümlelermiş onlar...
*
Meğer Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi’nin kutsal çatısı altındaki bu birlik, bu beraberlik...
Bu saygı, bu zarafet...
Bu insani tavra ne kadar susamışız.
*
Meğer geçmişte ne kadar eleştirsek, ne kadar kızsak...
Ne kadar aynı fikirde olsak veya olmasak...