Paylaş
Muhammed Almahaini, Suriyeli bir göçmen çocuk.
Babası savaşta kaybolunca, tek başına Türkiye’ye gelmiş.
Türkçe öğrenmiş.
*
Zeytinburnu Tekstil Teknolojisi Meslek ve Teknik Anadolu Lisesi’ne kaydolmuş.
Türkiye’ye gelişinin ikinci yılında 93 karne puanı ile sınıf birincisi olmuş.
Edebiyat dersinde bile 100 notla sınıfın birincisiymiş.
*
Ancak bir sorunu var. İstanbul’da 15 arkadaşı ile birlikte kalıyormuş.
Tabii o ortamda ders çalışmak zor olduğu için kendine bir çözüm aramış. Hürriyet’teki haberin işte tam bu noktasında, satır arasında kalmış çok ilginç bir bilgi var.
*
Muhammed daha rahat çalışma ortamı bulmak için araştırma yapmış ve civarda pansiyonu bulunan bir imam hatip lisesine gitmiş.
Devamını onun ağzından dinleyelim:
“Orada kendimi yabancı hissettim ve geri döndüm.”
*
Suriyeli bir Müslüman.
Esad’dan kaçmış.
Adı Muhammed...
Ve imam hatip lisesinde “kendini yabancı hissetmiş”.
Neden acaba?
*
Haberdeki bu ayrıntıyı okurken ister istemez düşündüm.
Son yıllarda çok büyük devlet desteği ile yaygınlaştırılmaya çalışılan imam hatip projesinin başarısızlığa uğramasında acaba Suriyeli Muhammed’in hissettiği bu “yabancılık” duygusunun etkisi olabilir mi?
Bence Milli Eğitim Bakanlığı’nın incelemesi gereken bir konu...
37 TRİLYON İÇİNDEKİ O TEK HÜCRE, KAÇ GÜNDE BULUNUR
VEHBİ Koç Ödülü bu yıl Harvard Üniversitesi Tıp Cerrahi Bölümü öğretim üyesi Prof. Mehmet Toner’e verildi.
Aynı zamanda Harvard-MIT sağlık bilimleri ve teknolojileri programında çalışan Türkiye’ye gurur veren bir bilim insanı.
Törende onu ve çalışma arkadaşlarını dinlerken öğrendiğim çok ilginç şeyler var.
VÜCUDUMUZDA 37 trilyon hücre var. Bunların 32 trilyonu kan hücresi. Bu hücreler vücudun her yerine gidiyor.
O NEDENLE kan hücreleri hakkında bilgimiz arttıkça, özellikle kanser gibi hastalıkların tedavisinde çok daha etkili sonuçlar alınacak.
UMUTLU HEDEF: Kanserle mücadelede hedef şu: “Eskiden hep kanserin bir adım arkasındaydık, inşallah bundan sonra bir adım önünde olmaya başlayacağız.”
BİR TEK HÜCRE: 32 trilyon kan hücresinde bazen her şey bir tek kanserli hücre ile başlıyor. O hücreyi ne kadar erken ve hızlı bulabilirsek, mücadelede o kadar etkili olacağız.
BİR SAATTE BULUNUYOR: Toner ve arkadaşlarının geliştirdiği en önemli şey, çiple kanser hücresini teşhis edebilme. Bu teknoloji sayesinde o bir tek hücre 1 saatte bulunabiliyor.
HERKESİN KANSERİ AYRI: Genel adı kanser ama herkesin kanseri farklı. O nedenle o bir tek hücrenin bulunması ve özelliğinin keşfi sayesinde her insanın kanserine uygun şahsi tedavi mümkün olacak.
BAŞIMA GELEN EN GÜZEL BAŞARISIZLIK
PROF. Mehmet Toner çok sempatik ve insana umut veren bir konuşma yaptı.
İlkokulda tembel ve başarısız sayılabilecek bir çocukmuş. Keza ortaokulda da... Lisenin sonlarına doğru “Ehh işte” denilecek bir başarısı varmış.
Üniversite sınavında yazdığı İstanbul Teknik Üniversitesi mühendislik bölümlerinin hiçbirini kazanamamış. O sırada yeni açılan ve puanı düşük makine fakültesine zar zor girebilmiş.
Peki sonuç?
“Bu benim başıma gelen en güzel başarısızlıktı” diyor.
Çünkü oradan çıkıp biyotıp alanına geçmiş.
Mühendislik ve tıp birleşince, DNA tespitleri ve çiplerin tıpta kullanılmasına giden yeni ve olağanüstü başarılı bir yol açılmış.
KOÇ HOLDİNG’İN BU YILKİ SLOGANINI ÇOK SEVDİM
ŞURASI kesin.
Bir Koç kültürü var ve bu kültür kendini Türkiye’nin toplumsal hayatının her alanında hissettiriyor. Bu aile ve grup sosyal etkinliği biliyor... Tören düzenlemeyi biliyor.
Ve topluma vereceği mesajı her zaman çok iyi belirliyor. Bu yılki mottoları şu olmuş: “Üstümüze vazife”...
Türkçede “Senin üstüne vazife mi”, “Her şeyi sen mi yapacaksın” şeklindeki olumsuz deyimi, olumlu bir hale çevirerek çok güzel bir iş yapmışlar.
BUGÜNE KADAR GÖRDÜĞÜM EN GÜZEL DİJİTAL DUVAR
TÖREN çok güzel düzenlenmişti.
Bugüne kadar Türkiye’deki en büyük ve güzel dijital duvar ekranını Antalya Turizm Kongresi’nde görmüştüm. Vehbi Koç ödül törenindeki dijital duvar ekranı onu hayli geride bırakacak teknolojideydi.
Dijital sunum çok başarılıydı. “Az aslında çoktur” kuralı çok başarılı olarak uygulanmıştı. Ekrana yansıtmak üzere kullanılan görseller çok iyi seçilmişti ve çok etkileyiciydi.
Sunucu devrimi: Töreni sunma konusunda bir devrim yapılmıştı. Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki Koç eğitim kuruluşlarında okuyan her yaştan çocuk sundu programı.
İNAN KIRAÇ: PARAMIN İZİNİ BULDUM, ÇİN BANKASINDA
ÖNCEKİ akşam Vehbi Koç ödül töreninde İnan Kıraç’a rastladım.
Fransa’da organize olmuş bir çete tarafından dolandırıldığını okumuştum.
“Geçmiş olsun” dedim.
Kıraç tamamen insani nedenlerle kendinden istenen 4.1 milyon Euro’yu ödemiş.
“Ancak paranın bir Çin bankasına yatırılması istenince şüphelendim. Buradaki Fransa büyükelçiliğini arayınca iş ortaya çıktı” diyor.
Neyse para hâlâ o Çin bankasındaymış. Ancak bloke edilmiş. Olayla ilgili araştırma tamamlanınca İnan Kıraç’a iade edilecekmiş.
Yine de ucuz atlatmış.
Çünkü Uzakdoğu’daki bu tür dolandırıcılık olaylarında genellikle para daha o gün, Makao kumarhanelerinin birine giriyor ve orada buharlaşıyor, izi kayboluyor.
Paylaş