Ya da çok az pozisyon verecek. Siyah beyazlılar, rakibe çok rahat gol pozisyonu veriyorlar. Yedikleri gole bakın, amatör takım yemez.
Çünkü öyle bir kademe hatası yapmaz. Buna benzer birkaç pozisyon daha var. Gençlerbirliği gol yapamadı. Mesela, Beşiktaş ceza alanı içinde 3 Gençlerli oyuncu kafa topuna çıkıyor, yanlarında bir tane Beşiktaşlı yok. Onlar da ayrı yerde kümelenmişler, sanki gökte yıldızları seyrediyorlar.
ALMEİDA GOLCÜ DEĞİL
BEŞİKTAŞ, gol pozisyonuna giriyor mu? Evet. Golcü oyuncu demek, gelen fırsat az da olsa bunu gole çevirecek oyuncu demek. Almeida, golcü bir oyuncu değil. 25 tane pozisyon gelecek, 5 tane gol atacaksın. Beşiktaş, ikinci yarıda yakaladığı pozisyonlarla eğer galip gelemiyorsa kimseye kabahat bulmayacak.
Orta sahada Fernandes’in yokluğu eksiklik bu tamam da dün gece Beşiktaş topu orta alandan ileriye de taşıdı, rakip ceza alanı içine. Ama rakip kalenin içine taşıyamadı. Beşiktaş’ın orta alandan ziyade çok iyi bir hücumcuya ihtiyacı var.
NEREDE O SUNİ ÇİMCİLER?
KALECİ McGregor için, “Hangi maçı kurtaracak” diyorlardı, dün öyle bir kurtarış yaptı ki maçı bitirdi... Kendi arkadaşının ters vuruşunu mükemmel çıkarttı. Çünkü bu tip vuruşlar tehlikelidir, beklemezsin.
RAKİP takımın seyircileri, Türkiye’de (Derbi) maçlarına gitmiyorlar, gidemiyorlar çünkü yasak var. Otobüsler taşlanıyor, havalimanları basılıyor, camlar çerçeveler aşağı iniyor, tekerlekli sandalyeli sporcuların maçları basılıyor, tekerlekli sandalyeler kırılıyor. Göstermelik birkaç kişi yakalanıyor, onlar da salıveriliyor. Ve sonunda Spor Bakanımız Suat Kılıç bir beyanat veriyor, “Bunun insanlıkla izah edilmesi mümkün değil.”
Evet Sayın Bakanım, hakikaten mümkün değil. Ben de onun için bu işleri yapanlara ‘Hayvan’ demiştim. Hiç lafı dolandırmadan, sağım-solum oynamadan. Hatta daha ileri de gittim. Bu sözlerimden dolayı beni mahkemeye verebilirlerdi. Açıkca şunu söyledim, “Bunları yapanlar beni mahkemeye verebilirler, versinler, mahkemede hesaplaşalım.”
Terör böyle bitirilir
Ne oldu biliyor musunuz Sayın Bakanım? Bir senede 21 bine yakın şikayet dilekçesi verilen RTÜK’e bir haftada tam 4 bin 800 şikayet dilekçesi gitmiş. Hepsi de benim sözlerimden dolayı. Bu sonuç neyi gösteriyor biliyor musunuz Sayın Bakanım? Karşı taraf, yani futbol terörünü estiren taraf, müthiş bir organizasyon ve dayanışma içinde... Sayın Bakanım, bu terörü estirenlerin hiçbirinin takımı yok. Bunlar, şu takımı bu takımı tutuyoruz diye, kamuoyunu yanlış yönlendiriyorlar. Ve bunlar çok fazla değiller. Polis, telefon dinlemeleri dahil bu işin üzerine gitsin, savcılar ve hakimler de bu işe biraz omuz versinler, Türkiye’de spor terörünün ‘T’si kalmaz. Ama şunun altını çizerek söyleyeyim, bazıları da bunları hapisten çıkarmak için resmi makamlara aracı olmayacaklar. Bu seyircilere teşekkür etmeyecekler.
Sporu çok seviyorlar!
BU şahıslar yasak olmayan deplasman maçlarına otobüslerle gidiyorlar. Oradan basketbol maçlarına, varsa voleybol maçlarına geçiyorlar. Onlar da yoksa, tekerlekli sandalye maçlarına da gidiyorlar. Bakınız en son tekerlekli sandalye maçında yakalananların 6’sının zaten spor müsabakalarına girmesi yasak. Polisle beraber adliyeden çıkarken, hepsi yüzlerini kaşkolla örtüyorlar, neden? Tanınmamak için. Avrupa’da en ufak bir spor terörüne karışın, polis sizi anında yüzüstü yere yatırır, ellerinizi arkadan kelepçeler. Bu ne demek bilir misiniz? İnsanı nasıl aşağılar.
‘Hayvanlar, çok masum’
SAYIN Bakanım, bu büyük takımların bazı taraftarları da bir garip. Bir basketbol maçında iki ezeli rakip karşılaşacaktı. Boğaziçi Köprüsü’nde trafik olduğu için rakip takım taraftarı maça gelemedi. Bunun üzerine diğer takımın amigosu bir kısım taraftarla birlikte ezeli rakiplerini, kendi takımlarına karşı teşvik ettiler. Çünkü bunun için para aldılar. Bu işlere karışanlara, hiçbir şekilde takım farkı gözetmeksizin ‘Hayvan’ demiştim. Ama şimdi herkesten özür diliyorum. Çünkü Hayvanları Koruma Cemiyeti’nden tepki aldım. Haklılar... Diyorlar ki, “Hayvanlar, kendilerini rahatsız etmediğiniz, vurmadığınız, itmediğiniz, kakmadığınız ve onlara acı vermediğiniz sürece hiçbir şekilde size zarar vermezler. Onlar, masum varlıklardır.” Kesinlikle onlara katılıyorum. Ve bu işlere karışanlara, ‘Hayvan’ demekten vazgeçiyorum. Çünkü o zaman hayvanlara hakaret etmiş oluyorum.
Peki bu maçı yorumlayacağız, ne yazalım? Maçın hangi tarafı iyi buyurun, onu yazalım. Fenerbahçe takımının pres yapıp, top kapıp, hücum etmesi için bir gerekçe yok. Çünkü İstanbul BŞB oyuncuları aldıkları bütün topları “Lütfen siz oynayın” diye Fenerbahçeli oyunculara veriyorlar. Önceki yıllardaki İstanbul BŞB takımının yerinde yeller esiyor. Eğer devamlı böyle oynuyorlarsa düşme hattından zor kurtulurlar.
Sarı lacivertiler ilk yarı gereksiz şekilde hakemin düdüklerine takıldı. Psikolojik olarak rahat değiller. Aykut Kocaman’ın hakemler aleyhindeki beyanları futbolculara da sirayet etmiş. Çok tehlikeli bir durum...
PARA DA ONLARIN ZAMAN DA
DÜŞÜNÜN galibiyet golünü atan Bekir sevinmek için önce reklam panolarını atlıyor, sonra tel örgülere çıkıyor. Ve çok doğru olarak sarı kartı görüyor. Ama artık kariyerinin en üst noktasında olan Bekir bunun sarı kart olduğunu bilmiyor. Alaycı tavırlarla, hakemi seyircinin kucağına atıyor. Ama daha Bekir’in kurallardan haberi yok... İş paraya gelince profesyonelliği kimselere de bırakmazlar.
Şimdi şunu diyebilirsiniz Fenerbahçe niye iyi futbol oynamadı. Cevap, “Haftaya Galatasaray maçı var onun havasına girdik.” Zaten arkasına sığınılacak ya Avrupa maçı olur ya da derbi... Tabiki burada önemli olan seyirci, bu futboldan memnunlarsa maçlara gitmeye devam ederler. Para da onların zaman da.
F.Bahçe defansta İstanbul BŞB’ye göre hep 3-4 kişi fazla kaldı. Bu korkaklığı anlayamadım. İstanbul BŞB’nin zaten gelecek hali yok. İleride bir tek Webo kalmış, onlar da defansta kalıyorlar. Bu zihniyetteki iki takımın futbolundan keçi boynuzu gibi keyif alıyorsunuz. Kilolarca çiğniyorsunuz, iki gram tat...
BAKALIM haftaya keyifli bir derbi olacak mı? G.Saray yurt dışından yorgun geldi Sivas’a gitti. Kardı, yağmurdu çamurdu, sisti, uçaktı... F.Bahçe, İstanbul BŞB maçı öncesini dinlenerek geçirdi. Daha bir hafta zaman var ama yöneticiler ve teknik adamlar muhakkak bir bahane bulurlar. “Kupa maçı oynayacağız” diye...
Çünkü, Galatasaraylı futbolcuları bu yıl ilk defa stresten ve baskıdan uzak gördüm. Sanki Şampiyonlar Ligi’nde bir üst tura kalınca hepsi kuş gibi hafiflemişler. Hata yapmaktan bile korkmuyorlardı. Veya hata yaptıklarında kapatmak için koşuyorlardı. Dün gece en önemli özellikleri, defanslarına yardım ettiler. ‘Nasıl olsa pozisyona gireriz’ diyorlardı. Zaman zaman da laubali hareketler yaptılar. Ama önlerinde uzun bir zaman var. Şampiyonlar Ligi’nde, bir sonraki eleme maçını oynayana kadar rahatlar.
Avrupa’da affetmezler
Oyunun bazı bölümlerinde takım olarak pres yapıyorlardı ama bu pres kopuk kopuk oluyor. Topyekün yapamıyorlar. Bırakın topyekünü, 4-5 kişi ile sıkıştırdıkları alanda rakiplerine basamıyorlar. İyi bir Avrupa takımına bunu yaparsan, 2-3 topta senin 5-6 futbolcunu oyun dışı bırakırlar, oyundan düşürürler.
Sivasspor’un gücü belli. Bir yere kadar karşı koyabiliyor. Fatih Terim, herhalde bundan sonra daha fazla rotasyon yapar. Mesela Yekta’da... Sarı kırmızılılarda her oyuncu ‘Oynarım’ veya her oyuncu ‘Yedek beklerim’ derse yani Fatih Terim adaletli olursa kendi işini kolaylaştırır. Olmazsa, bir yerde baltayı taşa vurursun.
Burak ayıp ediyor
Galatasaray’da 2 oyuncu var. Birisi Eboue, diğeri de özellikle Burak... Bu oyuncular en ufak bir darbede ahlar-vahlar arasında kıvranıyorlar. Neredeyse itfaiye çağıracaksın. Sonra yay gibi ayağa kalkıyorlar. Allah muhafaza bir gün hakikaten bir şey olsa kimse inanmayacak. Özellikle Burak diyorum... Eliyle, koluyla, rakibe her türlü darbeyi yapıyor. Ama kendisi fiske yediğinde ortalığı yangın yerine döndürüyor. Seyretsin, eğer kendine yakıştırıyorsa, hepimiz kabul edelim. Ama hem stattaki seyirciye hem televizyon başındaki seyirciye hem de rakip futbolcuya ayıp oluyor, özellikle de ayıp ediyor.
Bazı şeyleri özellikle tenkit ediyorum. Ama Umut’un da hakkını vermeden geçmeyelim. Yalnız mücadele ediyor. Tekmeden yılmıyor. Yere düşüp, ağlayıp sızlamıyor.
İki takım futbolcuları da akşam yataklarına gittiklerinde maçı şöyle bir gözlerinin önünden geçirirler. Bence söyleyecekleri şu olur, “Onlar da tuhaf goller kaçırdılar, biz de. Aldığımız çok topu rakibe verdik. Yani çoğu zaman mücadele ettik onun içinde bu 1-1’lik sonuç maçın hakkı.”
Lider G.Saray’ın Türkiye Ligi’nde oynadığı doğru düzgün bir maç yok ama hala lider. Bu şunu gösteriyor şu anda ondan iyisi yok. Yani kısaca G.Saray kötülerin lideri. Sakın bana oynanan futbolu küçük görüyorsun harika maçlar oynanıyor süper heyecan ve goller var diye kimse bir şey demesin.
CRİSTİAN YAVAN GELİYOR
KAYSERİSPOR o kadar koşmasına rağmen kazandığı topların herhalde yüzde 75’ini rakibe verdi. Kendi ayaklarıyla topları rakibe teslim ettiler. “Alın ben oynayamıyorum, siz oynayın” dedi. Fenerbahçe’de sahanın içerisinde oyunun kaptanı yok. Cristian bu işi yapamıyor. Alex’ten sonra yavan geliyor. Kaçırdığı pozisyonlara bir şey diyemem, kaçırmak daha zor ama bir spor adamı olarak benim için pozisyona girmesi önemli.
Kuyt bir şeyler yaparsa Fenerbahçe kımıldayacak. Onun haricinde oyuna etkili olabilecek bir diğer adam yok. Sow pozisyon yaratılırsa iyi bir golcü. Ama onu tek başına orada bırakırsanın dün akşamki gibi olur.
Bu kadar kontrolsüz oynayan iki takımı az gördüm. Şunu diyebilirsiniz. “Yahu kardeşim iki tarafta açık oynadı. Bol bol pozisyon seyrettik.” İyi tamam da açık oynamak başka şey, futbolda bu kadar açık vermekte başka şey. Bu iki takımı dün gece bu oyunlarıyla vasat bir Avrupa takımı yakalasa duman ederdi. Bobo’nun kaçırdıklarına bakın bir de attığına. Bu takımları seyrettikten sonra Eğer Beşiktaş çabuk havaya girmezse ve aynen böyle haddini bilerek disiplinli oynamaya devam ederse ligin sonunu bunların önünde görebilir.
Rakibini hırpalıyor. Daha da önemlisi oyun disiplininden genelde uzaklaşmıyorlar. Böyle bir takımı Beşiktaş, deplasmanda 2-1 yeniyor.
Şimdi size soruyorum. Fernandes’in olmadığı bir takımda dünkü galibiyette hangi futbolcu sivrildi? Bence hiç birisi.
Sıra ikinci soruda. Hangi futbolcu kötü oynadı? Hiç birisi.
Devam ediyorum. Hangi futbolcu koşmadı, mücadele etmedi? Cevap, hiç birisi.
Zaten sorularla, cevaplarla yazının hedefi ortaya çıkıyor.
ŞIMARIK DEĞİLLER
BEŞİKTAŞ’ta artı bir şeyler var, önce herkes birbirine yardım ediyor. Daha da önemlisi (İnşallah aynen devam eder) hiç bir futbolcu rakibe, hakeme terbiyesiz ve şımarıkça hareketler yapmıyor. Samet Aybaba da çok ölçülü beyanatlar veriyor, kavga dövüş etmiyor.
İki takım futbolcularını karıştırın, A ve B takımı diye takımlar oluşturun. Yalnız bu kadroları yaparken Sow, Kuyt, Meireles, Gökhan, Volkan ve Gençlerbirliği’nden Zec’i ayırın. Diğer futbolcular iki takımda da oynasa fark etmez.
Bu saydığım oyunculardan dün gece Sow, Kuyt ve Meireles yaptığı özel ve klas hareketlerle maçı Fenerbahçe lehine kopardılar. Yani kalite farkıyla. Diğer futbolcular hep aynı işi yapıyorlar.
Bu saydıklarım ayrıntılarda farklı. İstediğin kadar iyi pas yap, istediğin kadar koş ama o futbol topunu zamanında (Ne önce, ne sonra) işleme sokarsan olay tamam! Yoksa hamallığa devam...
KOCAMAN TEHLİKE
G.BİRLİĞİ olarak golü bulmuşsun. Sonra ikinci, üçüncü golü bulmaya gideceğine, orta alanda saçma sapan pas yaparsan böyle açık farkla mağlup olursun.
Son yarım saat Fenerbahçeli oyuncular biraz daha dikkatli olsalar, fark daha da açılacaktı.
Aykut Kocaman’da bir tehlike başladı. Hakemlere takıntı. En ufak bir şeyde seyirciyi hakemlerin üzerine yollayacak hareketler yapmaya başladı. Bu tip işler bir-iki maçı kurtarır ama genelde takımın aleyhine olur.
TAVLA GÖNDERECEKTİM
Sayın RTÜK üyeleri, hangi meslek dallarından gelip orada görev yaptığınızı bilmiyorum. Sizleri tanımıyorum da... Hiçbir gün tarafıma açılan ve açtığım davalarda, çağrı olmadıkça ne hakimlere gittim, ne savcılara... Araya da kimseleri sokmadım. Ne demişler, “Şeriatın kestiği parmak acımaz.”
Sayın RTÜK üyeleri ve kamuoyu... Size bu açık mektubu yazarken, hiçbir beklentim, hiçbir isteğim yok. Sadece sıkça tekrarladığım, ama zaman zaman gözardı edilen veya üstü kapatılan şeylerden bahsedeceğim. Çünkü, bazı mihraklar bunları böyle istiyorlar. Yıllarca bu alemin içindeyim. Onun için biraz temelden girip yukarı doğru çıkacağım. Gözümü açtım, futbolcu oldum. Hasbel kader milli formayı da giydim. Sonra hakemlik yaptım. FIFA hakemi de oldum. Sonra da televizyon ve gazete alemine girdim. Başımdan çok şey geçti. Bunların bir kısmını sizlere yansıttım. Bir kısmını içime attım. O içime attıklarımı inşallah bir gün bir kitap yazarım, orada isim değiştirerek kamuoyuna aktarırım. Çünkü isim değiştirmezsem, beni mahkemelere verirler, teleferik gibi iki taraflı kazanırlar, hem benden hem öbür taraflardan!
HAVALİMANI YERLE BİR
- HAYATIMDA hiçbir şeyi kontrolsüz yapmadım. Bilerek ve isteyerek yaptım. Ve konuştum. Fazla uzatmayalım. Sadece gelelim. Geçen pazartesi Atatürk Havalimanı Dış Hat Terminali’nde olan olaylardan ve benim söylediğim bir kelimeden sonra oklar döndü. Söylediğim cümle şuydu. Ve Telegol’de, yayında, bunu 3-4 kere üstüne basarak söyledim. O sıralar ekranlarda camlar, çerçeveler kırılıyor.
- Yer: Yeşilköy Dış Hatlar. Bir grup taraftar müsvettesi, Manchester United’a gözdağı vermek için korkutmak için Atatürk Havalimanı’nı yerle bir ediyorlar. Ben de şu cümleyi söylüyorum; “Bunu yapanlar taraftar olamazlar. Bunlara bir kelime söyleyeceğim şimdi ağır olacak. Hayvan diyeceğim. Bunlardan hangisi ‘Bu camları kıran benim. Olayları çıkaran benim. Olayların içinde ben varım’ desin ve beni bu kelimeden dolayı dava etsin, mahkemeye versin” dedim. Şu ana kadar böyle bir eylemle karşılaşmadım. Ama şununla karşılaştım.
“Erman Toroğlu, G.Saray taraftarına hayvan” dedi.
BU işleri yapanlar, bu rezilliklere önayak olanlar, akıllarınca cinlik yapmaya kalktılar. Beyler, “Galatasaray taraftarı hayvandır” kelimesini kullanacak kadar beni gerizekalı mı zannediyorsunuz? Tekrar ediyorum. Ben o kelimeleri camları, çerçeveleri indirenlere söyledim. Ve hala da arkasında duruyorum. Ertesi gün stada gidip, Manchester karşısında takımını alkışlayan, pırıl pırıl taraftarların bu iğrençlikle, bu ahlaksızlıkla ne alakaları var? Ama işte bunlar böyleler. Ondan sonra da RTÜK’e organize olarak 4 bin tane şikayette bulundular. Kafanız biraz çalışsaydı, biraz akıllı olsaydınız, o Manchester United’ı çiçeklerle karşılardınız. O Manchester United, belki de Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’nde yoluna devam etmesini sağlayacak. Tabiri caizse, espri olarak yazıyorum (kalın kafalılara); Kiralık katil tutsanız, Manchester United gibisini bulamazdınız.