Paylaş
RAKİP takımın seyircileri, Türkiye’de (Derbi) maçlarına gitmiyorlar, gidemiyorlar çünkü yasak var. Otobüsler taşlanıyor, havalimanları basılıyor, camlar çerçeveler aşağı iniyor, tekerlekli sandalyeli sporcuların maçları basılıyor, tekerlekli sandalyeler kırılıyor. Göstermelik birkaç kişi yakalanıyor, onlar da salıveriliyor. Ve sonunda Spor Bakanımız Suat Kılıç bir beyanat veriyor, “Bunun insanlıkla izah edilmesi mümkün değil.”
Evet Sayın Bakanım, hakikaten mümkün değil. Ben de onun için bu işleri yapanlara ‘Hayvan’ demiştim. Hiç lafı dolandırmadan, sağım-solum oynamadan. Hatta daha ileri de gittim. Bu sözlerimden dolayı beni mahkemeye verebilirlerdi. Açıkca şunu söyledim, “Bunları yapanlar beni mahkemeye verebilirler, versinler, mahkemede hesaplaşalım.”
Terör böyle bitirilir
Ne oldu biliyor musunuz Sayın Bakanım? Bir senede 21 bine yakın şikayet dilekçesi verilen RTÜK’e bir haftada tam 4 bin 800 şikayet dilekçesi gitmiş. Hepsi de benim sözlerimden dolayı. Bu sonuç neyi gösteriyor biliyor musunuz Sayın Bakanım? Karşı taraf, yani futbol terörünü estiren taraf, müthiş bir organizasyon ve dayanışma içinde... Sayın Bakanım, bu terörü estirenlerin hiçbirinin takımı yok. Bunlar, şu takımı bu takımı tutuyoruz diye, kamuoyunu yanlış yönlendiriyorlar. Ve bunlar çok fazla değiller. Polis, telefon dinlemeleri dahil bu işin üzerine gitsin, savcılar ve hakimler de bu işe biraz omuz versinler, Türkiye’de spor terörünün ‘T’si kalmaz. Ama şunun altını çizerek söyleyeyim, bazıları da bunları hapisten çıkarmak için resmi makamlara aracı olmayacaklar. Bu seyircilere teşekkür etmeyecekler.
Sporu çok seviyorlar!
BU şahıslar yasak olmayan deplasman maçlarına otobüslerle gidiyorlar. Oradan basketbol maçlarına, varsa voleybol maçlarına geçiyorlar. Onlar da yoksa, tekerlekli sandalye maçlarına da gidiyorlar. Bakınız en son tekerlekli sandalye maçında yakalananların 6’sının zaten spor müsabakalarına girmesi yasak. Polisle beraber adliyeden çıkarken, hepsi yüzlerini kaşkolla örtüyorlar, neden? Tanınmamak için. Avrupa’da en ufak bir spor terörüne karışın, polis sizi anında yüzüstü yere yatırır, ellerinizi arkadan kelepçeler. Bu ne demek bilir misiniz? İnsanı nasıl aşağılar.
‘Hayvanlar, çok masum’
SAYIN Bakanım, bu büyük takımların bazı taraftarları da bir garip. Bir basketbol maçında iki ezeli rakip karşılaşacaktı. Boğaziçi Köprüsü’nde trafik olduğu için rakip takım taraftarı maça gelemedi. Bunun üzerine diğer takımın amigosu bir kısım taraftarla birlikte ezeli rakiplerini, kendi takımlarına karşı teşvik ettiler. Çünkü bunun için para aldılar. Bu işlere karışanlara, hiçbir şekilde takım farkı gözetmeksizin ‘Hayvan’ demiştim. Ama şimdi herkesten özür diliyorum. Çünkü Hayvanları Koruma Cemiyeti’nden tepki aldım. Haklılar... Diyorlar ki, “Hayvanlar, kendilerini rahatsız etmediğiniz, vurmadığınız, itmediğiniz, kakmadığınız ve onlara acı vermediğiniz sürece hiçbir şekilde size zarar vermezler. Onlar, masum varlıklardır.” Kesinlikle onlara katılıyorum. Ve bu işlere karışanlara, ‘Hayvan’ demekten vazgeçiyorum. Çünkü o zaman hayvanlara hakaret etmiş oluyorum.
‘Taraftarları’ inceleyin
Sayın Bakanım, bunların üzerine topyekün gidilsin. Gazetecisi, televizyon yorumcusu, polis, savcı, Federasyon, İçişleri Bakanlığı, bunların kökünü kazırız. Bakın, yönetici sınıfını bu gruba sokmadım. Peki hepsini mi? Hayır. İyi niyetli olan yöneticiler de var. Ama ben bu amigo denen tiplerle otel odalarında toplantı yapan yöneticileri de biliyorum. Bakın bakalım, bu taraftar denilen, hadise çıkaran tiplerin aylık kazançları ne kadar? Bunların liderlerine bakın bakalım. Ne işler yapıyorlar? Hangi arabalara biniyorlar? Ne harcamaları var? Kimse kimseyi kandırmasın... Eğer devlet, spordaki terörle uğraşamıyorsa ve baş edemiyorsa ve deplasmana giden seyircilerin en tabii hakları olan maç seyretme özgürlükleri kısıtlanıyorsa, benim kafam karışıyor. Onları konuşmak, yazmak ve dillendirmek bile istemiyorum.
HAKEMLER ÖRNEK OLMALI
CÜNEYT Çakır, hakemlikte iyi gidiyor. Fırat Aydınus da çok iyi bir çıkış yakaladı. UEFA’da o da iyi gidiyor. Halis Özkahya da, çıkış gösterenlerden... O da Şampiyonlar Ligi başarısını yakalar. Çünkü onlar iyi oldukça, gençler özenecekler. Ve Türk hakemliği çok daha iyi boyutlara gelecek. Hakem, her şeyiyle örnek olmalı. Ama geçen yıl, bir yazıyla bazı şeylerin üzerine gitmiştim. Ve demiştim ki, “Bu işin takipçisi olacağım.” Cüneyt Çakır’la babası Serdar Çakır’ın, (Ki Serdar Çakır üst düzey gözlemcidir) derneğe toplam borcu 20 bin liraya yakın... Bu, görev aldıkları maçlardan kesilen yüzde 5’lerin ödenmemesinden dolayı toplanan miktar...
İstanbul’da herkes ödüyor
SÜLEYMAN Abay’ın da takriben 8 bin liraya yakın borcu var. İstanbul’da bütün hakemler bu yüzde 5’lik cüzi parayı öderken, bunlar neden ödemezler aklım almıyor. Yani bu yüzde 5’lerin toplamı, 20 bin liraya yakınsa eğer, demek ki bunun karşılığı kaba taslak bir hesapla, toplam maçlardan aldığınız para 400 bin lirayı bulur.
Geçen gün amatör kümede 2 tane üst üste maç yöneten genç bir hakemimiz, belki de yorgunluktan dolayı kalp krizinden metroda ölüyor. Bu çocuk da yüzde 5’ini veriyor aldığı paranın... Yani iki maçta aldığı toplam 78 liranın yüzde 5’ini... Büyüdükçe küçülmeyi bileceksiniz.
Adaletli olmak gerek
DERNEKLE, MHK’nin uyum içinde olması lazım. Abdurrahman Arıcı, düzgün adamdır. Bu işlerin üzerine gider. Tabii burada Zekeriya Alp’in de üzerine düşenler var. Hem para konusunda hem de yazının devamındaki Uilenberg konusunda... Cüneyt Çakır ve babası Serdar Çakır, Uilenberg’e pek sıcak bakmıyorlar. Hatta, “Artık Türkiye’den gitsin” düşüncesindeler... Sebebi de, Uilenberg’in Süper Lig’deki son iki maçta gözlemcilerinden 7.9 gibi düşük bir not alan Cüneyt Çakır’a, gözlemcilerin notlarının doğru olduğunu söylemesi... Adalet dağıtanların, en başta kendilerinin adaletli olması gerekir. Bu da sizin kulağınıza küpe olsun.
Paylaş