Erman Toroğlu

Fener çomak soktu

8 Mart 2013
F.Bahçe’yi bu sezon ilk kez maçın 90 dakikasında nasıl oynaması gerekiyorsa öyle oynarken gördüm.

Volkan’ın yaptığı hata hariç bütün futbolcular vazifelerini yaptı. Zaten rakibin de girdiği tek pozisyon bu. Aykut Kocaman arka tarafını tam sağlama almış. Yobo, Bekir, Mehmet Topal, Selçuk Şahin supap vazifesi gördüler. Fenerbahçe’nin büyük avantajı Webo ile Sow’un hareketli oynamaları.
Deparlı ve çabuk bir stillerinin olması. Hele geniş alanda çok iyi işler çıkartıyorlar. Aslında rakip takımın da oyun stili kontratağa dayalı, kapalı defanslara iş yapamıyorlar. Makina düzeninde oynayan bir takım. Fenerbahçe dün gece bu makinanın tekerleklerine çomak soktu. Onlar istediklerini yapamadılar, sarı lacivertli oyuncular aksine, istedikleri her şeyi sahaya yansıttılar.

RÖVANŞTA İLK GOLÜ ATMAK ÖNEMLİ

Fenerbahçe eğer dün geceyi gol atmadan kapatsaydı yazık olurdu. Ama şunun altını özellikle çiziyorum. 1-0 çok iyi netice, yalnız İstanbul’da oynarken psikolojik olarak ev sahibi takım futbolcusunu sıkıntıya sokan bir neticedir. “Önce gol yemeyim” dersin. Kendini de maçı da gerersin. Bundan dolayı Fenerbahçe’nin İstanbul’da gol yemeden gol bulması gerekir, atmadan gol yemesi takımın psikolojisini bozar.
Çünkü rakip üstüne gelen rakibe karşı daha iyi oynuyor ve pozisyon buluyor. Dün gece sarı lacivertlilerde şu kötüydü diyeceğim bir oyuncu yok. Hepsi birbirine yardım etti. Daha da önemlisi herkes çok iyi mücadele etti. Zaten Fenerbahçe rakip kadar koşarsa teknik olarak çok takıma üstünlük sağlar. Müsabakaya çıkmadan önce hakem için bin tane şey söylendi, yazıldı. Ama o hakem 10 numara bir maç yönetti.

Yazının Devamını Oku

Zengin çocuklarına böyle ders verilir

4 Mart 2013
MAÇIN geç başlamasının sebebi olarak biber gazı diyorlar. Stadın dışında çok seyirci kalmış, biletiyle maça giremeyen.

Kombineleriyle girenlerin de çoğu yerine oturamadan zaten maçı terk etmişler. Görevlilere sorulduğunda alınan cevap ilginç: Erken gelseydiniz, biz bir şey yapamayız. Maça erken geleceksin ama maç ilk yarı 10, ikinci yarı 15 dakika geç başlayacak. Hiçbir şeyde hak iddia etme şansınız yok. Burası Türkiye.

İlk 30 dakika sahada Beşiktaş yok. F.Bahçe akıllı oynuyor, güzel de bir gol atıyor. Onun öncesinde attığı çok güzel bir gol de ofsayt gerekçesiyle sayılmıyor. Pozisyon net olarak ofsayt değil... Hakemin günahı yok, hata 1 numaralı yardımcıda.

Beşiktaş yediği golden sonra biraz kendine geliyor. Daha doğrusu sahneye Fernandes çıkıyor. Tam bir kumandan gibi takımını idare ediyor. İki takımın futbolcu kalitesine baktığınızda Fenerbahçe’nin daha ağır basması lazım. Ama sarı lacivertlilerde o ağırlığı göremiyorsunuz. İki takım da inanılmaz büyük defans hataları yaptılar. 

SAHNEDE NİANG VAR

Kötü mücadele yoktu. İyi futbol da yoktu. Goller vardı. Hep yazarız ya, bu futbol iki takıma da yakışmadı diye. Zaten futbolun yakıştığı Türkiye’de çok az takım var.

Beşiktaş takımı önce rakibi bozup sonra iş yapmaya kalkarsa daha iyi netice alıyor. Ama önce oynayayım derse başarılı olamıyor. Dün gece zaman zaman ikisini de yapmaya kalktı. Tam bu cümleyi bitirirken Beşiktaş’ın golü geldi ve maç bitti. Peki bu golü Beşiktaş nasıl attı? Fenerbahçe hücum ediyordu, bir top attılar beş kişi birden hücuma kalktılar. Yani rakibi zayıf olduğu anda yakaladılar. Bu sefer Fernandes’in yerine sahneye Niang çıktı. Yaptığı asist bence golden büyüktü... Attığı gole zaten bir şey denilmez. Niang’ın cevabını da Fenerbahçe yönetim kurulu verir.

Samet’e de, Orman’a da başlarda kimse inanmadı. Bence başından beri az hatayla iyi gidiyorlar. Aynen devam. Zengin aile çocuklarına ancak böyle dersler verilir.

Yazının Devamını Oku

Hakem G.Saray lehine hata yaptı

28 Şubat 2013
FATİH Hoca akıllı adamdır. Bazı şeyleri bilerek yapar.

Son Orduspor maçında ilk yarı itibarıyla hakemin yönetiminde Galatasaray’ın aleyhine olan siyah-beyaz bir hata yok. Hatta lehine var. Ama Fatih Hoca baktı, takım yürümüyor, seyirci istediği gibi değil. Fenerbahçeli futbolcuların cezaları iniyor, tık yok. Fenerbahçeli yöneticiler ellerinde çiçekler ve baklava tepsileriyle (!) federasyonu ziyarete gidiyorlar yine tık yok. Cezalar hep iniyor. Yani bir kayağa binince gidiliyor. Galatasaraylı futbolcularda da bir vurdumduymazlık var.
Flaş transferler yapılınca herkes birbirinden bekliyor, ‘O gol atsın, o kurtarsın’ diye. Fatih Terim kazanın altına dört tane odun attı, ortalığı birbirine kattı. Galatasaray camiası silkinip kendine geldi. Fenerbahçe camiası da gardını aldı, yani artık baltalar çekildi. Bundan sonra kimse kimseye kızamaz. Ondan sonra da bazı uyanıklar, bazı aklı evveller, bazı hokkabazlar ‘Marka değeri’ diye bağırıp bağırıp dururlar ve hep başka adresleri gösterirler. Bizim marka değerimiz bu kadar...

Kazın ayağı öyle değil

Hakemin Fatih Terim’i söylediği cümlelerden dolayı oyundan atması beni rahatsız etmişti. Çünkü Fatih’in söylediği cümleler atılmayı gerektirmez. Amma velakin... Hakem ve yardımcılarının raporunu okuyunca kazın ayağının öyle olmadığını görüyorsunuz.
Dördüncü hakem Fatih Terim’i ilk yarı boyunca iki defa ikaz ettiğini ve hakemine söylediğini yazıyor. O zaman 3. defa, bu sefer koridorda Fatih Terim’in yaptığı eylem ve söylemlerden dolayı ihraç etmeyen hakemin lisansını yırtarım.
Teknik direktörler, yıllarca özellikle dördüncü hakemlerle top gibi oynadılar. Kimileri çay kahve içti, kimileriyse hakaret etti. Sonunda da baltayı taşa vurdu. Doğru olan budur.

Yazının Devamını Oku

Savcı istemezse!

28 Şubat 2013
MAÇLARDA görevli savcılar var, yani maçın savcısı... Herhangi bir olay meydana geldiğinde o savcı emir veriyor, polis de uyguluyor.

Yani ihlal yapan şahsı ya da şahısları savcı ‘Yakalayın’ deyince, polis yakalıyor. Peki savcı pas geçerse ne oluyor? Yani duyarsız kalırsa. Diyebilirsiniz ki, “Erman Hocam böyle şeyler oluyor mu?” Maalesef oluyor. Alın size bir örnek...
Gaziantepspor maçında bildiğiniz ve gördüğünüz gibi Anadolu Ajansı foto muhabirinin suratında bir patlayıcı infilak etti. Bu arkadaşımızın suratına kaç dikiş atıldı bilmiyorum. Maçın yetkilileri savcıya meşaleyi atanın niye yakalanmadığını sordular. Aldıkları cevap çok ilginçti, “Bunu atanlar İstanbul seyircileri. İstanbul’dan bir istek gelirse yakalarız.” Ben o foto muhabirinin yerinde olsam bütün yetkilileri mahkemeye veririm, hata da kimdeymiş görürdüm.

‘SİVİLLER’ GİTTİKÇE ARTIYOR

MAÇLARDA resmi güvenlik görevlileri var. Bunlar profesyoneller, para karşılığı yapıyorlar. Bir de üçte biri oranında resmi polisler var. Onlar da işlerini para karşılığında yapıyorlar. Bir de her kulübün bir güvenlik polisi var. Her şey güzel olsun, ama UEFA diyor ki, “Ey bana bağlı ülkeler, spor sahalarında, mümkün olduğu kadar polis kıyafetini göstermeyin. Görüntüler sivile yönelik olsun.” Biz de gittikçe arttırıyoruz.

AVNİ AKER’DE AKREDİTELİ ÇÖPÇÜ

TRABZONSPOR-F.Bahçe maçı oynanıyor, saha içindeki görevli temsilci kale arkasında boynunda palamut gibi basın mensubu yazan birinden şüpheleniyor. Hüviyetini istiyor. Akredite kartıyla karşılaştıracak, adam direnç gösteriyor. Görevlilerden yardım istiyor, adamın hüvetiyle, boynundaki akredite kartının alakası yok. Adam diyor ki, “Ben çöpçüyüm. Bu kartı da çöpleri temizlerken bir bidonda buldum. Boynuma taktım girdim.”
Dönüyorlar, kartın sahibini araştırıyorlar. Kartın sahibi Trabzonspor yazarları tarafından cezalandırılmış. Buyrun size Karadeniz fıkrası gibi bir saha içi görüntüsü... Bu amcamın elinde herhangi bir kesici ya da patlayıcı alet olsa ne yapacaksın? Bu çöpçü kardeşim, hakikaten bunu çöp bidonundan mı buldu? Veya bu konuda Trabzon Spor Yazarları Derneği ne yaptı? Peki o çöpçünün akıbeti ne oldu biliyor musunuz? Söyleyelim, “O çöpçü kardeş bir daha 1 sene hiç bir maça giremeyecek. Gidip çöpleri toplayacak.” Bakarsın bir başka akredite kartı bulur, nasıl olsa yüz nakli ameliyatları da yapılıyor, bir büyük maçta kale arkasına yine girer.

HAKEMLERİN KULAĞI MI ÇEKİLDİ?

Yazının Devamını Oku

Hakemler bir yere kadar dayanıyorlar

25 Şubat 2013
ÖYLE bir maç seyrettik ki, bir takım normal futbolunu oynuyor, mümkün olduğu kadar rakibe presini yapıyor; ama rakip kalede de çok fazla pozisyon bulamıyor.

Topu kapalı defansta çizgiye taşıyamıyor, verkaç yapmıyor ve şut atmıyor. Bu takım Fenerbahçe.
Diğer takım özel bir antrenman maçına çıkmış gibi, rakibin üstüne gelmesini bekliyor, bir boksör düşünün, yumruklarla yüzünü kapatıyor, dirsekleriyle karnını engelliyor, ama hafif bir yumruk atmak aklına gelmiyor ki, rakip yumruklarını atarken, arka taraflarını çok açık bırakıyor. Bu takımın adı da Kasımpaşa.
Kasımpaşa hep defans yapınca, Fenerbahçeli bütün oyuncular enerjilerini hücumda kullandı. Bundan dolayı da Kasımpaşalılar iki misli defansa enerji harcamaya mecbur kaldı.

KUYT BAL YAPMAYAN ARI

KUSURA bakmasın, Şota gittiği takımlarda başarılı değil. Ben Metin Diyadin’in Kasımpaşa’sını özlüyorum. Fenerbahçe’de iyi futbolcular var. Her yönlü oynayabilirler. Çok varyasyon yapabilirler. Ama onlar da yapamıyor. Sivasspor biraz üstüne gitti ne oldu? Fenerbahçe’nin üzerine çabuk giden her takım pozisyon yakalar. Çünkü sarı lacivertliler hücumu çok düşündükleri için defansta büyük pozisyon hataları yapıyor. Kuyt çok geziyor. Ama bal yapmayan arı. Hala Fenerbahçe’de havasını bulamadı. Gökhan Gönül’ün hücum gücüne diyecek bir şey yok. Ama arkasına atılan her topta Fenerbahçe kalesi tehlike yaşıyor. Arkadaşlarının ona yardım etmesi lazım.

HUYUNDAN VAZGEÇMİYOR

POZİSYONLARA gelince... Kasımpaşa’nın kazandığı penaltıda Mehmet Topal’ın eli fazlaca yukarıda. Çarpsa da penaltı kararı doğru. Fenerbahçe’nin kazandığı penaltıda Yalçın, Webo’yu tutuyor bırakıyor. Ben hakem olsam vermem. Ama İstanbul’da özellikle üç büyüklere karşı oynuyorsun o hareketi yapmayacaksın. Hakemler üç büyüklere bir yere kadar dayanabiliyorlar, bir yerden sonra olmuyor. Aynı hakem Isaakson’un Fenerbahçe ceza sahasında düşmesini es geçiyor. Zekeriya Alp’in kulakları çınlasın. Emre’ye de bir çift lafım var. Demek ki huylu huyundan vazgeçmiyor. Ne derse hikaye. Kameralarda her şey çok net görünüyor.

Yazının Devamını Oku

Doğrular ve yanlışlar

24 Şubat 2013
LAFI fazla uzatmadan, evelemeden, gevelemeden, çektirmeden deseler ki maçın yorumunu çok kısa bir şekilde yazın.

İlk cümle şu olur: Maçın en iyi oyuncusu kim? Cevap çok basit ve net. Beşiktaş kalecisi McGregor. Peki, hakem maça tesir edecek bir hata yapı mı? Evet, bence yaptı. 46. dakikada maç 0-0’ken Sivas’ın penaltısını vermedi. Sivas’ın eksilmesinde Uğur doğru mu atıldı? Cevap kesinlikle evet. Hatta bu karara şöyle bir cümle eklemek lazım: Bu pozisyon yalnız kırmızı kart değil, taammüden adam öldürme kapsamına da girer.

PANİKLEDİLER

İşe başka bir açıdan bakıp biraz da esprili yaklaşmaya kalksak şunu düşünebiliriz. Rıza Çalımbay, Beşiktaş’ı çok iyi analiz etmiş. Bu Beşiktaş 11’e 11 oynarsa kazanıyor. Ama rakip bir kişi eksilirse, rakibinin değil kendisinin kimyası bozuluyor. Onun için de bakıyor ki maç 0-0, bari diyor bir futbolcum kırmızı kart görsün. Bizim söylediğimiz tamamen espri ama Sivas 10 kişi kaldıktan sonra Beşiktaş takımının hem hücumdaki hem de defanstaki paniklemesini çok net gördük.

Mc Gregor oynar

Beşiktaş’ın oynadığı 23. lig maçı. 19’unda gol yemiş. Dördünde yememiş. Samet Aybaba bu işten yılmış olacak ki dün gece bütün sahayı kontrol ederek Sivasspor’a oynama alanı bırakmadı. İlk 40 dakika iki takımın da gol pozisyonu yok. Sivas çabuk hücuma çıkan bir takım Beşiktaş da öyle. Ama ikisi de yalancı Kırkpınar pehlivanları gibi birbirlerini yokladılar. Ne zaman vakit ilerledikçe oyun disiplininden koptular pozisyonlar geldi. Şunu net söylüyorum. Bu Beşiktaş takımında kaleyi McGregor korur. Sakın hatayı adamda aramayın. Başka yerlere bakın.

Seyirci nerede?

Sivas seyircisini anlamak mümkün değil. Büyük maçlarda bile stat dolmuyor. Ama maalesef böyle takımlar bir alt kümeye düşüp şampiyonluğa oynasınlar tribünleri dolduruyorlar.

Yazının Devamını Oku

Aptal futbolcu!

22 Şubat 2013
Futbolcu akıllı adamdır. Aptal adamdan futbolcu olmaz. Bu cümleyi şunun için söylüyorum: Pozisyon icabı takımı ve maçı kurtarmak için kart görüp atılabilirsiniz.

Böyle atılan futbolcuya prim bile verilebilir. Ama Meireles’in rakip sahada veya dün gece de BATE Borisov’dan atılan Baga’nın pozisyonlarını bir düşünün. Ve de takımlarını düşürdükleri pozisyonları... Akıllı teknik adamlar, bu tip futbolcuları kabul etmezler ve mutlak devredışı bırakmaları gerekir. 

YA BİR GOL YENİLSEYDİ

Belarus takımı, 11’e 11 oynadığı dönemde Fenerbahçe’den daha iyi top kullandı. Bir eksik kalınca bu sefer Fenerbahçe oyuna hakim oldu. Fakat bu Fenerbahçe, 10 kişilik rakibe karşı maçı ve turu bir türlü koparamadı.
Burada önemli olan turu geçmek. Çok iyi futbol oynayana prim vermiyorlar ancak her maçı bu şekilde bitiremezsiniz. Sarı-lacivertiler, ikinci golü atsalar rakip havlu atacak, bir gol yese turu kaybedecek. O zaman bu şansı ve ihtimali rakibine vermeyeceksin. Belarus ekibi, kabiliyet olarak sınırlı, belli bir şablonda top oynayan ve maçın içinde sürpriz çıkışlar yapamayacak bir takım. 70. dakikadan sonra Borisov, ölmüş eşek kurttan korkmaz misali rakibin üstüne gitmeye başladı. Ancak bu defa kalesinde de pozisyonlar görmeye başladı.

EMRE’SİZ CRISTIAN EKSİK

Öyle veya böyle Fenerbahçe tur atladı. Biz haticeye değil neticeye bakalım. Fenerbahçeli futbolcular, son maçlarda birbirlerine yardım etmeye başladılar. Daha önceleri biri diğerinin hatasını gösteriyordu ve yardım etmiyordu. Bu değişim güzel bir olay. Cristian, tek başına Fenerbahçe’de dümeni idare edemiyor. Dün gece bu net şekilde gözüktü. Ama Emre ile beraber oynadıkları maçlarda Emre’nin artıları gözüküyor. Emre’nin dönmesi hem Cristian, hem de Fenerbahçe için şans oldu. Herhalde Emre de son durağa geldiğini anlayınca eski hatalarından arınmaya başlamış; neredeyse günah çıkartıyor. O zaman da sahada varlığı Fenerbahçe için avantaj.

PENALTI KARARI DOĞRUYDU

Hakemin 8. dakikada rakibe aldatmaya yönelik gösterdiği sarı kart yanlıştı. Hakemin verdiği penaltı kararı doğruydu. Hakem, direkt topa yapılmayan topla karışık rakibe yapılan hareketlerin hepsine (yersen) sarı kart gösterdi.

Yazının Devamını Oku

İpler Schalke'nin elinde

21 Şubat 2013
Bizim Süper Muazzam Lig’imiz, 18 takımdan oluşuyor, Galatasaray lider. İkinci Fenerbahçe ile puan farkı 6.

Aynen rakibin Schalke’nin yer aldığı Alman Ligi de 18 takımdan oluşuyor. Şu anda 9. sıradalar. Ve birçok problemleri var. Maça çıkmadan evvel öyle bir hava estirildi ki neredeyse Galatasaray iki maç oynamadan bu Schalke’yi geçecek. Daha ilk maçta tokadı yiyen Galatasaray oldu. Tabii ki bunun rövanşı var. Orada her şey değişebilir. Ama artık turun ipi Schalke’nin elinde. Burak mükemmel bir gol attı. Ama aynı Burak, Drogba’nın rakipten çaldığı topta ofsaytta kaldı. Böyle pozisyonlar sekiz-on maçta bir gelir. Atarsan geçersin, atamazsan çakarsın. Schalke Galatasaray’a göre çok daha akıllı oynadı, hem sahayı iyi kullandı, hem de rakibi.

Zemin hazır değil

Maçın direksiyonu Schalke’nin elindeydi, Galatasaray’ın değil. Galatasaraylı futbolcular Almanların hafife alınmayacak bir takım olduğunu anladılar ama artık golü yemişlerdi. Sonra zaten toparlayamadılar. Galatasaray Stadı’nın zemini böyle maçlara hazır değil. Yapılan ilk zeminde futbolun haricinde başka şeyler yapmaya kalkarsanız sonucuna katlanacaksınız. Drogba, Galatasaray takımının içinde erimiş pozisyonda değil. Posta pulu gibi yapışmış durumda. Ama yine de faydalı şeyler yapmaya kalktı. Sneijder ondan daha evvel gelmesine rağmen çok daha uyumsuz. Eboue yedek, Sabri oynuyor. Yani Galatasaray takımında saz heyetinin henüz akordu ahenkli değil. Ayrı telden sesler çıkıyor.

İskoç hakem idare etti

Her şeye rağmen rövanşta Galatasaray’ın mutlak söyleyeceği şeyler vardır. Ama sarı kırmızılı futbolcuların şunu unutmamaları gerekir. Rakip takım Almanya’da oynuyor ve çok tecrübeli bir takım. İskoç hakem pozisyonları çomaklamadan idare etti. Ama maalesef televizyondan maçı anlatan arkadaşımız bizim gördüklerimizle kendi yorumlarını beynimize sokmaya çalıştı ve rahatsız etti.

NOT: Türkiye Ligi’nde futbolcular çoğu zaman saçma sapan sarı kartlar görüyorlar. Galatasaray’ın yediği golde futbolcunun biri sarı kart görmeye karar verseydi ve görseydi maçın neticesi böyle mi olurdu? Ondan sonra da çıkıp kimse profesyonellikten bahsetmesin.

Yazının Devamını Oku