Karşıyaka, Ç.Dardanel’i deplasmanda yendi. 90 dakika bitti, Ç.Dardanel’in hocası K.Yaka’ya transfer oluverdi. Yani, Karşıyaka, Dardanel’den hem 3 puanı hem de teknik direktörü aldı.
GEÇTİĞİMİZ 10 yılda Futbol Federasyonu pek çok alanda talimatları yeniledi, zamana uydurdu, tedbir aldı. Bir tek teknik adamlar konusunda bir çalışma yapmadı. Aslında hem Antrenörler Derneği’nin, hem de Futbol Eğitim Dairesi’nin bu konuda öneri getirmesi gerekirdi.
Açılan kurslarla binlerce antrenöre diploma verildi ama bunların çoğu bu mesleği yapamıyor. Pek çoğu da milletvekili, bakan ve partiyi devreye sokarak iş bulma gayretindeler. Bazıları da arkadaşlarının altını oyarak, onların çalıştıkları kulübe mektup yazarak, haber göndererek, daha az para alacağını, daha iyi transfer yapacağını ve daha fazla başarılı olacaklarını iletiyorlar.
Böyle bir ortamda oynanan ligin daha 10. haftası oynanmadan 10 tane teknik direktör görevinden ayrıldı veya alındı. Ben hiç bir teknik direktörün görevinden ayrıldığına inanmıyorum. Hepsinin işine son veriliyor.
Bunun disipline edilmesi kolay. Eğer kulüp teknik adamın işine son veriyorsa, yaptığı mukavele müddetince o teknik adama parasını ödemeli veya teknik adam istifa ediyorsa o yılın sonuna kadar başka hiç bir kulüpte çalışmamalı.
1 yılda, 2-3 kulüp değiştiren teknik adamlar var. Daha da ileri gidilmeye başlandı. 2 hafta önce Çanakkale Dardanel- Karşıyaka maçında muazzam bir olay gerçekleşti. Siz meydanı boş bırakırsanız, anlatacağım traji-komik olaylar daha çok yaşanır.
Bu maç başlarken
Hayrettin Gümüşdağ adındaki teknik direktör arkadaşımız Ç.Dardanel takımının başındaydı. Maçı konuk ekip Karşıyaka kazandı. Aynı teknik direktör maç bitiminde aniden Karşıyaka’nın teknik direktörü oluverdi.
Demek ki, Karşıyakalı yöneticiler yendikleri takımın teknik direktörünün sahaya mükemmel bir onbir çıkarma becerisin ve verdiği taktiği çok beğenmişler. Beğenmişler ki, mağlup ettikleri takımın teknik dirketörünü 90 dakika bitiminde bayılarak, ağızlarının suyunu akıtarak Karşıyaka’ya teknik direktör yaptılar.
İzmir’deki yerel basının başlıkları çok güzeldi;
Karşıyaka, Dardanel’den hem 3 puanı hem de teknik direktörü aldı.Spor çok uzun bir maratondurG.SARAY, Avrupa’nın 2 numaralı kupasını kazandı. Tüm Türkiye, hangi takımı tutarsa tutsun, kazanılan kupaya çok sevindi. Aklı başında G.Saraylılar mütevazı davranarak doğrusunu yaptılar. Ama bazı yöneticiler ve G.Saray’ın bazı fanatik yazarları, bu başarıyı sadece kendilerine malederek, sanki G.Saray toplumun diğer kesimlerince hiç desteklenmemiş gibi, fanatik söyleşiler yaptılar ve yazılar yazdılar. Haliyle bir muhalefet oluşturdular. Ve Sempatik G.Saray, antipatik gelmeye başladı.
Ali Şen, F.Bahçe ilk başkan olduğu yıllarda herkese sempatik geliyordu. Ama o da sonradan rakiplerine karşı değişince antipatik gelmeye başladı. O sırada sahneye
Aziz Yıldırım çıktı. Konuşması, uslübu, efendiliği, kavga etmemesi, sakinliği ona çok puan kazandırdı.
Ama aradan bir süre geçti,
Aziz Yıldırım da, hareketleri, davranışları ve konuşmalarıyla, hem rakipleri, hem de pek çok F.Bahçeli tarafından tenkit edilmeye başlandı. Hem o fanatik G.Saraylıları, hem de
Ali Şen’i solladı.
Sakın bir insanlar bir şeye takılmasın,
‘Ben iyi şeyler yapıyorum, beni kıskanıyorlar, onun için yükleniyorlar’ diye düşünmesin.
İnsanlar şunu gözardı etmesin ve iyi bilsin;
Niye bütün statlarda aynı şahsa tepki gösteriliyor da, diğerlerine gösterilmiyor.
Seyirciyi arkana alarak, tehlikeli boyutlarda toplumla oynarsan, bir gün aynı silahla vurulursun. Sporculuk uzun bir maratondur. Sabır ister, beyefendilik ister, espri ister. Küstahlık değil, alçak gönüllük ister. Diktatörlüğü hiç kaldırmaz.
Aman dikkat
F.BAHÇE defansı tek hatta top oynuyor. Araya atılan tüm toplarda hepsi oyundan düşüyor. Müthiş pozisyon hataları yapıyorlar. Özellikle top F.Bahçe tarafından oynandığı analarda yaşıyorlar bu tehlikeyi. Aman dikkat. Bizim lig maçları bunu kaldırır ama Şampiyonlar Ligi maçları batırır.
Kuş gribi ve tavuk
SPOR-TOTO’nun
İddaa oyunu tuttu. Bu oyundan hem hazineye büyük para akıyor, hem de Çocuk Esirgeme Kurumu, Savunma Sanayii gibi kuruluşlarla, kulüplere büyük paralar geliyor.
Fakat bir de internetten bahis oynatan yabancı şirketler var ve onlar da büyük paralar kazanıyor. Hem Türkiye’den oynayan iştirakçi vergi vermiyor, hem de oynatanlar. Ve maalesef bunlar, hem Türkiye’de, hem de yurt dışında oynadığımız bazı maçlarda stadyumlara reklam bile veriyorlar. İşin ilginç yanı maliye bir açıklama yaptı, buradan kazanılacak paradan yüzde 20 vergi almayı planlıyorlarmış. Yani Türkiye’de bu işi korsan yapan kuruluşları bir yerde meşru hale getirecekler.
Sevgili Maliye Bakanı Unakıtan, siz masanın iki tarafını da bilen bir bakansınız. Ancak siz bu işe el atarsanız hatadan dönülür kanaatindeyim. Çünkü
İddaa, 16 ayda, kulüplere 85 trilyon aktardı. 170 trilyon vergi verdi. 14 trilyon kurum payı ödedi.
Sevgili Unakıtan, şu sıralar
kuş gribi varken,
altın yumurtlayan tavuğu bari kesmeyelim.
İki portreİŞTE size 2 milletvekili portresi.. Biri, tamamen pozisyon icabı, yani hiç bir kasıtlı hareket yapmadan,
Denizli Güven’in ayağının kırıldığı pozisyonun kahramanı
Yılmaz’ın kafasına pet şişe fırlatıyor. Diğeri, Alanyalı yerel gazetelerin yazdıklarına göre,
Kuddusi Müftüoğlu’nun FİFA listesinden çıkarılmasına tepki göstermiyor.
Müftüoğlu’nun FİFA listesinde kalması için bakanlara, Futbol Fedarasyonu’na baskı yapmıyor. Yani spor ile siyaseti ayırıyor, yani işini yapıyor. Karar sizin, hangisi doğrusunu yapıyor?