24 Nisan’da bu sayfada yayımlanan yazımda Yahoo’nun genç ve güzel CEO’sunun neler yapabileceğine dair uzun bir analizde bulunmuştum. Orada da altını çizdiğim gibi, Yahoo’nun bu çetin pazarda varlığını sürdürmesi ve büyümesi için tek çaresi hızlı bir büyüme. Elbette bunun yolu da önemli satın almalardan geçiyor. Bunlardan ilk ve en büyük adım Tumblr oldu.
Flickr’ın gücünü kullanabilecek
Yahoo’nun elinde çok sayıda içerik sitesi bulunuyor. Bunlardan biri de, dünyanın en büyük fotoğraf platformlarından biri olan Flickr. Uzun zamandır amatör, yarı profesyonel ve profesyonel fotoğrafçıların portfolyolarını sergilemelerine imkan tanıyan bu sitede milyonlarca yüksek kaliteli fotoğraf zengin bir etiket sistemiyle paylaşılıyor. Tumblr’ın en büyük içerik kaynaklarından biri de halihazırda Flickr. Çoğu kullanıcı için Tumlr’ın anlamı, etkileyici fotoğrafların paylaşımının ötesine zaten geçmiyordu. Son dönemde hızla yıldızı parlayan bir başka platform olan Pinterest de benzer bir yapıda. Tumblr’ı bir anda yakalamasında elbette blog kurma gibi bir vaat yerine, Facebook’ta olduğu gibi basit bir profil oluşturma mantığı sunması.
Sony, LinkedIn, eHarmony ve Formspring gibi firmaların ortak özelliği ne biliyor musunuz? Geçtiğimiz yıl tümünün parola içeren veritabanları ele geçirildi ve halka açık biçimde veya korsanlar arasında paylaşıma sunuldu.
Siber güvenlik yeni bir kavram değil ama saldırganlar hâlâ internet sitelerini ele geçirebiliyor. Böyle bir durumda size ait kişisel detayların ele geçirilip geçirilmediğini anlamak için ne yapabilirsiniz?
Bir web sitesi sadece sayfalar içeren bir sitedir değil mi? Aslında idaresi ve güvenli hâle getirilmesi karmaşık olan büyük ticari ortamlar söz konusu olduğunda pek de böyle basit değil. En başta hayli güvenli olan bir web sitesi altyapısı site geliştikçe ve büyüdükçe güncellenmek zorundadır.
Planlanmamış ağ değişikliklerinden ötürü veritabanı internet üzerinden kolayca erişilebilir hâle gelebilir. Her ne kadar iyi bir fikir olmasa da sitenin yöneticisi böyle bir sorunu aşmak için basit değişiklikler yaparak çözüme ulaşabilir ve ağı tekrar güvenli hâle getirme çalışmasını ileri bir zamana erteleyebilir. Bununla birlikte bir kez açığa maruz kaldıktan sonra tehlike durumu devam eder. İşte bundan ötürü tehlikeli saldırganların içeri sızmak için fırsat kolladığını ve hata yapmanızı beklediğini düşünmeniz yerinde olur.
Bir sitenin sunucuları güvenli biçimde bir güvenlik duvarı arkasında tutuluyor ve dâhili veritabanına sadece dâhili sistemlerden bağlantı izni veriliyor olsa bile bilgiye erişim için başka yollar bulunmakta.
Örnek vermek gerekirse normal bir kullanıcı oturum açtığında kullanıcı adı ve parolasını kontrol eden yazılım arka plandaki ağa ve üye bilgilerini tutan veritabanına erişir. Bazı durumlarda bu bağlantıyı kandırmak ve doğru bir kullanıcı adı ve parolası girilmiş havası vermek mümkün. Bu sayede oturum açılmış olur.
Google’ın San Francisco’da düzenlediği geliştiriciler konferansı Google I/O’ya katılan Hürriyet yazarı Erdal Kaplanseren, merakla beklenen Google Glass’ı denedi ve yazdı.
Glass, Google’ın giyilebilir teknoloji atmosferine attığı ilk uydu ama sevmeyenleri de yok değil. Yeni yeni gelişmeye başlayan bu teknoloji gizlilik hususunda sorun çıkmaması için şimdiden birçok kulüpte yasaklandı. Glass hakkında kim bardağın dolu tarafına bakıyor, kim boş tarafına bakıyor anlamak için bu yazıda biraz kafa yormaya çalışacağım.
Googl’ın, geliştiriciler için düzenlediği yıllık konferansı Google I/O’da geçen sene açıklanmasından bu yana bir yıl oldu. Yine bir Google I/O’da bu defa Google Glass’ı inceleme şansı elde ettim. Google kurucu ortağı Sergey Brin geçenlerde yaptığı bir TED konuşmasında teknolojinin henüz tamamen geliştirilmiş durumda olmadığını belirtmişti ve ilk deneyimim bu görüşü destekliyor.
Geliştirme sürüyor
Google ve Microsoft arasındaki çetin rekabet bizim gördüğümüz ve henüz görmediğimiz pek çok alanda yaşanıyor. Artırılmış gerçeklik ürün ve servisleri de görünmeyenlerden biri. Akıllı telefon ve tablet pazarının gidişatını da derinden etkileyecek bu gelişme, kim daha hızlı davranırsa onun gücü olacak gibi görünüyor.
Reklam konusu soru işareti
Los Angeles Polis Departmanı ve California Üniversitesi (UCLA) arasındaki işbirliği, çete suçlarının işlenmeden önlenmesine yardımcı olacak gibi görünüyor.
UCLA’deki matematikçiler yakın zamanda, çetelerin nerede ve ne zaman harekete geçebileceğini tahmin edebilen araçlar geliştirdi. Bu araçlar, hangi çetelerin devreye gireceğini bile önceden kestirebiliyor.
Araştırmanın baş koordinatörlerinden Prof. Andrea Bertozzi, “Öncelikle son dönemde o bölgede gerçekleşen olaylara bakıyoruz ve ardından olasılık hesabı yaparak hangi çetenin suçu işlemeye daha meyilli olabileceğini anlamaya çalışıyoruz.” diyor.
Bu analitik program, bilim kurgu filmlerinden fırlamış gibi bir dizi deneme sonrasında ortaya çıkan ve suçu işlenmeden önlemeyi hedefleyen, bilgisayar destekli örgü tanıma yöntemini kullanan en yeni teknoloji.
Bunların hepsine önümüzdeki birkaç yıl içinde ulaşabileceğimiz söylenip duruyor ancak hiçbirinin yakın zamanda gerçekleşmeyeceğini bilmek için âlim olmaya gerek yok. Bu uzak geleceğin teknolojileri, geleceğin hayatımıza katacaklarına dair gittikçe heyecanlanmamıza neden oluyor, hayalperest yeni nesillerin matematik, fen ve mühendislik bilimlerine karşı iştahını artırıyor.
Peki, içleri pır pır eden bu mucitlerin, bilim insanlarının ve mühendislerin gelecekte eğitim aldığı yerlerde nasıl teknolojiler kullanılacak? Geleceğin sınıfları nasıl olacak, torunlarımızın aklını şekillendiren teknolojiler neye benzeyecek?
Öğrenme alanlarını tamamen değiştirecek ve derslikler içinde kullandığımız teknikleri baştan yaratacak teknolojiler heyecan uyandırıyor.
Yeni araçlar ve yeni uyarılar
Teknolojinin sınıfları nasıl değiştireceği konusunda oldukça etkileyici fikirler söz konusu. Her öğrenciye bir dizüstü bilgisayar gibi basit fikirlerden de söz etmiyoruz. Öğrencinin nefes alışverişini, yüz ifadelerini ve hatta yazı yazma hızını ölçebilen; bu sayede öğrencilerin derslere veya eğitim ortamına nasıl tepki verdiğini öğretmene bildirebilen bir biyometrik teknoloji hayal edin.
Uzmanlar, sınıflarda artırılmış gerçeklik gözlüklerinin kullanılması üzerinde de duruyor. Bu gözlükler, gözümüzün gerçek dünyada gördüğü şeylerin üzerine bilgi veya resim ekleyen birer ekran görevi görüyor. Bu sayede kitap veya harita gibi eğitim materyallerini daha etkili hâle getirmek mümkün. Hatta artırılmış gerçeklik gözlükleri sayesinde her öğrenci, ders anlatan öğretmeni video olarak da karşısında görebilir.
New York’ta hediyelik eşya arayanlar için Manhattan bölgesi ile SoHo ve Chelsea mahallerinin sokakları adeta birer cennet. Zarif markaların süslediği pazarlar ve garip bağımsız dükkânlar her zevke hitap ediyor. Çeşitliliğin son derece zengin olduğu bu bölgedeki Mulberry Sokağı’nda, yine de kendini komşularından ayırmayı bilen bir mağaza bulunuyor. Ziyaretçiler burada oyuncaklar ve biblolar üreten makineleri iş üstünde seyredebiliyorlar. Ayrıca isterseniz bu makineler aracılığıyla kendi büstünüzü de yaptırtabiliyorsunuz. Aynı yerde bulunan bir fotoğraf çekme kabini sayesinde başınızın her açıdan fotoğrafları çekiliyor ve makineye aktarılıyor. MakerBot tarafından üretilen ve 3D yazıcı denilen bu cihazlarla sanal modeller kullanılarak fiziksel nesneler inşa edilebiliyor.
3D yazıcılara kapıyı açan “katkılı imalat”, 1970’lerden bu yana bizimle beraber olsa da üç boyutlu yazdırmanın ucuzlaması geçtiğimiz birkaç yıla dayanıyor. Şimdiden sanatçılar, tasarımcılar, mühendisler ve mimarlar gibi çeşitli iş dallarındaki binlerce kişi tarafından kullanılıyor. İnsanların bu teknolojiyle neler yaptığını görmek için 3D yazıcı sahiplerinin ürettiklerini sergilediği ve satışa sunduğu bir online pazar olan Shapeways’i (www.shapeways.com) ziyaret edebilirsiniz. Bu sitede görecekleriniz arasında Michael Mueller’in bisikletler için tasarladığı pet şişe haznesi, video kamera desteği gibi pratik cisimlerin yanı sıra bol miktarda süs eşyası, geometrik heykeller ve garip oyuncaklar da bulunuyor.
1- Web’i HTML5 tabanlı kitaptan öğrenin
Google’ın “Tarayıcılar ve Web Hakkında Öğrendiğim 20 Şey” projesi (www.20thingsilearned.com) acemileri internetle tanıştırmak için kullanışlı bir yöntem olmuştu. 60 sayfalık online bir kitap olarak sunulan proje, bulut bilişimden web uygulamalarına, tarayıcı eklentilerinden gizliliğe kadar birçok konuya değiniyor. Çekici HTML5 formatı içeriği gezmeyi kolaylaştırıyor ve bu format, birçoğu hareketli olan eğlenceli çizimlerle anlatılıyor. Tek bir düğmeye basarak bölümleri paylaşabiliyor ve yazdırabiliyorsunuz. Ayrıca sonunda 20 önemli noktanın da faydalı bir özeti bulunuyor. Ne yazık ki Türkçesi yok.
Bilgisayar firmalarının yüzlerce farklı model dizüstü bilgisayarı satış noktalarında sergileniyor. Alışveriş sitelerinde Apple iPod müzik çalara ait yirmiden fazla versiyon bulabiliyoruz. Son zamanlarda popüler olan tablet bilgisayarları da unutmayalım. Bunların çoğu kıyasıya rekabet edecek şekilde fiyatlandırılıyor ve on yıl önceki dev masaüstü PC’lerin zorlukla gerçekleştirdiği işlemleri yerine getirebiliyor.
Bu ürünlerin hemen hemen tamamı Çin’de yer alan fabrikalarda üretiliyor ve sebebi son derece açık: Uzakdoğu ülkelerinde işçilik ücretleri çok daha düşük ve elde edilen kazanç, üretilen ürünleri dünyanın bir ucundan başka ucuna gemilerle taşıma masrafından daha büyük.Geçmişte teknoloji üretimiyle ilgili ahlak kuralları göz ardı edildiğinde çoğu zaman çevreyle ilgili meseleler akla gelirdi. Bu tür konular birazdan üzerine konuşacağım gibi hâlâ gündemde olmaya devam ediyor. Giderek daha fazla ön plana çıkan bir detaysa, üretim teknolojilerinden ötürü çalışanlar üzerinde görünen olumsuz etkiler.
Son kullanıcılar janjanlı yeni ürünlerin ne gibi aşamalardan geçerek üretildiğini nereden bilecek? Aslına bakılırsa çoğu durumda üretici firmanın kendisi bile cihazlarda yer alan parçaların nereden geldiğini bilmiyor. Bilseler bile etik anlamda standartların takip edilip edilmediğini anlayabilirler mi? Yoksa tüm kullanıcılar bunlara kafasını takmadan sadece en ucuz seçeneği mi satın almak istiyor?
Nihai soru şu: Kendimizi iflasa sürüklemeden, temiz bir vicdanla herhangi bir teknolojiyi satın almak mümkün mü?
İşçi intiharları ve Foxconn dosyası