Emre Kızılkaya

2009'da Saraybosna'da bir camide tesadüfen rastladığım "akademisyen Davutoğlu" mu, yoksa 2012'de Brüksel'deki tarihi NATO toplantısında görüşme imkanı bulduğum "siyasetçi Davutoğlu" mu başbakan oluyor? Bu sorunun cevabı, Davutoğlu hükümetinin başarısında belirleyici olacak.

Davutoğlu'na başbakanlık yolunun açılması Batı medyasında son günlerde yoğun eleştirilere konu oluyor.

Bir ülkenin dış politika performansı, başka ülkelerin medyasında çıkan yorumlarla ölçülemez.

Siyasetçilerimiz, uluslararası imajlarını ölçmek için bu yorumlara bakabilirler ve bakmalıdırlar.

Ama asıl kulak vermeleri gereken, kendi vatandaşları ve özellikle de onlardan gelen yapıcı eleştirilerdir.

İsrail'in Gazze'de yarattığı yıkımı kınamakla yetinen İslam alemi, "Müslümanlarca" tahrip edilen kendi tarihine ise büsbütün kör, sağır, dilsiz...

Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) militanları son olarak Irak'ta, Hz. Yunus ve Hz. Şit camilerini yıktı.

Suriye'de rejimin ve her kanattan muhalifin saldırıları nedeniyle yaşanan yıkım daha da büyük.

Dünyanın en büyük tarihi kapalıçarşısı olan Halep'teki El Medine Suk yakıldı.

Der Spiegel dergisi, Alman dış istihbarat örgütü BND’nin 2009’dan beri Türkiye’yi hedef aldığını yazdı. Ayrıca ABD’li yetkililerin telefonları da BND tarafından “yanlışlıkla” dinlenmişti.

Aynı dergi geçen martta da, ABD istihbarat servisi NSA’in 122 dünya liderini dinlediğini yazmıştı.

Marttaki bu haberde, dünya liderlerinin alfabetik sıralandığı bir NSA belgesi kaynak gösterilmişti. Belgede Abdullah Bedevi’den Beşar Esad’a kadar 10 lider sıralandıktan sonra üç nokta konulmuş, aradaki liderler atlanarak 122. ve son lider olan Yuliya Timoşenko’nun ismi yazılmıştı.

Bu haberden birkaç gün sonra, 31 Mart’ta, internetin karanlık dehlizlerine bir belge daha düştü. Cryptome’da yayınlanan belgede, Der Spiegel haberinde ismi geçmeyen diğer 111 liderin ismi vardı. Bu isimler arasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bulunuyordu.

Gazetecilere Özgürlük Platformu'nun (GÖP) 24 Temmuz'da sosyal medyada düzenlediği "Diren Gazetecilik" eylemi sıradışı bir ilgiyle karşılandı. Bu manzara, kamuoyunda habere talebin ve basın özgürlüğü bilincinin tahminlerin ötesinde olduğunu gösteriyor.

94 basın meslek kuruluşunca oluşturulan GÖP, 2013'ten beri Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü olarak kutlanan 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı'nda "Diren Gazetecilik" başlıklı bir sosyal medya kampanyası düzenledi. Amaç, belirlenen etiketlerin kitlelerce paylaşımını sağlayarak basın özgürlüğü konusunda bir tartışma başlatmak, sonuçta toplumda farkındalığı artırmaktı.

Özellikle 11:00 - 11:30 saatleri arasında #direngazetecilik , #basınözgürolsaydı ve #gazetecilergünü etiketleri Twitter'da paylaşılarak, Türkiye'deki basın ve ifade özgürlüğü sorununa dikkat çekildi. Onlarca ünlü gazeteci ve sanatçı eyleme katıldı. Hem iktidar, hem de muhalefet milletvekillerinden bu etiketleri paylaşan isimler oldu.

Starmetre.com'a göre #basınözgürolsaydı etiketiyle 29,209 kişi, 147,012 orijinal tweet attı, bunlar ayrıca 122,822 kez retweet edildi. 11:10'da Türkiye'de "TT" (trending topic - moda haline gelen konu) oldu, birinciliğe kadar yükseldi ve 21:34'e kadar gündem listesinde kaldı. Dünyada da 11:35'te TT oldu, 14:29'a kadar listede kaldı ve ikinciliğe kadar yükseldi.

#direngazetecilik etiketiyle 9,552 kişi, 28,975 tweet attı

Gazze'de akan kanın durması için, İsrail ordusunun uluslararası hukuka aykırı olmasına rağmen uygulamayı sürdürdüğü Dahiye Doktrini'ni terketmesi ve Hamas'ın da "roket cinnetinden" vazgeçmesi gerekiyor. Bunlar için de uluslararası baskı şart.

Türkiye'de siyasi partilerin pek sık rastlanmayan bir şekilde İsrail'in Gazze operasyonuna karşı tek ses olması boşuna değil.

Operasyon sürerken dört Filistinli çocuğun bir kumsalda öldürülmesi ve özellikle de İsrail'in özür dahi dilememesi, bazı milletvekillerinin dile getirdiği "devlet terörü" iddiasını güçlendiriyor.

İsrail Büyükelçisi'nin konutu önünde gece yarısı yapılan protestoyu, "barışçı" olmaktan çıkma ihtimali bulunduğundan (ki öyle oldu) şahsen onaylamasam da, milletvekillerinin bu suçlamasına hak verdiğim noktalar var.

Şu sözlere bir bakın:

Kürt Sorunu'nu kaçıncı hükümetimiz çözecek bilmiyorum, ama 'Suriyeli Sorunu'na hiçbir yönden hazır olmadığımız kesin. Siyasi eleştirileri, ithamları bir kenara bırakıp kendimizi kandırmaktan vazgeçelim ve önümüzde uçsuz bucaksız uzanan 'Gerçeklik Çölü'nü 10 maddede kavramaya çalışalım:

1) Dün LGBT yürüyüşünde taşınan "Alışın, buradayız" yazılı döviz, İstiklal Caddesi'nde annesiyle dilenen bir Suriyeli çocuğun eline geçmiş... Suriye'deki savaş bugün dahi bitse, sığınmacıların birçoğunun ülkelerine belki de asla dönmeyeceğini simgeleyen bir fotoğraf ortaya çıkmış. (Fotoğraf @Arjen__72 adlı Twitter kullanıcısından)

2) ABD'li gazeteci Molly Crabapple geçen hafta Suriye'nin Türkiye sınırındaki Bab-ı Selam mülteci kampındaydı. 11 yaşındaki Suriyeli mülteciye "Büyüyünce ne olmak istiyorsun" diye sordu. "Türk olmak istiyorum" cevabını aldı. Fotoğrafta, aynı zamanda ABD'de ünlü bir illüstratör olan Molly'nin Bab-ı Selam duvarlarına çocuklar için çizdiği kaplan figürü ve Suriyeli Cemile görülüyor.

3) Türkiye'deki Suriyeli sığınmacı sayısı bu ay 1 milyonu geçti. Dünyada nüfusu 1 milyonun altında olan 78 ülke var. Bir başka kıyasla, Türkiye'ye sığınan Suriyeli sayısı, kabaca Malta, İzlanda ve KKTC'nin toplam nüfusu kadar. (Foto: Kilis'teki konteyner kent / Adem Yılmaz - AA)

Önlenebilir acılar, hele ki bir kastın sonucu olarak yaşanmışsa, insanı kahrediyor. Ama hesap soruyor muyuz? Daha önemlisi, hesap tutuyor muyuz?

İşte Antalya'daki son yangın... Hürriyet Dünyası'ndan Salim Uzun'a konuşan Kumluca Belediye Başkanı Hüsamettin Çetinkaya, 150 futbol sahası (125 hektar) büyüklüğündeki kızılçam ormanını yok eden Adrasan yangınında sabotaj ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi.

Çetinkaya ile Haziran 2011'de, Kumluca’nın 4 km. kuzeybatısındaki Rhodiapolis antik kentinde 1000 yıl sonra verilen ilk konser öncesinde tanışmıştım.

20’nci yüzyıl boyunca unutulan antik kentteki kalıntıların, 2000 yılındaki bir orman yangını sonucunda tekrar ortaya çıktığını da, tarih ve turizm konusunda son derece duyarlı bir bölge insanı olan Çetinkaya'dan öğrenmiştim.

Elbette bu tarihi keşif, bölgeyi yıllardır vuran yangınların tek olumlu sonucu olarak kaldı.

Haziran 2010...

Mavi Marmara'da 9 Türk'ün katledilmesinden günler sonra...

Başbakan Erdoğan çıktı, "Hiç kimse Türkiye'nin sabrını test etmesin" dedi.

* * *

Eylül 2011...

İsrail'in PKK'yı desteklediği iddiaları sorulduğunda...

Dışişleri Bakanı Davutoğlu çıktı, "Hiç kimse Türkiye'nin gücünü test etmeye kalkmamalıdır" dedi.

* * *

Sanırım 2012'de Türkiye'nin sabrını veya gücünü test etmeye cüret eden çıkmadı...