Paylaş
Aynı dergi geçen martta da, ABD istihbarat servisi NSA’in 122 dünya liderini dinlediğini yazmıştı.
Marttaki bu haberde, dünya liderlerinin alfabetik sıralandığı bir NSA belgesi kaynak gösterilmişti. Belgede Abdullah Bedevi’den Beşar Esad’a kadar 10 lider sıralandıktan sonra üç nokta konulmuş, aradaki liderler atlanarak 122. ve son lider olan Yuliya Timoşenko’nun ismi yazılmıştı.
Bu haberden birkaç gün sonra, 31 Mart’ta, internetin karanlık dehlizlerine bir belge daha düştü. Cryptome’da yayınlanan belgede, Der Spiegel haberinde ismi geçmeyen diğer 111 liderin ismi vardı. Bu isimler arasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bulunuyordu.
NSA 122 lideri dinliyorsa, bunlar arasında Türkiye gibi önemli bir ülkenin başbakanının bulunması da son derece normaldir.
Ancak ben yine de internete sızan o iptidai belgeye şüpheyle yaklaştığımdan, Der Spiegel haberine imzasını atan Washington muhabiri Holger Stark’a ulaştım.
“Bu bizim yayınladığımız belgeyle birebir aynı değil” diyen Stark, buna karşın internete sızan belgenin tarz ve düzen olarak kendi ellerindeki belgeye benzediğini söyledi. Yine de birinin belgeyi tahrif edip bazı isimleri eklemesinin veya çıkarmasının mümkün olduğunu belirtti.
* * *
Son birkaç aydır sızan belgeler, Soğuk Savaş’ı andıran istihbarat savaşlarının yeni teknolojilerle sürdürüldüğünü gösteriyor.
Kısacası herkes, herkesi dinliyor.
Bununla birlikte, bu sızdırmalarla devletler, birbirlerine kamuoyu nezdinde mesajlar da gönderiyorlar.
Der Spiegel’in marttaki haberi, Rusya’ya sığınan eski NSA ajanı Edward Snowden’ın sızdırdığı belgelere dayanıyordu. Son haberin kaynağı ise ABD istihbaratına 200 kadar belge sızdırdığı iddia edilen BND ajanı Markus R.
Son sızdırma iki nedenle gerçekleşmiş olabilir:
1)Ya Alman istihbaratı, “Bakın, biz de sizi dinliyoruz” mesajıyla müttefiklerine bir gözdağı veriyor…
2)Yahut belki de tam tersine ABD, “Bakın, siz de bizi dinliyorsunuz” diyerek Almanya ile ilişkilerine zarar veren marttaki sızdırmanın etkilerini hafifletmeye çalışıyor.
ABD ve Almanya arasında bu istihbarat tangosu sürerken, “proaktif” bir dış politika yürüttüğü iddiasındaki Türkiye’nin bu dansı izlemekle yetinmemesi gerekiyor.
Almanya marttan beri ABD’ye tepkisini artırırken, Türkiye’nin Obama’dan bir telefon alabilmek uğruna hiç ses çıkarmaması dünyaya yanlış bir mesaj veriyor: “İsteyen herkes bizi dinleyebilir, başka çıkarlar söz konusuysa biz göz yumarız” demek gibi oluyor bu…
Almanya’ya karşı benzer bir sessizlik içine girmek, müttefikler arasında kabul edilemeyecek bu tür olayları büsbütün sineye çekmek de uzun vadede Türkiye’ye zarar verir.
“Paralel yapı” soruşturmasında yasadışı dinlemelere ve casusluk iddialarına odaklanan hükümetin, uluslararası alanda da bu açıdan hassas, kararlı ve tavizsiz davranması gerekiyor.
Ulusal çıkarlarımız gereği takınılması gereken bu duruşun, ABD’ye veya Almanya’ya nota verilerek yahut onları yerden yere vurarak kabaca sergilenmesi şart değil.
Kamu diplomasisinde aynı sonucu sağlayacak çok daha incelikli yöntemler var…
…ki ABD ve Alman devletleri bu günlerde tam da bu yöntemleri uyguluyorlar…
Paylaş