Paylaş
Erken boşalma erkekler arasında en sık görülen cinsel sağlık sorunudur. Her ne kadar erken boşalma tedavisinde birtakım psikolojik tedaviler yıllar boyu uygulanagelse de bu tür psikoterapi yöntemlerinin etkinliklerine ilişkin ciddi kaygılar mevcuttur. Bu nedenle son 30 yıldır erken boşalma tedavisinde psikolojik uygulamaların yerini ilaç tedavileri almıştır. Boşalma refleksini baskılayan serotonin adlı maddenin beynin çeşitli merkezlerindeki işlevini artırmak ve böylelikle erken boşalmayı tedavi etmek için antidepresanlar yaygın olarak kullanılmaktadır.
Günlük olarak veya ilişkiden birkaç saat önce alınan antidepresan ilaçlar boşalma süresini 2-8 kat kadar uzatabilir. Genellikle her gün kullanıldığında etki gösteren bu ilaçlardan sadece dapoksetin adı verilen molekül ilişkiden 1-3 saat önce kullanılır ve erken boşalma tedavisi için Avrupa İlaç Merkezi (EMA) tarafından onaylanmış tek moleküldür. Ancak bu depresyon ilaçlarının iştahsızlık, mide bulantısı, uyku bozukluğu, sersemlik hissi, baş dönmesi gibi yan etkileri bulunmaktadır. Ayrıca bu ilaçların kalp, karaciğer veya böbrek hastalığı olan kimselerde kullanımı sakıncalıdır. Yine bu antidepresanların sperm sayı ve kalitesinde bozukluklar yaparak çocuk sahibi olmayı güçleştirebileceği unutulmamalıdır.
Erken boşalma tedavisi için onay almış ilaçların yetersiz etkinlikleri, tedavi maliyetleri ve ortaya çıkarabilecekleri yan etkiler birçok erken boşalma hastasını ve bu alanda araştırma yapan bilim insanlarını farklı tedavi arayışlarına yönlendirmektedir. Cinsel ilişkiden yaklaşık yarım saat önce penis üzerine uygulanan lokal anestetik spreylerin, penis başına yapılan dolgu madde enjeksiyonlarının ve boşalma kaslarının zayıflatıcı tedavi şekillerinin (botulinum toksin veya elektriksel stimulasyon) de erken boşalmada iyileştirici etkileri olduğunu saptayan araştırmacılar, bu tedavilerin hala “deneysel” olduklarının altını çiziyorlar. Ayrıca son yıllarda ehil olmayan kişilerce penis sinirlerine uygulanan cerrahi işlemler veya radyofrekans tedavilerinin geri dönüşümsüz şekilde kalıcı hasarlara yol açabileceğini belirten sağlık otoriteleri, bu tedavilerin hiçbir şekilde uygulanmaması gerektiği konusunda hastaları uyarıyor.
Referenslar
Paylaş